• kaos'tan düzen çıkarma sanatı
  • tanım: gelenekli sanatlarımızın en hafife alınanı, en çok istismar edileni ve sürekli dejenerasyona uğrayanıdır.. eleştirilerime getirilmiş karşı eleştirilere cevabım aşağıdadır.

    birkaç husus üzerinde özellikle durmak istiyorum. ebru yapana ebruzen denmez. bu kelime, ebruyu mimar sinan güzel sanatlarda seçmeli ders olarak okutan hikmet barutçugilin uydurmasından başka birşey değildir. eski üstadlar kendilerini ebrucu, ebru sanatçısı ya da ebru ustası olarak tanımlarlar. hatta merhum necmeddin okyay sanatı "ebri", sanatkarını da "ebrici" olarak telaffuz edermiş. -zen takısı farsçada dişilik bildirir ve vuran, eden anlamına gelir. yaptığı işin ne kadar "osmanlı(?!)" olduğunu belirtmek için kendisine ebruzen demeye başlamıştır. güya ebrucu kelimesi pazarcı, satıcı gibi amiyane(?!) kelimeleri çağrıştırıyormuş.. bu baştan aşağı yanlışlarla ve saçmalıklarla dolu açıklamaları bizzat kendisi yapmıştır. herşeyden önce sanatlar terimleriyle yaşarlar. bütün dünyada battal ebruya battal gelgit ebruya gelgit denir. herkes bir kelime uydurmaya kalkarsa kendi öz sanatımızı tanımlayamaz hale geliriz. alparslan babaoğlu'nun dediği gibi bir aklı evvel daha çıkıp ebru yapana "ebrukar" derse ne olacak? kaldı ki ebruzen kelimesi ne türkçenin gramerine uygundur ne de farsçanın.. bu sebeple ebru yapana ebruzen denmez ebrucu denir.

    öd meselesine gelirsek.. ödün başlı başına necis olup olmadığı hususunda bir bilgim yok. ancak örneğin 100 cclik bir boya hazırladığınız vakit içinde ancak ve ancak 1-2 cc civarında öd mevcuttur. geri kalanı ise boya ve sudur. insanın kirli sayılmasına sebep olan yani ibadet etmesine engel olan necaset avuç içi büyüklüğündeki necasettir. bu sebeple içinde öd olan boyalarla yapılan ebruların kullanıldığı herhangi bir şey necis değildir. murat bardakçı görmemiş olabilir ancak içinde yan kağıdı olarak ebrulu kağıtlar kullanılan kuran-ı kerimler ve delailül hayratlar mevcuttur. yazılı ebruyu ilk yapan ve bu teknikle yaptığı lafza-i celali çok meşhur olan necmeddin hoca ilmiye icazetli bir din adamıdır. şayet içinde öd olduğu için ebru boyalarının necis olduğunu düşünseydi bizzat kendisinin arap zamkıyla yazıp ebrulamak suretiyle meydana getirdiği o meşhur eserini yapmazdı. herhalde murat bardakçı necmeddin hocadan daha üstün bir din adamı ya da fakih olmasa gerek..

    ebrunun okullarda ana sanat dalı olmadığından ancak sanatımsı birşey olduğundan bahsedilmiş ve bölüm isminin "geleneksel türk el sanatları" olduğunu yazılmış. şu an bu bölümün ismi geleneksel türk sanatları. el sanatları terimi ise semercilik, bastonculuk, yorgancılık, yazmacılık gibi zanaatleri kapsar. hat, tezhip, minyatür, ebru el sanatı olarak nitelenmez. daha önce "geleneksel türk el sanatları" mıydı yoksa bu yazarının vahim bir hatası mı bilemiyorum. ayrıca türkçede geleneksel diye bir kelime mevcut değil. -sel, -sal takıları türk dil kurumu tarafından uydurularak her kelimenin sonuna eklenir oldu. geleneksel yerine gelenekli yahut klasik tabiri kullanılmalıydı. zira geleneksel kelimesi ingilizce traditional kelimesinin karşılığı olarak sunuldu. traditional geçmişte kalan gelenekleri ifade etmek için kullanılır. oysa bizim sanatlarımız geçmişte kalmayıp bugün de varlıklarını sürdürmektedirler ve gelecekte de var olacaktır. bu da ancak ve ancak geleneklerimiz sayesinde olacaktır. bu kadar açıklamayı şunun için yaptım: siz gelenekli sanatlarımız hakkında söz söylemeye sahip olabilirsiniz. belki kendinizi bu alanda ciddi şekilde geliştirmiş de olabilirsiniz. ancak bu bölümde okumuş olmanız sizi malesef bu alanda uzman kılmaz. hele ki meşhur(?!) ebrucuları tanımak hiçbir anlam ifade etmez. ben de tüm meşhur doktorları tanıyorum diye tıp uzmanı mı sayılırım?...

    gelelim tipik ebru sanat mıdır zanaat mıdır tartışmasına. sanat terimini batı sanatı kavramlarıyla açıklamaya çalışanların bir kısmı ebruya zanaat derler. zira onlara göre içinde tasarım yoktur ve taklit vardır. birşeyin sanat olması için tasarım ürünü olması gerektiğini kabul etsek bile ebru bir sanattır ve ciddi şekilde tasarım barındırır. hatip ebrularının, çiçekli ebruların ya da akkase ebruların nasıl tasarım ürünü olduğunu uzunca anlatmayacağım. bir zamanlar hikmet barutçugille de olsa ebru yapmış birinin bu açıklamalara ihtiyaç duymayacağını ümit ediyorum. sanat kavramına batı değil de doğu normlarından bakarsak ebrunun sanat olduğu aşikardır. bir geleneği vardır, usta çırak ilişkisinde ilerler ve herşeyden önemlisi her sanat disiplininde olması gerektiği gibi enaniyetten sıyrılarak gerçek yaratıcıyı anlamaya çalışmayı amaçlar.. bunları ebrunun bir sanat olduğunu ispatlamak için söylemiyorum. zira bana göre böyle bir ispata gerek yok. çünkü ben ebru sanatçısı olmak için ebru yapmıyorum. bu işe ister sanat densin ister zanaat densin isterse de işçilik densin ben ebru yapmayı tüm benliğimle sevdiğim için ebru yapıyorum ve bu sebeple kendimi öncelikle ebrucu olarak tanımlıyorum..

    ve evet dediğiniz gibi ebru kutsal birşey olmayabilir. ebruyu kutsallaştırmaya çalışanlar -allah rahmet eylesin- rahmetli ahmet yüksel özemre ile hikmet barutçugildir. boy abdestsiz kitre karıştırılamayacağından tutun da ebru duasına kadar bir sürü bidat uydurmuşlardır bu sanatla alakalı. boy abdesti yok diye bir gayrımüslüm gelenekli ebru yapamaz mı ya da müslümanlar cünup mu gezerler de kitre hazırlayacakları zaman guslederler.. tasavvufu bu sanata alet etmişlerdir.. ve ebrucuyum diye geçinen bir çok isim de sanatlarına alet ettikleri ulviyetle bağdaşmayan birçok hali gözlerimle gördüm. bu ebrucuların bir kısmı da aynı zamanda hattattı üstelik... ebrunun kutsallığı yapan kişiyle alakalıdır. bu sanatı ne için yaptığınızla ilgilidir. siz meşhur olmak için, para kazanmak için, karşı cinsi etkilemek için ebru yaparsanız amacınıza muhakkak ulaşırsınız. zira bu sanat insanları kolay etkileme özelliğine sahiptir. ancak amacı bunlar olan bir insanın yaptığı sanatta kutsallık yoktur. ancak siz benliğinizden kurtulmak için, nefsinizi terbiye etmek için, yaratıcıyı ve yarattıklarını anlayabilmek için ebru yaparsanız işte o zaman ebruyu bir kutsallık izafe edilebilir. kaldı ki bu amaçlarla birkaç dakikalık tefekkür eden o insanın o kısacık düşünme anı dahi ulvidir..

    bugün ebru yapan binlerce insan ebru öğreten onlarca hoca(?!) var.. ben alparslan babaoğlu'nun icazetli talebesiyim. hocam mustafa düzgünman'ın icazetli talebesi, mustafa düzgünman necmeddin okyayın talebesi, necmeddin okyaysa şeyh ethem efendinin talebesidir.. türk ebru sanatı bu altın silsile sayesinde tekamül etmiştir.. icazet bahsi ayrı bir bahis olduğundan ve vakit iyice ilerlediğinden değinmeyeceğim. belirtmek isterim ki bu saydığım isimlerin hepsinin yaptıkları ebru -amaçları bakımından- kutsaldır.. söz konusu ulvi amaçlar ortadan kalktığında ise ortada kalan dünyanın en iyi ebrusu olsa dahi boyalı kağıttan başka birşey değildir..
  • ismine ebristan da denilen rüya memleketinin, dalgası, varlık kıyılarını vuran ummanı üzerine, su üzerine yazılan şiir.bu şiirin şairinin olmazsa olmaz üç kelimesi, üç madde: su, boya ve fırça.

    ebru bilir ki, terkibi zahiren maddelerden mürekkep olsa da, onların üstünde, ötesinde, maverasında bir ruhun aksidir suya. maddeden manâya uzanan çizgide terkibi madde ise de mahiyeti maddenin üstündedir.

    ebru, maddenin üzerine düşen ruhun gölgesidir.

    uluhiyet iddiasında olmayan/olmayacak kendini bilen bir ebruzenin nazarı değince suya tek bir noktayla başlayan serüveni ebediyete doğru uzanır. madde, manâ potasında eriyerek, ruhun asla kalıplaştırılamaz, daraltılamaz, küçültülemez nihayetsiz ebatlardaki göğünden onun aynı ölçülerdeki ummanına dökülür.

    gök maviyse umman da mavidir.

    ebru, ebruname müellifinin tahayyülatında, akıl ve gönül aleminde, parlayıp sönen imgelerden daha belirgin olarak arz-ı endam eden fakat ifade edilemez, anlatılamaz, tavsif ve tavzih edilemez ruhun şahikalarını gösteren güzelin/güzelliğin tecellisi suya.

    güzellik, güzelden sudûr eder.

    çiy gibi, şebnem gibi, su gibi, boya gibi, fırça gibi bir maddedir ebru. nasıl ki şebnem güneş sağanağından bir şuleye tecelligâh olur, o da bir sanat eseri olarak bütün masnuatın en büyük sanatkârı, sani-i zülcelali işaret eder. ebru, suya yapılan nakış. bütün nakışlar gibi nakkaş-ı ezeliyi işaret eder.

    ebru, aşk gibi bir sırdır, susturur, söyletmez.
  • ebru

    kitreli yoğun su üzerine özel hazırlanmış ,ödlü boyalarla resim yapma ve bunu kağıda aktarma sanatıdır.tekneye düşen herbir damla boya ruhumuzdan,benliğimizden gelir sanki....her damla düşüşünde
    yayılır şekiller oluşturur.bizim müdahalemiz ile inanılmaz resimler çıkar ortaya.öyle bir sanattır ki ebru;ne
    yağlıboyayla,ne suluboyayla bu şekilleri oluşturabiliriz.....hazırlık aşaması vakit alıcı ama
    eser meydana getirme safhası bir o kadar da kısadır.
    farsça "ebr" kelimesinden (bulut,bulutumsu) gelmiştir.türkçede değişerek "ebru" halini almıştır.
    ebru,bazı kaynaklara göre hindistanda ortaya çıkmıştır.hindistan'dan iran'a oradan da osmanlılara
    geçmiştir.gene bazı kaynaklara göre ise türkistan'daki buhara kentinde doğup ipek yoluyla
    osmanlılara geçmiştir.avrupalılar ebru'ya "marbling paper",araplar ise damarlı kağıt anlamına
    gelen "varak-ül mücezze " demektedir.bilinen en eski ebru 1554 yılına aittir.ebru;sabır işidir,emek işidir.
    ne düşünülerek ve kimin tarafından bulunduğu bilinmeyen mistik bir sanattır.yıllar yılı usta-çırak
    ilişkisi ile atölyelerde çalışma sürdürülerek nesiller boyu aktarılmıştır.osmanlılarda ;önemli belgelerdeki
    kayıpları anlamak için kitap kenarlarına,tezhip ve hat'ta kenarlık olarak kullanılan ebrunun batı ülkelerinde de
    değeri arttıkça tablo olarak kullanılmaya başlanmış....şimdilerde ise nadide birer sanat eseri olarak duvarları
    süslemekte...ayrıca kumaşa,cama,toprak süs eşyalarına,ahşaba yapılarak kullanım alanı arttırılmış ve
    hayatımıza daha çok girmiştir.görsel zerafetinin yanısıra terapi özelliği de bulunduğu hem meraklıları için hemde tarihte ve şimdi de bazı merkezlerde tedavi amaçlı kullanıldığı bir gerçektir.
    ebru gibi muhteşem bir sanatımız varken onu unutturmadan yeni nesillere aktarmamız millet olarak görevimizdir.ben ve benim gibi ebruya gönül vermiş ebruzenlerin çalışmaları ile son yıllarda
    değeri anlaşılmaya başlanan ebrunun daha da güncelleşeceğinden eminim....

    "anladım işi sanat allah'ı aramakmış,
    marifet bu,gerisi çelik çomakmış"
    necip fazıl kısakürek

    kullanılan malzemeler: ahşap yada çelik tekne,sığır ödü,oksit ve toprak boya,kitre(geven ,
    denizkadayıfı,salep,gaz yağı vb.),damıtılmış su,biz(şekil yapmak için metal çubuk),fırça(at kılı ve
    gül dalından),destezeng (boya ezmek için kullanılan şekilli mermer ),boya ezimi için geniş mermer,
    boyaları koymak için ana kap ve ödlü boyaları koymak için küçük kaplar,kağıt
    geleneksel türk ebrusunda kullanılan ana renkler:beyaz,siyah,sarı,çamlıca toprağı,aşı boyası,kırmızı,
    çamaşır çividi,lahor çividi.kahverengi
    bu renklerin birleşimi ile ara renkler oluşturulur:
    siyah+beyaz=gri
    sarı+lahor çividi=yeşil
    aşı boyası+lahor çividi=koyu kahverengi
    çamaşır çividi+kırmızı=mor

    klasik ebru çeşitleri: modern ebru çeşitleri:
    1-battal ebru 1-fantezi ebru
    2-gelgit ve şal 2- kedi gözü
    3-bülbül yuvası 3-ispanyol ebrusu(dalgalı)
    4-taraklı ebru 4-buket ebru
    5-neftli ebru 5-taş ebrusu
    6-somaki ebru 6- serpmeli ebru
    7-hatip ebrusu
    8-çiçekli ebru
    9-koltuk ebrusu
    10-hafif ebru
    11-yazılı ebru
    12-ak kase ebru
    13-kumlu ebru

    ünlü ebruzenler: hatip mehmed efendi (18.y.y ), şeyh sadık efendi, ethem efendi, sami efendi. bekir efendi, abdülkadir efendi (19y.y), bekir efendi (20.y.y. başları), necmeddin okyay, mustafa düzgünman,
    niyazi sayın, feridun ozgoren, fuad başar, timuçin tanarslan, salih elhan.

    kaynak: http://www.kesdi.com/sanat/
  • aklıma kesinlikle ebru şallı, ebru gündeş gibi insanları getirmeden bir kıza, 20 temmuzda doğması beklenen kıza uygun gördüğüm isim. ince yüzlü, ince ruhludur sanki adı ebru olan kız. güzeldir ve sevilir. hepsi hikaye. bütün olup biten genetiğin çapraşık ruh haline bakar.

    neyse ki tarih boyunca kuzguna yavrusu anka gözüktü ve gözükmeye devam edecek.
  • eski zamanlarda (medreseler döneminde) medrese önlerinde büyük havuzlar yaptırılırmış. bu havuzlara kitre doldurulup yörenin tüm delileri bu havuzların başına getirilirmiş. delileri rehabilite etmek amacıyla saatlerce onlara ebru yaptırırlarmış. bir çoğu ya iyileşir ya da az da olsa ilerleme gösterirmiş. sonunda delinin biri kaçıp bu illeti başımıza bela etmiş. zira öyle birşey ki ebru; ne bırakabiliyorsun ne de istediğine ulaşabiliyorsun.

    mutlak doğrusu yoktur ebrunun. teknenin canı istediğinde (daha doğrusu külli irade ile cüz-i irade bir araya geldiğinde) alabilirsiniz ancak ebruyu. aksi takdirde çıldırana kadar ebru yaparsınız ve istediğinizi alamazsınız. delirirsiniz. sonra ebru yaparsınız iyileşirsiniz. tuhaf bir döngüdür vesselam.
  • ilgili alıntıya konu olan şanssız, emektar, taksim meydanını arşınlayanlara oldukça tanıdık gelecek köpek:

    "insan olduğumdan utanıyorum. beşiktaş taraftarı olmaktan tamamen utanıyorum. artık ne yazık ki karşımdaki insanın insanlığını hayvan sevgisiyle ölçüyorum!!
    siz de ulaştırabileceğiniz kadar çok kişiye ulaştırın lütfen bu mesajı. güzelim hayvan, o otelin yıllarca bekçisi maskotu olan köpek 3-5 tane aşağılık adam tarafından öldüresiye tekmelendi. ihbar edene 2000 dolar ödül verilecek.

    taksim marmara otel’in köpeği ebru için adalet

    ebru yaklaşık 12 yıldır bu gelişmekte olan kentin, istanbul’un simgesi olmuştur.

    safkan bir istanbul sokak köpeği olan ebru, istanbul’un merkezi sayılan taksim’deki marmara oteli tarafından yavruyken evlat edinilmişti. on yıldan fazla bir zamandır ebru bu simgesel mekanın demirbaşlarındandı. bu nazik ve sevgi dolu köpek sevgili kentimizi ziyaret eden pek çok kişiyi karşılamış, onlara patisini uzatmıştı. büyükelçiler, devlet başkanları, işadamları, dünyanın her tarafından gelen turistler… ebru her zaman oradaydı; yakın zamanlarda böyle soyut kavramları unuttuğu anlaşılan bu kentte ümit, şefkat ye hoşgörünün sembolü olarak otel konsiyerjinin yanı başında durur ya da yatardı.

    ebru dünyanın önde gelen yayınlarından bazılarında yer aldı. time dergisi, newsweek, paris match, hatta aylık tasarım dergisi wallpaper, bu inanılmaz hayvanı kapak yaptılar.

    ebru’nun yaşamı cuma akşamı dramatik bir şekilde altüst oldu. ebru, bu harika, şefkatli yaşlı köpek, herhalde en sevdikleri futbolcuları taklit etmeye çalışan bir veya birkaç kişi tarafından saldırıya uğradı, ve defalarca karnına tekmeler atıldı. saldırı çok vahşi, ve hayvanlara eziyet edenlere has bir gaddarlıkta idi. en kötüsü, bu saldırı istanbul’un en kalabalık meydanının ortasında, ve bu acımasız canavarları durdurmak için parmağını bile kıpırdatmayan onlarca, hatta yüzlerce insanın gözü önünde gerçekleşti.

    ebru orada, kötülüğün gözünün içine bakakaldı. onu defalarca, olanca güçleriyle tekmelediler. onu taksim kaldırımlarında kanlar içinde ve felç olmuş durumda bırakıp yürüyüp gittiklerinde ızdırap çekiyordu. ebru hiç geçen cuma akşamı olduğu kadar yalnız hissetmemişti kendini.

    kanlar içinde ve hareketsiz ebru derhal istanbul’un en iyi veteriner kliniklerinden birine götürüldü, ve acil ameliyata alındı.

    göğüs kafesinde çoklu kırıklar, delinmiş ciğerler, yırtılmış bir diyafram. tekmelerin şiddetinden ebru’nun barsakları yukarıya itilmiş, kalp bölgesine gelmişti. becerikli veteriner operatör ebru’nun iç organlarını bulmaca çözer gibi yeniden yerleştirdi.

    durumu: kritik…

    onun duymuş olduğu korku ve şaşkınlık akıllarımızda silinmez izini bırakacak. bugüne kadar çalıştığımız vakalar arasında bu, ruhlarımızı derinden yaraladı.

    bir milletin kahramanlarına davranışı, değerlerini yansıtır. ebru’nun (ve eziyet gören sayısız hayvanın) hikayesinin bize kendimiz hakkında neler anlattığını oturup iyice düşünmeliyiz.

    sahip çıkalım tanıkları arayıp bulacak, delilleri toplayacak,
    gerekli raporları hazırlayacak ve suçlulara dava açacaktır, ama önce onları bulmamız lazım, ve bunun için de yardımlarınız gerekiyor.

    sahip çıkalım bu iğrenç gaddarlığı gerçekleştirenlerin yakalanmasına yol açacak bilgileri verene 2,000 usd ödül verecektir.

    eğer 29 mayıs cuma akşamı gerçekleşen bu olaya şahit olduysanız, veya şahit olan herhangi birini biliyorsanız lütfen v.larkhill@googlemail.com adresine bilgi verin.

    saygılarımla,

    http://www.facebook.com/…id=1314867706&l=b65131107f"
  • öyle göründüğü kadar kolay olmayan sanattır. kitre ayarından, boya, öd ayarına, fırçayı tutuş tarzından, fırçaya uyguladığın darbenin şiddetine kadar ufak detayları barındıran, yapana huzur veren, dert ortağı olan, kötü gün dostudur.
  • teknenin büyüsüne kenarından kıyısından da olsa kapılmış olanları hayâta, doğanın renklerine ve inceliklerine daha bir farklı bakar hâle getiren zarif ve nazlı sanat.
  • bir terapidir aynı zamanda. kendinizi ifade etmenin en güzel yollarından biridir. renklerin ağır ağır kitreli su içinde dağılışını izledikçe kaleydoskoptan bakar gibi olursunuz. ince ince işlediğiniz su üzerindeki resminizi kağıda aktarmak da bir o kadar iyi hissettirir. lisedeyken sergisini açmıştık, sonra evime kitini aldım fakat oldukça maliyetli bir uğraş. atölyeniz yoksa ev için pek ideal olmayabiliyor çünkü öd çok kötü kokuyor. at kılı fırçaları ve boyaları da oldukça pahalıydı o dönem, şu dönem için bir fikrim yok. yine de fırsatı olanın yapmasını tavsiye ederim, huzur veriyor.
hesabın var mı? giriş yap