• doların yükselme sebebi, türk parasının değersizleşmesidir. paramızın değersizleşme sebebi de sürekli alım yapıp satışta katma değerimizin düşük olmasıdır. ihracatı yeterince katma değerle yapmamamız ve tüketmemizdir. parası değersiz olan bir toplum papazdır, eriktir, ne varsa artık etkilenir, ne kadar hafif bir cisim varsa rüzgarda o kadar kolay sürüklenir değil mi ? işte dolar bundan yükseliyor. ilgili video:

    ihracat ve harcamalar
  • harika. çözüm burada ama bu anlayışa sahip insanlar olursa politikacılar olur. ama politikacılar iktidar olmak için halka yağcılık çekerse değişen bir şey olmaz.
    günü kurtaran politika ve politikacılardan bıktık artık.
  • denizin artık bitmiş olmasıdır.
  • burada ufak bir noktaya yeniden parmak basalım yaşanılan durum sadece doların yükselmesi olarak bakılmaması gerekilen bir durum.

    tl aşırı bir hızla değer kaybetmekte, -ki gana cedisi karşısında bile değer kaybediyor şu anda- bu da ileri teknoloji ürün veya kendine ait patentlerle üretim yapmayan, sadece belli başlı ülkeler için onların bize gönderdiği reçetelere göre üretim yapan, sonra da bu ürünü onlar için başka kişilere satıp aradan komisyon almaya çalışan bir ticaret sisteminde son derece normal..
  • doların yükselme sebebi tamamen siyasi beceriksizlik, erdoğan'ın ekonominin başına damadını getirmesi merkez bankası başkanını kafasına göre değiştirmesi gibi salakça hamleler ile bugünlere geldik. erdoğan olmasa idi bunların hiçbirisi olmayacak paramız bu kadar değer kaybetmeyecekti.
  • tek açıklaması var: rte dolar almış ve borsada longlamış.
  • bir portakal ile başladı her şey. hatta bir milletin kaderi değişti. atatürk’ün ruslara ödenecek tutarı nakit yerine narenciyeyle gerçekleştirmesinin hikayesini anlatacağım…

    mustafa kemal atatürk, türkiye'yi, cumhuriyetin ilk yıllarında enkazdan kurtarmayı, ondan yeni bir ülke yaratmayı başarmıştı. şimdi atatürk’ün ileri görüşlülüğü ve stratejik zekasını daha iyi anlayacak, iki hamlenin ne kadar hayati öneme sahip olduğunu göreceksiniz. birincisi; ruslara ödenecek paranın narenciyeden elde edilmesi, ikincisiyse fındık fidesinin tekelimize alınması, hatta fındık için kongre toplanması. bir taşla çokça kuş vurulmuştu. işte o kalkındırma planının bir parçası...
    fabrikalar kuruldu tek kuruş ödemedik
    atatürk, türkiye cumhuriyeti'nin ilk yıllarında,15 yıl gibi kısa bir sürede kurduğu çok sayıda fabrika, kurum ve kuruluşlarla ülkemizin hızla büyümesini sağlamıştı. iskenderun demir çelik, ruslar yaptı; maliyetini parayla değil domatesle ödedik. seydişehir alüminyum, ruslar yaptı; maliyetini parayla değil portakalla ödedik. aliağa rafinerisi, ruslar yaptı, maliyetini parayla değil salatalıkla ödedik. oymapınar barajı, ruslar yaptı; maliyetini parayla değil mandalinayla ödedik. bunların karşılığında bir lira bile ödemedik… hepsinin karşılığı, sebzeyle meyveyle narenciyeyle ödendi.

    para yerine portakal verildi
    atatürk’ün elinde tuttuğu portakallar, 1930’lu yıllarda italya’dan getirildi ve mersin antalya ve ege’nin bazı bölgelerinde aşılandı. iskenderun demir çelik fabrikası, nazilli basma fabrikası, kayseri sümerbank tekstil fabrikası, şişecam fabrikası, aliağa rafinerisi ve daha birçok fabrika ruslar tarafından yapıldı ve ödemesi portakalla yapıldı.

    portakal ile sanayi devleti olduk
    türk sanayisinin omurgasını oluşturan bu tesisler sayesinde, hem on binlerce insan iş sahibi oldu, hem de türkiye milyarlarca dolarlık ithalattan kurtuldu. en önemlisi dışarıya bağımlılığı azaltıldı. aynı yıllarda çay bitkisinin rize’ye getirtilip ekilmesi gibi. 1927’de çıkartılan yasayla; “fındık fidesinin” ihracatının yasaklanıp, ordu ve giresun’un fındık yetiştiren il olarak kabul edilmesi ve devamında fındık kongresinin toplanması gibi.

    türk tekstilinin başlangıcı: sümerbank fabrikası
    tekstil hayatımızın başlangıcı kabul edilen nazilli sümerbank fabrikası, 1937'de atatürk tarafından açıldı. burada 2 bin 500 kişi çalışıyordu. işçilere balo düzenleniyordu, danslar ediliyordu. 700 kişilik sinema salonu vardı, tiyatro salonu vardı, haftada altı gün film gösteriliyordu. işçilerin tiyatro kulübü vardı, müzik grubu vardı, korosu vardı, fabrikanın radyosu vardı, fabrikada piyano vardı. resim-heykel sergileri açılıyordu, bahçesinde havuz, havuzun içinde bronz kadın heykeli vardı. spor kulübü vardı.

    türkiye’nin ilk alttan ızgaralı futbol sahası
    türkiye'nin ilk alttan ızgaralı futbol sahası oradaydı, basketbol-voleybol sahası vardı, güreş minderi, boks ringi, tenis kortu vardı, paten pisti vardı, bisiklet parkuru vardı. ameliyathaneli, laboratuvarlı, 40 yataklı hastanesi vardı, eczanesi vardı. ilkokulu vardı, kadın işçilerin bebekleri için kreş vardı, yıl 1937.

    fabrika ülkenin geleceğini değiştirdi
    giyecek kooperatifi vardı, fırını vardı. işçileri şehirden fabrikaya getirip götürmesi için mini treni vardı. kendi enerjisini kendi üretiyordu, santrali vardı, nazilli'ye elektrik veriyordu. fabrika bünyesinde, nazilli halkına, özellikle genç kızların meslek edinmesi için ücretsiz kurslar düzenleniyordu, okuma yazma kursu veriliyordu. çevre köylere sağlık personeli gönderiliyordu, hastalar tedavi ediliyor, ücretsiz ilaç veriliyordu, bölgedeki sıtma salgını, fabrikanın sağlık ekibi tarafından kurutuldu. işçilerin 264 dairelik, bin kişilik lojmanı vardı. hamam vardı, nazilli halkına da açıktı. altı ayda bir yöre halkına ücretsiz basma dağıtılıyordu. ve bunlar hepsi tek bir kuruş ödenmeden yapıldı, o da portakal karşılığında.
  • "sorun çıkardığında vatan haini ilan edilip hapse atılamadığı için," diye cevaplanabilecek merak odağı.
hesabın var mı? giriş yap