• ing. felaket kaydırması. sosyal medyadaki en kötü ve iç karartıcı haberleri bulana kadar ekranı kaydırma eylemi ve bu tarz haberleri tüketmeye bağımlılık hali.
  • (bkz: felaket kaydırması)

    ümit alan- ssg'nin yukarıdaki girdisine de atıf içeren- birgün'deki "kötü haber bağımlılarına iyi bir haberim var!" başlıklı yazısında ele almış.

    yazıdan ilgi çekici ve ilgili paragraf:

    ***

    "“peki, iyi haberin ne?” diye soracak olursanız, bunun adını koymak diyebilirim. çünkü bu farkındalık kazanmanın ilk adımı. sosyal medya akışımızı kaydırdıkça kötü haber geliyor ve kendimizi durduramıyorsak şu anda “felaket kaydırması” ya da “kötü haber kaydırması” yapıyorum diye kendimizi uyarabiliriz. bunun ikinci adımı “buna gerek var mı?” diye kendimize sormak olabilir. internet ve sosyal medya öncesi çağı yaşadıysanız önceki habere maruz kalma deneyiminizi düşünün. sabahtan bir gazete okunurdu veya akşam bir haber bülteni izlenirdi. sosyal medya ve haber medyası kullanımını da böyle planlayabiliriz. her şeyi “son dakika” öğrenmek ve sürekli kötü haber seline kapılmak “duyarlılığın” bir şartı değil. kötü şeyleri değiştirmek için illa ki onlara her dakika maruz kalmak gerekmiyor. sonumuzun hepten duyarsızlaşma olmasını istemiyorsak tabii."

    ***
  • “the act of endlessly scrolling down one's news apps, twitter, and social media and reading bad news" diye açıklamış urban dictionary.

    yani kısacası uzun saatler kötü haber okuma takıntısı. bu aralar yapmaktan nedense mazoşist bir zevk alıyorum. her yeni haber bildiriminde "bu sefer ne oldu" diye merak edip açıyorum, twitter'da ekonomistleri ve çevrecileri takip ediyorum.

    sanırım bunun kökeninde eskiden "bir şey olacak gibi hissediyorum" sanrısına neden olan anksiyete ataklarımın artık sonunda "bir şeyler oluyor" çevrilmesinin verdiği rahatlık yatıyor olabilir.

    apokaliptik veya post-apokaliptik film-dizi-oyun severlerin kendisini evde hissetmesini sağlıyor. evet olanlar beni de etkiliyor, ama bunu izlerken ağıt yakacak değilim.

    (bkz: some men want to watch the world burn)
  • helak olmayı hakedişimizin özbilinci, fomo'nun ulaştığı varış noktası, insanı bir bilgi işleyici olarak görmenin doğal sonucu, sonuçlanışı, gibi gibi. sosyal medya neydi, "sosyal medya" hataydı.
  • son aylarımı özetleyen sözcük grubu.

    sonsuz bir umutsuzlukla sonsuz haber kaynağını takip etmeye çalışıp günlük hayatını mahvetme durumu. türkiyemizde özel bir çabaya da gerek yok gerçi; ekşi’ye gir aynı, twitter’a gir aynı, haber uygulaması aç yine aynı.
    psikoloji filan kalmıyor insanda.
    yapmamak lazım*.
  • ekşi sözlük'te her gün gerçekleştirebileceğiniz eylem.
  • sol frame muhalif haber başlığı toplanma merkezi olduğundan biraz okuyan kendiliğinden (bkz: mean world syndrome) olur zaten.
    pek gereksiz eylemdir ekşide.
  • bu terimi bugün (bkz: bu mu yani) isimli podcasti dinlerken duydum. öğle yemeğinde arkadaşlarıma satacağım.
  • ukrayna-rusya savaşı nedeniyle giderek daha fazla yaptığım eylem. önce bu konuda haberlere bakıyorum, sonra twitter, sonra instagram, sonra facebook, sonra sözlük, sonra yine haberler… bu döngüyü gün içinde defalarca tekrarlıyorum. daha farklı kaynaktan haber alarak belirsizliği gidermek ve ilkel metabolizmamı rahatlatmak istiyorum. bunu yapmak için kullandığım yöntem, tersine, daha çok tetikliyor. çoğu şeyde olduğu gibi bunda da farkındalık davranışı değiştirmek için tek başına yeterli değil. motivasyon lazım. o da zor çünkü yokmuş gibi yapmak benim realist bünyeme aykırı. etrafta mülteciler için yardım kolileri toplanıyor, kalacakları yerler ayarlanıyor. zaten rusya arabayla 3 saatlik mesafede. avrupa yaptırım konusunda milletin damarına bastıkça 1. dünya savaşı sonrası hakkı yenmiş almanya gibi muhteşem bir dönüşleri olacak diye tedirgin oluyorum. götümde ayı bağırıyor affedersiniz. ben doomscrolling yapmayayım da kim yapsın... gideyim de yerel haberlere bakayım bari.
  • bugun ogrendigim terim. yaklaşık 15 senelik bir doomscroller olarak bunu yeni fark etmis bulunmaktayim.
hesabın var mı? giriş yap