• bugün bahçede sakin sakin oturmuş bir şeyler içerken, uzaktan bir kadının telaşlı bir şekilde el sallayarak dikkatimi çekmeye çalıştığını ve beni çağırdığını farkettim. ayağa kalkıp kendisine doğru ilerledim. sitenin hemen dışında bir kaza olmuş. site sakinleri de ben ve eşimin doktor olduğunu bildikleri için bize haber vermek istemişler. beraber koşarak olay yerine gittik. haber veren kadın çok fazla kan kaybı olduğunu söyledi. yaklaşık 50-100 metre koşup olay yerine gittik. dört yol ağzı bir yerde, bir yolun başında motoru çalışan bir kamyon, diğer bir yolun başında yamulmuş bir atv ve yerde yatan biri 60 yaşlarında, diğeri 40 yaş civarında iki erkek yaralı vardı. genç olan sırt üstü şekilde yatıyor ve ciddi bir yaralanması yok gibi görünüyordu, bilinci de açıktı. yaşlı olan yüzüstü şekilde bir kan gölünün içinde yatıyordu. bu arada etrafta kendisini yerden yere atan birkaç kadın, sağa sola bağırarak küfreden birkaç erkek ve yaklaşık 40-45 kişilik işlevsiz bir güruh vardı.
    yaşlı olanın başına geçip yere çömeldim. solunumunu kontrol ettim. solunumu düzenliydi. etraftaki birkaç komşunun yardımıyla yaralıyı stabil yan pozisyon dediğimiz pozisyona getirdik. bu pozisyon özellikle bilinci kapalı olanlarda dilin geriye kaçarak solunum yolunu kapamasını engeller ve aynı zamanda kusma vs olduğunda aspire ederek boğulmasını da önler. ilkyardımın temellerinden biridir. yani hiçbir şey bilmiyorsanız bir yaralının özellikle boynunu kımıldatmamanız gerektiğini ve sağlık ekipleri gelene kadar stabil yan pozisyonu muhafaza etmeniz gerektiğini bilirseniz bu cahiller ordusu memlekette bir hayat kurtarabilirsiniz.
    neyse, sonra olayı gören olup olmadığını sordum. yaralanma şeklini bilmek de önemli çünkü. kimse detaylı bir bilgi veremedi. görebildiğim tüm alanları muayene ettim, belirgin bir yaralanma görmedim. ambulansın aranıp aranmadığını sordum. arandığını söyleyip tekrar gelmekte olan ambulansa ulaştılar. ambulanstaki paramedike telefonda yaralılarla ilgili gereken bilgileri verdim.
    bu arada adamın üstünün sırılsıklam olduğunu farkettim. ortasında yattığı kan gölü de su ile karışıktı. sonra yaşlı bir teyze elinde bir bidon suyla gelip yerde yatan yaralıyı sulamaya başladı. ama bildiğin ağaç sular gibi suluyor. ayağından, gövdesine, saçına başına su döküyor, bir yandan da dövünüyor, bağırıp çağırıyor. dedim ki teyzecim bunu yapmana gerek yok, adamcağızın üzerine bidon bidon su dökmenin bir faydası yok. etraftakiler de "yapma bak doktor geldi başında duruyor, sen şöyle kenarda dur" dediler. kadın birden "dohtor ne bilir, heçbişey bilmez dohtor, ben bilirim" dedi. yaklaşık 6 yıldır özel sektörde ve son 3 yıldır da kendi kliniğimde hizmet veren bir hekim olduğum için (şükürler olsun) bu tür muamelelerle karşılaşmıyordum bir süredir. neyse kadın bir süre uzaklaştı, sonra birden tekrar geldi, "dohtor değil misin, dohtorsan dohtorluğunu bil, bişey yap" dedi. sen rahat ol ben yapılması gerekeni yaptım dedim. etrafta tespit edemediğim birkaç ses "bunları boşuna dövmüyorlar" dedi. valla bak, inanılmaz ya. adam "bunları boşuna dövmüyorlar" dedi. bu arada ambulansı beklerken etraftaki güruh iyice sinirlenmeye başladı. ambulans uzakta göründüğünde, gelen sağlık ekibine yönelik küfürler, el kol hareketleri başladı. bakın daha olay yerine gelmemiş bile ekip. ekip ambulanstan indiği anda "şerefsizler, nerde kaldınız, adam ölüyor burda" şeklinde bağırış çağırışlar başladı. bizim komşu yaralının başına geçti, ben gelen sağlık ekibini korumaya başladım. bildiğin yaralıyı bıraktım, paramediklerin arkasına geçtim, olası saldırıya karşı adamları korumaya, milleti de sakinleştirip uzaklaştırmaya çalışıyorum. neyse alanı biraz açıp milleti sakinleştirince, yaralıların boyunlarını sabitledik, sedyelere alıp ambulanslara bindirdik. aksiyon sona ermiş oldu.
    hani sözlükte bile bazılarının çekinmeden söylediği ve yukarda da bahsettiğim o laf var ya, "ama doktorlar da bazen dayağı hakkediyor" diye. hadi buyrun amına koyim. hastanede değilim, poliklinikte değilim, sinirli değilim, yorgun değilim, kötü muamele etmiş değilim. yerde yatan bir yaralı var, koşa koşa gidiyorum. elimden geleni yapmaya çalışıyorum. hasta yakını bidoncu teyze ve etrafındaki cahiller ne düşünüyor ? benim bi sike yaramayan ve dayağı hakeden biri olduğumu.
    televizyonlarda, gazetelerde gördüğünüz birçok sağlıkta şiddet olayının bundan hiçbir farkı yok, emin olabilirsiniz. doğrusunu bildiğini zanneden şiddet dolu cahiller tarafından gerçekleştiriliyor o hayvanlıkların çoğu.
    niye bu olayı bu başlığa yazdım ? sağlıkçıların göçünün haklı bir tercih olduğunu ve bunun da ezici çoğunluğunun sanıldığı gibi sadece maddi gerekçelerle olmadığını, yukarda anlattığım tarzda benim uzun süredir karşılaşmadığım ama bir devlet hastanesi polikliniğinde çalışan bir hekimin rutin olarak mücadele etmesi gereken olayların yaşandığını ve esasında doktorların bundan kaçtığını anlatmak için.
    göçenlere benim hakkım helal olsun. mevcut yönetim de, millet de sizi istemiyor. gerçekten istemiyor. ne istediklerini ben de bilmiyorum, ama sizi, bizi istemiyorlar. dünyada en nitelikli sağlık ordularından biri olan türk sağlıkçılarını ve doktorlarını istemiyor bu toplum. ben genel topluma hizmet etmekten çoktan vazgeçtim. mesleğimi farklı bir düzlemde yaparak faydalı olmaya ve mutlu olmaya çalışıyorum. bir gün bu ülkede bu da imkansız hale gelirse bize de yol görünür artık.
  • mal mısınız oğlum almanya'daki çalışma şartları burasıyla bir mi? gidip orada günde 300 hastayı bırak 30 hasta bile bakmayacakları için kaliteli şekilde ilgileneceklerdir.

    yolunuz açık olsun dediğim durum
  • bulunduğum ilçede branşımda tek doktorum, bu ilçede isteyerek çalışmıyorum, devlet hizmeti yükümlülüğü altında çalışıyorum, bitsin diye gün sayıyorum.

    sabah hastaneye geldim, covid servisinde 20 hastaya vizit attım, branşımın covid ile ilgisi olmamasına rağmen. daha sonra polikliniğime indim 70 civarı hasta baktım, tekrar vizit yaptım. akşam nöbetçiyim, eve gidemedim, 6-7 hasta servise yatırdım, gece 2-3 saat belki uyudum, sabah tekrar vizit yaptım, polikliniğe indim, randevulu hastalarıma ve branşta tek doktor olduğum için tüm acil olabilecek hastalara baktım. hastanede yaklaşık 33. saatim, yorgunluktan bitmişim, kapının önüne canı iki yıl sonra o gün gözlük değiştirmek isteyen bir “insan” geliyor. randevusuz hasta sınırını doldurduğumu, randevu alması gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. rica ediyorum olmuyor, başka gün gel diyorum, yine ısrar ediyor. o arada randevulu hastam içeri giriyor, randevusuz gözlük yazdırmak isteyen kişiden dışarı çıkmasını istiyorum, artık bende rica etmeyi bırakıyorum. işte tam burda bizim vergimizle maaş alıyorsunuz, allah belanızı versin, ne vicdansız adamsın hakaretleri başlıyor. benim hala hastanedeki 33. saatim. tek bir hastaya gözlük yazmadım diye başka bir hastamın önünde hakaret işitiyorum. bunu ayda bir kere değil günde 5 kere - 10 kere yaşıyorum. 36 saat nöbet bitiyor, acilden yine aranıyorum. modern kölelik.

    bir arkadaş çok güzel yazmış, hayır kurumu olmamız bekleniyor. 100 kişi görsek 101.ye de evet diyeceğiz. yoksa aldığımız parayı haketmiyor oluyoruz, vicdansız oluyoruz. hakaret işitiyoruz. 5 dakika boş oturduğumuz görülse dibimize biri bana da bak diye geliyor. önceki 33 saatten habersiz.

    parayı pulu geçiniz. bu ülkede bu iş yapılmaz.
  • debe'ye özel önedit
    bu yazı “bak gideriz” mesajı vermek için değil,
    doktorlar gidiyor, neden gidiyor, başkalarının gitmesini nasıl önlersiniz ve neden önlemelisiniz
    konularını işlemektedir
    ona göre…

    asıl entry

    gelecekte doktor fazlası olacak palavralarına inanmayınız.

    (3. kişilerin buraya gelip yazmasından sinir olduğum için ve hakikatleri açıklamak için bu entry'i yazıyorum)

    türkiye'de 165 bin doktor var.
    yılda 15 bin öğrenci mezun oluyor.
    ülke nüfusu 82 milyon + 10 milyon göçmen var

    almanya'da 409 bin doktor var.
    yılda 8 bin mezun oluyor.
    almanya doktor sayısını 600 bine ulaştırmak istiyor.
    alman nüfusu ise 83 milyon

    biz almanya'nın daha şu andaki doktor sayısına bile 20 yılda ulaşıyoruz ancak o zamana kadar nüfus belki 100 milyon olacak.

    bir iki yıl içerisinde yılda 2 bin doktoru dışarı vermeye başlama ihtimalimiz kuvvetli.

    dışarı doktor verilmesinin birkaç sebebi var:

    1-) doktorlara saygı bitti. doktorlara karşı kasıtlı olarak öfke ve nefret oluşturuldu. aşağıdaki diğer maddeleri bu nefret sayesinde başarabiliyorlar çünkü halk kendi doktorlarına sahip çıkmak yerine doktorların darbe yemesinden haz duyuyor. doktorlar “bize haksızlık yapılıyor” dediğinde halk “oh iyi olmuş” diyor.

    2-) maaşlar çok düşük.
    nişantaşındaki ya da bağdat cadddesindeki doktorlara bakmayın, onlar hep iyi kazanıyordu. şimdi de araplar falan derken yine iyi kazanıyorlar. 165 bin doktorun 16 bin'i böyle olsa, diğer 50 bin doktor ise özellerde çalışsa, kalan 100 bin doktorun çoğu 15 bin altı kazanıyor. pratisyenlerin ve dahili branşların çoğu ise 10 binden aşağı kazanıyor. bu ücretler oldukça düşük. çünkü benzer eğitim seviyesindeki arkadaşlarımız, hem de gerek okulda gerekse de ulusal sınavlarda bizden düşük puan yapan arkadaşların maaşları bizleri geçiyor. bu şekilde giderse insanlar tıp tercihi yapmayı bırakacaktır. çünkü bu maaşlarla tatile gitmek, elektronik eşyalar almak çok zor, ortalama bir araba almak ise imkansız. hem onca emek verip doktor olunuyor, sonra zorluklarla meslek icra ediliyor ama maddi ve manevi karşılığı olmuyor.

    dünyanın her yerinde, 3. dünya ülkelerinde, bile doktorlar hem çok saygı görür hem çok iyi kazanır.
    türkiye'de hem saygı yok, hem de gelir düşük.

    hayır, madem para vermiyorsun, biraz akıllı olup “ağasın, paşasın” yapın da millet ikna olsun.

    bu iş para için yapılmaz diyen tiplemelere bakmayın. aynı tipler 3 kuruş için babasını satar, adına da ticaret der.
    para için yapılır. paragöz olmayın, durumu olmayana yardım edin. ancak insanlardan ömürboyu hayırkurumu gibi yaşamalarını bekleyemezsiniz. insanlara hakkını vermek zorundasınız, yoksa onlar da başlarının çaresine bakarlar.

    asgari ücretle doktorun aldığı 10 bin'i kıyaslayanlar kendilerine ülkemizde neden asgari ücretin insanlıkdışı şekilde düşük olduğunu sorsun. doktor da az alıyor, asgari ücretli de.

    3-) tus çok sıkıntılı bir süreç

    arkadaşlarım resmen kafayı tırlattılar bu sınav uğruna. tus dershaneleri sistemi ele geçirmiş ve her yıl 100 milyon tl'ye yakın parayı cebe atıyorlar. nedir ki insanlar uzmanlık yapıp meslek edinmek istiyor.

    almanya'da uzmanlığa geçiş başvuru usulü oluyor.
    yunanistan'da ise adınızı yazdırıp sıranın kendinize gelmesini bekliyorsunuz ve yeterince beklersiniz her uzmanlığı yapabiliyorsunuz.

    bizde ise o kadar çok arkadaşım sınavlarda birkaç puan yüzünden hayallerinden vazgeçmek zorunda kaldı ki…

    tamam anladım, bizde bir merkezi sınav lazım
    dünyada bu kadar ağır olmak zorunda mı.

    rekabet var anlıyorum. rekabetin sebebi ise doktorlar düşük puanlı bölümlerdeki meslektaşlarının inanılmaz yıpratıcı hayatını görünce dersaneye gitmeyi hastaneye gitmeye tercih ediyor.

    tus, türk doktoruna psikolojik işkence haline gelmiş bir ayıptır

    4-) hadi tus'u geçtin, seni cehennem bekliyor

    asistanlık eğitimi hem eski kafalı hem de inanılmaz mobing var.
    nöbet ertesi çalıştırılıyorsun, çalıştığında da zaten inanılmaz yoğun oluyorsun. hocalar elle tutulur eğitim vermedikleri gibi sürekli asistanları suistimal ediyorlar.

    türkiye'de tıp gelişmiş diyenlere bakmayın. o eskidenmiş ve biz eskide kalmışız. türkiye'yi övenleri daha turnuva başlamadan önce milli takımı övgülerle uçuranlara benzetiyorum. turnuva başlayınca yere çakılıyorsun. dediğimin haklılığını 15 yıla görürsünüz.

    ülkede doktorların %90'ı yabancı dilde makale okuyamıyor. fakültede ne öğrendiyse ve ondan bundan ne duyduysa o şekilde kalıyor. doktorlar biliminsanı gibi değil test çözen inek öğrenci gibi düşünüyor bu yüzden ülkeden doğru düzgün makale çıkmıyor.

    cerrahi branşlarda ve pediatri dahiliye gibi yorucu bölümlerde insanlar o kadar yıpranıyor ki çoğu genç hekim bu branşları ne olursa olsun tercih etmiyor.
    tehlikenin farkında değilsiniz sanırsam ama on yıl sonra ülkede kalp cerrahı beyin cerrahı hatta dahiliyeci, çocuk doktoru bulamayacağız. bulduklarımız ise bizden istediği her parayı isteyebilecek çünkü onlara mahkum olacağız.

    fakülte kontenjanı arttırarak bu sorunu çözemezsiniz çünkü tıp fakültesini kaldırabilecek ve doktoru becerebilecek kesim ilk %2 zaten. o yüzden 40 bin barajı kondu. 150.000'den adam alırsanız büyük ihtimalle adama da kendinize de yazık edersiniz.

    çözüm

    doktorları burada tutmak istiyorsanız burada kalmayı cazip hale getirin
    halkta yaratılmaya çalışan doktor karşıtlığını durdurun
    maaşları düzeltin
    asistanlık kontenjanlarını arttırın
    asistanlık eğitimini standarta oturtun ve düzenleyin
    çalışma saatlerini insancıl koşullara çekin
    mobbing yasasını işler hale getirin

    bunları yapmazsınız uzun vadede doktorlar zaten bir yolunu bulur, gider, kazanan taraf olur

    kaybeden siz olursunuz…

    debe edit'i:
    imlalar

    “ama doktorların bazısı çok kaba” yazan yazar arkadaşlar oldu.
    haklısınız, ülkemizde doktorlar da hastalar da hınçlarını birbirinden çıkarıyorlar.

    doktorların bazıları gerçekten çok kaba.
    ben fakültede iken doktorların ve hocalarımın yaptığı kabalıkları eleştirirdim ama uzun mesailerden sonra farkettim ki ben de yavaş yavaş onlara dönüşmeye başlıyorum ve bu beni üzüyor

    benzer şekilde hastalar da inanılmaz kabalar. zorla kavga çıkarmaya geliyor kimisi. bizim hastanede her gün karşılaştıklarımızı görseniz…

    sistem bozuk olduğu için doktorlar da hastalar da bozuluyor.

    doktoru-hastası hepimiz bu sistemin mağduruyuz. birbirimize kızıp suçu birbirimize atıyoruz ancak asıl suçlu sistemin bu hale gelmesine müsaade edenler ve sistemin bu halde olmasından kazanç sağlayanlardır.

    dolayısıyla sizden rica ediyorum, sistemi düzeltmekten yana olun, birbirimize girmekten değil

    bir de “35 bin lira” alıyormuşuz diye susacakmışız
    1-) okumadın galiba, çoğumuz 35 bin lira almıyoruz
    2-) gerçekten alsaydık da zaten “paranı al sus” bizim insanlığımıza yakışmaz.
    ne olursa olsun haksızlığa başkaldırmak değil midir insan olmak
    bizim ülkemize de adet haline gelmiş bir şey bu: mağduru susturup mağduriyeti normalleştirmeye çalışmak
  • --- spoiler ---

    valla yolları açık olsun. bakalım almanya'da da asık suratla hasta azarlayabilecekler mi.
    --- spoiler ---

    böyle de çekememezlik türk çomarına ait olsa gerek.
  • yıllardır almanya'ya doktor ihraç ediyoruz zaten. ama son zamanlarda inanılmaz bir artış söz konusu. başlığı almanya için açtım. çünkü yoğunlukla göç almanyaya.

    isteyen istediği ülkeye gider ancak bir dünya emek ile yetişen hekimlerin, hele hele ülkelerinde böyle manzaralar yaşanıyorsa (bkz: van'daki muayene sırası rezaleti), göç etmesi tam bir dramdır.

    bir uzman doktorun yetişmesi tıp fakültesine girdikten sonra en az 10 yıllık bir eğitim ile oluyor. bir çok bölümün uzmanlık eğitimi 5 yıl olduğundan o bölümler için 11 yıllık bir eğitim gerekli. bu yetişmiş insan gücü, almanya gibi ülkelere göç edip buralarda, bir kaç yıllık dil ve denklik sınavı hazırlıklarından sonra çalışmaya başlıyorlar.

    bu durumun sebebi, türkiyedeki çalışma şartları ve şiddet olaylarının yanı sıra, ihraçlar, güvenlik soruşturmaları ile iyice yok olan güven duygusu.
    binlerce hekim kamudan ihraç edildi. binlercesi güvenlik soruşturmasını geçemedikleri gerekçesi ile atanmadı. yakın zamanda hükümet, bu hekimleri açlığa mahkum edecek, çalışmalarını tamamen engelleyecek yasaları çıkarmaya çalışmakla meşgüldü. bu hekimlerin tamamının fetö iltisaklı olduğunu falan düşünmeyin. durum kesinlikle çok farklı.

    2 ayda bir hekim ataması oluyor.
    en sonki atamada 792 uzman hekimin 70'i, bir öncekinde 772 uzman hekimin 90'ı, onda bir öncekinde de 740 uzman hekimin 93'ü atanmadı.
    yani her atamada doktorların %10-15'i atanmıyor. herhangi bir gerekçe sunulmuyor ve güvelik soruşturmasını geçemedikleri de 6 ay gibi bir süre sonra kendilerine tebliğ ediliyor. ardından da 450 gün çalışamazsın deniliyor. bu süre de tamamlanınca özel hastanelerde çalışabiliyorsun deniliyor. şuan durum bu.

    yakın bir arkadaşım yaklaşık 2.5 yıl önce almaya'ya gitti. dil eğitimini aldı ve şuan aktif olarak doktorluk yapıyor. yakın zamanda konuştum. inanılmaz bir başvuru var dedi. artık ek prosedürler getiriliyor eskisi kadar kolay gelinemiyor dedi.

    sadece khk veya güvenlik soruşturması ile çalışmaları engellenenler değil bunlar. çalıştığım klinikte 2 doktor şuan almanca çalışıyor. devlet memuru bunlar. skype üzerinden almanca dersi alıyorlar ve gitmek için hazırlanıyorlar.

    durum gerçekten hiç iyi değil. ciddi doktor ihtiyacı olan ülkemizde doktorlar ülkeyi terk etmek için yol arıyorlar..
  • göç kelimesi yanlış bir tanım .

    doktorların arkasına bakmadan kaçması şeklinde olmalıydı.
  • “ciddi sayıda doktor gidemez, o kadar basit değil başka ülkeye gidip hemen işbaşı yapmak” diyen at kafasına kötü bir haberim var geçen sene 1400 küsür hekim yurt dışına gitti.
    bu sayı çok daha fazla olacak göreceksiniz. yabancı dil kursları ve sınav hazırlık merkezlerine kayıt yaptırmak mümkün değil. yurtdışında hekimliğe dair telegram gruplarında onbinlerce doktor var. finlandiya'da hekimlik grubunda bile 2731 hekim var.

    gelip burda bilmiş bilmiş “yurt dışına girmek o kadar kolay değil ya” diye ahkam kesen at kafası arkadaşım yurt dışına hekim olarak gitmek pek de zor değil. çoğu ülke sadece dilini öğrenmeni ve hekim olduğunu ispat etmen için basit bir sınavı görmeni istiyor. tus'u yapanlar için çıtır çerez düzeyinde sınavlar bunlar.

    işin özeti şu: bu ülke yanlış politikalarla eğitimli nüfusunu kaybediyor ve siz de buna seyirci kalıyorsunuz.

    not: yurt dışından selamlar :)
  • yuz binlerce lira harca egit sonra almanyaya kacsin vatan hayini fedonculer.

    yok la saka saka. tabi kacacaklar bu maymunlar cehenneminden.

    yollarini acik olsun.

    edit: gereksiz herifin teki bizim kaliteli turk doktorlarini apaci suri comarlariyla kiyaslamis. hadsiz kopek seni.
  • bu göçü yapacak hekimler arasında ben de varım. türkiye'de özel derslerle b1'e kadar almanca'yı öğrendim. telc'den b1 sertifikasını alıp, dil kursu ulusal vizesiyle de b2 ve c1 intensive fachsprachprüfung kursu bahanesiyle önce kapağı atıp, sonra da approbation ile çalışmaya başlayacağım umarım. bizi bu hallere düşürenlere yazıklar olsun demek istiyorum.

    edit: arkadaşlar çok sayıda mesaj gelmiş. hepsini tek tek cevaplayamayacağım. süreç kolay. tus çalışmaktansa buna çalışın. bir şekilde halledersiniz. tüm her şeyde de armut piş ağzıma düş beklemeyin. araştırın siz de biraz. bol şans.
hesabın var mı? giriş yap