• seyredenleri ve yorumlarını kabaca analiz edip, “filmi seyretsem mi acep” sorunsalını yaşayıp ekşisözlüğe bakanlar için tüyo verelim:

    yorum: çok kötü bir film, zaman kaybı, rezalet vb…
    haklılar. evil dead serisini peter jackson’un bad taste’ini , braindead’ini bilmeyen ya da türe vakıf olmayan, b movie’yi sevmeyen insanların bu filmi beğenmesi zor.

    yorum: çok saçma, kadından 5 litre kan boşalıyor ama ölmüyor vb.
    haklılar. çok saçma yerler var. kadının kolu diğerinin boğazına kadar giriyor, kadının ağzından kedi, sinek vb mahlukat çıkıyor, adamın içine ruh kaçıyor, yer yarılıp cehennem ateşleri gözüküyor. bunlar gerçek hayatta olmayacak şeyler. yani gerçekten gerçek hayatı kastediyorum. başbakanın ermeni soykırımına karşı, “kaçak ermenilere yallah deriz” dediği, darbe yapanların değil, yapmaya yeltenenlerin suçlandığı, realizmi “yeter ki sevgilim gerçekçi ol” tadında yaşayan bir memleket için gerçekten saçma. temel de demiş ki “akvaryumun yok ise, o zaman sen ibnesin”

    yorum: iğrenç. salyalar, sümükler, böcekler. öğgh.
    sahnelerin kafanızdan silinmesi için 2 doz romantik komedi öneriyorum. geçmez ise meg ryan ve julia roberts filmografisi kaçınılmaz.

    yorum: ben korku filmlerini severim ama ona rağmen film kötü. hiç korkmadım.
    arkandan gelip, kesekağıdı patlatıp altına sıçırtasım var. filmin başında arka koltukta gözüken hatun sahnesinde gerçekten irkilmedi isen matrix’i yarıp zion’a varmışsın demektir. ensendeki deliğe dikkat et de ot parçası sokup huylandırmasınlar.

    yorum: şahane film.
    (objektif olayım dedim ama olmadı lan, ha yamına…) hakikaten şahane film. 86 yapımı bir bordeaux şarabı gibi boğazda kayıveriyor. (çok iyi bir yıldı)
  • ganush hanımefendinin balgamlı mendili, başroldeki kızın laktoz alerjisi olmasına rağmen dondurmaya yumulup yemeye başlaması, her korku filminin artık olmazsa olmazı haline gelen kara sinekler ve de paragöz büyücü beyefendinin kafasında bardak kıran caner'e* benzerliği filmin unutulmazlarındandır. onun haricinde lamia ismiyle dudaktan kalbe dizisine bi gönderme yapılmış sanırım ama insanın gözleri kenan'ı aramıyor değil*
  • kesinlikle alt metni olan bir filmidir. çünkü o alt metin olmadan oldukça sıradan bir korku filmidir. biraz stephan king'in thinner'ı biraz da exorcism ve bilimun korku klişelerini barındırıyor.

    --- spoiler ---

    christine brown karakteri aslında paraya ve mevkiye tapan bir kişiliktir. ve başına gelenler bir bakıma terfi hırsı yüzündendir. filmin başında yaşlı kadının huzur evinde kalamam diye yalvardığı sahnede siz de "yahu ver krediyi şu zavallıya be!" dersiniz. çünkü hakikaten iç parçalayıcı bir durumdur. hatta christine kadının durumundan epey etkilenmiş gibidir. ancak azılı rakilbine bir bakış atar bir de kendisini bekleyen müdür yardımcılığı pozisyonuna ait masaya... ancak olay bununla da bitmez kendisinin deliler gibi olmaya çalıştığı herşeyin aksini sembolize eden bu kadın, kendisi ne kadar güzelse o kadar çirkindir ve en son olarak da masaya çıkardığı iğrenç protez dişleriyle çirkinliğine iğrençlik katmıştır. çünkü o protezler hem çirkin ve pistirler yani çirkinliği ve sefaleti sembolize ederler, hem de protez açık ve net bir şekilde yaşlılığı tamamlayan, onu temsil eden bir nesnedir. kızımızın film boyunca o protezlerden kaçtığını görürsünüz. yaşlı çingene bir şekilde, onun yakasına her yapıştığında dişlerini göstermiş ısırmaya çalışmıştır. arabadaki didişme sahnesinde o protezler izleyicinin gözüne sokulur adeta.

    gelelim final sahnesine. tam da diyorsunuz ki hırslı christine gitti, yaşadıklarından ders çıkarmış olan arınmış bir kızcağız geldi. kendisi de zaten içten bir şekilde sevgilisine "ben o kadına kredi vermediğim için suçluyum, kendi seçimimdi" falan diyor. bir anda kızın kafasının üzerinde altın bir hale belirdiğini düşünüyorsunuz. ama christine sevgilisiyle buluşmadan önce ne yapıyor? vitrinde beğendiği güzel bir kabanı satın alıyor ve sonra aniden her şey tepetaklak oluyor ve christine yeni kabanıyla birlikte cehenneme yollanıyor.

    bütün bunlardan sonra bana film sanki hristiyanlık kokuyor gibi geldi. bu taraftan bakınca taşlar yerine oturuyor gibi. olaylar aç gözlülük ile başlıyor. ve klasik şeytan-ademoğlu çekişmesindeki gibi kimse kahramanımızı zorlamıyor, o seçimini kendi yapıyor ve peşine takılan kötü ruh onun ruhunu istediğini söylüyor ve bir yerinde "ruhun benim" diyor. ben bu noktada lanetlenmenin "günahların karşılığında çekilen cehennem azabı" olarak ele alındığını düşünüyorum. yalnız bu ruhları avlayan yaratığın adının lamia olması konusunda hiç bir fikrim yok. zira mitolojideki lamia'nın özellikleri ile pek uyuşmadı benim filmden anladıklarım.

    --- spoiler ---
  • türü ne korku, ne gerilim, ne komedidir, türü sam raimi olan filmdir.
  • kesinlikle çok komik ve eğlenceli bir film. eski kült korku filmlerini hatırlatıyor.
  • b film kafasında, gore'a hasret kayıp ruhlara ilaç gibi gelmiş filmdir.

    --- spoiler ---

    filmdeki kara mizah, başroldeki ablanın (bkz: alison lohman) mezarlıktaki artistik hareketleri ve söylemleriyle zirve yapar.

    --- spoiler ---

    sam raimi nihayet örümcek adam serisinden kurtulmuş, çocuklara sömestir filmi yapma işini -umarım- bir başka holivut dostuna bırakmıştır.
  • fiks sam raimi filmi. leşlik, tiksinti, "la bi git ya ahah" gülmesi. on numara film.
  • izlenmeye degecek korku filmidir, siz bakmayin sozlugumuzun ustun sinema elestirmeni, hicbirseyi begenmeyen yazarlarina.
  • filmi, türkiye'de "kara büyü" adıyla pazarlıyorlar.

    yabancı filmlere, türkiye'de gösterime girerken abuk, subuk isim verilmesi bence kötü bir şey değil, hatta bazen yaratıcı bile olunabilir (mesela bruce almighty'i ben olsam türkiye'de "devran kiralık" diye pazarlardım, ikincisini de "evren kiralık" diye). ama bu "kara büyü" ismini koyarken bence çok büyük bir fırsat kaçmış. "canın cehenneme" veya daha da maceraperest olup "canım cehenneme" olabilirdi. cuk diye de otururdu.

    biri bana kazanılacak bir genel seçim göstersin, tam havamdayım, saatchi and saatchi solda sıfır.
  • korku filmi olarak vasat üstü, türün hastası olmayan birinin gözüyle değerlendirilecek olursa geçer not bile alamayacak filmdir. yalnızca sam raimi hayranlarına tavsiye edebilirim, bi de "böh!" efektli korku sinemasından hoşlanıyorsanız bunu da -bi yere kadar- beğeneceksinizdir. uzun zamandır aynı filmde hem korkudan sıçrayıp hem de kahkaha atmamıştım, raimi üstad kendine yaraşır bir film çıkarmış ortaya. konu basit ve klişe, finalde filmin 10.dakikasından itibaren geliyorum diye bağıran bi şaşırtmaca var, başroldeki hanım kızımızın oyunculuğu ise bir sinem kobal kalitesinde.

    --- spoiler ---

    filmdeki en iyi oyuncu olan mendili buradan tebrik etmek istiyorum. bir diğer tebrik de yaşlı çingene teyzeye, elini kızın kafaya attığı her sahnede bir tutam saç koparmayı başardı - ki mevzubahis sahnelerin ikisinde hayatta değildi. hortlak bile değildi, cesetti bildiğin. teyze, sen kocaman bi çılgınsın!

    bir de justin long insanı son birkaç yıldır devamlı korku filmlerinde esas kızın acı çeken erkek arkadaşı rolünde çıkmakta karşımıza, devlet bu duruma bi çare bulmalı.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap