• 'seni kimse benim gibi sevemez diyenler olacaktır. onlara benden bahset.'
  • seni cok seviyorum karicim, bir tanesin. hep boyle kal.
  • bana ulaşmaya çalışan azimli çaylak. entryni gördüm. uludağdan ulaşabilirsin. ne diyeceksin çok merak ettim.
  • bana çok büyük yanlış yaptın.

    beni gerçek anlamıyla tanımadan,beni gerçek anlamıyla okuyamadan, çok fevri davranıp,çok acele karar verdin.

    ön yargı ile davrandın.yanlış davrandın.cidden beni benden daha iyi kimse tanıyamaz ve sen beni yanlış gördün,beni yanlış gördüğünü çok iyi biliyorum.beni yanlış gördüğün için de yanlış bir karar verdin.

    bu şekilde olmamalıydı.zaman çok önemliydi ve zamana yeteri kadar şans vermedin.
  • insan değilsin.
  • artık nezaket yok, amına koyduğumun çocukları
  • hadi yat uyu ...
  • aşk ve suskunluk...bir arada olabilir mi ?

    bir arı ile çiçeği düşün. eğer arı konuşabiliyor olsaydı, çiçeklere ne şiirler ne şarkılar yazardı. çiçekler de güneşe ve bahara söylerdi türkülerini. gökkuşaklarının ortaya çıkması için önce yağmur yağmalı...gökkuşakları bulutlara ne anlamlar yüklerdi. neler fısıldardı yağmur damlalarına.

    sonuçta susmazlardı. insanoğlu konuşabildiği için sevginin ötesine geçebilmiş ve aşık olabilen tek canlı haline gelmiş olabilir mi ? hissettiklerini karşıya detaylı anlatabilmek, sevgiye yoğunluk verip aşkı var etmiştir belki de. platonik aşıkları düşün, bir söyleyebilese duygularını karşı tarafa, belki hayaller gerçeğe dönecek. ne zaman platonik bir aşık görsem, “sen böyle susarken, başka bir platoniğin aşkını o’na söylediği düşün” derim... bu ihtimali düşünmek, platoniklerin dillerini çözer genelde. aşk, böyle yoğun bir duygu. susmak gibi bir şeye tahammül edemez.

    ama şimdi, ikimizde susuyoruz. son parçası eksik kalmış aşkımıza rağmen...

    hasret ve soğukluk...bir arada olabilir mi ?

    denizler ile kıyıları düşün. bu ikisi birbirlerine öylesine hasrettir ki, dalgalar denizin uzaklarından koşarak gelir kıyılara. sarılıverir tüm sıcaklığıyla. bir çiçeğin toprağa sarılan kökleri gibi. aralarında ki özlem ancak böyle biter. kuyruklu yıldızlar koşarak gelir güneşe doğru. bu evrendehasretler kavuşmayla biter. ve asla soğuk bir merhaba değildir kavuşmalar. sımsıkı birbirine dolanarak bitiverir.

    sonuçta soğuk davranamazlar. insanlar hasretleri bittiğinde sımsıcak sarılırlar. sanki kollarımız sırf bunun için vardır. birbirini tekrar tekrar öper insanlar. bütün uzun özlemler, bir insan yanağıyla dudağı arasında yok olur ancak. kolların dolanıklığında söner. soğuk durmak mümkün değildir. hasretler soğuk hiç bişey bırakmaz yürekte.

    ama şimdi, ikimizde soğuguz. hem de suskunluklara terk edildikçe alevlenen hasretimize rağmen.

    hayaller ve imkansızlıklar... bir arada olabilir mi ?

    şimdi lise yıllarıma geri dönsem...diye başlayan imkansız hayalleri hangimiz kurmadık ? veya zaman makinası olsaydı...diye başlayan hayaller. veya yaptığın bir hatayı, yapmadığını düşündüğün hayaller... mesela, “keşke” ile başlayan çoğu cümlenin, artık imkansız bir hayale dokunduğunu bilmek gerek. hayaller ile imkansızlıklar bir arada olabiliyor. gerçeği imkansız olsa bile hayali mümkün herşeyin. insanlar hayaller aracılığıyla, imkansızlara da gerçeklere de meydan okur.

    eğer bir hayal kuruyorsak, ya gerçekleri beğenmiyoruz ya da gerçekleri değiştirmeye çalışıyoruz demektir. gerçeklerin karşısına insanoğlu, hayalleri ile çıkar. mağaralardan çıkıp ay’a kadar gitmek, hayalsiz olamazdı zaten. ama yine de gerçekleri tamamen belirleyemeyiz. imkansızlıklar vardır. gerçeklerin gerçeğidir, imkansızlıklar. kuş olup uçtuğunu hayal edersin ama bu hayal imkansızdır. gerçeklere yön veren insanoğlu bile değiştiremez bunları. hayallerde imkansız şeyleri düşünebilirsin ama bir şey eksik olacaktır. gerçekler... imkansız hayaller gerçeklere ulaşamayacak etkisiz hayallerdir.

    ama şimdi, ikimizde imkansız hayallerin gerçeğindeyiz. hem de hayaller, hala peşimi bırakmamışken...
  • benim canım sevgilim, seni seviyorum.
hesabın var mı? giriş yap