• doktoraya baslamadan once masterdaki hocam, doktora akil kari degil emin misin?, demisti. master akliyla, "ne kadar zor olabilir ki, yaparim canim" demistim. sonradan bu cumleler kafama cok cakıldı. kac kere bırakmanin esiginden dondum bilmiyorum. bitirecegimi fakulteye bildirdigim donem bile emin degildim sonumdan. ama tunelin ucundaki isik yaz sonu gibi gorundu. tezi juriye teslim ettim, savundum, disari cikip karari bekledim. iceri gelebilirsin diye cagirdiklarinda hayalet gibiydim. hocam elimi sıkıp tebrik edince. "nasil yani, bitti mi?" dedim, sevindim ve 5 dakika gecmeden icimi bir huzun kapladi. yıllarimi verdigim yerden gitmek istemedim, keske bir sene daha kalsam ve islerimi toplasam diye dusundum. kader yoldaslarimin tekme tokat girismesine maruz kaldim ama aklim basıma gelmedi. senelerce hayatim malesef tezim olmus. bitince cok buyuk bir bosluga dustum. eeee, simdi ne olacak dedim. genc yasta emekli olmustum sanki. baska bir yerde ise baslayacaktim ama neredeyse senelerimi adadigim tezim bitmisti ve sudan cikmis balik gibiydim. uzun bir sure bittigini benimseyemedim.

    jurinin verdigi duzeltmeleri bitirdikten sonra kısa bir tatile ciktim ve kendime geldim. daha yeni isime baslamadim, o nedenle beni bekleyecek yeni hayati bilmiyorum ama doktorayi bitirmek sahane bir sey. seni baglayan bir tez olmadan, istedigin gibi research yapiyorsun. deadline'lar ortadan kalkiyor, hocaya hesap vermeler bitiyor ve isin kaymagini yemege basliyorsun. bir de su unvan olayi var. konferansa ya da bir konusmaya katilirken unvan kismindan ms/mr secmek yerine, gerine gerine dr'yi secmek...
  • eğer doktora sonrası amerika'da bir pozisyona kabul alınmışsa durum başkadır. amerikada tenure dedikleri olay vardır. onu alabilmek için de tenure track diye adlandırılan 6 yıllık bir süreç geçirir akademisyenler. bu sürecin her iki yılının sonunda yaptıkları yayınlar, aldıkları araştırma ödenekleri, dersleri, öğrencilerle ilişkileri çeşitli komitelerce değerlendirilir. en sonunda, yetkin görünürlerse tenure ünvanını almaya hak kazanırlar. bu ünvan kalıcı kadro demektir. artık dokunulmazlardır neredeyse.
    yani amerika'da doktoranın bitmesiyle stresler, deadline'lar, komiteler bitmez. aksine daha bile stresli ve rekabetçi bir ortamda bulurlar akademisyenler kendilerini.
    hatta daha da ilginci, tenure alan akademisyenlerin bazı durumlarda doktorası yoktur bile, ama doktora tezi gibi kitap yazıp yayınlatmışlardır.
    zordur hayat, zordur.
    bazen kurabiye dükkanı mı açsaydım ya diye düşündürür.
  • bir tek ben mi boyle oldum bilmiyorum ama bittikten sonra "ulan pek bir boka benzemedi aslinda bakinca ama yine de cok sey ogrendim" turunde yari kotumser yari umutlu bir ruh hali ile basladigim hayattir.
  • sıkışmışlık hissinin hayatınızın fonu olmaktan çıkmasıyla bahar geldi sanmak. sanmak diyorum çünkü sonrasında hayat bir şekilde yine o hengameye sokuyor...
  • benimle asla ilgilenmeyen yaşlı ve meşgul bir hocam vardı. tik üyeleri zaten pek sikine takmaz bilirsiniz, bu işler danışmanda bitiyor.
    6 ayda bir göstermelik toplantılar falan yapıldı, ara sıra göstermelik akıl vermeler ve asla işe yaramayan yol göstermeler falan..
    tezimle baş başa kaldım neticede.
    türkiye'nin en marka üniversitesinde, marka olmayı öğrencinin hayatını karartmak olarak anlayan hocalara karşı savunacaktım tezimi.
    üstelik ben yel değirmenlerine savaş açmış bir romantiktim, çok geniş bir literatüre karşı çıkmış ve hocalarımın bu yüzden de tepkisini çekmiştim belki de.. ne de olsa alanın en saygın akademisyenlerini yanlışlıyordum, onların söylediklerinin aksini iddia ediyordum. bu iş benim harcım mıydı? sanırım hocalarıma göre değildi.
    tam 7 yıl sözlük! 7 yıl kafam rahat bir bira içemedim, kafam rahat bir seyahate çıkamadım, mutlu olmayı unuttum. sigarayı iki pakete çıkarttım. bir sürü kilo aldım. o kadar günüm güneşi görmeden geçti ki rengim bile beyazladı.
    bu yedi yıl içinde en yakın arkadaşım öldü, dedem öldü, başka başka bir sürü sevdiğim insan öldü. güvendiklerimin ihanetine uğradım, yalnızlaştım. baba oldum... bu 7 yıl içinde hayatın güzelliklerini kafam rahat yaşayamadığım gibi acımı da hakkıyla yaşayamadım yani.
    benim için bok gibi yıllardı.
    şimdi doktor bilmemne oldum ben.
    kendimi bu kadar yıprattığıma değdi mi bilmiyorum.
    hep derdim ki, doktora bittikten sonra her yerde bunu paylaşacam, kutlayacam falan. hiç biri içimden gelmedi sözlük.
    doktora sonrası hayat nasıl diye soracak olursanız da öncesine göre hiç bir fark yok. ben eskiden de alanında yetkin biriydim şimdi de öyleyim. evet belki ünvanlarım ve işgal ettiğim kadronun ismi değişecek belki daha çok maaş alacağım ama bunların hiç biri hayatımı kökten değiştirecek şeyler değil.
    benim hayatımı değiştiren şey doktor olmak değil, doktora boyunca çektiğim eziyetlerdi.
    her ne kadar kendi adıma bir zafer kazanmış olsam da mental olarak yenilmiş bir adamdan farksızım şu an. bir gün eski neşeli ve sosyal halime döner miyim, ondan da umutsuzum. yaşayıp göreceğiz...
hesabın var mı? giriş yap