• "biri öner, biri çıkar, ömür dönme dolap" diyen eğlenceli bir şarkı. ilk türk astronotu ayça şen den
  • doğan duru dönme dolabı adeta kalbinizde döndürür bu şarkıyı yorumlarken; heyecanlı, rengarenk...
    kulak verin, dönme dolapta bulutlara yakın yerde hissetmeniz an meselesi...
  • lunaparkı lunapark yapan en önemli aktivite.

    eşimle gerçekleştirdiğimiz 1. "geleneksel!" lunapark zirvemizin 2. ayağıdır.
    çarpışan arabalardaki görevli adam koşarak gelmiş ve kimse olmamasına rağmen dönme dolabı çalıştırarak bizleri 2 .kez dumur etmiştir.
    ilki için (bkz: #19310945)
    normalde 5 tur olan dönme dolap 10 tur dönerken eşim şöyle bir teori sundu : kesin dün gelip para verdin beni şaşırtmak için!
    tabii ki hayır dedim, ilk defa geliyorum buraya!

    sonra birbirimizi ve gökyüzünü izlemeyi bırakıp görevliye baktığımızda bizi gülümseyerek izliyordu, dikkat edince fark ettik ki 50'li yaşlarda, parmağında alyansı olan ama en az 65 gösteren bir çingene.

    inince dayanamayıp sordum, neden bize kıyak geçiyorsun diye ; eşim dedi, eşim de çok mutlu olurdu lunaparka geldiğinde ve o ölünce başladım bu işe. onun gibi mutlu olan insanları görmek için.

    tüylerimiz diken diken bir durumda içimiz buruk uzaklaşırken şu sözler döküldü ağzımdan ; adamın roman gibi hayatı var, filmler de böyle insanlardan çıkıyor.
    eşim sadece evet diyebildi.
    bense hemen çoğu yaşanılanlar sonrası olduğu gibi yine bir şarkı geçiriyordum aklımdan ; ilhan irem - buruk
  • cinsel tercih hakkını kulanmış dolap. saygı duymak lazım...
  • lunaparktaki dönen dolaplara isim olmadan çok önce eski büyük konakların harem-selam bölümleri arasında bilumum nakliyat için kullanılan, dolap çevirmek deyimi ve "ne dolaplar çeviriyorsun?" deyişi gibi birçok sözlere ev sahipliği yapan, eski evlerin önemli bir elemanı.

    iskender pala'nın , iki dirhem bir çekirdek kitabından ilgili bölümünde alıntılayalım:

    gizli kapaklı işler yapanlar hakkında söylenen dolap çevirmek deyimi, bize eski konak geleneğinin yadigârıdır.

    kaçgöç devrinde, zengin konaklarının erkekler kısmına selamlık; kadınlar kısmına da haremlik denilirdi. aile dışından kimseler geldiği vakit, kadın ile erkekler ayrı oturduklarından konağın harem ile selamlığı arasındaki duvarda bulunan dolap devreye girer ve iki taraf arasındaki hizmetler böylece yürütülürdü.

    dolap, eksen etrafında dönen, silindir şeklinde bir aparattır. raflar halinde düzenlenmiştir ve kadınlar tarafından yerleştirilen yemekler, dolap çevrilerek erkekler kısmına geçer, oradan boşalan kaplar yine aynı usul ile alınırdı. eski konakların birçoğunda yemek servisi böyle yapılır, mahremiyet hissi de dolapların her vakit kullanılmasını zaruri kılardı.

    aşkın, her devrin en geçerli duygusu olduğuna şüphe yoktur. konaktaki halayıklar, arabacılar, bahçıvanlar, vs. ile aşçılar hizmetçiler, yamaklar, dadılar, kalfalar arasında, fırsatını bulunca ilanıaşk için kırmızı gül demetleri, çiçek, ipekli mendiller, lokumlar, lavantalar, vs. de bu dolaplara konularak karşı tarafa gönderilir, böylece konak sahibine sezdirmeden dolap çevrilmiş olurdu. hüseyin rahmi'nin romanlarında, heyecanlı örnekleri abartılarak anlatılan dolap çevirmeden günümüze, bu deyim kalmıştır.
  • şu anda ege tv kanalında yayınlanmakta olan program.çocuklar için güzel, eğitici bir program sayılabilir. ayrıca programın sonunda engelli çocuklar ile ilgili de geniş bir bölüm ve röportaj da olacakmış.
  • atilla dorsay'ın goa yayınlarından çıkan, ilk şiir kitabı.
  • söz ve müziğini ali kocatepe'nin, düzenlemesini ise onno tunç'un yaptığı 1981 eurovision türkiye finalinde birinci olan ve aynı sene dublin'de yapılan yarışmada ülkemizi temsil eden şarkı. onno tunç'un mükemmel orkestrasyonuyla ne derece büyük bir müzisyen olduğunun da kanıtıdır bu parça.

    http://www.youtube.com/watch?v=2i3zlahtpby
  • baktı ki cümle alem içini hoplatıyor yükseklerde.
    ah'ım tutturdu "ben de bineyim" diye.
    bak buradan göründüğü gibi değil o dedim
    bir yandan bozuk para aranırken
    hem eğlenmeye takatim kalmamış benim
    uzaktan güzel dönüyor ama
    içinden bakınca
    ışıklar renkler görünmüyor
    varsa yoksa
    alçalıp alçalıp yükseliniyor
    hem dönen dolaplar
    dokunamıyorlar ki birbirlerine
    aynı anda inemiyorlar da
    birinin canı gondol istiyor sonra
    diğerininki atlıkarınca
    dedim
    dinletemedim
    ah.
  • "nerden niçin mi geldim
    bilmeden bir şey diyemem, ya siz?
    hem hiç önemli değil
    geldim, yer açtılar, oturdum
    girip çıkanlar vardı
    zaten ben geldiğimde.

    başka şeyler de vardı, ekmek gibi, su gibi
    gülüşler öpüşler ne bileyim hepsi.
    doğrusu anlamadım bir düğün-dernek mi
    sonra da kimileri düşünceli, durgundu
    gidenler neye gitti doğrusu anlamadım
    zaten ben geldiğimde.

    bir luna-park mı bir konser bir gösteri
    bilmem pek anlamadım önüm kalabalıktı
    sıkıştığım yerde vakit çabuk geçti
    bak dediler baktım pek bir şey göremedim
    hem her yer karanlık
    zaten ben geldiğimde.

    benim tek düşüncem büzüldüğüm köşede
    nasıl çekip gideceğim kalk git dediklerinde
    çünkü çıkmak sıkışık sıralardan mesele
    kalkacaklar yol vermeye bakacaklar ardımdan
    az mı söylendilerdi şuracığa ilişirken
    zaten ben geldiğimde."

    behçet necatigil
    (türk dili, 111, 1 aralık 1960)
hesabın var mı? giriş yap