• peter fonda'nin motosikleti uzerinde gorundugu sahnelerin bir kismi, yakin zamanda bir diet pepsi reklaminda kullanildi, en azinda yeni dunyada.. gel de sinik olma..
  • jack nicholson'un jim beam içtikten sonra çıkardığı seslerle koparan, peter fonda'nın garip hüzünlü haliyle kalp burkan, özlü konuşmalarıyla düşündüren, tekrar tekrar izlenesi süper film.
  • roll kitaplarından çıkan bir easy rider kitabı var. ismi tam olarak "easy rider bir özgürlük şarkısı -
    senaryo ve tanıklıklar". içinde "easy rider güzel olduğu için politiktir..." cümlesiyle - ki bu cümle bence baya tanınmış ve etkileyicidir - başlayan wim wenders makalesinin yanısıra dennis hopper tarafından yazılmış bir makale daha var. ayrıca dennis hopper, jack nicholson ve peter fonda ile yapılmış röportajlar da var bu kitapta. en sonuna fotoğraflarla beraber filmin senaryosunu koymuşlar. normalin aksine, bu kitap filmden sonra okunmak için..
  • peter fonda'nın bruce dern'le bi motosikletin önünde çektirdikleri resme bakması ve "lan bu fotoya bakan adam bizim hakkımızda bi skim söleyemez" demesi üzerine "film olurmu ki bundan?" gibi bi soru uyanır kafasında.bölee bi denemedir aslında easy rider ancak 69da cannesda "the best film by a new director" ödülünü alır ki ben bu ödülün adını bi türlü türkçeye çeviremedim."en iyi film ama yönetmeni yeni" gibi saçma sapan bişe oluyo türkçe sölemeye çalışınca.

    ayrıca jack nicholson en iyi yardımcı erkek oyuncu oscarını alarak (almamış aday olmuş sadece, edit: pckopatjam) bi patlama yapmıştır.en iyi orjinal senaryo oscarı da vardır (yokmuş aday olmuş sadece :), edit: pckopatjam)bu filmin,ki çoğu, esrar tiribi sonucu oluşan doğaçlama dialogların "orjinal" olarak değerlendirilmesi beklenen bi harekettir.
  • ikincisinin cekilecegiyle ilgili dedikodularin alip yurudugu film. fonda nin yasayan ve suan oynamak icin fazlasiyla yasli oldugunu dusunursek, yeni filmin olmekte olan fonda'nin maceralarini torunlarina anlatmasi ve bu arada da torunlarinin clublarda patir patir patladiklari, akabinde gaza gelip disneyland'a yolculuga ciktiklari bir film olabilir (mi?).
  • chris rea'nin 2002 tarihli "dancing down the stoney road" albumunun ilk cd'sinin acilis parcasi. rock ile country tarzini cok guzel birlestirmis ustad.
    iste sozleri:

    easy rider

    well now come on easy rider
    give me something for my pain
    well now come on easy rider
    though i know you're not to blame.

    the dogs are out to get me
    and pull me down, again

    well now come on easy rider
    turn this screaming fire down low
    yeah come on easy rider
    pull this pain and let it go.

    this time around don't think i can take it
    this twisting pain i've come to know.
    easy rider, help me, easy rider

    © chris rea & jazzee blue
  • royal hunt'ın "land of broken hearts" albümünde yer alan harika parça:

    easy rider
    somebody's gonna win one in a million, on of a kind
    so tell me it's a sin, i'm pushin' it up and crossin' the line

    nobody's gonna run, nobody's gonna hide
    so if you are lookin' for trouble - you'd better stand up and fight

    easy rider - takin' it day by day
    easy rider - drinkin' the night away.
    easy rider - livin' it day by day
    easy rider - trouble is on its way

    since i was a kid, never looked back, never slowed down
    ridin' the street, lookin' for a one way ticket to the promised land
  • filmin arka planinda "peter fonda"nin bir yorumundan anlasildigi kadariyla bilinçli olarak öne çikarilmayan bir 1960'lar amerika'si vardir:
    simdikinden daha az vahsi degildir. ancak toplumun deger yargilari ve milli duygulari açisindan daha kesif bir güven eksikligi dönemidir:
    liderler faili meçhul suikastlere kurban giderler, üniversite ögrencileri öldürülür ardinda derin devlet oldugu süpheleri vardir. ülkenin çesitli yerlerinde gösteriler düzenlenir, polis göstericilere siddet kullanir, vietnam ve post vietnam sendromlari yasanir ve herseyin üzerine baskan bir düzenbaz ve yalancidir. "rider" a bu açidan bakilirsa film, gençligin bu artalandaki kimlik arayisinin bir ifadesi sayilabilir. 1969 amerikasina sok etkisi yapacak aykiri gelen yasam tarzinin bütün detaylarinin bugünkü amerikann populer kültüründeki kliselere nasil dönüstügünün ironizmi bile filmin degeri açisindan yeterli gelebilir.
    dahası abd'ni bush yönetiminin köktendinci muhafazakar kalıplarına iten döngünün altyapısında bu dönemim izlerini bulmak da yanlış bir çıkarım olmaz.

    ama filmi yine de kayda deger bulmayanlara en azindan asagidaki belgesel nitelikleri düsünerek bir daha izlemelerini önerebilirim:
    - 1960'lardaki amerikan gençliginin yasadigi ve geçirdigi baskalasim,kendini arayis
    - amerikan halkinin çesitli kesimlerin ahlak degerleri ve deger yargilari,
    - inançlari,
    - tanri tanimlari,
    - ölüme bakislari,
    - spritualizm
    - hippi idealizmi.
    ..................

    filmin yapilisi ile ilgili belgeselden notlar:
    1) filmin bilinen son 90 dakikalik montaji disinda herkesin (hopper,fonda,nicholson vs.) birer montaji vardir. hopper'inki 3 saatliktir.
    2) filmin müzigi için crosby stills and nash'i seçmislerdir . ancak bunlar filmi izledikten sonra. "adamim bu bizi asar" deyip ayrilmislardir. bu ve bunun gibi birçok detayda filmin gelismesi tamamen tesadüflerle olmustur. (hippi kampindaki dua sahnesi,kamp yeri konusmalarinin hemen tümü, son kamp yerindeki sonuç diyalogu)
    3) film çekimleri boyunca birkaç kilo ot içilmistir. hemen herkesin kafasi sahanedir.
    4) filmin ilk gösterimine amerikan halkinin tepkileri de filmin temasini desteklemistir. bazi bati ve güney eyaletlerinde seyirci filmin bitis sahnesindeki katil köylüleri alkislamistir. bu baglamda su baslik altindaki notlara göz atmak ve filmin umulmadik sonunu daha iyi yorumlamak için birlesik devletleri tanimlamak açisindan ilgi çekici olabilir: (bkz: evanjelizm/#7358624)
    5)nicholson, bu film için israrlara dayaamayip sete dönmese sinemayi birakacaktir. filmdeki roluyle gelen kendisini de sasirtan èn iyi yardimci aktör` oskari adayligi onu gaza getirir. sinemada kalir
    6) hopper ve fonda'nin filmdeki ismleri "wyatt" ve "billy" hopper'in taktigi isimlerdir. hopper filmi bastan sona amerikan vahsi batisinin günümüze uyarlanmasi gibi düsündügünü söyler.
    (bkz: wyatt earp)
    (bkz: billy the kid)
    7) fonda'nin mezarlikta acid aldiktan sonraki sayiklamalari:
    "oh mother why didn't you tell me? why didn't anybody tell me anything?...what are you doing to me now?...shut up!...how could you make me hate you so?...oh god, i hate you so much." çocukken bogazini keserek intihar eden annesine ithafen söylenmistir. bu sahneyi "hopper"in zoruyla çekmis ve sonra da utanarak montajdan çikarilmasini istemis ama kabul ettirememistir. ancak arada geçen "shut up" fonda'nin kameramanla konusan hopper'i susturmak için bagirisidir ki hopper firlamalik olsun diye bunu da montaja eklemistir.
    8) ayrica (bkz: the wild angels) (bkz: amerikan efsanesi)
  • 1969 amerikan sinemasi için iyi bir hasat yılıdır:
    john schlesinger'in "midnight cowboy"u,
    costa-gavras'ın "z"si,
    george roy hill'in "butch cassidy and the sundance kid"i,
    arthur penn'in "alice's restaurant"ı,
    sydney pollack'ın "they shoot horses dont they"i
    gene kelly'nin hello, dolly'si
    hepsi 1969 yapımıdırlar
hesabın var mı? giriş yap