• cevabi "cunku cok parazitli ve cok zararli" olan soru. iste tam da bu sebeple avrupa, amerika, avustralya, japonya gibi herkesin gunde 350 kilo domuz eti tukettigi memleketlerdeki saglik durumu cok kotu. millet 40 yasina gelmeden parazitten geberiyor sokaklari bok goturuyor. biz musluman olarak bu elemanlara kicimizla guluyoruz ve 145 yasina kadar yasayabiliyoruz.
  • islamiyet, genel yapısıyla yahudiliğe benzer. hristiyanlık gibi değildir.

    hayatın tüm alanlarına müdahale eden kuralları yani şeriatı olan bir dindir.

    tarihteki peygamber sıfatıyla anılan insanların (ki çoğu kavim lideri, bazen de şehir kralıdır) hepsi yahudidir ve yahudilerin atalarıdır. (hz. muhammed hariç)

    hz. muhammed peygamberliğinin ilanıyla asıl hedef kitlesi olan yahudileri inandırmaya çalışmıştır.
    temel bazı kuralların, yahudilik kurallarıyla çok benzer olması, anlamak için okuyanlara göre göz önündedir.

    o yıllarda hristiyanlık zaten öyle revaçta olan bir din değildi.
    hristiyanlık, avrupalı kralların, milyonları inançla daha kolay yönetebileceğini keşfetmesiyle birlikte, değişmez kuralları olmayan, bir şeriatı olmayan light din hristiyanlığı kullanmasıyla yeryüzüne yayılmıştır...

    kaldı ki yahudilik, ortadoğuda binlerce yıldır toplum hayatını yönlendirmiştir...

    islamiyetin ilk yıllarında kıblenin kudüs olması,

    kur'anda yahudi peygamberlerinin ve kıssalarının çokca yer alması,
    bunlardan bahseden ayetlerin çoğunun hicretten önce gelmiş olması,

    ve tabii ki domuz etinin haram olması...

    hedef kitle putlara tapan ilkel arap kavimleri miydi ? yoksa binlerce yıllık inanç kökleri olan yahudiler mi ?

    ancak yahudiler hz.muhammed'in peygamberliğini, bir yahudi olmadığı için kabul etmediler, hiç bir zaman etmeyecekler de...

    işbu sebeple;
    hicret sonrası inananların çoğalmasıyla ve bir ordunun teşkilatıyla ayetlerin içeriği ve hedef kitlesi farklıdır.
    hz. muhammed, yahudileri kendine inandıramayacağını anladığı için gözden çıkarmış ve yahudi kabilelerine savaş açmıştır. elbette yahudiler de hz. muhammed'e ve inananlarına savaş açmış olabilirler...

    bu noktada önemli olan, yahudilerin ve müslümanların 1400 yıllık kesintisiz birbirlerini boğazlama üzerine kurulu ilişkileridir.

    hicretten sonra kıble değişmiş, yahudilerin kutsal kenti kudüs yerine mekke olmuştur.

    domuz eti kuralı değişmemiştir...
    gerek yoktur.

    1500, 2000, 3000 yıl öncesinden bahsediyoruz sayın okur.

    domuz, sulak, bataklık yerde yetiştirilebilen bir hayvandır. kurak iklim asla uygun değildir.
    elin yahudisinin arap yarımadasında domuz yetiştirmesine imkân mı var ?
    sıcak, kurak, çorak...

    böyle ortamda domuzu yetiştiremediğin gibi, kesince saklayamazsın da...
    yersen mikroptan bakteriden ölürsün.
    arabistan için son derece verimsiz bir hayvan.
    su ister, mal taşıtamazsın, üstüne binip gidemezsin, yünü yok, derisi tırt,
    samî ırkların yaşadığı bölgelere göre hiç uygun değil.

    esasen çift toynaklıdır (islâmda çift toynaklılar genel olarak "halâl"dir) ama iklim yüzünden uyumsuz.

    çok hızlı ürer ve büyürler.
    avrupa'da fiyatının dana etine göre daha ucuz olmasının sebebi budur.

    e yahudi peygamberleri demiş ki "domuz eti haramdır, yasaktır"
    kavimlerinden sorumlu olan bu lider peygamberler mantıklı karar vermiştir.

    kural islamiyette de aynıdır "domuz eti haramdır, yasaktır"
    çıkış noktası arap yarımadasıdır.

    konuyla ilgili ayet gelmiştir.

    elhamdülillah müslümanlar ayetlerin allah tarafından gönderildiğine inanırlar.
    ancak genelde pek takmazlar...sadece inandıklarını söylerler.

    bu domuz mevzuuna ise saplantı derecesinde takmışlardır. hassastırlar.

    şu yeryüzünde, fırsatı ele geçirdiklerinde her türlü boku yerler.
    aralarında sözde inandıkları allah'ın yasakladığı pek çok şey olan her türlü boku yerler...
    hak yerler,
    hukuk yerler,
    haram yerler,
    rüşvet yerler,
    namus yerler,
    ırz yerler,
    can yerler...

    bunları yerken allah'ın emirleri akıllarına gelmez, gelse de takmazlar...

    ama iş domuz eti yemeye gelince bir radikal yahudi kadar sert tavır alırlar.

    evvelce domuz eti yemeyerek imanını kurtaran müslüman başlığında yazmıştık.

    müslüman dediğin domuz eti yemez.
    yerse dinden çıkar hafazanallah !
  • domuz etinin yasak olmasinin (en) baslica sebebleri:
    - domuz genlerinin insan genlerine en cok benzeyen canli olmasidir. bir diger canlida maymun dur. cok domuz eti yiyenleri yüzleri ve boyun tarafi siser, inanmayan yabancilara sordun, özellikle yüzü ve boyun tarafi sisman olanlara. almanya bavyere bögesinde yasayanlara bakin.
    - domuz eti diger hayvan etine göre cok daha yaglidir, insan etine cok benzer.
    - domuz kalbi insana takilabilir.
    - domuz eti cok sagliksiz bir ettir, domuz en sevdigi yer kendi pisligidir. ınanmayan gitsin görsün.
    - domuz etinin en cok tüketilmesinin sebebi cok ucuz olmasidir, hatta bazi ülkelerde meyve ve sebzeden daha cok ucuzdur.
  • zırva!

    allah-u teâlâ böyle murad ettiği için yasak!

    domuz tanrıları öldürmüş de, bilmem ne mitolojisinde, o yüzden böyleymiş...

    eşek eti de yasak, eşek kimi katletmiş? veya biz su aygırı da yemiyoruz; o ne yapmış, poseidon'la cinsel münasebete mi girmiş? ya kurbağa?

    hadi tamam domuzu kendi ay tanrıçası muhabbetinize uydurdunuz da, geri kalan onca hüküm ne olacak gençler, islâm dini domuzun haram olmasından mı ibaret?

    biraz daha gayret edin, belki olur.

    edit: imlâ.
  • mevcut adetleri çok fazla değiştirmeden ufak tefek dokunuşlarla kitap hazırlandığı için domuz yememe yahudilerden aynen taşınmıştır. hac esnasında çıplaklık ve putlar kaldırılmış ama dönmek ve ziyaret, şeytan taşlamak gibi popüler olanlarda aynen taşınmıştır diye düşünmekteyim
  • cevabın sağlıkla ilgisi olduğunu düşünenlerin bir zahmet şunları da cevaplamasını istediğim sorudur:

    1. pisliği neyle değerlendiriyorsunuz?
    örneğin ben bulaşıcı hastalık yayma riskiyle değerlendiriyorum.

    2. o zaman en pis hayvan hangisi derseniz, karşımıza ne çıkar biliyor musunuz?
    ben cevap vereyim: kümes hayvanları!

    ben özeti vereyim. detay isterseniz dipnota bakın:
    hristiyan dünyasında bile hayvansal gıda yönünden başı çeken hastalıklar kampilobakter ve salmonella olup bunların birinci etkeni ise tavuk eti.
    http://www.cdc.gov/…atures/foodborne-diseases-data/

    domuz etine doğrudan bağlı tek hastalık var: yersinia enterocolitica
    abd istatistikleri bir yıl içinde buna bağlı 96,368 vaka tespit ederken, kampilobakter'den kaynaklanan 2,453,926 ve salmonella'ya bağlı 1,412,498 bakteriyel hastalık vakası belirliyor.

    (detayları hristiyan dünyasından verebiliyorum. çünkü müslüman coğrafyanın büyük kısmında sağlıkla ilgili bu verilere yeterli cevap bulabileceğiniz istatistikler yok. buna ülkemiz de dahil)

    3. uzun lafın kısası hangi eti yerseniz yeyin, hijyene giden yol iyi pişirmekten geçiyor. basitçe et parçasının merkezindeki sıcaklığı linkte verilen ısılara (pratik olarak 70 derece celcius) eriştiğinde hiç bir risk kalmaz. daha fazla pişirmek de kanser riski yaratabileceğinden sağlıklı değil.
    sizce kutsal metinlerde neden bu basit kurala ait hiç bir ipucu bulunmuyor?
    burada şu entry'ye de göz atmak isteyebilirsiniz: (bkz: #58539995)

    4. bugün enfeksiyonlarına neden olan en önemli kaynaklar arasında kontamine çiğ süt ve içme sularının yer aldığı herkesçe biliniyor. bunu engellemenin en basit yöntemi ise bu sıvıları kaynatmak. kutsal kitaplar bu en basit teknikten de hiç bahsetmiyor. ve bu yüzden örneğin kuran'ın indiği orta çağda en basit bulaşıcı hastalıklardan milyonlarca insan ölüyor. sormak gerekmez mi, kutsal metinlerde neden tüm bunlara ait bir detay bulunmuyor?

    5. dahası yine kutsal kitapların hiç birinde hastalıkların sebepleri, tedavi yolları, anatomi, virüs, mikroplar ve benzeri temel tıbbi konularda hiç bir pratik bilgi ya da uyarı bulunmuyor. bütün bunları atlayan kaynaklar neden domuz etine takılmış gidiyor?

    6.afganistan, pakistan, hindistan ve çin gibi asya ve bir çok afrika ülkelerinde ise gıdaya bağlı bulaşıcı hastalıklar hristiyan dünyasından çok daha yaygın görülüyor. nedenini mi merak ediyorsunuz? siz hiç oralarda bulunup, kasap dükkanı gördünüz mü? görmediyseniz buyrun:

    http://www.dreamstime.com/…ge-butcher-image26208761
    http://farm3.static.flickr.com/…53_50a10214f7_o.jpg

    7. dini inançlara bilimsel kılıf arayan misyonerler neden bu gerçeklere hiç değinmiyorlar?

    basmakalıp ezberlerden fazlası için önünüze konulanı sorgulamayı öğrenmeniz lazım.
    bütün bunları domuzu aklamak için yazmış da değilim. (sonradan gelen edit: şahsen 8 yıldır memeli hayvan eti de tüketmiyorum. benimki yalnızca bu zeki canlılara bunu yapmayı artık vicdanımın kaldıramıyor oluşundan) benim takıldığım mesele dogmanın bilimsel gerçeklerle çakıştığını kanıtlamaya yönelik zırvalar ve sıradan insanın sorgulamadan bunlara inanma gayretidir.

    sonuç:
    din yasaklamışsa, sen de inançlıysan ve inancın tamsa altını üstünü karıştırmayıp itaat edeceksin. yaradanın hikmetinden sual olunmaz çünkü.

    " mantıklı bir sebebi olmalı yoksa neden yasaklansın? " diye sorgulamaya başlarsan da (ki aslında daha burada küfre girmişsindir) şarlatan vaizlerin kıçından uydurduğu zırva sebeplere gerçekmiş gibi sarılıp komik duruma düşmeyecek, sonuna kadar gideceksin.

    dipnot (alıntıdır):
    "campylobacter ve salmonella türlerinden kaynaklanan infeksiyonlar tüm gıda infeksiyonları içerisinde en önemli yere sahiptir . campylobacter türlerinin, çeşitli hayvanlardan izole edildiği ve çoğunlukla normal bağırsak florasında bulunduğu bildirilmektedir. kanatlı bağırsak sisteminin campylobacter türlerinin doğal rezervuarı olduğu ve kesim işlemi sırasında karkas kontaminasyonuna yol açtığı bilinmektedir. dolayısıyla kontamine kanatlı etleri veya bunların kontamine ettiği diğer gıdalar insanlar için en önemli infeksiyon kaynaklarını oluşturmaktadır. campylobacter türlerinin kanatlı hayvanlarda diğer hayvan türlerine göre daha yaygın bulunmasının başlıca nedenleri arasında kanatlı hayvanların vücut sıcaklığının campylobacter türlerinin optimal üreme sıcaklığı olan 42°c’ye yakın olması yer almaktadır. yapılan araştırmalar sonucunda, çiğ kanatlı eti ve ürünlerinin campylobacter türleri ile kontaminasyon düzeylerinin %3,7 ile 92,6 arasında değiştiği ve campylobacter jejuni infeksiyonlarının en önemli kaynağının kontamine çiğ veya yetersiz pişirilmiş kanatlı eti olduğu ortaya konmuştur . kanatlı etinin yanı sıra insanlarda campylobacter infeksiyonlarına neden olan diğer kaynaklar arasında kontamine çiğ süt ve içme sularının yer aldığı bildirilmiştir."
    kaynaklar:
    http://www.scopemed.org/…nstemps/1/1-1273047240.pdf
    http://www.cdc.gov/ncidod/eid/vol5no5/mead.htm
    http://adildunya.wordpress.com/…-kampilobakter-var/
    http://www.livescience.com/…aloupe-infographic.html
    http://www.cdc.gov/…aks-annual-report-2013-508c.pdf
  • alıntıdır

    domuz etinin bilimsel olarak incelenmesi ve sağlık açısından değerlendirilmesi

    uzun bir süredir ülkemizde ve genel olarak birçok ülkede süregelen bir tartışmadır domuz eti yemek ve sağlığa olan etkileri. savunanların da, karşıtlarının da birçok sözü vardır bu konuda. biz evrim ağacı olarak domuz etinin özelliklerini, özellikle de sağlık üzerindeki etkilerini incelemek amacıyla bu yazıyı yazmak istedik. umarız sizlere de faydalı olacaktır.

    temel bilgiler

    domuz eti, tanım olarak, özellikle evcil domuzdan (sus domesticus) elde edilen etin genel adıdır ve günümüzde birçok ülkede ciddi miktarlarda tüketilmektedir. dünya çapında değerlendirildiğinde, en çok tüketilen et türleri arasında yer almaktadır. evcil domuzun, yapay seçilim aracılığıyla vahşi domuz olarak bilinen sus scrofa türünden evrimi günümüzden 13.000 ila 12.700 yıl öncesine kadar gitmektedir. bu domuzlardan elde edilen et, genellikle pişirilerek yenmektedir; ancak farklı kültürlerde pişirilmeden ya da az pişirilerek yendiğine de rastlanmaktadır. domuz eti, başlı başına farklı şekillerde pişirilerek tüketilebildiği gibi, aynı zamanda sosis gibi işlenmiş et ürünlerinin de başlıca içeriklerinden biridir.

    domuz etinin yaygınlığına bakacak olursak, ilginç bir tabloyla karşılaşırız. dünya'daki et üretiminin %38'i domuzdan karşılanmaktadır; ancak tüketim biraz daha karışıktır. örneğin amerikan tarım bakanlığı'nın yabancı tarım servisi'nin raporuna göre 2006 senesinde dünya çapında 100 milyon ton et tüketilmiştir ve sadece 1 sene içerisinde bu tüketim belli başlı ülkelerde (örneğin çin) ciddi miktarda artış göstermiştir (%20 civarında). bazı sayılar vermek gerekirse, 2006 senesinde çin'de kişi başına yılda 40 kilogram, 25 avrupa ülkesinin toplamında kişi başına yılda 43.9 kilogram, abd'de kişi başına yılda 29 kilogram, rusya'da 18.1 kilogram ve japonya'da 19.8 kilogram domuz eti düşmekte ve tüketilmektedir. domuz, genellikle yan ürün olarak yemeklerde yer aldığı için (ana yemek olarak sunulmadığı, biftek ve tavukla beraber servis edildiği için) tüketim oranları göreceli olarak düşüktür.

    burada, etlerin kesimi ve pişirilmesiyle ilgili teknik detaylara ve aşçılık konularına pek fazla girmeyeceğiz. zira elbette etin pişirilme türü, içeriğini, lezzetini ve özellikle de sağlık üzerindeki etkilerini ciddi miktarda etkileyecektir. bu kısmı araştırmayı size bırakıyoruz. domuz etiyle ilgili bizi ilgilendiren kısma, yani sağlık üzerindeki etkilerine ve içeriğine girmek istiyoruz.

    domuz etindeki besin değerleri

    öncelikle domuz etinin besin değerlerine biraz bakalım. domuz etindeki miyoglobin (hayvanların kas dokusunda bulunan demir ve oksijen bağlayıcı molekül) değerleri, bifteğe kıyasla bir miktar düşüktür; ancak tavuğa göre oldukça yüksektir. bu sebeple birçok ülkede domuz "kırmızı et" olarak sayılmaktadır. bunun haricinde domuz eti içerisinde çok yüksek oranda b1 vitamini, bir diğer deyişle tiyamin isimli kimyasal bulunmaktadır. domuz eti, yağı alınarak servis edilirse, diğer et türlerinin hepsinden daha az yağ oranına sahip olmaktadır. ancak buna rağmen, yağı alınmış olsa bile kolesterol oranı ve kalp ve damar hastalıkları için son derece riskli olan doymuş yağ oranları oldukça yüksektir.

    bunlar haricinde, 100 gram domuz eti içerisinde bulunan kimyasallar şöyle listelenebilir:

    bu değerler, doymuş yağ miktarı haricinde, esasında oldukça olumlu değerlerdir. domuz eti, içerik bakımından oldukça zengindir; ancak yine de, doğasından kaynaklı yüksek yağ oranı (çoğu zaman yağı alınmadan servis edilir) ile yüksek kolesterol ve doymuş yağ oranları onu riskli olabilecek bir et türü yapmaktadır.

    domuzdaki riskli hastalıklar ve korunma yöntemleri

    domuz ve domuz etiyle ilgili en sık karşılaşılan tartışmalar, genellikle domuz etinin "pis", "hastalıklı", "iğrenç", vb. içerikte olması etrafında dönmektedir. çoğunluklaysa bu argümanlar, "domuzların pislik ve kendi dışkıları içerisinde yaşaması ve bu dışkılarıyla beslenmeleri" çerçevesinde temellendirilir.

    öncelikle, bu hastalıkların temelleri iyi anlaşılmalıdır. her besin üzerinde çeşitli bakteriler, virüsler, parazitler, mantarlar, protistalar ve hatta kimi zaman hayvanlar yaşayabilir. vücudumuz, bu canlıların (ve canlılıkla cansızlık arasındaki virüslerin) birçoğuna karşı, hem evrimsel süreç içerisinde, hem de günümüzdeki teknolojimiz sayesinde bağışıklık kazanmış vaziyettedir. eğer ki bağışıklık sistemimiz bir anlığına tamamen ortadan kaldırılacak olsa, sadece vücudumuzda yaşayan yabancı hücreler ve yapılar bizi öldürmeye yetecek kadar fazla sayıdadır ve tehlikelidir. ancak günümüzde, evrimsel süreç sayesinde bu canlıların birçoğunu kolayca etkisiz hale getirebilmekte, bir kısmıyla ise karşılıklı faydacı biçimde yaşayarak idare etmekteyiz. savunma sistemimiz yetersiz kaldığında ya da savunma sisteminin tanımadığı bir yapı vücuda girdiğinde ise, savunma mekanizmalarımız devreye girerek mücadele başlamaktadır.

    her ne yiyor olursak olalım, mutlaka yapımıza ve evrimimize uygun bir şekilde tüketmemiz gerekmektedir. örneğin bizler, en azından son 400.000 yıldır eti pişirerek yiyen bir hayvan türüyüz (araştırmalar ateşin kontrolünün 1.5 milyon yıl öncesine kadar gidebileceğini göstermektedir). eti pişirmek, bizim sindirimimiz açısından ve aynı zamanda savunmamız açısından çok kritik bir işlemdir. domuz eti üzerinden örnek vermek gerekirse... domuz eti içerisinde taenia solium adı verilen domuz tenyası ve trichinella spiralis isimli yuvarlak solucan bulunabilmektedir. bu canlılar, insana bulaştıkları zaman, sindirim sistemi içerisinde parazitik olarak yaşayarak insanı sömürebilmekte, sonunda da ciddi hastalıklara neden olabilmektedirler. ancak unutulmamalıdır ki, bu durum, hemen her et türü için geçerlidir. zira et, oldukça karmaşık yapısı bulunan hayvan türlerinden elde edildiği için, beraberinde birçok yabancı unsuru da getirebilmektedir. işte bu yüzden, et tüketmenin birinci kuralı, onu iyi pişirmekten geçer. gerçekten de, gerekli sıcaklıkta, gerekli sürede pişirilen etlerde bu saydığımız hayvanlara rastlanmaz ve pişmiş etten dolayı bu hastalıklar görülmez. öte yandan, pişirilmemiş ya da yeterince pişirilmemiş etten dolayı bu hastalıklara yakalanan birçok insan bulunmaktadır. dolayısıyla bu durum, esasında domuzlara has bir durum değildir.

    benzer şekilde, pişirilmemiş et içerisinde sayısız bakteri barınabilir ve çoğalabilir. bunlar arasında listeria monocytogenes, e. coli, salmonella, staphylococcus aureus gibi türler sayılabilir. tüm bunlardan fiziksel olarak korunmanın temel yolu, eti en az 71 derece sıcaklığa çıkararak pişirmek ve bu sıcaklıkta en az 3 dakika bekletmektir. pişirmenin süresi, etin tipine göre değişmektedir ve etler, mümkün olduğunca uzun süre pişirilmelidir.

    domuz eti içerisinde, diğer etlerde pek fazla görülmeyen yersinia enterocolitica isimli bir bakteri de bulunmuştur. bu bakteri, insanlarda nadiren de olsa gastroenterit hastalığına neden olmaktadır. bu bakteri, diğer etlerde de bulunsa da, domuz etinde bir miktar daha fazla bulunduğu tespit edilmiştir. ancak diğer bakteriler gibi, ısı yoluyla kolaylıkla öldürülebilmektedir.

    bunun haricinde ılık iklimlerde yetiştirilen domuz eti içerisinde hepatit e virüsüne de rastlanmıştır. bu hastalığa sebep olan virüs, insanlara bulaşmadan önce domuzlarda konaklamaktadır. benzer şekilde, domuz gribi de konak olarak domuzları kullanan bir hastalıktır. ancak bu hastalıkları, eşdeğerlerini veya benzerlerini diğer hayvanlardan da edinmek mümkündür. dolayısıyla bu hastalıkları barındırmalarından ötürü domuzları günah keçisi ilan etmek hatalı olacaktır.

    burada sayılanların haricindeyse, domuz etiyle ilgili çok fazla bir tehdit unsuru bulunmamaktadır. bazı çok nadir görülen hastalıkların da (nipah virüsü ve menangle virüsü) domuzlarla ilişkili olabileceği iddia edilmektedir; ancak henüz ispatlanmamıştır.

    görülebileceği gibi domuz etindeki risklerden korunmanın çok basit bir yolu vardır: eti iyi pişirmek. herhangi bir dış kimyasala bile gerek yoktur. sadece çiğ yemeyecek olursanız, hastalık yapıcı unsurların neredeyse tamamından kurtulma şansınız çok yüksektir (ki bu, diğer etler için de geçerlidir). öte yandan sadece pişirmekle yetinmek istemiyorsanız, başka yöntemler de mevcuttur (tabii ki hangisini uygularsanız uygulayın, iyi pişirmeniz şart olmakla birlikte):

    örneğin domuz etini 15 santimetreden ince olacak şekilde dilimleyip, -15 derecede 20 gün boyunca donmuş halde bekletirseniz, içindeki tüm parazitik canlıları yok etmeniz mümkün olacaktır. özellikle de solucanlar ve muhtemel larvaları, bu sıcaklıkta tamamen öleceklerdir. burada ilginç bir gerçek karşımıza çıkmaktadır: domuz eti haricindeki etlerde bulunan solucanlar, genellikle bundan daha düşük sıcaklıklarda dondurulmaları gerekir ve hatta o zaman bile hayatta kalabilecek şekilde soğuğa adapte olmuşlardır. domuz eti ise farklıdır ve -15 derece gibi kolay erişilebilir bir sıcaklık dahi içerisindeki solucanları öldürmek için yeterlidir.

    bir diğer yöntem de, domuz etini kestiğiniz bıçakları ve testereleri sıklıkla ve detaylıca yıkamaktır. bu da yine tüm etler (ve hatta hayatınızın geri kalanı) için geçerli bir hijyen kuralıdır. bıçaklarda çoğalan parazitler, et aracılığıyla yemeğe geçebilirler.

    ayrıca sadece bu da değil, domuzların yetiştirilmesi de burada kritik öneme sahiptir. domuzların pişirilmemiş et, atık yemekler, başta fareler olmak üzere diğer hayvanların leşlerini yememesi sağlanmaktadır. yine, bu da sadece domuzlar için geçerli değildir. evcil (ve besi amaçlı kullanılan) tüm hayvanlar için geçerlidir.

    domuz etinin olumsuz tarafıysa, tuzlamanın, kurutmanın, fümelemenin ve mikrodalga fırında pişirmenin etin hijyenini garantilemiyor oluşudur. esasında bu yöntemler, diğer etlerin de hijyenini garantilemez; ancak en azından diğer etlerde bu yöntemler daha işe yarardır. domuz etinde ise yukarıda saydığımız diğer yöntemleri uygulamak daha etkili sonuçlar verecektir.

    domuz etiyle ilgili argümanların değerlendirilmesi

    tarafsız bakılacak olursa, domuz eti illa yenilmesi gereken bir et türü değildir. ancak bu eti yiyenlerin ömrünün kısaldığını iddia etmek, abd'de kronik olarak görülen obezitenin sebebinin domuz eti olduğunu iddia etmek, vb. durumlarda domuz etini suçlu görmek, hiç de akıllıca bir hareket olmayacaktır. çünkü bunların hiçbirinin domuz etiyle doğrudan ilgisi yoktur.

    dediğimiz gibi, her besin türünde, düzgün yaklaşılmadığı sürece, ciddi hastalıklara neden olabilecek sayısız canlı bulunur. bu sadece et için de geçerli değildir, yeşil ürünlerde ve meyvelerde de, domuz etindekinden bile riskli olabilecek unsurlar bulunmaktadır. aynı şekilde dana ve kuzu etinde de benzer durumlar söz konusudur. dolayısıyla, teknik olarak bakıldığında, "istendiği kadar temiz" hiçbir besin unsuru bulunmamaktadır. bu sebeple, domuz eti tüketecek kişi de, diğer tüm besinleri tüketecek insanlar kadar dikkatli olmalı ve besinlerinin iyi piştiğinden ve temiz yerlerden geldiğinden emin olmalıdır. nasıl ki bir elma yemeden önce yıkamamız gerekiyorsa, bir eti tüketmeden önce de pişirmemiz gerekmektedir. bunun arkasındaki mantık bu kadar basittir.

    domuz eti yiyenlerin çok hastalandığı veya erken öldükleri ise tamamen asılsız birer iddiadır. istatistiklere bakılacak olursa, insan ömrünün en uzun olduğu ülkeler, aynı zamanda domuz etinin de en çok tüketildiği ülkelerdir (buna en iyi örnekler norveç, isveç, japonya ve abd'dir). dolayısıyla domuz etinin doğrudan ömür ile ilgisi olduğunu söylemek hatalı olacaktır. elbette, aşırı tüketilecek olursa vücuttaki kolesterol ve doymuş yağ oranlarını arttıracağı için hastalıklara ve ölümlere yol açabilir. ancak bundan ötürü domuz etini suçlamak doğru değildir. suçlanması gereken, dengeli beslenmeyen ve kendi ölümüne neden olan şahıslardır.

    bir diğer önemli nokta ise domuzun yaşadığı ortamın pis olmasından ötürü, etinin de pis olduğu yanılgısıdır. örneğin kendi pisliğini eşeliyor ve kimi zaman yiyor olmasının, kaslarında bu pisliğin biriktiğine dair çocukça bir izlenim oluşmaktadır. bunun, herhangi bir aslı ve astarı bulunmamaktadır. zira sindirim sistemimiz, vücuda giren kimyasalları olduğu gibi depolamamaktadır. vücuda giren her kimyasal, yapısına göre farklı işlemlerden geçirilmektedir. bir domuz, pislik yiyor diye kaslarında ve genel etinde pislik depolanmamaktadır. bu pislikler çeşitli yollarla (karaciğer gibi) arıtılmakta, arıtılamayan da vücut dışına atılmaktadır. elbette, pis ortamlarda daha fazla sayıda riskli parazitin bulunması, domuzu riskli bir hayvan yapmaktadır -ki taşıyabileceği hastalıkların en önemlilerine yukarıda yer verdik. unutmayınız ki bu hastalık yapıcı unsurların hemen hemen hepsi, pişirilme sayesinde önlenebilecek yapılardır. ve daha önemlisi, bu hastalık yapıcı unsurların neredeyse hiçbiri sadece domuza özgü unsurlar değildir.

    kimi zaman, domuz eti içerisinde bazı toksinlerin biriktiği söylenir. genelde kaynaklar bu toksinleri açıklamazlar. bu asılsız iddiaların kökeni, domuz eti yemenin karşıtlarının yalanlarına dayanmaktadır. onların yaydıkları haberlere göre, domuzların terbezleri bulunmamaktadır. bu yüzden vücutlarındaki toksinler atılamamakta ve hastalık yapıcı hale gelmektedir. bu, apaçık bir saçmalıktır. evet, birçok memeli ve memeli-olmayan hayvanda terbezleri evrimleşmemiştir. ancak bu, toksinlerin etkili bir şekilde arıtılamadığı anlamına gelmemektedir. zaten terlemek de, toksinlerden arınmanın en etkili yolu değildir; temel olarak terlemenin evrimleşme amacı ısı dengesini korumaktır. canlıların vücutlarındaki toksinleri, iç organlar ve özellikle de karaciğer temizler. zaten terlemeyen ama tükettiğimiz tek et türü de domuz değildir: tavuklar ve balıklar da terlememektedir.

    ancak... domuzların yaşadığı ortamdan ötürü gerçekten de yüksek miktarda toksin oranına sahip olabildikleri doğrudur (bunun terleme ile bir ilgisi olmamakla beraber). bu toksik yapılar, eğer ki et iyi pişirilmezse insan vücuduna da geçebilir. bu durumda, aşırı fazla miktarda domuz tüketen insanların karaciğerlerinde siroz, kanser, vb. hastalıklar görülebilir. özellikle sirozun, en az sigara tüketimi kadar domuz tüketimiyle doğru orantılı olduğu düşünülmektedir. bu sebeple, iyi pişirilmemiş veya güvenilmez olan kaynaklardan çok fazla domuz eti tüketmek, sağlığa zararlı olabilmektedir.

    dolayısıyla, domuz etiyle ilgili argümanların doğru ve yanlış birçok noktası vardır. bu argümanlar iyi değerlendirilmeli ve ona göre kararlar alınmalıdır.

    şahsi inançlar ve domuz düşmanlığı

    domuzdan bahsederken buna değinmemek de hatalı olacaktır. domuzların yaşadıkları ortamlardan yola çıkarak insanların bir hayvan türü olarak domuzlardan tiksinmesinin tarihi esasında oldukça eskidir. kimine göre bu tarih sümerler'e kadar dayanmaktayken, kimine göre ilk defa museviler domuz etini "pislikte yaşayan bir hayvan olmasından ötürü" yasaklamıştır (ki sümerler ile ilgili kanıtlar bulanık olsa da, diğer tüm dinlerden önce musevilikte yasaklandığı net bir şekilde bilinmektedir). sonrasında, diğer dinler bu yasağı aynen kullanmışlardır.

    bir hayvan olarak domuzdan, sırf yaşadığı yerden ve yaşam tipinden ötürü nefret etmek, bilimsel bir yaklaşım olmadığı gibi tamamen duygusaldır (ve bilimsel arenada değeri olamaz). çünkü domuzlar, esasında insanlık için son derece önemli hayvanlardır. genetik olarak bize birçok diğer memeliden yakın olmalarından ötürü önem taşımaktadırlar. örneğin 1999 yılında felç geçiren bir kadın, domuzdan alınan hücrelerin manipüle edilip beynine yerleştirilmesi sonucunda felci atlatmıştır. benzer şekilde, domuzların idrar kesesindeki hücreleri kullanılarak geliştirilen bir tedavi sayesinde kopan parmakların beslenerek yeniden üretilmesi mümkün olmuştur.

    dolayısıyla, şahsi inanç, düşünce ve duygulardan ötürü domuzlardan tiksinmek pek de akılcı değildir. elbette herkes her hayvanı sevmek zorunda değildir. ancak bu sevgisizliği, diğer insanların domuz eti yememesi için bir gerekçe olarak göstermek veya bu et türünü yasaklamak için yeterli bir sebep olarak görmek anlamsız olacaktır.

    bu durumda ne yapmalı?

    sonuca gelecek olursak... evrim ağacı olarak bizler elbette kimseye ne yemeleri ve ne yememeleri gerektiği konusunda ahkam kesecek değiliz, bu cüreti kendimizde görmeyiz. herkes, kendi yiyeceğinden sorumludur. ancak eldeki bilimsel veriler ışığında şunlar söylenebilir:

    domuz eti, diğer etlere göre biraz daha riskli bir et grubudur. dolayısıyla tüketiminde bir miktar daha dikkatli olunması gerekmektedir. öte yandan, "kesinlikle domuz eti yenmemelidir." gibi bir iddia da, asılsız ve duygusal (en azından şahsi düşüncelere dayalı) bir iddia olacaktır. diğer et grupları da ve hatta bitkisel gruplar da bu yazımızda olduğu gibi analiz edilecek olursa, hemen her besin grubuyla ilgili riskli sayısız unsur bulunabilir. dolayısıyla bu unsurlardan ötürü bir besin türünü tamamen yasaklamak çağdışı olacaktır.

    elbette, aklıbaşında şahıslar, tüketecekleri besinleri ve miktarlarını, bilimsel veriler ışığında seçebilecektirler. dolayısıyla kimsenin bu şahıslara şahsi yönlendirmeler yapmasına, "sen şunu ye ama bunu yeme." demesine ihtiyaçları bulunmamaktadır. bizler burada, merakınızı gidermek amacıyla eldeki verileri derleyen bir yazı hazırladık.

    domuz etini yemek veya yememek size kalmıştır. ancak denemekten, medyada lanse edildiği kadar şiddetli bir şekilde korkmanıza hiçbir gerek olmadığını gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz. fakat yine de, yiyecekseniz de kaynağına ve pişirilme miktarına dikkat etmenizi ve diğer etlere göre daha az tüketmenizi, mümkünse diğer besin kaynaklarını daha sık tercih etmenizi tavsiye ederiz.
  • (bkz: hayvan türü) bundan sonrasını okumadım.*

    tanım : izlediğim bir kısa konferanstaki konuşan bilim adamı, domuzların sindirim sisteminin toksinleri ve insan sağlığına zarar verebilecek diğer zararlıları sindirmediği ve böylece hayvanın etine de geçtiği türünde açıklamalar yapmıştı. birçok bilim adamına göre de insan sağlığına zararlıdır.
  • çünkü yasaktır. açıklama yok.
  • öncelikle adem peygamber'in oğlullarıyla ilgili şu kuran ayetlerine bakalım:

    "onlara adem’in iki oğlunun gerçek olan haberini oku:onlar (allah’a) yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı.onlardan birinin ki kabul edilmiş,diğerinin ki kabul edilmemişti. (kurbanı kabul edilmeyen)demişti ki;’seni mutlaka öldüreceğim’.(öbürüde)’allah, ancak kendisinin emrine uyan/karşı gelmekten sakınanlardan(kurbanı) kabul eder’ demişti. ”andolsun ki beni öldürmek için elini uzatırsan,ben öldürmek için sana elimi uzatacak değilim.,çünkü ben alemlerin rabbi olan allah’tan korkarım.”“doğrusu ben ,dilerimki, benim günahımla kendi günahını yüklenesin de cehennemliklerden olasın.işte zalimlerin cezası budur” dedi.nihayet nefsi onu kardeşini öldürmeye itti.böylece onu öldürdü. böylece o (dünyada ve ahirette) ziyana uğrayanlardan oldu.(maide suresi ayet:27-30)"

    sırlı bilgilerden rivayet edildiği söylenir;

    adem peygamberin oğullarından birisi ürünlerinin/mallarının en iyilerini seçip allah'a sunar diğeri ise ölmüş, kan revan içinde bir domuz leşini allah'a sunar.

    allah'ın, ademin'in oğullarından birisinin, kendisine verilen o kadar varlığa rağmen elindeki en değersiz mal olarak bir domuz leşini allah'a kurban olarak sunma cesaretini/yüzsüzlüğünü/adiliğini göstermiş olduğu için allah kullarını daha sonra böyle bir adilik, vefasızlık örneği sergilememeleri için uyarmış; allah kendisine kurban edilmesini bırakın kullarının bile böyle aşağılık bir gıdayla beslenmesini kesin olarak yasaklamıştır.
hesabın var mı? giriş yap