• miguel de cervantes'in romanı..
    “insan onu hayatında üç kez okumalıdır. kahkahanın kolayca dudaklara fırlayıp duyguları harekete geçireceği gençlikte, mantığın hakim olmaya başladığı orta yaşta, her şeye felsefe açısından bakıldığı ihtiyarlıkta”
  • bu cervantes denen amca osmanlıya karşı savaş vermiş bir kişidir. ama ne olmuş osmanlı donanması kendisini esir almış ve türk gemilerinde forsa olarak yaşamış. forsanın özgürlüğüne kavuşabilmesi için tazminat ödenmesi gerekiyor. bildiğin esir çünkü. cervantes amcanın annesi de hali vakti yerinde bir insan. ancak koca osmanlıya tazminat ödeyecek kadar eşek yüküyle altın sahibi değil. ancak ufak bir ayrıntı var ki cervantes ile birlikte esir düşen asilzadeler için ispanya gerekli tazminatı ödeyip esirlikten kurtarır. neyse gel zaman git zaman cervantes forsa olarak yıllarca gemilerde kullanılır. bir gün bir şekilde kaçma şansı bulur ve ispanya'ya döner.

    işte don kişot, cervantes'in bu dönüşümünün hikayesidir. cervantes ispanya uğruna savaşmış, ispanya'daki sistem için canını ortaya koymuştur. oysa ispanya cervantes'in canını hiçe saymıştır. işte don kişot biraz da "madem öyle, işte böyle" kitabıdır. "bu nasıl bir sistemdir, bu nasıl çürümüş bir düzendir" diye düşünür ve oturur don kişot'u yazmaya koyulur.

    don kişot, var olan sistemden rahatsızlık duyan ispanya halkını temsil eden bir karakterdir.
    yel değirmenleri ise ispanya'daki sistem. kocaman, güçlü bir dev.
    sancho panza ise sistemle barışık yaşayan, "aman boşver" diyen kesim.

    don kişot, tek başına kaybedeceğini bile bile yel değirmenlerine yani sisteme saldırır. "belki sistemi çökertemiyorum, ama bak, en azından bir tane pervanesi zarar gördü. sen de bir pervaneyi kırabilirsin, öteki de bir tanesini kırarsa sistem işlemez hale gelecektir" der.

    don kişot bu alt metniyle edebiyat tarihinin en önemli eserlerinden biridir.
    yoksa adamın birinin yel değirmenlerine saldırması çocuk masalı olmaktan ne kadar öteye gidebilir ki?
  • evine kapanıp yüzlercesini okuduğu şövalye kitapları ile kafayı bozmuş, gerçekliği bile tartışılabilecek gezici şövalyelik müessesine gönül vermiş, adalet ve hak dağıtmak adına bir çok sersemce maceraya aslında olmayan sevgilisi dulcineanın hürmetini kazanabilmek için atılıp, yardım etmek istediklerinin başını daha da çok belaya sokan, kendisini gülünç durumlara sokarak çuvallayan, kahkahalarla gülünecek sefil bir kahramandır pek çoklarına göre don quijote.

    don quijote ye aklını kaçırmış bunak diyen gene bu aynı pek çokları, tiananmen meydanında tankları tek başına durduran isimsiz kahramana, fransız hükümeti tarafından batırılan rainbow warrior mürettebatına, resmi hükümeti işgalcilerle işbirlikçiliğe başlamış ülkenin anadoluya çıkan kuvvacılara*, sivil halkın çelik yelek bulamadığı bosna*da çelik yelek giymeyi reddeden gazeteciye, globalleşme ve küreselleşme zırvası adı altında dünyayı paylaşmaya oturan itleri protesto eden ve her fırsatta saldıran insanlara, akıntıya karşı kürek çeken, aklını kaçırmış romantik maceraperestler der.
    okumak, anlamak, yorumlamak, hissetmek, üzülmek, ağlamak, yas tutmak vb. insan oğlunun en erdemli hepsi birbirinden değerli önemli özellikleridir. ama hiçbiri, düşmanından korksa bile kaçmadan üstüne giden insanların cesareti kadar yüce değildir. bunun farkında olmayanlar da okumasın zaten bu kitabı.
  • ilk roman olarak da bilinir. tarihteki ilk romanın bu derece sıradışı ve özgün olması, günümüzdeki roman tanımlarını bile zorlaması hayretler vericidir.
  • hakkında ilginç anektodlar bulunan bir roman.

    günlerden bir gün napoleon, bir askerini huzuruna çağırır. ona ispanyolca bilip bilmediğini sorar. asker bilmediğini söyleyince napoleon sert bir tonda:

    - öyleyse ne duruyorsun? git öğren hemen!
    asker her halde imparator bana kıdem atlatacak diye düşünerek, aylar sonra ispanyolca öğrenip büyük bir heyecanla imparatorun huzuruna çıkar.

    - emrettiğiniz üzere ispanyolca öğrendim efendim.
    - iyi, o halde git don kişot'u oku.

    böylesi de önemli ve etkileyici bir romandır. aslında bu anektodun doğruluğu konusunda şüphelerim var. ama kaynağını belirteyim de inanıp inanmamak size kalsın:

    büyük yazarlar ve şaheserleri , yazan: samih tiryakioğlu, doğan kardeş yayınları, 1963.
  • ilk anti novel olmasindan ote ilk romandir dunya edebiyatinda. roman formuna sekil vermis bir eserdir. ve bu formdaki mukemmeliyeti yuzyillardir gecilememistir. insan hallerinin hepsini icerdigi soylenir. dunyadan butun kitaplar gidebilir sadece cervantes kalsin diyen borges de oyle buyurmustur.
  • ilk olmak her zaman saygın bir yer kazandırır bir esere, sanatın hangi dalında olursa olsun. yeni bir akımın doğuşuna yol açana bir eser ortaya çıkarmak ya da bir türe öncülük etmek tarihe geçmek anlamına gelir bu yüzden; fakat ilklerin çoğu nitelik ve kalite açısından takipçileri tarafından geride bırakılır genellikle, ilk olma saygınlığının etiketi üzerindedir her daim ama eskimiş olduğu inkar edilmeyecek kadar ortadadır artık. her alanda olduğu gibi bunun da istisnaları var elbette, kalite ve zamana karşı durabilmek açısından kendisinden sonra gelenleri de fersahlarca geride bırakmış, kitlelere ulaşabilirliğinden, beğenilebilirliğinden zerre kaybetmemiş büyük eserler.. ve işte bunların en anıtsalı don kişot.

    defalarca söylendi, ilk modern roman kabul edilir don kişot, hatta zamanla bunu da aşmış, post modernistlerin başucu eserlerinden biri olmuştur. aslında kitabın öyle bir havası var ki, don kişot'un deliliği üzerine dönen bitmek bilmeyen tartışmalar gibi, karakterin ne ifade ettiği, idealistliğinin boyutlarının ne yöne çekileceği ikircikli olduğundan ve cervantes bunun böyle olmasını tercih ettiğinden, politik akımlara varıncaya değin herkes don kişot'u kendi saflarına dahil etmeye çalışmış, bir sembol isim olarak göstermiştir.

    bilindiği üzere kitap iki cilttir, ilki 1605 ikincisi 1615 de yayımlanan. ilk kitap o kadar beğenilmiş, o kadar çok okunmuştur ki hemen ertesinden onlarca taklidi ve sahte devam kitabı çıkmıştır. ikinci cillte cervantes bunlara sağlam bir ayar vermeyi ihmal etmez, hatta ilk kitabı ikinci kitaptaki kurmacanın içine yedirerek don kişot'un eline tutuşturup hakkında yorum bile yaptırır, ondan bir güzel azar işitir. bu yönden öykü içinde öykü kurgusunu kullanan ilk eserlerden biridir ayrıca. kaç tane eserde karakterin kendisini baz alan bir eser hakkında yaptığı yorumu dinleyebilirsiniz ki? bir de üzerine sinemanın ve edebiyatın favori temalarından biri olan; iki zıt karakterin ortaklığı, yolculuğu ve başlarından geçenler eksenli hikaye örgüsünü oluştumadaki katkısı da düşünülürse cervantes'in eşine az rastlanan dehasına şapka çıkarmak elzem hale gelir.

    hazır don kişot'tan bahsederken, kitabın okuyucuya sunuluş şekli ile ilgili bir sorunu da belirtmek gerekir. şimdi, herhangi bir kitapçıya girilip aranırsa envai çeşit don kişot çevirisine rastlanabilir, bunların çoğu aslı 900 sayfa olan eseri 100 sayfaya indirmiş, kısaltılıp kuşa çevirmiş, don kişot'u sadece kendince idealist bir deli, yaptıklarını da basit salaklıklar olarak gösterip çocuk kitabı formuna sokan basımlardır. edebiyat tarihinde yer etmiş büyük klasiklerin çocuklara sevdirilmeye çalışılması, onların okuyabileceği düzeye indirgenmesi hoş karşılanabilir, bir açıdan bakılınca makul da görülebilir belki ama bu kitapları o versiyonlarından okuyup, gerçek anlamıyla don kişot'u, sefiller'i ya da moby dick'i okuduğunu sanmak, bir daha tümüne dönüp bakmamak, bir de üzerine ahkam kesmek gibi yanlış sonuçlar doğurabilir. ne yapılmalı peki? çocuklar okumasın mı bunları? efendim benim fikrim şudur: eğer, okudum deyip sonradan tamamını okumayacaklarsa; büyüyünce, tamamını okuyabilecekleri zaman okusunlar daha iyi; tabii ki maksadımı aşmadan belirteyim ki, hali hazırda don kişot'un tek tam türkçe baskısı olan roza hakmen'in enfes çevirdiği yky baskısı da okunabilirlik açısından çocukların okuyamayacağı ağırlıkta değil hatta çoğu çocuk kitabına sürükleyicilik açısından beş basar; sayfa sayısının fazlalığının getireceği sorunlardan bahsediyorum zaten, problem orada. o yüzden don kişot için söylenen, hayatın değişik evrelerinde, bilinç düzeyi ve insanın hayata bakışı değiştikçe tekrar tekrar okunmasının karakteri anlamlaştımasında farklılıklar yaratabileceği konusundaki yoruma bir de bu kısır baskıların yarattığı tekrar okunma zorunluğu eklenebilir. nice 400 yıllara mahzun yüzlü şövalye.
  • bir şaşkınlık romanıdır. şövalyeleriyle, karışık tarihiyle, acımasızlığıyla ortaçağ karşısında altüst olmanın.. gündelik gerçekliğin iki kaçık memur tarafından, dünyanın tek sevimli sorgu odasında, bilardo masasını aydınlatan dev ışıklar altında şamaroğlanı yapılmasını roman biçiminde tasvir etmek de ilk kez cervantes’e nasip olmuştur. sevimlidir çünkü, bu serüven boş değil, eğlencelidir.

    don kişot özgürlükçülerin sık başvurduğu kadar muhafazakarların da yastık altında sakladıkları iyi bir örnek.. merkezi idareler ne zaman sıkışsa, isyancıları, muhalifleri don kişot’lukla suçlayıp (!) karikatürize etmeye çalışır. bu niteleme sağ partilerin belde belediye başkanlarından, kerli ferli devlet başkanlarına kadar şaşmaz; don kişot’musun? sen don kişot nedir bilir misin kardeşim? sorsan, “iihheehee yeldeğirmenlerine savaştıydı ya” derler. heee, savaştıydı… fakat senin için değil tabi. don kişot bu asit kafasını andıran çıkışıyla kendisinden sonra gelenlere içtihat kararı olarak yazdırdı hikayesini. dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir insana, herhangi bir gelişmeye karşı çıkma hakkını, çoğunluğa sahip olma şartına bağlı olmaksızın kullanma önceliği kazandı. belki bu sebeple, tüm zamanların en iyi kurgu eseri seçildi, “incil’den sonra en fazla satan kitap” klişesinin ilk tatbik edildiği eser olması da cabası.. don kişot, kafasında yarattığı fantazyalar için savaştı, dünyasını çıplak gözle değil, inançları ile gördü. halüsinatif bir edayla savaş yürüttüğümüz rakipler her zaman var. ve bunlar yeldeğirmenleri kadar masum değil, aksine yel değirmenlerindeki un çuvallarını yağmalayan haramiler..
  • efendim şimdi bu isim aslında don kihote* olarak okunur.
    zira ispanyolca bir isimdir. ülkemizde, ilk çevirilerinden yky' el atana kadar hep fransızca örneklerinden çevrildiği için don kişot gibi komik bir okunuşla yerleşmiştir. saolsun roza hakmen dipnotlarına kadar pek güzel tercüme etmiştir bu nadide eseri.
    bu eserin birebir çevirisini orijinalinden yapmış olan tek yayınevi yapı kredi yayınlarıdır.

    edit: yazarın tam adı miguel de cervantes saavedra'dır. bu eser 1605 ve 1615 yıllarında iki kısım olarak yazılmıştır. yamulmuyorsam ilk bölüm değirmenlerle savaş sonunda bitiyordu. cervantes, bu eseri önceleri tefrika olarak yazmaya başlamıştır. zira kitap yazmak pahalı bir iştir ve ancak bir dükün veya başka bir paralı asilzadenin sponsorluğuyla basılabilmektedir. ilk modern roman olan don quijote, şövalye romanlarını alaya alır.
  • " yiğit bir yürek, kötü talihi yener "
hesabın var mı? giriş yap