• çocukluğuma tekabül eden en büyük hayal kırıklıklarımdan biridir. belki de ilkidir.

    hala muzdarip olduğum ama çocukken çok daha belirgin olan bir derdim var (bkz: r leri soyleyememe) . henüz anaokulundayım, yeni bir eve çıkıcaz, net hatırlıyorum benim odam belli kardeşimin odası belli. eve, nereye ne yaptıralım, ne mobilya koyalım gibi kritik yapmak için gitmişiz. geri dönüş yolunda arabada konuşma devam ediyor.

    anne: guybrushın odasına dönme dolap yaptıralım
    guybrush: (içses) (.......avım balım petevim, güüm daım cicevim.....ha...ne..evet yaptıvalım, aslansın anne)
    baba: evet, sağdaki duvar uygun.
    guybrush: (içses) (oley be...avım balım petevim.....)

    bu muhteşem doğa mucizesini paylaşmak için içim içime sığmıyordu. ertesi gün okula artist gibi gitmiştim

    +olm vav ya, benim odama dönme dolap yaptırıyovuz.
    -hadi be, ciddimisin
    +valla.
    -nasıl sığacak ki?
    +ya tek otuvak olacak, ufak bişi yani. oda da büyük olm. kocaman.
    -ha o zaman sığar evet.

    gün oldu devran döndü, evin tadilatı bitti, taşınma işlemleri gerçekleşiyor. afedersiniz topuklarım kıçıma vura vura odama koştum. fakat ortada dönme dolap falan yok, aslında bir dolap var ama dönmüyor. bir yatak, oyuncak kutum, ve dönme dolabın olması gereken yerde 3 adet dolap kapağı. "mümkünatı yok buralarda bir yerlerde olması lazım" diye düşündüm herhalde, hemen geri koştum anneme...

    +anneeaa, dönme dolap koymamışlar odama.
    -ne dönme dolabı oğlum......bir saniye....ahahhahhahaah, ah güzel yavrum benim, dönme dolap değil o gömme dolap dedik biz.
    +nasıl yani ya...

    hayal gücümü tek kalemde yıktınız ya, helal olsun..... oda da minnacıktı zaten.
  • "nerden niçin mi geldim
    bilmeden bir şey diyemem, ya siz?
    hem hiç önemli değil
    geldim, yer açtılar, oturdum
    girip çıkanlar vardı
    zaten ben geldiğimde.

    başka şeyler de vardı, ekmek gibi, su gibi
    gülüşler öpüşler ne bileyim hepsi.
    doğrusu anlamadım bir düğün-dernek mi
    sonra da kimileri düşünceli, durgundu
    gidenler neye gitti doğrusu anlamadım
    zaten ben geldiğimde.

    bir luna-park mı bir konser bir gösteri
    bilmem pek anlamadım önüm kalabalıktı
    sıkıştığım yerde vakit çabuk geçti
    bak dediler baktım pek bir şey göremedim
    hem her yer karanlık
    zaten ben geldiğimde.

    benim tek düşüncem büzüldüğüm köşede
    nasıl çekip gideceğim kalk git dediklerinde
    çünkü çıkmak sıkışık sıralardan mesele
    kalkacaklar yol vermeye bakacaklar ardımdan
    az mı söylendilerdi şuracığa ilişirken
    zaten ben geldiğimde."

    behçet necatigil
    (türk dili, 111, 1 aralık 1960)
  • bir zeki alasya, metin akpinar filmi. yardimci olarak nevra serezli var. iki dostun, bilindik dilde ve lezzetli maceralarindan birisi daha. yonetmen zeki alasya olmali.
    capkin bir senaryo yazari olan lutfu ile eczaci kalfasi selami iki yakin dostturlar. ama selami'nin karisi bu arkada$ligi desteklememektedir. bir tesaduf eseri karisi selami'yi ba$ka bir kadinla opu$urken yakalar ve bo$anmaya karar verir. bir yol bulmak isteyen selami arkada$i lutfu'den yardim ister. hep beraber selami'nin karisini ajan olduklarina inandirirlar.
    olaylar geli$ir...
  • yorum farkı duygusunu bu kadar mı değiştirir dedirten şarkı..
    redd öyle bir coverlamıs ki , dogan duru öyle bir icten, öyle güzel söylemiş ki, dinlerken başka bir iş yapıyorsa insan, bir duruyor ve sadece dinliyor..
  • (bkz: #9749003)

    redd in ali kocatepe 40. yıl tribute konser performansını izlemek için:

    http://www.youtube.com/watch?v=_c-r6av5ikw
  • baktı ki cümle alem içini hoplatıyor yükseklerde.
    ah'ım tutturdu "ben de bineyim" diye.
    bak buradan göründüğü gibi değil o dedim
    bir yandan bozuk para aranırken
    hem eğlenmeye takatim kalmamış benim
    uzaktan güzel dönüyor ama
    içinden bakınca
    ışıklar renkler görünmüyor
    varsa yoksa
    alçalıp alçalıp yükseliniyor
    hem dönen dolaplar
    dokunamıyorlar ki birbirlerine
    aynı anda inemiyorlar da
    birinin canı gondol istiyor sonra
    diğerininki atlıkarınca
    dedim
    dinletemedim
    ah.
  • 1983 yapımı zeki alasya, metin akpınar, nevra serezli ve âli yalaz'ın oynadığı bu film'den önce, 1967 yılında cici gelin isimli başrollerinde cüneyt arkın, öztürk serengil, filiz akın'ın oynadığı film aynı senaryo üzerine kurulmuştur. cüneyt arkın lise öğretmeniyken, kendisini öpen bir kız öğrencisiyle gören eşine, arkadaşı senarist (ö. serengil) ile uluslararası ajan yalanını söylerler falan.

    1983 yapımı filmde de zeki alasya eczane kalfasıdır ve eskaza bir alman kadın (ahhahahah alman melahat) tarafından öpülür ve karısı tarafından görülür. gene senarist çakal bi' arkadaş (m. akpınar) imdada yetişir aynı uluslararası ajan rolünü oynarlar.

    her iki filmde senaryo aynı olsa da farklı tatlar bırakmaktadır. eğlenceli vakit geçirtiyorlar kesinlikle. ancak benim oyum birazcık da olsa ikinci filme gidiyor.
  • hayatımda ilk kez 2 gün önce bindiğim, inanılmaz keyifli bir şey. sakin, durağan, seyirlik. geçen yazki gondol maceramdan sonra ilaç gibi geldi. gondol falan bana tersmiş onu anladım.
  • çocukken düğğğğğne parka gidelim` :lunapark gömme dolaba :dönme ` biniceeem diye zırladığım lunapark oyuncağı. zamanla kabuslarımın baş öğesi olmuştur. dönek ve hain olduğu şu an için su götürmez bir gerçektir. inmek istiyorum inemiyorum ben bundan ...

    (bkz: inecek var kardeşim)
  • 1983 yapımı zeki metin filmi.** zeki alasya oynamış, yönetmiş; senaryoyu, filmde de rol alan süleyman turan'la birlikte yazmış. nevra serezli ve kadrolu figüranlardan arap celal ile hakkı kıvanç da oynuyor.

    ben bu ikiliyi çok seviyorum. devekuşu kabare'nin neden günümüze kadar bu kadar az oyunu ulaştı diye hayıflanıyorum bazen. ölürse kendimce bir şeyler hissedeceğim ve üzüleceğim nadir ünlülerden biridir metin akpınar. hatta geçenki dava yüzünden yetkililer az küfrümü yemediler.

    neyse bu bilgiler, gelecek olan eleştirinin dozajını düşürmek içindi. yahu nasıl bu kadar berbat senaryolar yazabiliyorsunuz? kabare'nin kurucuları ve yazarları olarak nasıl oluyor da bu kadar bayağı yapımları hem yazıyor hem de beğenebiliyorsunuz? ulan ikisi nasıl aynı kafadan çıkabiliyor ya?

    beğenenler de çok büyük ihtimalle nostalji düşkünlüğünden beğenmiştir. tarihsici bakıyorum, yine olmuyor. monty python'ların, top secret'ların vs. olduğu bir dönemde yapılmış bir film bu da.
    e hadi yerelleşelim diyorum. her ne kadar hikayesel olarak çok bir şey vadetmese de diyalogları, replikleri mükemmel yazılan hababam sınıfı, tosun paşa, süt kardeşler gibi yapımların olduğu bir dönem. e bu film de öyle, hikayesel olarak bir şey beklemiyoruz zaten. ama bu kadar bayağılığın bir arada olmasına tahammül edemiyorum. en azından diyaloglar kurtardı da diyemiyorum, çünkü hatırda kalacak hiçbir replik yok.

    zeki ile metin'den hakikaten kaliteli olarak gördüğüm tek film hasip ile nasip sanırım. birçok yapımını beğenmesem bile saygıma ve hayranlığıma halel getiremeyen nadir insanlardan yine de.
hesabın var mı? giriş yap