• (bkz: daha eşit)
  • domuz eti yiyen bayanlara "ben de domuz etinden hoşlanırım :)" diye yaklaşabilmenizi sağlar. yavaşça ama.
  • avrupa'nın zeballah toplumlarına bakarsak fazlasıyla hata yapmış oluruz.

    (bkz: almanya)
    (bkz: finlandiya)
    (bkz: isveç)
    (bkz: norveç)

    boy ortalamasının domuz etinden daha ziyade öncelikle genetik sonrasında da süt ve süt ürünlerinin tüketimiyle orantılı olduğu sonucuna ulaşabiliriz. avrupa'da ispanya asya kıtasında ise hong kong'un domuz eti tüketiminde ilk sıralarda olduğu ve boy ortalamalarının da biz türklerden çok farklı olmadığı göz önünde bulundurulursa götümüzden tespit yapmanın manası yoktur.
  • operasyonda çalışanların yaptığı akıl almaz hatalardan sonra bütün işler geçikmiş, sarpa sarmış, müşterilerin memnuniyetsizliği tavan yapmış durumda patronun yanına gittim, çılgına dönülebilecek bir ortamda patron boş gözlerle ileri doğru bakmaktayken:

    papaya: ...

    patron: ...

    papaya: ...

    patron: bunlar hep domuz eti yüzünden

    papaya: efendim

    patron: domuz eti yemiyoruz ondan

    papaya: ...

    patron: fasulyeyle, kabakla kafa anca bu kadar çalışıyor tabi.

    papaya: ph phhh puhaha. (zaten sinirler laçkayken eğlendirdi herif beni)
  • müslüman ve yahudilerin büyük kaybı. bir de bunu yemeyenler sanki dini nedenlerle değil de esas hijyenik sebeplerle yemiyormuş havası takınırlar. halbuki dinin yeterli-geçerli bir bahane olmadığı gerçeği alttan alttan esmektedir onlara. halbuki cysticercus ovis gibi koyunda yaşayan ya da cysticercus bovis gibi sığırda yaşayan parazitlerden haberleri yoktur. ya da bilmezden gelirler. bu din bağımlısı cahillerin bir kısmı harbiden sadece domuz yemeyerek parazit kapmaktan kurtulacaklarını sanır. hadi eti geçtik, pazardan aldığı tulum peynirinden brusella olanlara ne diyelim? biraz açın okuyun, ne olursunuz, bir şey yapmamak için abuk sabuk bahaneler sallamadan önce.

    domuz eti gayet de güzel bir ettir. baconı nefistir. pizzada nefistir. kızarmışı nefistir. haşlanmışını pek sevmem, o kadar. gerçi kuzu etini bile yiyemeyenler olduğu düşünülünce domuzun kötü bir et olmadığı ortadadır.

    ve evet, dünyanın geri kalanı çabuk üreyen, kolay bakılan domuz hayvanını besleyip üreterek ete et demiyor, hayatını yaşıyor, biz daha burun kıvıralım, arabın 1500 yıllık adetlerinden ötürü. bu bir haksızlıktır. elin iki milyar çinlisi, japonu tasasız kedersiz domuz lokmalarını afiyetle götürürken bizim bakakalmamız bu millete reva olamaz. ve ithal bacon'ın kilosuna 70 lira vermek zorunda bırakılmak kabul edilemez. ingiltere'de kilosunu 7 liraya almışken hem de.
  • vücudun 1 haftalık yağ ihtiyacı karşılanır.
  • bir din bağımlısı (!) cahil (!) olarak belirtmek gerekir ki, domuzda yaşayan trichinella spiralis ve taenia solium'un insan vücudunda parazitlendikleri yerler, ruminantlardan bulaşan cysticercus ovis ve cysticercus bovis'le karşılaştırılamayacak kadar vahimdir. domuzdaki parazitler beyin gibi hayati organlarınıza yerleşirken, ruminantlardakiler bağırsaklarınızda yaşarlar. brucella sadece ruminant hastalığı değil, domuzlarda, köpeklerde ve başka başka hayvanlarda da görülebilen bir hastalıktır.

    ayrıca domuzlar omnivor canlılardır. aynı biz gibi. doğada buldukları herşeyle beslenebilirler. kısa bir sindirim sistemleri vardır. fakat ruminantlar herbivor canlılardır. uzun bir sindirim sistemleri, 4 kompartımalı mideleri vardır. yedikleri besinlerdeki zararlı şeyleri (ki ot yerler) çok iyi süzerler. domuzla karşılaştıramayacak kadar temiz hayvanlardır. yerken daha bir güven verir insana. ne demiş şair, açın okuyun biraz dimi?

    not: adettendir beşiktaşlıyım, ateistim ve veteriner hekimim

    edit: http://www.youtube.com/watch?v=i_ht_5roivk
  • omnivor eti yenmez diye düşünen varsa tavuğun da bir omnivor olduğu gerçeğini hatırlatan faydalardır. herbivor olmak yediklerini muhteşem süzmek anlamına gelmez. otun içindeki selülozu sindirebiliyor anlamına gelir. yoksa hastalık yapıcı maddeler içeren otları da yese, eti de yese bunlar bünyesine geçer. örneğin siyanür veya ağır metal kalıntıları içeren maddelerin döküldüğü arazilerde otlanan hayvanlar bu maddeleri bünyelerine alırlar ve karaciğerlerinde biriktirirler. karnivorlar (etçiller) da bu canlıları yiyerek onlardan aldıkları kirleticileri bünyelerinde biriktirirler. çok basitçe ikisi de "pis" bir şey yerse bünyesine alır. sindirim sistemi uzun olan kirleticileri dışarıda bırakacak şekilde süzmüyor. ikisini de yersen hastalanma olasılığın var.

    bir de bu çıktı: "ben hem veterinerim, hem de ateistim, ben bile güvenmiyorum. ineği, kuzuyu yerken 'daha bir' güvenle yiyorum" tavrı. istediğin kadar veteriner ol, modern dünyanın hijyenik şartlarda üretmeyi başarıp afiyetle yediği bir gıdayı dışlamak için bu yeterli neden değil. ha dersin ki mudurnu tavuk tesislerinde çalışıyorum, orası çok pis, oradan tavuk yemeyin. anlarım. peki bu ne? "domuz pis bir canlıdır", "güven vermiyor". pis yetiştirirsen, güvensizlik yaratırsan güven vermez. parazitleri domuz bünyesinde yaratmıyor, dışarıdan bir yerlerden bulaşıyor. bulaşmanın önüne geçmek de üreticinin doğal görevi. ayrıca eti çiğ yesen bakterilerden bile zehirlenebilirsin. discovery'de izlemiştim: çocuk buzdolabındaki kıymanın altından damlayan bir damla çiğ et suyu bulaşmış bir yemeği yedi diye ölümden döndü. menejit benzeri bir şey olmuştu. domuzun pür-i-pak bir canlı olmadığı ortada. ama sırf bu yüzden kesinlikle yenilmemesi gerektiği gibi bir bilimsel görüş savunulamaz. bilimsel olmaz.
hesabın var mı? giriş yap