• özellikle metal düğmelerde kendini gösteren, düşündükçe içimin ürperdiği bir garip hastalık.. lisede plastik/kemik düğmeli ceket giymeye zorlar adamı.. ayrıca dikişleri hafiften sökülmüş, hafif sarkan düğmeler öldürücü etki yapabilir..
  • insanın düğme gördükçe veya dokundukça hatta üstünde gömlek olan birine sarılmak durumunda kaldığında midesinin bulanmasına, veya bu fobinizi bilen tanıdıklar tarafından uygunsuz ortamda (misal yemek masası) düğme konusunun açılmasıyla kusmasına neden olan, adını söylerken bile tüylerinizi diken diken eden fobi.
  • kucuk yaslardan bilincaltina yerlesen fobidir.

    kucuk cocuk dikis dikilen bir evde buymustur. anane, anne, yenge, teyze kim varsa bu eksen dahilinde rollerini almistir. hele hele bas terzi anne ise evlerde meshur gunlerden yas 6 yi gectikten sonra odaya tikildigin prova gunleri duzenlenmektedir. iplik, kumas, teyer, kalip, prova, klape, firfir, plise gibi sozler evde gunluk olarak kullanilmaktadir. hatta bilmeyenler yadirganmaktadir. hatta bazi asamalarda o cool baba bile kendini otorite zannedip prova esnasinda goruslerini belirtmektedir.

    annen seni yanliz birakamadigi yaslarinda habire yaninda gezdirir. gezdirme derken yanlis anlasilmasin, o gezer, sen gittigi duraklarda zaman gecirirsin. iste boyle bir dongude anne terziyse eger uc adet vazgecilmez durak vardir: iplikci, kumasci ve dugmeci.

    girersin o dugme dukkanina, o dugmelerin eski , sedef, plastik, metal kokulari burnuna yerlesmeye baslar. her taraf kucuk plastik seffaf cekmece. her taraf dugme. karar veremeyen anne. itici, bagalamaci esnaflar. kokular, kokular, sigara dumani. kisa metraj kabus. boyle atarsin ilk adimini bu fobiye.

    eve gelirsin babanin oturdugu odada onun zevkine gore televizyon izlenir. asil muhabbet, samata, kozmopolit topluluk iceride kaynatiyordur. dikis dikerlerken envayi cesit muhabbet dondugunden "oglum/kizim sen kulaklarini tika" uyarilarina ragmen aile ve insanlar hakkinda son dedikodulari alirsin. ne de olsa cocuk oldugundan bu sirada ses yapmayacak oyunlar bulman gerekir kendine. pullar. soyle aldim verdim tarzi. bir bakarsin. orda bir kase dugme. ama oyle bir kase ki iki ayni dugme yok icinde. kirmizi, metal, kucuk gomlek dugmesi, sedef, kemik olanlar. olanlar da olanlar.

    kucuksun atarsin agzina. birisi metal oldugu icin dilinde yanmamsi ince bir tat birakir, kemik olanlar dilinin ucundaki suyu cekip diline yapisir, plastik olanlar agzinda degisik bir tat birakir.

    sonra bir saah uyanirsin, okula baslayacaksindir. giydirirler onlugu ama o onlukle alakali tek akla kalan sey o igrenc siyah ustune beyaz yakalardir. dugmesi sikar o onlugun. kosusturursun, onlugu cikartmak istersin, ama dugmeler vardir. olmasa bile dugme ilik arasindaki iliskiyi kollayan mudur muavinleri ya da ogretmenler. kosarsin dugme takilir kafana, sabah kalkarsin yine dugme. sonra o tadlar gelir aklina, o his. miden kalkar.

    ve artik sen de klube dahil olmussundur...
  • literaturde koumpounophobia olarak gecer.
  • kendimi bildim bileli sahip olduğum fobi. çocukluğumdan beri düğmeli şeyler giymemeye çalışıyorum, küçük parlak yuvarlak herşeyden tiksiniyorum. tesbihli insanlardan exorcist görmüş gibi götün götün kaçıyorum. (bkz: tesbih fobisi)
    fear factor'e katılsam ve 'ağzınla, boş olan kâseye, bir kâse dolusu boncuğu mu yoksa bir kâse dolusu solucanı mı taşırsın?' diye sorsalar solucanı taşımayı tercih ederim. gerçi solucan da en az boncuk kadar parlak, neyse, düşünürdüm..
  • (bkz: coraline)
  • çok feci muzdarip olduğum bu fobinin gavurcası koumpounophobia'dır.

    türkçe web sitelerinde bu konu ile ilgili yeterince yazı bulunmadığından burada konu ile ilgili açıklamalar, örnekler vermeyi uygun buluyorum.

    bu düğme fobisinin dereceleri var: düğmelere dokunamayanlar var, sadece metal düğmelere dokunabilenler var, sadece metal veya iki delikli düğmelere dokunabilenler var, dokunabilip huylananlar var. cama dokunamayıp plastiklere dokunabilenleri var. dört delikli düğmelere rahatça dokunabilenin zaten böyle bir fobisi yoktur.

    bunun dışında, vücudun verdiği tepkinin de dereceleri var: sadece başı dönenler veya huylananlar oluyor, ben kusan veya bayılan gruptanım örneğin, bir de dokunabilenlerin bazılarında dokunduktan sonra obsesif bir şekilde sürekli kendini yıkayanlar var.

    ek olarak giysilerdeki açık düğme ve kapalı düğme sendromu var, karşınızdaki bir insanın gömleğindeki bağlanmış düğme sizi çıldırtmazken açık düğme mide bulantısına sebebiyet veriyor.

    bu da görme ve dokunma ayrımı getiriyor. bazıları görmeye dayanabiliyor, ben de bağlı olarak görmeye dayanıyorum ama bağlanmamış görmeye dayanamıyorum, hemen başım dönüveriyor. dokunma tek düğmede ise kusma, birden çok düğmede ise bayılma ile sonuçlanıyor.

    bunun kaynağının aranması genelde pek sonuç vermez, çünkü bu fobiyi çekenler hemen hemen kendilerini hatırlayabildikleri ilk zamandan beri çekiyorlardır. fobilerin sonradan öğrenilmesine rağmen, bu kişilerde "ben kendimi bildim bileli öyle" hissi yaygındır. örneğin, bende konuyla ilgili hatırladığım en eski şey, 3-4 yaşlarında iken yeni bir nevresim takımının her yerinde düğme olması, bütün gece yorgana değmemek için uyumamam, buz gibi havada yorganı da örtmediğimden sabaha hasta olmamdı. muhtemelen bu yaştan önce öğrendiğim fobi için psikolojik tedavi de kusmayı ancak öğürme derecesine çekebildi.

    gündelik hayatı delicesine etkiler, örneğin okul yılları: önlükle başlayan okul yılları , gömlek ile devam eder. itiraf etmeliyim ki üniversiteye kadar beni annem giydirdi ve soydu, beden derslerinde ise bu işi en yakın arkadaşlarım üstlendi. arada benim de giyinip soyunmam gerekti, hepsini başardım ama yavaş yavaş yapabildiğim bu işlemin sonucu genelde öğürmek olarak gerçekleşti. üniversite boyunca da stajların ilk günleri hariç hiç düğmeli bir şey giymediğim ve metal kot düğmeleri ve çıtçıta karşı fobim olmadığı için rahattım. şu anki işyerimde de kıyafet kodu sert olmadığından gömlek giymek zorunda değilim ve konferanslar dahil hiç bir yerde giymiyorum.

    diğer günlük hayat etkileyici durum da nevresimler. bunların %99'u yorgan kılıfında bol düğme içerir, bu da fobi sahibi için kalitesiz ve değdi-değecek korkusu içinde bir uyku demektir. uyku sırasında ayak parmağı yanlışlıkla düğmeye değerse gitti o gece uyku. bu nedenle fellik fellik çıt çıtlı veya fermuarlı nevresim aradığım olmuştur.

    asıl olay sevgililik kavramında başlıyor: sevgiliniz düğmeli bir şey giydiğinde ondan iğrenmek, ona sarılamamak ve dokunamamak çok acı. sosyal hayatta da çevrenizdeki biri gömlek giydiğinde, o kişiden o şeyi giydiği süre boyunca tiksinmek hoş değil.

    bu konuyu duyan arkadaşlarım hep şunu söylediler "bu halle ütü yapamadığına göre nasıl evleneceksin?". (cümledeki erkek egemen yapıyı da bir tarafa bırakıyorum) çamaşır makinesinde benim çamaşırlarımın yanında bir gömlek varsa kesinlikle makineden çamaşırlarımı çıkarıp asamıyorum. yani yavaş yavaş yapıyorum da gömleği uygun bir yerinden, bok tutar gibi tutuyorum daha çok. bir an önce de çamaşırlığın üstüne gelişigüzel atıveriyorum, nasıl denk gelirse artık. ama ütüleyebilmek, asla. örneğin, bankacı bir sevgilim olsa (neden bankacı dedim, çünkü onlar hep takım giymek zorunda, içine de gömlek; hem cekette hem gömlekte bol düğme var, ıyyy) ve biz hep iş çıkışları buluşsak 10 güne o ilişki biter, çünkü büyük olasılıkla üstüne dayanamam, üstüne kusarım, aşk maşk da kalmaz. 4 küsur yıllık sevgilime de bu konuda annemden büyük hassasiyet gösterdiği için buradan teşekkür ediyorum.

    bu arada bu insanlar fobilerinin anlaşılmasından aslen utanırlar, bunları kaç yıl tanıdıktan sonra zayıf bir anında fobilerinin olduğunu öğrenebilirsiniz, çaktırmazlar, iyi saklarlar. benimse kendimi ifşadaki tek amacım, bir sitede yalan yanlış bir bilgi görmem sonucu (üstüne gitmeyin, zamanla düzelir temalı bir açıklama) konuyla ilgili, bilen ve yaşayan biri olarak bir durumu açıklığa kavuşturmak. annem ve babamdan bildiğim ve gördüğüm kadarıyla ebeveynler böyle çocukları olunca ne yapacaklarını bilmiyorlar, bu saçma ve garip fobi karşısında şaşkın şaşkın kalakalıyorlar. psikologluk olduğunu düşünmediğiniz bu durumla ilgili türkçe web sitelerinde de doğru düzgün bilgi yok, profesyonel olmasa da en azından bir iki kişiye yardımcı olabilirim.

    çocuğunuz daha küçükse (2-3 yaş) kesinlikle ve kesinlikle alışması veya korkuyu yenmesi için düğmeleri gösterip veya sürtüp durmayın, bana yaptılar, hayatımda hiç öyle bayılmamıştım. ölmek bile o kadar güzel ve tatlı geliyor ki o an. normal bir insana elektrik vermek ile aynı. çocuğunuzu psikoloğa götürün, tam olarak geçmese de iyileşme kaydedebilir, belki daha küçük yaşta olduğu için kaynağı bulunup iyileştirilebilir de.

    çocuğunuz okul yaşında ise, (bu örneği ingilizce sitelerdeki en yoğun yaşanan problem olarak anlatıldığı için söylüyorum) bir kere gömleğin altına atlet giymesi ve pantolon düğmesinin o atlet üstünden iliklenmesi şart. başka türlü o düğme her an vücuda değecek korkusuyla çocuk konsantre olamaz, her türlü başarısız olur. ayrıca o kendine aynada baktıkça düğmeleri göreceğinden, kendinden iğrenmemesi için yaz kış demeden üstüne süveter giyilmesi şart. böylece hem düğmeye doğrudan tenin değme olasılığı azalır (örneğin kendine sarılma hareketini öğürmeden yapabilir) hem kendinden tiksinmez. haziran ayı okulun son günleri sıcaktan kabus gibi oluyor ama yapacak bir şey yok.

    üniversiteden sonra kıyafetler özgürce seçildiğinden sorun kalmıyor, iş yerinde ciddi görünmeye çalışan kazak ve t-shirtlerle durum kurtarılıyor. kişi kendi kendini idare edecek hale geliyor. ancak moda bu senenin modası gibi düğmeli şeylerse giyecek şey arayın durun.

    türkiye bazında sayımız çok fazla değil, belki 50 kişi var mıyız, yok muyuz bilemiyorum, belki 100 kişiyizdir ama bazı büyük ve gelişmiş kabul edilen ülkelerde bu konuda uzmanlaşan psikologlar bile olabiliyor. ne derece işe yaradıklarını ise bilemiyorum.
  • garip fobiler başlığında görünce şaşırdığım fobi. benden başka birinde olabileceğini düşünmemiştim daha önce. meğer varmış hatta düğme ismini duyunca bile rahatsız olanlar varmış. neyse ki benimki o kadar ileri derecede değil. sadece düğmeli kıyafetler giyemiyorum, üzerinde düğmeli kıyafet olan insanlara rahat sarılamıyorum ve yorganın düğmeli tarafını ayak ucuna getirmeye çalışıyorum. ama bunlar bile hayatımı yeterince zorlaştırıyor. özellikle gömlek giyememek alışverişte kıyafet seçeneklerini oldukça azaltıyor.
  • lanet gelsin dediğim fobi, fobim, fobilerimiz...

    bu öyle bir fobidir ki kişiyi kendinden soğutur yemin ediyorum, kimsenin de anlamadığı bir şeydir üstelik. sadece ben miyim bu durumda olan diye düşündüm de yazılanları okuyunca var olanları gördüm.*

    yazarken bile tiksiniyorum o derece. sadece kendimde olsa yine iyi, düğmeli bir şey giyen insanlara da mesafeli duruşum, bakmamaya çalışmam...

    daha bu yaşıma geldim düğmeli bir şey giyemiyorum, anasınıfına giderken falan da ağlıyormuşum düğmeli şeyleri giyince. doğuştan mıdır nedir anlamadım.

    ama bazı bebek yeleklerinde olan düğmeler de sorun yaşamıyorum,kot düğmeleri bir de üzeri kumaş kaplı olanlar da falan. biraz olsun onlara aşinayım.

    ayrıca sadece bununla kalsa iyi midem bulanıyor bir de. düğme demeye duymaya bile tahamülüm yok, yazmak da hatırlattı bak kötü oldum. zamanında bu yüzden kustuğum oldu.*

    ya her fobi tamam da bu fobiniz olmanız, hayatınız zindana dönüyor.

    giyinmek dert, giysi bulmak dert. yorganım bile fermuarlı olacak, misafirlikte ayakucuna gelen düğmeler yüzünden cenin pozusyonunda ağlaya ağlaya uyuduğumu ya da hiç uyumadığımı bilirim. neyse ki artık insanlara söylüyorum da bir çare buluyorlar.

    allah böyle bir fobiyle karşı karşıya bırakmasın, düşmanımda olmasın.*

    ama lütfen biraz anlayış, eğer biri düğme fobim var diyorsa üstelemeyin arkadaşım. bak yine kötü oldum.
  • iliklerinize kadar işler.
hesabın var mı? giriş yap