• huzurlu bir akşam yemeği. tüm sülale orada. babaannem, halam, amcam, yengeler, enişteler, bu insanların boy boy çocukları... büyük bir kalabalık işte.

    halam yemeğin arasında, herkesin sustuğu anda dönüyor amcama,
    -abiii, bir domalan olsa da yesek.
    tüm masa onaylıyor, yaa yaa evet domalan olsa da yesek...

    işte domalan mantarının adını duyduğum ilk an budur sevgili sözlük.

    çoluklu çocuklu bir aile yemeği esnasında tüm o yetişkinlerin, hem de babaannemin önünde "domalan olsa da yesek" diye söyleşmesine mi şaşayım, benden başka kimsenin bu acayip talebi garipsemiyor olmasına mı şaşayım, yoksa ağzımı yüzümü kontrol edip toplum içinde medeniyetimi muhafaza etmeye mi gayret edeyim...

    sen bilmezsin sözlük ama ben çok acılar çektim.
  • insanların, girişindeki "domalan" yazan tabelanın altında domalarak poz verip, fotoğraf çektirdiği yer.
  • sabah sabah mailime düşen bir fotoğraf ile beni benden alan beldemiz. önce photoshop falan sandım ama gerçekmiş;

    güzide bir partimiz bu yılki sloganını olacakları düşünemeden bu kasabaya da uyarlamış;

    sen domalansın büyük düşün

    mustafa karak, domalan belediye başkan adayı

    herşey domalan için*
  • yol kenarlarında da yetişen, kimi kamyon şoförlerinin sırf yumurtalı domalan yapabilmek için durup topladıkları patatesimsi şey...eğer yol kenarında eğilip * birşeyler toplayan birilerini görürseniz, büyük bir ihtimalle domalan toplayan kişilerdir...
  • domalanlı ali bey beyaz gömleğine pek yaraşan attila ilhan kepi, taraçada oturmuş. "gel gel" diye sesleniyor. "bir bira ikram edeyim. şöyle karşılıklı içelim soğuk soğuk."

    yenge avustralya'da kızının yanında. ali bey tepeleri gösteriyor; şu tepelere mayıs sıkıntısı çöktükçe ben de diyor, ben de hanım bi gelsin basıp bir marmaris yaparım diyordum. eee, bu işler sırayla değil mi? olmadı ama. ama nasıl da döktü mübarek içini? fırtınası güzeldir mayısın buralarda. güneşli artık bak demiştim sana. bundan sonra yağmur düşmez buralara hiç ta kışa kadar.

    biralar açılıyor, ali bey deniz gözleriyle ufka bakar gibi çatal adasına bakıyor. birasını yudumladıkça, çenesi de açılıyor.

    "buralar işte tanıyorsun ya, böyle biz üç ailenin hep. sizin otellerin arsalarını da hep biz sattık. duygulu, cemre, eda, hülya otellerinin yerleri iki kuruşa satıldı tabii zamanında. sadece yengenin ikiyüz tapusu vardı ha! hepimiz akrabayız da hisseli değildir bizim mallar. şimdi iki oda bir salonu 45-50 bin pounda satıyorlar. o zamanlar buraları hep domalandı. * şimdi bulamazsın. turgutreis pazarına geliyor çok nadir de olsa.

    bizim limon portakal ağaçlarının haline bak! şu beş yıldızlı yok mu beş yıldızlı *... altından girdiler üstünden çıktılar artezyenin. bizim kuyu suyu tuzlandı. yaramıyor ağaçlara. kendi elimle aşılamışımdır bu ağaçları bak. gözüm gibi bakarım. sezon sonu istanbul'dan ankara'dan gelirler alırlar bahçeyi toptan. bakalım bu sene nasıl olacak o iş bu haldeyken limon portakal.

    imarı iki buçuk kattır buraların. o yüzden her evin terası bir göz odalı. sezonluk kiralarız diye yaptık ama yabancıya vermek pek de işimize gelmiyor. sen başkaaaa recep hanım..."
    (atlantis dumur dumur dumurdur!)
    "ehehhe... buralar küçük yer recep hanım kızım, duyulur. ben herşeyi duyarım. domalan recep. ahahhaaaa..."
  • ege yöresinde yemek beğenmeyen birine söylenen söz öbeği.

    (bkz: domalanın kökünü ye)
  • bir köyün adı. hangi şehirde dir ? nerededir ? bilemiyorum.
  • bodrum / turgutreis de domalan mevkii vardi..
    onu da skysea restaurant denen yerin tabelalarindan ogrenmistik. her 200 metrede bir skysea restaurant - domalan mevkii / turgutreis diye tabela dikmisler.
    cok kasmislar. gumusluk ten akyarlar a kadar tabela dosemisler..
hesabın var mı? giriş yap