• zor ve saygı duyulması gereken bir meslektir. öncelikle doktor titrine sahip olabilmek bile başlı başına zor bir iştir. memlekette ortalama okula devam etme süresi sanırım iki elin parmaklarını bulmaz. fakat yine de lise mezununu referans alırsak kabaca 11 yıl okumuştur. hasbelkader bir üniversiteye giren ise 15 yıl. fakat tıp ayrı bir dünyadır. 7 yıl üniversite, ardından uzmanlık sınavı, ardından ihtisasa göre değişen kabaca 4 yıl: toplamda 22 yıl. ayrıca okumadan okumaya fark var. bir tıp mezununa al zeynel dinler iktisada giriş, üç ay sonra klasiklerle keynesçilerin farkını sorucam deseniz cevabını zamanı geldiğinde rahatça alabilirsiniz (ki bunu hala bilmediğini itiraf eden iktisat mezunu arkadaşım mevcuttur). fakat benim 'dopamin parsiyel agonistleri ve aripiprazol deneyimleri' konulu toplantının ne hakkında olduğunu anlamam bırakın üç ayda, onüç ayda bile mümkün olmaz. bu sebeple önlerine koca bir latince terim haznesi verilmiş boğuşan adamlara saygı duymamız gerektiğini söylemeliyim.
    işin uygulamasına gelince, adam gibi davranmayan, şerefsizlik yapan, vurgun derecesinde servete sahip olan doktor var mıdır? elbette vardır. fakat kanımca bu özellikler insanlar arasında normal dağılmıştır. yani bir adam doktor olunca potansiyel şerefsiz, polis olunca potansiyel rüşvetçi olmaz. normal dağılmamış olan servettir, daha doğrusu hak edilmiş servettir.
    devletin arazisin işgal edip potansiyel oy olma nedeniyle hasbelkader tapu almış ve değerlenen arazisini müteahhite verip ortalama bir doktorun dürüstçe çalışıp sahip olamayacağı bir değerde evi olmuş ilkokul mezunu gecekonducu (ki bu örnek de mevcuttur) doktorun muayene için aldığı parayı çok görüyorsa burada bir yanlışlık vardır. çok bilinen hikaye vardır şimdi hatırlayamadım peçeteye çiziktirilen resmin değerinin onu yapmak için harcanan zaman artı birikmiş emek ve tecrübe olduğuna dair.
    o hikaye doğrudur, haklıdır...
  • içmişsin kafayı bulmuşsun eskileri hatırlayıp eskilerin deyimiyle hüngür foşurt ağlıyosun, bi telefon geliyo doktor bey bişi oldu bana diye... herşeyi unutup ciddi ciddi cevap veriyosun hastana... böyle bişi işte...
  • son dönemde işte böyle bir şeydir.
    şahsen videoda örneklenen olayların nerdeyse hepsiyle karşılaşıyorum. karşılaşmamış olduklarım da branşım nedeniyledir. bir dahiliye uzmanının ya da pratisyen hekimin bu örneklerin hepsini her gün gördüğüne eminim..
  • babaanne ve anneannelerin torunları için favori mesleği. en büyük argümanları da "sen doktor ol, ilerde bize bakarsın"'dır. bi tane anneanne de çıkıp demez ki, "bak bilgisayar mühendisi ol ilerde bilgisayar toplarken sana sorarız" diye.
  • tıbbı seven hevesli insanlar için öğrenciliği oldukça eğlenceli ve toz pembe hayallerle süslüdür tıp fakültesinin.ancak meslek hayatı başladığında karşılaşılan gerçekler 6 senede yükselttiğin ideallerini çok kısa bir sürede alaşağı edecek kadar acımasızdır.6 sene boyunca birçok şeyden fedakarlık ederek okursun tıp fakültesinde,tek kuruşun hayalini kurmadan..istisnalardan bahsetmiyorum ama evet ne derseniz diyin çoğu para hayaliyle bitirmez bu okulu tıp fakültesi öğrencilerinin.başka bir şeyin hayalidir o 6 seneyi kolay ve çoğu zaman eğlenceli kılan,belki de gerçek üstü ve farkına varılamayan bir idealdir bu.egosu yüksek olur doktorun,doğrudur,ancak egonun bu kadar faydalı olduğu bir başka meslek yoktur dünya yüzünde,çünkü doktorun egosu iyileştirdiği hastalarla beslenir ve bundan gayrı da egosu yoktur aslına bakarsanız.
    6 senenin sonunda bir sınav koyarlar önüne,eğitim geçmişin,yeteneklerin ve diğer faktörlerin hiçbiri umursanmaz ve yalnızca senden gece gündüz çalışman ve psikolojini darmadağın etmen,fiziksel ve ruhsal sağlığını zedelemen istenir.yaparsın da..kazanırsın hatta ve tüm çilelerin bittiği gafleti birkaç ay yüzünü güldürür.asistanlığa başlarsın ve ilk karşılaştığın şey aslında hayal kurarken hiç hesaba katmadığın bir şeydir,meslek olarak öğrendiğin şey hayatın ta kendisi olmuştur ve meslektaşların da.en büyük çileyi yine kendi meslektaşlarından çekersin;başka hiçbir meslek yoktur belki de böylesi çile çektiği halde katmerlisini meslektaşına çektiren.bana ne dersin,kendi işime bakayım dersin ve bencilliğe adımını atarsın böylece.birkaç yılın nöbetlerde geçer,gecen gündüzün yoktur,gerçek anlamda yoktur,50 saat uyumadığın olur ama bu süre içinde uykusunu almış,hayatında tek bir geceyi çalışarak geçirmemiş biri çıkar ve seni mesela yan gelip yatmakla suçlar,işini ihmal etmekle,tembellikle suçlar..ama sen cevap vermeye ve tartışmaya takat bulamazsın.bitmeyen geceler olur ki sabah istifa edeceğine yemin edersin..sonra sabah olur ve bir şey yapışır yakana bırakmaz seni,elin gitmez yazmaya;emeğindir o senin,nereye varacağını iyi hesap edemediğin ama gözünü kırpmadan harcadığın emeğin...ve yeniden başa dönersin,seversin mesleğini,dün senin hayatını zerre kadar bilmeden seni suçlayan insanlara faydalı olabilmek istersin yine de..bunun karşılığında da iyi yaşam koşulları istersin ve öyle mütevazı değil;dibine kadar da hakettiğine inanırsın.ama birilerinin gözünde tüccar olmak,şerefsiz ve haysiyetsiz olmak senin kaderindir malesef..tonlarca şey yutmuşsundur zaten,bunu da yutar geçersin.
  • dunyanin (kanimca) en zor meslegi. meslek sorumluluklari icerisinde bir insana ne zaman olecegini soylemeyi bulunduran yegane meslek. insan hayatindan sorumlu olmak...
  • on sene öncesine dönebilme imkanım olsa seçeceğim tek meslek...
  • işini adam gibi yapan, hastasına insan gibi davrananlar için söz edecek olursak doktorluk rock starlık'tan sonra en karizmatik meslektir. babamın kendini ameliyat eden gencecik doktora sayesinde yeniden gören gözleriyle nasıl minnettarlıkla ve saygıyla baktığına, nasıl mutlu olduğuna şahit olunca anladım bunu.
  • saygı duyulması gereken bir meslek.

    6-7 yıl zorlu bir eğitim sürecinden sonra, diplomasını alabilmek için atanıyorlar, ve mecburi hizmet süresi türkiye'nin her yeri için ayrı ayrı süreler. abim doğuda bir ilçeye atandı, bir yıl mecburi hizmet süresi var. bu süre zarfında tusa çalışıyor bi yandan, köylere gidiyor bi yandan. köydeki insanlara dert anlatmaya çalışıyor, çocukları hayvanlardan daha değersiz çünkü.

    tus için şimdi bir de yds çıkardılar, herkesin girdiği sağlıkla alakalı uzaktan yakından bir sınav olmayan ingilizce sınavından 50 almaları gerekiyor. bu niye gereklidir merak ediyorum. uzman olunca ingilizce niye gereklidir anlamış değilim. bizim memleketimizde tus kazanmayan bir doktor, doktordan sayılmıyor. doktorum diyince ilk soru, ne doktorusun, pratisyen mi dedin, gözlerde hiçbir değerin yok.

    hadi tusu kazandı diyelim, okudu uzmanlığını. yine uzmanlık diplomasını alabilmek için, mecburi hizmet yapması gerekiyor.

    bunların yanında, insanlar hiç saygı duymuyo. acillerde bıçaklananlar, tehdit edilenler, gezide olduğu gibi yardım edenlere soruşturmalar, 184 hattına gelen saçma sapan sorunlarla boğuşanlar.

    eskiden doktor diyince bir durulurdu, saygı gösterilirdi, ama şuan bundan eser kalmadı. umarım daha da kötüye gitmez durum.
  • saygı duyduğum ve kutsal bulduğum ender mesleklerden biri.

    o kadar yıla, çabaya bu kadar para alıp icra edenlerin kafasını gözünü öperim. canlarım.
hesabın var mı? giriş yap