• - bana bi buçuk skender, dostuma da bol acılı adana...
    - abi basur?
    - acı acıyı bastırır koç, güwen bana.
  • 1. sahne. iş yeri. mesai arkadaşlarım ve ben.

    ben: ya hanımlar benim 27 kilo vermem lazımmış. diyetisyen bir diyet verdi ki aynı karikatürlerdeki gibi. bir kibrit kutusu kadar peynir filan...
    arkadaş: ya sıkma canını. o kadar da fazlan yok ki. göbeğin var sadece. hem nerenden çıkacak ki 27 kilo? senin göbeğin o kadar etmez ki. sen üç beş kilo ver yeter.

    2. sahne. aynı akşam. kızılay. başka bir arkadaşım ve ben.

    ben: abi benim 27 kilo vermem lazımmış. diyetisyen bir diyet verdi ki aynı karikatürlerdeki gibi. bir kibrit kutusu kadar peynir filan. ama arkadaşlar o kadar fazlan yok. nerenden vereceksin 27 kilo dediler. göbeğim o kadar etmezmiş.
    arkadaş: abi senin sadece götün 30 kilo eder. daha bir de göbek var.
  • - bir de sen konuş dost, yolvermez sıradağlar ki sevdiğime varayım, yürek pare pare ben nasıl dayanayım dost
    - çarşamba cuma o karıyı ben sikiyorum abi.
  • bir erking koray sarkisi ayni zamanda, elimizde sozleri de var:

    bir bakarim dunya çokmus toz olmus
    bir bakarim yuzler gulmus yaz olmus
    insan kus degil de seytan misali
    dost aci soylermis darilma emi

    dilinden dusmezdi allah'in adi
    ahreti dusunmez var mi faydasi?
    hem beni aldatir hem de kendini
    dost aci soylermis darilma emi

    it degiliz ki biz daga kuselim
    okuz degiliz ki bagi sokelim
    gaye kardeslikse gel tut elimi
    dost aci soylermis darilma emi
  • insan ili$kilerinin degi$me ozelligi olmadigindan, her aci soyleyenin dost oldugu gibi salak bir anlam cikarilmamasi gereken deyi$.
  • üstün kardeşlerin bir karikatürüydü sanırım
    -garson bize iki acılı adana
    -abi ! naptın ben acı yiyemem
    -sus lan ! dost acı söyler
  • her şeyin çok daha naif, güzel ve ''göründüğü gibi'' olduğu; insanların birbirlerine armağan ettikleri dost payesinin laf-u güzaf olmadığı; düşmanların bile zeki ve değerli insanlar arasından seçildiği o eski zamanlarda geçerli olabilecek bir atasözüdür. nitekim artık hiçbir geçerliliği kalmamıştır.

    terbiye denen, hayata bakış denen, yaşam felsefesi denen, ya da her ne denirse denen o şeyi, çoğu ailede olduğu gibi (iyi ki) annemden öğrendim ben. dostluk denen kavrama sıra geldiğinde, annem bana kısaca; (nitekim 25 yıllık uzuncasını ifade etmeye ne gücüm ne niyetim var) ekmeğimi, suyumu paylaştığım; yeri gelince kahkahalarına, yeri gelince gözyaşlarına ortak olduğum; en gizli kalması gereken zaaflarımı hiç düşünmeden ortaya koyduğum insanlar için; her ne olursa olsun, mutlu olmalarını istememi (ama ''gerçekten'' istememi) ve hatta bunun için ne gerekiyorsa onu yapmam (ve yapmamam) gerektiğini öğretti.

    son bir kaç yılda yaşadığım ve bir o kadar kişisel deneyimlerden yola çıkarak, sözkonusu görüşlerimi bir takım dost(?)larıma ithaf etmek isterim. içinde bulunduğum yerin ''sözlük'' olduğunun ve kişiselleştirilmesinin son derece gudik olacağının bilincindeyim. ve fakat, yatağından geçen kadınları anlatanların; bir arabaya sahip olduğunu gösterebilmek için bin bir takla atanların (sanki arabasıyla bütün sözlüğü gezdirecek dallama!); şu hayatta üzerimize yapışan bütün statülerin bir bok ifade etmediğini, insanın sadece şahsiyetiyle var olabileceğini düşünemeyecek kadar kendisini egolarına kaptırmış embesillerin her fırsatta eğitimini, mali durumunu, mesleğini, toplum içindeki konumunu falan, başından geçen komik ve enteresan olaylar kisvesi altında şakıdıkları bu yerde, herhangi bir zararının olmadığını düşünüyorum. buyrunuz;

    dost, acı falan söylemez, evet. söylenen şeyler de zaten ''acı'' değildir. bu ve buna banzer gudik veya içi boşalmış/boşaltılmış atasözlerinden hareketle, dost diye ithaf edilen bu insanların yaptıkları; sözkonusu minval arkasına saklarak ve sanıyorum ben ve benim gibi insanların kendilerine bir türlü ''ya bi git allasen!'' diyememek suretiyle şu ana kadar yapmış olduğumuz en büyük salaklıktan istifade ederek; yeterince vakıf olamadıkları (belki de olduklarını sandıkları), salt kendi bakış açılarıyla yargılamak gibi insanoğlunun en dangalak buluşlarından birini sergileyerek, tam olarak akıllarının ermediği konularda ahkam kesmeleri veyahut aklıma getirmek bile istemediğim bir takım nedenlerden dolayı, hayatımızdaki ''bize göre'' bütün ''tatlı'' şeyleri ısrarla ''acı'' göstermeye çalışmalarıdır. evet, bundan ibarettir.

    etrafınıza iyi bakın. dost varsaydıklarınıza iyi bakın. ''dost acı söyler.''in arkasındaki ''acı''nın gerçek anlamına iyi bakın. benim gibi; dostlarına nasıl davranması gerektiğini öğrenen ama onları doğru seçmeyi öğrenemeyen insanlardansınız, kafanıza bazı şeyler bir anda ''dank'' edebilir.

    tekrar ediyorum; dost, acı söylemez. bilakis tatlı söyler. zira dost; dostunun mutluluğundan haz alır. açıklarını yakalamaya çalışarak laf sokup, dostunun zamanında ortaya serdiği zaaflarından yararlanarak karnının en yumuşak yerine vurup, üzerine da kahkaha atmaz. dost, kendisi dışındaki bir başka varlığın, kendisinden bambaşka bir ruha, geçmişe, karaktere, hayata vs. sahip olduğunu bilerek, fikri sorulmadan yorum dahi yapmaz. herkesin kendi hayatını yaşayarak öğrenmesi gerektiğini bilecek olgunluktadır. zira bu olgunluğunu dostuna verdiği değer yaratır. dost, ''ben demiştim.'' cümlesinin bu hayattaki en zavallıca ve söyleyende ego patlaması yaratmaktan başka bir faydası olmadığını bilir.

    basit bir örnekle konuyu pekiştirmek ve kapatmak arzusundayım;

    şu hayatta; her hangi bir insanın ''mantıklı'' demeyeceği ve size pek bir faydası olmayacağı aşikar olan bir eylem için harekete geçtiniz diyelim. misal, ayda 5000 usd kazandığınız en bir süper işinizden istifa edip, arkanızda size talip olan gözü yaşlı bir aşık ve size hediye ettiği son model spor bir araba bırakarak, 70 yaşındaki alkolik bir ressamla evlenmek üzere zimbabwe'ye gideceksiniz. çünkü sadece öyle yapmak istiyorsunuz. bu durumda benim dost addedeceğim kişi, ''nasıl mutlu olacaksan öyle olsun. hep mutlu ol. seni özleyeceğim.'' der. işte budur. kafanızı yiyip bikbikleyeceğine, bu kadar basit bir kaç cümle kurabilen bir dostunuz varsa eğer (neyse ki ben bir kaç tanesine sahibim) aman kendisine iyi bakın, sakın kaybetmeyin. artık zor bulunuyor böyleleri zira.

    dost acı söylermiş! hadi be ordan! dost ''bal'' gibi tatlı söyler işte.
  • bir soz dusunun ki, turk dil kurumuna basvurup, gecmisten gunumuze gecisine bir sinir koymak, hatta yer yer bastirip direk kaldirmak gereksin. zira bir empati, bir isletmesel psikoloji caginda yasiyoruz ki, dostun kavrami artik aci soylemekten ote, pembe bir dunya sunandan gecer olmus. bir sey ancak bu kadar atalarimiza yakissin, bu onyila uymasin.

    toplumun her alaninda yapay bir dingilliktense oz bir okuzluk sunan bir akim baslatsa keske biri, cikis noktasi da bu soz olsa. ulu bir arkadasimin da dedigi gibi nasil ki is hayatinda "bunu yap" bir emir cumlesi olarak "bunu yapalim"dan, oyle gozukmese de, aslinda daha iyi ise; dolayli cumleler kurulmasa artik, ne isteniyorsa direk soylense, bu olmamis, bunu istemiyorum, budur bu degildir dense. dost dedigin direk gercegi soylese misal, acisi tatlisi yoruma acik olsa. herkesin ne dusundugunu bilsek, herkes bizim ne dusundugumuzu bilse, yollar direk olsa, hayat bayram olsa, tarik akan konu aktristine dogru agir cekim kostursa.
  • - dostum benim... bıraktım almanya'yı geldim. dostum burda ben orda... zaten orda lokantada çalışırken almanların yemeklerine tükürüyordum servisten önce.
    - şerefsizin birisin. namussuzun birisin.
  • -karin seni aldatiyor..
    bir dost
hesabın var mı? giriş yap