• aşağıdaki metin, dr. skull ile 2003 mart'ta yapılmış ve the headbangers'ın nisan 2003 tarihli sayısında yayımlanmış röportajdır.

    yeni rock dinleyicilerine yönelik, belgesel nitelikli bir röportaj olduğu için, öncelikle grubun kuruluşuyla başlayabilir miyiz? grubun lise dönemlerinde skull olan adı, grup elemanlarının tümü tıp fakültesi'ne girince dr. skull oluyor. bu süreci biraz ayrıntı ve anılarıyla anlatabilir misiniz?

    grubun tüm elemanları ankara anadolu lisesi'nin orta bölümünde bir şekilde müzikle uğraşmaya başlamışlardı. lisede önce ben, daha sonra ersöz ve baştepe, ve en son olarak da musti, ankara fen lisesi'ne geçtik ve o zamanlar lise grupları için çok önemli olan milliyet gazetesi'nin yarışmasına katılmak için hazırlanmaya başladık. ilk kurulan gruptaki solist esat'tı; onu bir trafik kazasında kaybettik, bu yüzden ilk skull albümü ona adanmıştır. yarışmada bir ikincilik aldık ve daha sonra kendi parçalarımızın ortaya çıkmaya başlamasıyla yaptığımız müziği biraz daha sertleştirmeye başladık. ilk önemli parçamız “metal on metal”dı. 1985 baharında ilk konserimize çıktık. tepkiler çok iyiydi. bu bize biraz daha gaz verdi. bu arada ben hacettepe tıp fakültesi'ne girmiştim. iki yıl içinde diğer elemanlar da beni takip etti. zaten baştan beri iki kelimeli bir isim arıyorduk ve dr. skull ismi cuk oturdu. bu isimle yeni parçalar üreterek 80'lerin sonuna kadar pek çok konser verdik ve insanların artık bizden haberi vardı.

    derken ilk albüm wory zover geliyor. “wory zover” tam bir efsaneydi ve belki de heavy metal adına türkiye'de öyle bir albüm daha çıkmadı henüz. sanırım albümün sonradan bir baskısı daha yapıldı. albümün çıktığı dönemlerde dr skull hayranlarının tepkisi ne oldu bu albüme ve albüm kaç adet sattı?

    o dönemde herkes çok heyecanlıydı. bizden artık bir şeyler bekleniyordu. düşük bütçeli, acele bir kayıtla wory zover tamamlandı ve alelacele piyasaya sürüldü. kısa zamanda yirmi bine yakın satış oldu; bunda dergi köşelerindeki desteğin de büyük payı vardır. daha sonra birkaç baskı daha yapıldı; son baskıda kapak arka kenarına başka bir kasetin parça isimleri karışmış, “gerin bedenim gerin” gibi isimler var, buna hâlâ çok güleriz. albüm çıktıktan sonra bir süre barlarda çaldık ve yeni parçalar yaptık. ikinci albümün içimize sinecek, mükemmel bir kayıt olmasını istiyorduk, o yüzden hiç acele etmedik.

    şebek'te özgür sevingül'ün o döneme ait yazısında pentagram'ın aynı dönemde çıkan ilk albümünün insanlar tarafından beşer beşer alınmasına karşın, dr skull'ın reklamsız bir biçimde dipten ve derinden pentagram'ın onca reklamına karşın o albümle aşağı yukarı aynı sayıda sattığından bahsediliyordu. dr skull'ın bu mütevazi görünümlü başarısının kaynağı neydi?

    insanların kendilerine sunulan şeylerden çok kendi keşfettikleri şeylere ilgi duydukları bir dönemdi herhalde. dr.skull ankaralı bir grup olarak biraz daha underground özellikteydi. bir de, grubun şu an adını koyamadığım bir büyüsü vardı, bizi canlı izleyenlerin çok etkilendiklerini duymuştum, biz bile etkileniyorduk “sahnedeki” kendimizden.

    parçanın adı “war is over” olmasına rağmen, ilk albümün adı wory zover. peki war is over nasıl wory zover'a dönüştü?

    özgün müzik ve müzik üzerinden yürütülen gözü yaşlı duygu sömürüsünün yükseldiği günlerdi. biz ise dolaylı mesajlardan ve birazcık zekâ ürünü buluşlardan daha çok hoşlanıyorduk. savaşa karşı “wory zover” demek (albüm kapağındaki kurbağanın adı bu), “war is over” demekten daha eğlenceli ve etkiliydi.

    “wory zover” albümünde yer alan baby isimli parçanın sözlerini janset isimli biri yazmıştı. bu janset'in ünlü oyuncu janset olma ihtimali var mı?
    hayır, yok. bizim janset'imiz bambaşkadır. en son izmir'de bebeğini büyütmekle meşgûldü, şimdi kim bilir nerelerdedir.

    wory zover'ın başarısından sonra en az onun kadar başarılı rools 4 fools çıkarıldı. albümün çıkışının öncesini ve hemen sonrasını kapsayan süreci anlatır mısınız? dr skull dinleyenlerinin bu albüme tepkileri nasıl oldu ve bu albüm kaç sattı?

    ilk albümün kayıt süreci, konserler ve bar performansları müzikal açıdan grup olarak ve bireysel olarak bizi daha çok geliştirmişti. belli hataları tekrarlamamak istiyorduk. yeni albümün her detayı için günlerce çalıştık. her parça bizi anlatacak; ama hiçbiri bir diğerine benzemeyecekti. gitarlar daha güçlüydü, davulda elle çalınan ek bir yan davulla çift pedal etkisi yaratabileceğimi keşfetmiştim, neyi nasıl kaydedersek nasıl duyulacağını daha iyi öğrenmiştik. bunlar albüme bire bir yansıdı ve başarılı bir kayıt oldu. albüm çıkar çıkmaz herkesin haberi oldu ve müthiş tepkiler gelmeye başladı. posta kutuma (e-mail değil!) her gün 20 - 30 mektup geliyordu. hürriyet gazetesi'nin listesinde bir sürü arabesk - pop şarkıcısının içinden üç numaraya kadar yükseldi. toplamda herhalde 25 - 30 bin civarı satmıştır. o günlerde şirketten gerçek rakamları öğrenmek pek mümkün değildi.

    ilk iki albümle beraber müzikal yönden her şey mükemmel gidiyorken, türkiye'de heavy metal adına çıkarılmış en iyi iki albüm peş peşe çıkarılmışken, grubun vokal ve gitaristi murat baştepe gruptan ayrılıyor. bu ayrılığın aslında amerika'ya yerleşme kararı değil de grup içerisindeki sizinle murat baştepe arasında geçen liderlik yarışından kaynaklandığı sıkça dillendirilen bir fikir. her şey çok iyi giderken murat baştepe neden gruptan ayrıldı?

    [şimdi buraya bir gülme efekti koymak gerek ] baştepe'yle aramızın bir süre bozulduğu doğrudur. bunun asıl nedeni ise baştepe'nin rools 4 fools'un kaydından hemen sonra amerika'ya gitmeye karar verdiği açıklaması olmuştur. bizim o dönemde grubun geleceği ile ilgili planlarımız, başka bir deyişle hayallerimiz vardı; zira grubun yükselişi çok açıktı. ancak baştepe albümün çıktığını göremeden ve biz albüm için tek bir konser bile veremeden kendi hayatı ile ilgili çok önemli bir karar vermek zorunda kaldı. grupta punk ruhu açısından bana en yakın eleman baştepe'ydi ve gidişi beni hem üzdü, hem de kızdırdı. bence memleketin en önemli gitaristlerinden biridir. şu anda harvard'da elinde dna tüpleriyle çalışıyor. insanlık için büyük kazanç, müzik içinse büyük kayıptır.

    murat baştepe bugün amerika'dan ankara'ya geri dönse, grubu tekrar toparlar mıydınız?

    geçenlerde türkiye'ye geldiğinde baştepe'yle birkaç bira içtik. o'na yeni albüm yaptığımız karakedi'nin kayıtlarını dinlettim. çok heyecanlandı. türkiye'ye dönerse eminim bir şekilde beraber tekrar müzik yaparız, rock o'nun da kanında var.

    murat baştepe gruptan ayrılınca, yerine serdar isimli bir vokalist geliyor ve üçüncü albümünüz hershey yolunda!?'yı onun vokalleriyle çıkarıyorsunuz. fakat ilk iki albümde heavy metal olan tarzınız üçüncü ve son albümünüzde punk rock'a dönüşüyor. bu tarz değişiminin sebebi neydi?

    grubun müziğini heavy metal formatına yakın tutan en önemli şey gitarların kullanılma şekliydi aslında. biz tek gitar olarak kalınca parçaları kurgularken buna göre davrandık. sahnede artık çalınamayacak olan çift gitar partisyonlarını azalttık, düzenlemelerde önemli rolü olan baştepe'nin ayrılması da genel soundu farklı bir yere getirdi. önce üçlü olarak devam etmeyi düşündük. kayıtta ana vokalleri ben yapacaktım. önceki albümde rools 4 fools'un yükselme bölümünü, princess'ı, little beach'i ben söylemiştim. ama sahne performansı için bağımsız bir vokale gerek vardı. bu yüzden serdar gruba dahil oldu; ancak yeni vokal soundu hiç beklemediğimiz ölçüde değiştirdi.

    ayrıca ilk iki albümde kullanılan ingilizce'den sonra üçüncü albümde tarz değişikliğiyle beraber sözler de türkçe'ye dönüyor. bu değişikliğin sebebi neydi, ingilizce'de baştepe mi diretiyordu örneğin?

    doğrusu baştepe ayrılmasaydı belki araya bir ingilizce albüm daha girebilirdi. ben ilk iki albümde müzikal açıdan çok övgü almakla birlikte insanların birkaç slogan cümle dışında ne dediğimizi pek de anlamadıklarını düşünüyordum. söylemek istediğimiz şeyler vardı ve doğal olarak anlaşılmasını istiyorduk. o güne kadar yapılmış türkçe rock denemeleri pek başarılı değildi. biraz risk aldık belki; ama üçüncü albümünü çıkaran bir grup olarak böyle bir lüksümüzün olduğuna inanıyorduk.

    ilk iki albümde yer alan baştepe ve üçüncü albümle kadroya giren serdar'ın gruba getirdikleri ve götürdükleri nelerdi? kişisel ve müzikal olarak farkları nelerdi ve bu farklar müziğinize nasıl etki etmişti?

    baştepe'nin parçaların üretimindeki her aşamada önemli katkıları vardı. vokal ve gitar performansı da soundun belirleyicileri içindeydi. insan olarak bana çok yakındı. beraber içer, beraber serserilik yapardık; hayata bakışımız da çok benzerdi. ersöz ve musti bizdeki aşırılıkları dengeliyorlardı, sonuçta dördümüz beraber büyümüştük ve beraber çok eğleniyorduk. serdar bir ihtiyacı karşılamak için girdi gruba, onu çok severiz; ama o hiç bir zaman gerçek bir skull olmadı. bunu daha sonra da gösterdi zaten.

    dr. skull dinleyicilerinin ilk iki albümden sonra bariz tarz, lisan ve vokalist değişikliğiyle piyasaya sürülen hershey yolunda!? albümüne tepkisi nasıl oldu?

    en olumlu tepki bu kez basından geldi; “biz size söylemiştik rock türkçe yapılmalı, bak ne güzel olmuş” gibilerinden. dinleyicilere gelince; fanatiklerimizden bir grubu kaybetmiş olmalıyız, buna karşın kazandığımız yeni bir dinleyici grubu da olmuştur herhalde. slogan parçaların yanında, dinlendikçe kendini sevdiren derin bir albüm olduğunu düşünüyorum. keşke vokalleri ben söyleseymişim diyorum bazen, kendi yazdığım sözlerin anlamını daha iyi vurgulayabilmek açısından. zaten topu topu üç konser verdik albüm sonrasında, vermesek de olurmuş..

    dr skull dağıldıktan sonra serdar, sencer adı altında pop müzik piyasasına bir albümle adım attı. bu olaya nasıl bakıyorsunuz?

    sencer, serdar'ın babasının adıydı, o'nun anısına bu ismi kullandı. serdar'ın durumu başından beri bizden farklıydı. biz kendimiz için müzik yapıyorduk, para kazanmak gibi bir derdimiz yoktu; o'nun ise tek geçinme yolu müzikti. pop müzikteki salakça trendden birşeyler yakalayabilirim diye düşündü herhalde, yanlış yönlendirildi, yazık oldu. ne işin var senin şehrazart'la falan...

    üçüncü albümden sonra grup dağıldı. en acıklı ve gerekli soru da şu tabii ki: dr. skull efsanesi neden bitmişti?

    hepimizin daha sonraki hayatlarını belirleyecek önemli süreçlere girildi; serdar'ın olayı bitmişti, baştepe amerika'daydı, ersöz, musti ve ben kendi mesleki dallarımızla ilgili işlere ağırlık vermek zorunda kaldık. belki bir bakıma iyi oldu, herbirimiz işini çok iyi yapan adamlar olduk, ki bu hakikaten önemli bir şeydir. hem belki de efsane bitmemiştir kim bilir, daha genciz...

    dr. skull parçalarının çoğunun sonunda (özellikle ilk iki albümün parçalarında) yer alan parçanın melodisi dışında gelişen kopuş bölümleri doğaçlama mıydı yoksa önceden yazıyor muydunuz?

    birçok kopuş bölümü önceden nota nota yazılmış partisyonlardır aslında, rools 4 fools'un kopuş bölümü bana aittir örneğin, “metal on metal”da vivaldi'den (ç)alıntı yapıldı. bazı bölümler de parça yapılırken doğaçlama olarak ortaya çıkmış ve çalındıkça yerleşmiş partisyonlardır.

    albüm kapaklarında “bütün parçaların söz, müzik ve düzenlemeleri dr. skull'a aittir.” yazar. ancak şarkı yazımlarında rolü daha fazla olan bir üye var mıydı? ilk iki albümde baştepe'nin bestelere katkısı ne boyutlardaydı?

    genelde herkesin şu veya bu şekilde katkısı olurdu parçalara ve bizce grubun ruhu önemli olduğu için albüm kapaklarında hangi parçanın kimlere ait olduğu belirtilmemiştir. kabaca söylenecek olursa ersöz'ün kendi söylediği parçalar o'na aittir, “rock the school” gibi, “war is over”, “way home”, “princess”, “little beach (bitch)” bana aittir mesela, “lonely nights”, “rollin' over”, baştepe'nindir. diğer birçok parçada farklı bölümler farklı kişilere aittir. son albümde ise ağırlık biraz daha benim üzerideydi; ama mesela “zaman” ve “yaşamak istiyorum”un müzikleri ersöz'ündür.

    bizim kuşağın çok duyduğu ancak izleyebilme şansını yakalayamadığı dr.skull konserleri nasıl geçerdi? hatırınızda kalan özel bir konser var mı?

    aslında ilginçtir, hiç tam dolu olmayan bir salonda çaldığımızı hatırlamıyorum. o dönemde 3-5 yere afiş yapıştırmamız yeterli oluyordu, insanların gerçekten müziğe aç oldukları bir dönemdi. konserler genelde sakin başlardı, baştaki parçaları seyirci oturarak dinler, aralarda sağlam tepkiler verirdi, sonlara doğru bütün salon ayağa kalkar ve işte o zaman koltuklar kırılırdı. zaten biz de parçaları buna göre dizerdik. en unutamadığım konser slayt gösterili konserlerin ilkiydi. biz çalmaya başladığımızda fonda tuğladan oluşan bir duvar vardı ve seyirci bunun bir slayt olduğunun farkında değildi. parçanın nakarat bölümünde fon değişti ve bütün salon bir anda ayağa kalktı, hala tüylerim diken diken olur, müthiş bir konserdi, seksten daha iyiydi...

    dr. skull, “war is over”da savaş karşıtlığı; “rules for the fools”da kurallara karşı isyan; “rock the school”da eğitim eleştirisi; türkçe albümde ise birçok toplumsal görüş içeren şarkı sözlerine sahipti. grup her üç albümünde de protest tavrını çok iyi bir biçimde ortaya koydu. grubun bu tavrında amaçlananlar neydi, ve sizce insanlar bu protest tavra nasıl bakıyorlardı?

    asıl amaç kendimizi ifadedir aslında. sanıyorum bu kadar yıldan sonra hâlâ saygı görmemizde bu konudaki dürüstlüğümüzün de payı vardır. daha önce de söylediğim gibi tavrımızı direkt mesajlardan çok satıraraları ile ortaya koymayı seçtik; dinleyene de bir şeyler bırakabilmek için. peki, şarkılar dünyayı değiştirebilir mi? keşke değiştirebilseydi...

    grup üyeleri şu anda neredeler ve ne yapıyorlar? diğerleriyle hâlâ görüşüyor musunuz? aranızda müzikten kopanlar oldu mu?

    baştepe'den bahsettik. serdar en son ingiltere'deydi, musti şu aralar fransa'da olsa gerek. ersöz ve ben hâlâ ankara'dayız. şu anda benim dışımda müzikle bire bir ilgilenen yok herhalde. ama fırtına öncesi bir sessizlik de olabilir bu.

    efsane maskotunuz vehbi'nin öyküsü neydi? şu an nerede ve kiminle?

    vehbi hâlâ benimle. anatomi çalışmak için ele geçirdiğimiz bir kafatasıydı. o dönemin milli eğitim bakanı'na tepki olarak bu ismi vermiştik, adamı fazla ciddiye almışız aslında. vehbi, bizim her performansımızda -bardakiler de dahil- davulun önündeki yerini korudu. ilk iki albümün kapağında fotomodellik de yaptı. bizden daha fotojeniktir.

    doğru olduğunu pek sanmıyorum ama, size hacettepe hastanesi'nde kapısında dr. skull yazan bir oda tahsis edildiğini duymuştum. bu doğru muydu? ayrıca tıp okumanızın dr. skull'a avantajları ve dezavantajları nelerdi?

    [)] hacettepe'de spor salonunun altında bir çalışma odamız vardı sadece, şimdi belki psikiyatri bölümünde adımıza bir oda ayrılmış olabilir. tıp fakültesi'nde biraz daha bilendik galiba; bir de çok sayıda insanla ve onların sorunlarıyla yüz yüze olmak bizi biraz daha derinleştirmiş olabilir, tersi de olabilir tabii.

    grubun tüm tarihine bakınca, sizce dinleyicileriniz tarafından en çok beğenilen albüm hangisi olmuştu, size göre en değerlisi hangisiydi?

    farklı özellikteki dinleyicilerin farklı albümleri tercih ettiğini duymuştum. bana göre hepsinin kendi içinde ve kendi dönemiyle ilgili bir bütünlüğü ve güzelliği var. en heyecanlı albüm wory zover'dır, en güçlü albüm rools 4 fools'tur, en anlamlı albüm de herhalde hershey yolunda!?'dır.

    asla synthesizer kullanmamanız, her albümde ekipman içerisine efes ve camel yazmanız, şarkı sözleriniz, vehbi ve daha bir çok gelenekselleşen detaylarıyla dr. skull bence gelmiş geçmiş en kişilikli gruplardan biriydi. bu istikrar ve uyumu sağlayan elementler nelerdi?

    teşekkür ederiz. dr.skull'ı dr. skull yapan şey galiba dürüstlüğüydü, müziğimiz dışında hiçbir kaygımız olmadı, bu yüzden her zaman arkasında durabileceğimiz bir şeyler çıktı ortaya ve hakikaten çok eğlendik.

    dr. skull'ın başından geçen ilginç ve unutulmayan bir anı var mı? üç albüm de piyasada bazı istisnalar dışında tükenmiş durumda. yeni kuşak rock dinleyicisinin de dr skull'ı tanıması için, ada müzik'in bu albümleri yeniden basma gibi bir düşüncesi var mı, örneğin cd formatında bu albümler hiç basılmamıştı...

    anı konusuna girersek iş uzar ... ilk iki albümü yayınlayan ada müzik bizden sonra el değiştirdi, şimdiki ile eskisinin pek bir alakası yok. üçüncü albüm ise kent plak'tan çıkmıştı. şu anda bütün parçaların telif süreleri doldu, yani artık bize aitler. albümlerin dat kopyalarını elimizde tutuyoruz. ciddi bir talep olursa tekrar basılabilirler, ben şahsen parçaları bu günün şartlarıyla yeniden kaydedip bir “best of” çıkarmayı tercih ederim. belki yeni bir skull albümünden sonra böyle bir şey yapılabilir. kim bilir?

    the headbangers olarak sorularımız bu kadar. son olarak sizin eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?

    dr.skull'la sahnede çaldığımız; fakat kaydedilmemiş olan iki parça; “sokak kedisi” ve yeni adıyla “lanetliler” 2003 başında ada müzik'ten piyasaya çıkan karakedi albümünde yer alıyor. dinleyenler bu punk-metal albümde skull ruhundan izler bulabilirler. bu şimdiye bizimle yapılan en sıkı röportajlardan biriydi. tekrar teşekkür ediyoruz. terli terli soğuk bira içmeyin diyoruz...

    sorular: bekâm örün & ece yörük
    röportaj: bekâm örün
    _________________
    the headbangers
  • konser kaydı malesef muazzam müdahale görmüş.

    davullarda trigger, gitarlar muhtemelen amfi mikrofonlanarak değil d.i. olarak kaydedildi, editlendi (bazı yerlerde copy paste zaten var - sen'de fender strat çalan kel gitarci abinin (bastepe miydi?) çaldığı bir partisyon sonraki tekrardan ilkine yapıştırılmış. görüntüde pedalla uğraşıyor ama gelen ses 12. perde civarında bend sesi - tam şurası), vokaller tune edildi.
    overdub bile yapılmış olabilir ihtiyaca göre.

    ya gereksiz bir "tertemiz olsun abi" moduna girdiler ya da performans live album yapacak kadar iyi değildi bilemem.

    neticede konser verdikleri mekanı biliyoruz, mikrofonlardan gelen bleed, arka duvardan yansıyan ve mikrofonlara giren zil sesiyle en düşük volumlu grubun bile sound yapmakta zorlanacagı yer.

    dr skull nadide sevdiğimiz gruplardandır ama bu konser kaydı konusunda kararları yanlış istikamette vermişler. bu kadar estetik yapılmamalı konser kaydında.

    edit: ulen debeye mi girer bu?

    ilgili konser: https://youtu.be/yy7bfhayxvm

    trigger nedir?
    trigger, canlı calınan davulun sesini, daha önce kaydedilmiş başka bir sesle otomatik değiştirmeyi sağlayan bir uygulamadır. bilgisayar ortamında mesela sizin çaldığınız trampet sesini (snare evet biliyoz) atıyorum metallica black albüm'dekiyle değiştirmenizi, desteklemenizi sağlar. dez avantajı nedir? aynı ses tekrar ettiği için doğal davulun her vuruşta farklılaşan sesi yerine makineden geldiği belli olan bir ses gelir. en bariz yerleri ataklar ve 16lık çalan kick seslerinde olur. örnek program: slate trigger

    d.i. nedir? direct injection - gitarın o rock şarkılarında kullanılan ciuuvv sesi var ya, o sesi gitar amfisiyle çıkarıyoruz. videoda arkada duran siyah kısa kapıya benzeyen üstünde marshall yazan aletler. buna ek olarak yerde pedal dediğimiz ufak efekt aletleri de olabilir.
    bunlar olmadan gitarın sinyali normalde şöyledir: https://youtu.be/vdlytss1ppu?t=224
    bu tırt sesi niye kaydetmek isteriz? çünkü bu tırt sesteki calım hatalarını düzelttikten sonra bu düzeltilmiş sese efekt eklemek, efekt eklenmiş sesi düzeltmekten çok daha kolaydır ve doğal duyulur. gitardan gelen sinyali di box dediğimiz aletle y harfi şeklinde bölüp birini amfiye, diğerini kayıt cihazına göndermek mümkündür. sonra bu çalımlardaki zamanlama, yanlış nota basma, hiç basmama gibi problemler giderilir, tekrar efekt zincirinden geçirilir, o efektli hali kaydedilir (veya doğrudan uygulama yardımıyla amfi efekti sağlanır bilgisayar ortamında artık nasıl kolayınıza geliyorsa)

    vokal tuning de notanın tutturulamadığı yerlerde heceyi doğru notayı söyleyecek şekilde düzeltmek. bunu yapan programlar var, en yaygını melodyne. teker teker tüm heceler kontrol edip istenen notayı tutturmuş mu kontrol ediliyor, yanlış yerde olanlar ya da belki de en bariz problematik olanları düzeltiliyor. ancak hiç ellenmemiş bir konser kaydında vokalistin tüm notaları tutturması imkansızdır. freddie mercury'de bile olmayan bir olay. bunla ilgili daha önce şunu (bkz: auto tune/@moresk) yazmıştım

    neyse, benimki tamamen teknik bir yorum, konseri 2 kez izledim çok da güzel eglenceli geçmiş gibi görünüyor, keşke gidebilseydik.
  • unutulmaması, unutturulmaması gereken efsane grup. şarkılarını her dinleyişimde, 90'lardan yüzüme bir esinti çarpıyor serin serin. her albümlerinin ayrı bir tadı kalmıştır usumda. bilmeyenler için bazı notlar da vereyim tam olsun.

    - grubun maskotu vehbi adını verdikleri bir kurukafaydı.
    - grubun davulcusu alper yarangümeli hala ankara numune eğitim ve araştırma hastanesi'nde göz hekimi olarak çalışmaktadır.
    - grubun bassçısı musti, haccettepe üniversitesi preventif onkoloji bölümünde doçenttir.
    - murat baştepe, amerika'da endokrinologdur.
    - ersöz, ankara ftr hastanesi'nde çalışmaktadır.
  • gerizekali mal bi herif oldugumu hatirlatan grup.

    sanirim 92 yiliydi. liseli bir ergen olarak bu heriflere mektup yazmistim. sarki sozlerini istemistim. herifler gonderdiler. hatta bir de imzali foto ile, rools 4 fools posteri gonderdiler imzali.

    kaybettim ulan... it's the shame on me :(

    turkiye'nin gelmis gecmis en iyi rock gruplarindan biri.
  • orta 1'e giderken vory zover albümlerindeki rock the school roll the teacher şarkısından aldığım gazla aynı isimli şarkının t-shirt'ünü (t-shirt'ün üzerinde öğretmene hareket çeken üzerine bilmemkaç beden büyük gelen üniforması olan bir ortaokul öğrencisi çizimi vardı) bastırdığım grup. heavy metal'in kısıtlı takip edilebildiği bir dönem türkiye'sinin önemli bir grubudur.
  • dr skull grubunun en takdire şayan özelliklerinden biri de bir albüm boyunca en az onbeş müzik türüne temas edip geçmiş olmalarıydı.
    trash makamındaki bir eserin aniden kesilerek yerini rap ezgilerine bırakması, hüzünlü bir baladın ansızın bir songo şovuna dönüşmesi, klasik rock 'n' roll parçanın ortasına monte edilmiş reggae rifleri oldukça şahane bir etki yaratırdı.
    rain adlı şarkıları o kadar güzeldir ki, dr skull dinleyicilerinin iyi bileceği o ölü insan teni rengindeki rules 4 fools albümünü koyup, yolla tuşunun ardından play tuşuna basıyorum.
    rain de şahane bir gayda partisyonuyla bitmez mi a dostlar!
  • buraları okuyorsanız.
    hala dinliyorum lan sizi. hala güzel şarkılar..
  • sadece beni ilgilendiren bir hikayem vardı, çok eski zamanlardan başlayıp bu günlere kadar gelen. farkettim ki, ara ara hatırlamadıkça detaylar kayboluyor. hatta çoğu kaybolmuş bile. kalanları hatırlamak için buraya yazıyorum.

    müzik benim için her şey. hayatımın arka fonu. bunu farkettiğim zaman, gücüm yettiğince peşinden gitmeye de karar vermiştim. lise çağlarına denk geliyor bahsettiğim zamanlar. önce eskişehir'de garajlarda verilen yeraltı konserleriyle başlayıp, üniversiteye gelen her grubu takip ettim. sonra fanzin köşelerindeki konser haberlerinin peşine istanbul, ankara, bursa, izmit'e kaçmalar başladı. bazen otostopla, bazen trenle kaçak olarak gittim konserlere. ama hep gittim. bursa'da şimdi hiç hatırlamadığım bir bardaki punk konserinden, ankara'daki death metal konserlerine yetişmeye çalıştığım oldu...

    sonra üniversite için istanbul'a gelince işler biraz daha kolay olmaya başladı. üniversite festivalleri oldukça doyurucuyken, haftasonları kronik mi dinlesem yavuz çetin'e mi gitsem diye düşünürdüm. böyle böyle istanbul, bursa, ankara, eskişehir arasında 8 senelik bir üniversite hayatı geçip gitti. yüzlerce konser bahsettiğim, neredeyse tamamına tek başıma gittim. garlarda sabahladım, konserde tanışıp bana evini açan arkadaşlarda kaldım. bir sürü arkadaş edindim, şimdi sadece silik simalar olarak var hepsi... hatta geçen ikea'nın önünde sigara içerken bir elemanla birbirimizi süzdük durduk. sonradan hatırladım; adı burak, pis 7'li tayfasından birinin kardeşi ya da kuzeniydi. ama geçti gitti. nereden tanıyorum diye düşünürken bir sürü insan aklıma geldi bu sayede; evinde kaldığım adil soydan, metropolis'ten evrim evişen o günlerden olup, kaybettiğimizi öğrendiğim arkadaşlarımızdan, kemancı, gitar, karavan, haydar, nihayet, gölge, limon, roadhouse hatırladığım mekanlardan bazıları sadece...

    peşinden gittiğim asafated, hazy hill, antisilence, pentagram, dark phase, hole in the wall, dab, tabii ki radical noise, rashit, trash yapan athena, suicide, kronik, necropsy ve nekropsi, altgeçit, cultus, deathroom, climb, ihtiyaç molası, metafor* ve şimdi yazarak bitiremeyeceğim tüm gruplara, sebep oldukları yolculuklar ve güzel günler için çok teşekkür ederim...

    peki bu hikayeleri neden dr. skull başlığına yazdım? kendime onu da hatırlatayım;
    benim için yolculuğun eksik halkasıydı dr. skull... daha oldukça toyken, sonunu görebildiğim bir hacettepe konseri ve trt kayıtları dışında canlı izleyemediğim tek grup. müziklerini her zaman çok sevdim. albümleri çıkardıkları günlerden bu güne kadar hep dinledim. yıllardır bir araya gelip verecekleri son konseri bekledim.

    geçen sene ankara'da yapılan laneth konserinde alper ve baştepe süprizini görünce gözyaşlarımı tutamadım. bu kadarına bile razıydım çünkü. sonra bir mucize gibi 24 ocak konseri ortaya çıktı ve ben hastalandım. ayakta duramayan halime rağmen konserden önce duş aldım, giyindim, maske taktım. taksiye binip, konsere girip, 1-2 şarkı dinleyip dönecektim, ama daha evin kapısında bayıldım...

    dr. skull artık huzur içinde yatabilir , ben de 27 yıl önce çıktığım yolculuğu gönül rahatlığıyla sonra erdirebilirim diyordum, olmadı. çok sevdiğim bir hikayem vardı, yarım kaldı...
  • akla geldiği vakit ah ettiren ekip. bu topraklardan hatta bu şehirden* tıbbiyeli elemanlarıyla ve sencer'le bir dr. skull geçti diye söylemeli metale ilgisi olup da bu adamları henüz bilmeyenlere.

    way home, metal on metal, rules for fools, rolling over, the gate of brandenburg; elim cebimde, yeni baştan, uzakta gibi eserlerin seviyesine bu saatten sonra türk gruplar yetişemez artık.
  • albüm lansman gecesinde murat baştepe, murat ersöz, alper yarangümeli, mustafa erman kadrosuyla canlı çalacaklar, bir parçada ise hershey yolunda albümündeki vokalistleri serdar vokal yapacak sanırım. büyük ihtimalle 3 şarkı çalacaklar, belki bir şarkı daha fazladan çalabilirler, bilemiyorum. şarkılar wory zover, everyday everynight ve elim cebimde çünkü bu üç parçaya çalıştılar stüdyoda gözümün önünde, provayı içeride konuk olarak seyrettim de oradan biliyorum :) kıskanmayın lütfen, grup ankara’lı ben de ankara’lıyım, sizlerden biraz daha şanslıyım grubu görebilme konusunda :)
hesabın var mı? giriş yap