• bu ülke de artık yeni bir statüko vardır, o da cemaatçi statükodur. 1980 öncesinden bu yana emperyalizmin kıçını yalaya yalaya bu noktaya gelmişlerdir. aldıkları muhazzam emperyalist destekle başta eğitim olmak üzere bu memlekette ki bütün çarpık unsurları manipüle etmişlerdir. kaçınılmaz olarak da bu noktaya varmışlardır.

    neyse, şu yalancı tanık a gelirsek, şey pardon gizli tanık a:

    d.ç- beni orduevinde gördüğünü söylüyorsun. peki ben o gün ne giyiyordum?

    efe- üzerinde yeşil resmi bir üniforma vardı.

    d.ç- denizciler yeşil üniforma giymez.

    efe- pardon karıştırdım, beyaz bir üniforma vardı.

    d.ç- ocak ayında beyaz üniforma mı giyiyordum?

    efe- tam olarak hatırlamıyorum. başka bir renk olabilir.

    d.ç- her şeyi hatırlıyorsun. kimler olduğunu ve ne konuştuğumuzu bile hatırlıyorsun. ne renk kıyafet giydiğimi mi hatırlamıyorsun?

    eğer vicdanınız varsa bu diyaloğu sorgulayın lütfen.

    edit: imla
  • kendisini daha sık ziyaret etmek isteyen ancak buna maddi durumu el vermeyen eşi; tayinini ankara'dan istanbul'a aldırmak istemiş. çalıştığı kamu bankası tayinini ardahan-hanak'a çıkarmış. ne diyelim bilemedim ki; allah belanızı versin desek yeter mi?!

    http://haber.gazetevatan.com/…diasi/389547/1/gundem
  • "tutuklandığına inanıyorsun da tahliye edilince neden inanmıyorsun" veciz sözünün ifade edilmesine sebep olan albaydır.

    bir taraftan bakınca, tutuklanması siyasi*, tahliye edilmesi doğal*,
    diğer tarantan bakınca tutuklanması doğal*, tahliye edilmesi siyasi*.

    buradan bakınca da ortada kör dövüşünden başka birşey görünmüyor.

    yukarıdaki denkleme göre, her iki durumda da bir şekilde yargıya bir müdahale söz konusu olduğu için bağımsız yargıdan bahsetmek mümkün görünmüyor.
  • içeri alınınca hukukun üstünlüğü, serbest bırakılınca türk hukuk sisteminin çöküşü dilleniyor. ah yavrum.

    mevzubahis plan gerçek midir bilmem. güler zere konusunda kurumsal kimliğini bize göstermiş olan adli tıp kurumu belgenin yazıldığı yeri, zamanı, belgenin gerçekliğini tam olarak test etmeden, yahut test edeceklere ulaştırmadan siz de bilemezsiniz. burası cumhuriyet gazetesi ankara bürosu telefon kayıtlarının hepsinin mustafa balbay'ın kişisel telefon kayıtları olarak kayda geçildiği ülke. "sahte belge olamaz" demek için ciddi kanıtlara ihtiyaç var. bu yüzden tedbirli yaklaşmak lazım. aksi halde adamın suçluluğuna veya masumiyetine kendinizi şartlayıp bir gün "hukukun üstünlüğü" deyip, ertesi gün "çöküş" diyebilirsiniz. komik duruma düşebilirsiniz.

    yapmayın.
  • "sayesinde askeri mahkemelerin ne kadar bagimsiz oldugunu anladik, bak hemen tutukladi sivil mahkeme nirimiriri" deniyor, acaba gercekten oyle mi?
    yoksa sivil mahkemelerin ne kadar bagimsiz oldugu konusunda mi fikir sahibi olduk biz bu sayede?
    askeri tirnagimin ucu kadar sevmiyorum ama turk yargisindan kapuskadan igrendigim kadar igreniyorum artik.
    tutuklanmasi gerekiyorsa elbet tutuklanacak ama askeri mahkeme bu sucsuzdur deyip dosyayi kaldirmamis ki, sivil mahkemeye sevketmis; yani bu mantikla aslinda ortbas etmek gibi bir niyeti olmayan askeri mahkeme bu adamin sucluluguna dair bir delil bulamadigi icin bu adami tevkif edememis ama sen 3 gunde sak diye tutuklayabildin. bu ne hiz pasam?
    yarginin yeni bir mottosu oldu artik;
    (bkz: guilty until proven innocent)
    vatana millete hayirli olsun, tepe tepe kullanilin.
  • aynı haberin altında yine dursun çiçek'e ait "16 aydır boşuna içerdeyim" beyanı da var. ama işinize gelmemiş. hele biraz daha altta eşinin tayininin ardahan'ının hanak ilçesine neden çıktığını soran bir bölüm var. cımbız yazarlığı başlamış yine.

    sahi yine soruyorum?

    adam suçlu veya değil, eşinin tayininin sürgün olarak kabul edilebilecek hanak ilçesine çıkmasını nasıl yorumluyorsunuz? allah'ın adeleti midir bu? yoksa adelet ve kalkınmanın adeleti mi?
  • dün mehmet ali çelebi'ye iftira atanlar, hakkında yalan delil üretenler ama foyaları ortaya çıkınca salıvermek zorunda kalanlar ve onların şakşakçılığını yapan itleri bugün bu adam hakkında aynı karalama kampanyaları ve iftiralarını devam ettiriyorlar.

    ama çok fazla da sevinmeyin. elbet adalet bir gün yerini bulacaktır.
  • bize şakirtlerin ntv'ye az önce bağlanan iki hukukçudan daha iyi hukuk bildiğini göstermiştir. resmi bir kurumda çalışan, somut kaçma ihtimali bulunmayan, delilleri karartma şansı olmayan, mahkum olmayan bir adamın tutuklanmasının bile abes olduğundan, türkiye'nin bunu sık sık yaptığından ve bu yüzden aihm'ne bu ihlal ile giden davaların hepsinde türkiye'nin mahkum olduğundan bahsettiler. dursun çiçek'in de bu sebeple tutuklu olmasının mantık dışı olduğunu açıkladılar.

    tabi, siz ergenekon soruşturması kapsamında herkesin sorgusuz sualsiz, (hukukçuların deyimiyle) hukuka aykırı şekilde içeri alınmasına alıştığınız ve alkış tuttuğunuz için sizi şaşırtmış olabilir.

    edit: şakirt yaftalamamın kaynağı aktifhaber.com linki olabilir, bilemiyorum.
  • önce tutuklanması ardından tahliyesi ile ergenekon soruşturmasının tamamen siyasi emir-komuta zincirinde yürüdüğünü ispatlamış bulunan albay. genelkurmay başkanı belgenin sahte olduğunu belirtip, hükümeti köşeyi sıkıştırınca genelkurmayı yalanlarcasına alelacele tutuklanıyor. albay tutuklandığı sırada devam eden mgk toplantısı o tutuklandıktan birkaç saat sonra bitiyor. işte o toplantıda ne oluyorsa oluyor ve birden bire başbakan-adalet bakanı ve belki de "bağımsız savcılar" arasında bir görüşme trafiği yaşanıyor. ertesi gün daha 24 saat önce tutuklanan albay serbest kalıyor....

    üstelik bu sürecin hemen hemen aynısı birkaç ay önce bir başka kilit isim için de yaşanıyor. hatırlayalım; (bkz: tuncer kılınç)

    böyle bir savcılık ve mahkemenin yürüttüğü soruşturmada zanlı olarak sorgusuz sualsiz içeride yatanlara hakikaten tanrı acısın. bu ülkenin vatandaşı olan bizlere de tabi...
  • her gördüğünde durdurup çay ısmarlayan, bir çaya saatlerce esir alıp hayat ve başarı üzerine nutuklar atan en rütbeli asker arkadaşım dursun albay olmasından korktuğum kişiydi. çünkü dursun albay biraz geldim gittim akıllı bir amcaydı, o olsaydı ciddiye almayacaktım bak. soyadını da hatırlayamadığım için bir düşünce aldı beni. sonra denizci olduğunu öğrendim ve benim kuşkular yok oldu. bizim dursun albay değildi. ama pekala bizim dursun albay da olabilirdi. çok şaşırmazdım. benim asıl merak ettğim dursun albay'dan çok daha rütbeli ve kıdemli üstelik 'başarılı' bir darbeci olan kenan paşa mevzusundaki gelişmeler. ana gündemim o. ne %13.8, ne dursun çiçek. "başarılı" bir darbecinin dünya gözüyle yargılanmasını istiyorum. bundan büyük gündem aramaya gerek var mı?
hesabın var mı? giriş yap