• james joyce'un, eğer günün birinde dublin yıkılırsa, onun ulysses'i sayesinde baştan geri-kurulabilsin arzusu ve iddiası varmış, tabii 1904 tarihinin dublin'i.

    (bkz: dubliners)
    (bkz: alfred döblin)
    (bkz: molly malone)
  • beni çağırıyor. az önce hakkında okuduklarımın üzerine bir de the cranberries çıktı şimdi karşıma. tamam koçum sakin ol gelicem, az kaldı.
  • dil kursu için (bkz: edinburgh vs dublin) dediğim şehir. danışmanlık aldığım elt en az türk öğrenci sayısının bu iki şehirde olduğunu söyledi, bu da dil öğrenme amacıyla gidilen bir şehir için süper bir özellik. daha önce benim gibi bu iki şehir arasında kalan ve iki şehri kıyaslayabilecek suserlar mesaj kutumu yeşillendirirse çok yardımcı olmuş olurlar zira param da olmadığı için tercih konusunda aşırı kararsızım. bu arada dublin uçak biletleri çok ucuz, edinburgh'ya göre 1/4 fiyatına bilet var.
  • ankara tunalı da siyahilerin çoğunlukta takıldığı pub
  • geçen sene beni kendisine aşık etmiş şehir. her sokağı ayrı güzel her karşılaştığınız insan bir ayrı sevimlidir. herkesin ellerinde guinness, şarkı söylüyorlar kavga ediyorlar ama herkes çok mutlu. masallar ülkesine düşmüş gibi hissediyorsunuz kendinizi. türkiye döndüğünüzde de tabii ki hemen (bkz: türkiye’den siktir olup gitmek) başlığına on paragraf entry giriyorsunuz.
  • hakkinda birseyler bahsetmek istedigim sehir. buraya geliyorsaniz kalin elbiselerinizi ve gunes gozlugunuzu unutmayiniz. gercekten havanin ne olacagini kestiremiyorsunuz. kucuk bir sehir olmasinin yani sira gorulmesi gereken cok fazla yer var. sehir icinde dublin bus uygulamasi ve bir haftalik otobus biletiyle -takriben 22€ - heryeri gorebilme sansina sahipsiniz. her aksam bir degil birkac pub a giderek sehirde favori pub inizi belirleyebilirsiniz. bu sehirde o kadar cok pub var ki hepsine girmek isteyeceksiniz. benim favorim bleeding horse. zamaniniz olursa tallaght taki old mill de steak on stone denemenizi tavsiye ederim.
  • birkaç sene evvel, burada kalalım dönerci açalım ve türkiye'ye dönmeyelim dediğimde gülüp şaka yaptığımı sananlar bugün çok pişman. ben dedim.
    şu hayattan beklenti hayatı idame ettirmekse bunu üç beş katlı pub'ları olan sokaklarından bile müziğin, eğlenmeyi bilmenin fırladığı bi yerde yapmak, elbette, kesinlikle, delirdin mi ya?

    not: açamadık. açmadık. gülüp geçilen bir fikir oldu ne yazık ki. maalesef. :(
  • ölmeden gidilip görülmesi gereken yerlerden biri. publarında bir bira yuvarlamadan ölmemek gerek. ne çok ölüm demişim. bir gün gidebilirsem editlerim.
  • gidecek olanlara önce in the name of the father izlemelerini, sonra da kilmainham gaol hapishanesini ziyaret etmelerini önerdiğim güzel şehir. o hapishaneyi öyle gezmek çok daha anlamlı olacaktır.

    edit: hayatta en çok sevdiğim film once’ı da önermiş olayım. grafton street’te gezerken kafanızda falling slowly çalsın, filmin açılış sahnesinin çekildiği köşeye şöyle bir bakın. irlanda filmleri çok güzel.

    ve tabii samuel beckett bridge yakınlarındaki great famine memorial’ı gece görmeyin yoksa bizim gibi gecenin kör karanlığında tesadüfen denk gelip altınıza sıçarsınız.

    ve merak ettiğim bir konu, visa waiver program ile bir kez ziyaret edenler sonrasında tekrar visa waiver kapsamında kapıda vize alıp girebiliyor mu? yakın zamanda ziyaret etme planım yok, ama tekrar gidecek olsam irlanda vizesiyle uğraşmazdım açıkçası. iş vizesine bile ret verebildiğini ve çok uğraştırdığını duyduğum, vizesi uk ve schengen zone’da geçerli olmayan, eu üyesi olduğu halde schengen kabul etmeyen garip bir ülke irlanda. cliffs of moher taraflarını görememek içimde kaldı ama avrupa’da tek bir ülkede geçerli bir vize için o kadar kasamam maalesef.
  • 2 yıldır yaşadığım üçüncü dünya ülkesi ayarında sözde bir avrupa ülkesinin baş kenti. eğer gidecek başka yer kalmadı her yeri gördüm zaten diyorsanız o zaman turist olarak 2-3 gün geçirebilirsiniz ama onun dışında çok gereksiz bir aktivite olur paranızı boşa harcamayın. 15 temmuz sonrasi vize işlemleri 40 gün sürüyordu. ben olsam küfür eder her türlü seyahati de iptal ederdim. neden böyle bir nefret entrysi giriyorum ? basit. dublin geçen çarşamba gününden beri kapalı. evet bildiğiniz kapalı. ne toplu taşıma çalışıyor ne marketler açık ne de havalimanı isliyor. bunların hepsi 20 cm kar yüzünden oldu. ülkede ekmek ve süt yok. insanlar 5er 10ar istifledi. yollar sağlı sollu terkedilmiş arabalar ile dolu. aynı walking deadteki gibi. dün ve bugün itibariyle öğleden sonra açılan marketlere insanları 50'li gruplar halinde alıyorlar.şaka değil insanların marketleri nasıl yağmaladığının görüntüleri var. yağmalama derken gerçekten yağmalanan bir market oldu ahaburda . adamlar para kasasını bile çalıp iş makinası ile kırdılar. aynı insanlar bu marketi iş makinaları ile yıktılar. merak eden izlesin. işin komik tarafı adamları tutuklamaya polis gidemedi kar yüzünden ,ordudan yardım istediler. temelde sorun irlandalıların ultra tembel olmaları. 1 yılda bitecek inşaat 4 yılda falan belki bitiyor. ülkede inanılmaz bir kiralık ev problemi var . en kötü evleri bile 20 kişi aynı anda görmeye gidiyor. ev bulamadığı için işi bırakıp ülkesine dönen insanlar tanıyorum. onları oraya getiren iş yerlerini ofiste yatmak ile tehdit eden arkadaşım bile var. işin en tuhafı uçuk kiraları ödemeye razı olsanız bile aynı bir iş başvurusu gibi tüm belgeler ile başvuru yapıp sonuç bekliyorsunuz. kiralık evi görmek için kapıda kuyrukta beklediğimi bilirim. haliyle başvuru yapan onlarca kişi arasında sizin seçilmeniz için yapabileceğiniz hiç bir şey yok.
    sağlık sistemini anlatmak bile istemiyorum. ispanyol müdürümün bizlerden şöyle bir isteği olmuştu. "eğer çok hasta olursam beni hastaneye götürmeyin direkt gömün". evet bu saçma sapan ülkede yaşamak istiyorsanız critical skills employment permit alabilirsiniz sonra gidip oturma izni ve utanmadan turist gibi reentry vizesi almanız gerekir. online randevu geçen sene başladı sanırım. ben ilk geldiğimde sabah 4'te sıraya girmiştim. bu arada reentry vizesi denen saçmalık için ayrı bir randevu var ve ödemesi posta çeki ile yapılıyor. yok ben randevu alamadım posta ile başvurayım derseniz 2 hafta sürüyor o pasaportun size geri gelmesi. bu arada oturma izni ve reentry vizesi aynı ofiste veriliyor. aralarında 2 metre mesafe var ama bu süreci iyileştirmek için sıfır çaba sarfettikleri için hiç bir şey değişmiyor. bugün pazar hava yağmurlu .yerdeki kar hızla eriyor ama koduğumun tramvayı hala çalışmıyor. duruma bakacaklarmış. peki toplu taşıma normal zamanda iyi mi ki. hayır değil. muhtemelen avrupanın en kötüsü. neyse çalıştığım şirketin amsterdam ofisine transfer için teklif aldım onu düşünüyordum bir süredir. 2 yılımı yakıp yine de gidicem. ayrıca diğer entrylere şöyle bir göz gezdirdim de tipik ekşi sözlük romantikliği olmuş yine. yok efendim sokakları şöyleymiş te tarih kokuyormuş ta. şehir merkezinde sokakları eroinman ve dilenciden geçilmiyor buyrun gelin. çoğu yerde akşam 7'de kapatıyor kafeleri.
    edit: havasından hiç bahsetmedim bile ama sanılanın aksine her gün yağmur yağmıyor burda. tek kötü tarafı yaz ve ilkbahar mevsimlerinin olmaması
    edit 2: simdi de su kesintileri basladi teallamya
    son edit : dublin'in begendigim yonleri de var. insanlari inanilmaz sicak kanlidir. kendimi yabanci ulkedeymisim gibi hic hissetmedim. ayrica dogasi sahanedir. 20dklik araba yolculugu ile vikingsin cekildigi mekanlara ulasabilirsiniz.
hesabın var mı? giriş yap