• yakınları haricinde benim dışımda hatırlayan olduğunu pek sanmadığım bir çocuk. üç sene önce okumuştum ölüm haberini, hiç unutamadım, bugün tekrar karşıma çıkınca yazmak istedim. okulda iki öykü kitabı çaldığı gerekçesiyle öğretmenleri tarafından azarlanıp, kendisini disipline babasını da jandarmaya bildirecekleri şeklinde tehdit edilmişti. o da evine döndü, babasına yardım etmek için ahıra gitti, kuzularını sevdi, babası ahırdan çıkınca 'ip atlamaca' oynaması gereken bir iple kendisini astı. 12 yaşındaydı.

    haberi de şurada. ben de (bkz: sürünün dışında) adlı kitabımdaki 'küçük kız' öyküsünü ona ithafen yazmıştım. o öğretmenler ne yapıyor acaba şimdi? öyle işte... çok zaman geçti ama paylaşmak istedim.
  • her kitap kampanyası gördüğümde aklıma gelen canım çocuk. 2015 şubat ayında 12 yaşındayken kitap hırsızlığı ile suçlanmasına dayanamayarak kendini astı.

    “ebru yalçın’ın ailesi ve arkadaşları intihar günü yaşananları anlattı
    ağrı'nın diyadin ilçesi’ne bağlı taşbasamak köyü’nde kitap hırsızlığı suçlamasını onuruna yediremediği için 20 şubat cuma günü kendini asan 12 yaşındaki ebru yalçın’ın ailesi ve arkadaşları intihar günü yaşananları anlattı
  • (bkz: köpek saldırıları çok normal beraber yaşıyoruz)

    köpek saldırısı yüzünden bir gün önce 75 yaşındaki bir adamın damarının parçalandığı bir ülkede, ertesi gün köpek saldırılarının normal olduğunu, bir çok köpeğin aslında 'olgun' olduğunu belirtmiştir.

    damarı kopan kişiye gidip, kendisine saldıran köpeğin 'olgun' davranmadığını, bu saldırıların normal olduğunu ve birlikte yaşamamız gerektiğini söyleyebilecek bir yetkili var mı?
  • kopekler hakkinda yaptigi aptalca konusmayi gordum, bu argumanlara tabii ki cevap vermeye bile degmez. kopektaparlarin boyle tipler oldugunu biliyoruz zaten yalniz bu sahsin nasil profesor oldugu incelenmeli. bu kafada birinin egitimciligin herhangi bir noktasinda yeri olmamali.
  • çocuk düşmanı bir toplum zavallısı. acilen tedavi görmeli.
  • enteresan görüşleri olan bir uludağ üniversitesi profesörü, zannedersem köpeklerle zaman geçire geçire kalbi taş bağlamış, köpekleri korumak için mantığa sığmayan açıklamalar yapıyor.
    (bkz: köpek saldırıları çok normal beraber yaşıyoruz)
  • ebru, kitap okumayı seven, ileride öğretmen isteyen, 12 yaşında bir çocuktu.bir gün öğretmeninin, arkadaşları içinde kitap çaldığı iftiraları sonucu kendisini asarak intihar etmiştir.

    ara ara aklıma düşer, ağlatır.. özellikle haberdeki “öğlen eve geldi. morali iyiydi. neşeliydi ya da bize belli etmedi. yemek yedi, çay içti mutluydu yani. sonra buzağıları sevdi. o gün daha başka sevdi. kuzuları içine çeke çeke kokladı, yüzlerini öptü, sarıldı. bir süre sonra ahıra gittim, ebru ipte sallanıyor. kucağıma aldım ama ölmüştü...” kısmı yüreğimi dağlıyor.

    evet; belki ülkemizde her gün acı ölümler, haksızlıklar yaşanıyor ve biz de tencerenin içindeki kurbağa misali bu olaylara duyarsız kalıp, sıradanlaştırıyoruz. fakat bu olayın haberini okuduğum ilk gün bu olayı sıradanlaştıramadım, boğazım düğümlendi.

    bugün yine aklıma geldi ve olaya sebep olan 2 adet mahlukatın (öğretmen ve müdür) yargı sürecini merak ettim fakat tek yapılan işlemin görev yerlerinin değişmesi olduğunu öğrendim. ellerinde, ebru'nun kanı olan bu iki kansıza ödül gibi verilen bu yer değişikliğini duyunca bir daha kahroldum. olayın ağrı gibi küçük bir yerde geçtiğini düşünürsek zaten orada barınmaları pek mümkün olmazdı.

    olayı bilmeyenler için haberden bir kesit veriyorum,

    sınıf arkadaşı ve amca kızı yaprak yalçın: “o gün cumaydı... ebru nöbetçiydi. ilk ders sınıfa girdik ardından s. hoca sınıfa girdi ve e. hoca’nın birkaç kitabının kayıp olduğunu söyledi ve ‘alan varsa getirsin’ dedi. ‘kitapları alanın ailesi jandarmaya verilecek’ dedi.

    sonra a.hoca ve e. hoca da geldi. çantalarımızı ve sıralarımızın altını aradılar. o sırada bir arkadaşımız ebru’nun montunu kaldırdı. montun arasından öğretmenin kayıp kitapları çıktı. bir test kitabı ve iki küçük hikâye kitabı. ebru ağlamaya başladı. öğretmenler sınıfı boşaltıp bizi evlere gönderdi. ebru, üç hoca ile sınıfta kaldı. sonra da intihar ettiğini öğrendik. zaten ebru hassas bir kızdı, onuru çabuk kırılırdı. en büyük hayali öğretmen olmaktı...”

    ebru’nun küçük kardeşi eda yalçın: “ablam sabahçı, ben öğlenciyim. öğlen okula gittim bu olayı duydum. ‘ebru kitap çaldı’ diye yayılmıştı haber. akşam eve geldim. ablamla ahıra gittik. konuştuk. bana okulda olanları sordu. ‘çocuklar benden bahsediyorlar mı?’ dedi. ‘evet’ dedim. ‘üç gün okula gitmeyeceğim’ dedi. çok üzgündü. çocuklar onunla dalga geçmişler, öğretmenler tehdit etmiş, ‘babanı hapse atacaklar‘ demişler. ‘kitapları ben çalmadım’ dedi ablam. o iyi bir ablaydı. dersleri iyiydi. kitap okumayı çok seviyordu. bir de hayal kurmayı. en çok kurduğu hayal öğretmen olmaktı. evet öğretmen olmak hayalini sürekli kurardı.”

    ‘kuzuları kokladı’

    anne yıldız yalçın: “öğlen eve geldi. morali iyiydi. neşeliydi ya da bize belli etmedi. yemek yedi, çay içti mutluydu yani. sonra buzağıları sevdi. o gün daha başka sevdi. kuzuları içine çeke çeke kokladı, yüzlerini öptü, sarıldı. bir süre sonra ahıra gittim, ebru ipte sallanıyor. kucağıma aldım ama ölmüştü...”

    ‘sorguya çekmişler’

    ağabey şenol yalçın: “ebru okuldan çok sinirli ve üzgün bir şekilde çıkmış. bir süre ağlamış olmalı ki, çıkarken yüzünü gözünü siliyormuş. okulda ‘hırsız ebru’ diye alay konusu olmuş. ebru’yu yarım saat boyunca üç öğretmen müdür odasında sorguya çekmiş. inkâr ettiler, ‘üç dakika sakince konuştuk’ dediler. babanı jandarmaya vereceğiz tehdidini inkar ettiler.. ebru kitap okumayı çok severdi. almış olsa bile o bir kitaptır. iyi bir öğretmen, ‘madem o kitabı aldın o kadar çok seviyorsun okumayı ben sana başka kitaplar da vereyim demez mi?”

    umarım olaya sebep olan insan müsveddeleri bu dünyada ve eğer varsa diğer dünyada cehennemi yaşarlar.

    huzur içinde uyu ebru.
  • kendisi bu isin profosoru olup, kopekler hakkinda cok dogru konusmus. hayatinda kopek beslememis ya da kopek sevmemis insanlarin kendisi hakkinda atip tuttugu hocadir.
hesabın var mı? giriş yap