• bu bölümde computational linguistics diye bir ders alırsınız. bu dersin türkçesi ne yazık ki "bilgisayar teknolojilerinde dilbilim" olarak geçmektedir. bu dersle ilgili ilk talihsiz şey ismidir zaten, ancak dersin varlığı ve bölüm müfredatıyla asıl sorunum çok farklı. oturup okuyacak olan varsa buyursunlar.

    ben fen-matematik çıkışlıyım. bu bölümde bu özelliğe sahip çok insan yoktur. çünkü bölümün aldığı puan türü dildir ve bu bir hatadır. buna ayrıca değineceğim. computational linguistics dersi içerik itibariyle analitik düşünmeyi gerektirmektedir, eğitim hayatına adım attığınızda size matematik verilmesinin temel sebebine dayandırılmaktadır bu durum; biz matematik-geometri öğreniriz çünkü analitik düşünme yetisi kazanmamız gerekmektedir. ancak türkiye'deki eğitim sistemi başarısızdır, bu yüzden lisede size alan seçtirir ve bir takım temel derslerden sizi mahrum bırakarak bir noktaya odaklanmanıza neden olur. bu, bir önceki aptallıktan da büyük bir hatadır. bu yüzden dil çıkışlı bu çocuklar computational linguistics, syntax, morphology gibi derslerde ya çok başarılı olurlar ya çok başarısız olurlar. sınıf içerisinde bu derslerin temellendirildiği ama türkiye eğitim sisteminin aşılamakta aşırı başarısız olduğu analitik düşünmeye yatkın bireyler olduğu için sınıflarda başarı oranı biraz yükselebilir. tamamen şanstır bu da, aksine örnek sınıflar yeni nesiller arasından yetişmektedir.

    her neyse, çocuklar bu derslerde ortalama ve ortalamanın altında bir başarı sağlarlar çünkü matematik görmemişlerdir hem de çok uzun bir süredir. kümeleri unutmuşlardır, mantık bilmiyolardır. bu bir sorundur. mühendislik öğrencilerine mat-1 mat-2 verilmesinin nedeni bilmiyor olmaları değil, pekiştirmelerinde fayda görülmesidir çünkü bu haliyle bile o öğrencilerin bir kısmı diferansiyel denklemlerde başarısız olmaktadırlar - ki bu da tartışılması gereken ayrı bir mevzudur. sen bu çocuklara mantık öğretmedin, bu çocukların matematik bilgisi zayıf ve bu yüzden bir önermeyi çözümleyip lambda expression'lara bölüp tüme hayvan gibi varmaya çalışırken 46 saat subproof yapmak zorunda kaldın. bunlar üçüncü sınıf öğrencileri yani karşılarına ne çıkacağını üç aşağı beş yukarı bilen ve belirli bir elemeden geçmiş bireyler. - ve bu dersi ya ikinci yarıyıla ya da üçüncü yarıyıla almayı planlıyorsunuz.

    anlıyorum bu yaklaşımın nedenini. kesinlikle çok iyi anlıyorum. matematik altyapısı vermek istiyorsunuz ama matematik bilmeyen çocuklar, hele daha ergen çocuklar karşısında daha yüksek başarı elde edemezsiniz. öyle bir paralel evren yok. buradaki sorun basit bir ders planı değişikliğiyle çözülemez. ne kadar uğraşırsanız uğraşın, altyapısı olmayan çocuklara böyle dersleri sadece dönemlik amme hizmeti gibi verir, geçin gidin diye felsefe kitabı okutur, özetini final puanına ekler ve buna rağmen final ortalamasını ancak 70 yaparsınız. 60 alamayacak çocuğun 90 alması kazanım değildir. o çocuğun bu yapılanları öğrenmesi, belki ilgilenmek istediği ve başarılı olabileceği başka alanlara açılan kapısı olur. elimizdeki nesil müfredat yüzünden yenmiş olsa da yenisi için çaba göstermek lazım ve bunun bu bölüm hocalarının ellerinde olmadığını çok iyi biliyorum. yine de ben bu eleştiriyi yaparım, çünkü dün olan bir olay özellikle dokuz eylül'ün öğrenciye bakış açısından rahatsız olmama neden oldu.

    neden ellerinde olmadığını da anlatayım:

    1. isteseler bile matematik dersini müfredata ekleyemezler. o vizyon ne edebiyat fakültesi'nde, ne dokuz eylül üniversitesi'nde, ne de yükseköğretim kurulu'nda var. hiçbir zaman da olmayacak. daha da önemlisi, dokuz eylül üniversitesi'nin fakültelerinde derslik bulunmama sorununa çare üretmek için hiçbir girişimi bulunmuyor, aksine güzel sanatlar fakültesi öğrencilerini sabah tınaztepe'de öğleden sonra narlıdere'de ağırlayıp yormak, acı çektirmek gibi absürt ve anlamsız girişimleri mevcut. halbuki fen-edebiyat fakültesi derslik yokluğundan seçmeli ders alamayan sürüsüne bereket öğrenci ile dolu.
    2. dilbilim bölümünün sadece dil puanıyla öğrenci almasının bir hata olduğunu asla yüksek mercilere kabul ettiremeyecek kimse. çünkü, tekrar ediyorum, o vizyon kimsede yok bu memlekette. hatta geçen sene sosyal bilimler alanından falan öğrenci alma muhabbeti dönüyordu, bilmiyorum takip etmedim. daha büyük bir hata olurdu çünkü sosyal öğrencisine hiçbir şey vermiyor bu sistem, yazık ediyor.
    3. bu memlekette lise eğitiminin ne kadar işe yaramaz, beş para etmez, akıl-mantık dışı olduğunu hiçbir zaman hiçbir insan evladına anlatamayacağız. çünkü standartlar, inovasyon dediğin halt ağızlarında bir cikletten ibaret ve ileri görüşlülük tarih derslerinde kullandıkları bir sıfattan fazlası değil. hiçbir şart altında öğrencilerin kendileri için biçilmiş kaftan dışından bir şeyler öğrenmelerine izin vermeyecekler, çünkü kendi eğitildikleri biçime odaklanmış vaziyetteler; işe yaradığını zannediyorlar. bu yüzden bu memlekette milli eğitim bir statüko içindedir. bir yere gittiği yoktur.

    umarım derdimi anlatabilmişimdir.

    şunu da not olarak düşeyim: bir sistemde, bir çocuk başarısız oluyorsa bu daima sistemin suçudur. bu düşüncemi de kavga ede ede herkesle tartışırım. 18-22 yaş grubu çocuklara kendilerine bir bok öğretmemiş sistemde başarısız olmalarının sorumluluğunun yüklenmesini embesillik olarak görüyorum. eğitim sistemi sorunludur, kurumlar başarısız insanlar tarafından yönetilmektedirler veya eğitimciler problemlidir. bu kadar. net.
  • eğer dilbilimi bilimsel bakış açısıyla incelemek, iyi hocalardan güncel dilbilim kuramlarına ilişkin bilgi edinmek ve mezuniyet sonrası için yeterli donanımla mezun olmak istiyorsanız kesinlikle uzak durmanız gereken bir bölümdür.

    hocaları lise öğretmeni kalitesinde ve kafasında, ders programı ne düşünülerek yapılmış belli olmayan, 4 yılınıza yazık edeceğiniz bir bölümdür ayrıca.

    eğer gerçekten dilbilim öğrenmek ve ileride dilbilimle uğraşmak istiyorsanız boğaziçi üniversitesinin dilbilim bölümüne gidin. puanınız yetmiyorsa da gerekirse 2 yıl daha hazırlanın ama buraya gelip kendinizi heba etmeyin ama olur da yok ben hazırlanmak istemiyorum diyorsanız ne bileyim ankara üniversitesi dilbilim bölümüne falan gidin. he sırf izmir'e gelmek, takılmak ve bir diploma almak istiyorsanız gelin ama bölümde yer alan über fantastik hocaların sizi kanser etmesi kaçınılmaz oluyor.

    mesela burcu, meltem, kamil üçlüsü var ki of ne of, hepsi birbirinden acayip, hepsi birbirinden kalitesiz (diğer hocaların çok büyük bir kısmı da aynı şekilde böyle tabii ama bu vatandaşların seviyesinde değil).

    ben bu bölüme sırf zevk olsun diye gelmiş bir insanım, mesleğim falan var yani ama kanser oldum resmen hatta keşke daha detaylı araştırsaymışım da bu bilgileri edinseymişim dedim. hiç kendimi yormazdım.

    eğer bir kişi bile bu yazıyı görüp deü dilbilim bölümünden vazgeçerse bana bir kutu çikolata falan göndersin çünkü o kişiyi kanserden kurtarmış kadar olacağım. sırf puanım tutuyor diye geliyorsanız bu sizin bileceğiniz iş tabii ama bence hiç gelmeyin, sonunda çok yüksek ihtimalle mutsuz ve hayattan bezmiş kadar olacaksınız.
  • benden sonra bölüm yüzde yüz türkçe olmuş. iyi de babam paşam, türkçe kaynak ve "nitelikli türkçe kaynak" yok denecek kadar az. oraya giren arkadaşa "bi zahmet ingilizce öğren gel" mi diyeceksiniz?

    hayır, dilbilim görece egzotik de bir bilim alanı. hani cumhuriyet tarihinde fizik, kimya, biyoloji, matematik, psikoloji, sosyoloji için çok iyi türkçe kaynaklar yazılmış olabilir. yok kardeşim dilbilimde böyle bir şey.

    genel olarak türkiye'de üniversitenin genel varoluş amacına kurban olmuş bir bölüm. türkiye'de üniversite, giren lise mezunu öğrencilerin cebine para koyup bölgedeki ekonomiyi kalkındırmak (ev ve kafeler gibi) ve eğitim süresi boyunca çevreye ucuz işçi gücü sağlamak (garsonluk ve anketörlük gibi) için vardır. bu sebepten türkiye'de üniversite bölümlerinin içi (öğretenler ya da öğretilenler olsun) vasat kişiliklerle doludur ve bu vasatlar ve vasatlık işgücünde de kendini gösterir. türkiye'nin gerçeğidir vasatlık. yani bu bölüme yapılabilecek herhangi bir şikayet, herhangi bir bölüm ve herhangi bir üniversite için de yapılabilir. (tabi çok çok çok çok çok çok çok çok çok çok az bölümler ve üniversiteler vardır, onları ayrı tutuyorum.)

    buna rağmen içeride gene iyi hocalar da var (gerek kişilik, gerek akademik, gerek pedagojik olarak, ama hiçbir zaman üçü bir arada değil). gerçekliği vasatlık üzerine kurulu olan bir ülkede ne yazık ki belki alabileceğin herhangi bir şey kesinlikle alamayacağın hiçbir şeye yeğdir.

    tabii ki kazanabiliyorsanız boğaziçi'ni veya ankara'yı tercih edin.

    edit: çoklar çoklandı ve "kişilik-akademik-pedagojik" açıklamasına ekleme yapıldı.
hesabın var mı? giriş yap