• 1874-1954 yılları arasında yaşamış ve istanbul'daki birçok önemli yapının projesini gerçekleştirmiş olan italyan mimar. aslen cenova doğumlu olup ömrünün neredeyse 60 yılını istanbul'da geçirmiştir. hayat hikayesi bir hayli ilginçtir...
  • 12 mayıs cumartesi günü sakıp sabancı müzesi'nde söyleşisi gerçekleştirilecek şahıs. aynı zamanda söyleşinin yapılacağı müzedeki ana binanın (bkz: atlı köşk) mimarıdır.
  • aslında mimar değildir. mimari eğitimi yoktur ve bu nedenle de varlık vergisinden önemli ölçüde kaçınabilmeyi başarmıştır. özellikle cumhuriyet döneminde türkiye ile italya arasında ciddi diplomatik ilişkiler kurulmasında önemli payı vardır. bu nedenle de deport edilmemiş az sayıda galata levantenlerinden biri olarak yaşamını sürdürebilmiştir.

    ayrıca türkçe dil bilgisi önemli. sabancı müzesi'nde söyleşisi yapılmış olamaz, ''hakkında söyleşi'' yapılmış olabilir en fazla. ilgili binanın çizimleri de kendisine aittir. yakın zamanda bulunan günlükleri ve eskizleri çerçevesinde istanbul'da kim tarafından çizildiği bilinmeyen pek çok eserin arkasındaki imzanın sahibi olduğu da ortaya çıkmıştır.

    yine istanbul'da kalabilmesinin önemli nedenlerinden biri, evlendiği alman aile ve eşidir. italyan kimliğinden ziyade bu evlilik çerçevesinde girdiği sosyokültürel çevre ve serveti istanbul'da uzunca süre kendisini korumuştur ve servetinin katbekat fazlasını da eserleriyle istanbul'a iade etmiştir.
  • 2009 yılında yüksek mimar h. büke uras’ın çukurcuma’da bir antikacıda iki bavul dolusu evrakını bulmasıyla tanınmıştır. şurada hikayesi mevcut.
  • edoardo.
    denari.
    de nari bile değil.
    sadece denari.

    bunu ben söylemedim. kendisinin mimarlık ve mühendislik alanında akademik eğitiminin olmadığını, hatta soy isminin bile de nari değil denari olduğunu italyan gazeteci giuseppe mancini söylüyor. denari aile soy ismi ve liguri kökenli olduğunu venedik'e sonradan yerlestiklerini de anlatıyor bu ifade. fakat bunu sahtekarlık olarak yapmadığını da ekliyor. muhtemelen istanbul'da seçkin bir ailenin kızına tutulduğu için kendisini istanbul sosyetesine kabul ettirmek ,istanbul'daki zengin levantenlere aidiyet yaratmak için denari'yi de nari olarak kullanmaya başlıyor.

    başa dönelim. enteresan bir hayati olan sanatçı de nari (onun istediği gibi analım kendisini). edoardo, cenova'da doğup venedik'te büyüyor. büyümek zorunda kalıyor. anne, baba ve kız kardeşini kalp yetmezliğinden kaybedince "16 yaşındayım ve hızla büyümek zorundayım" diyor günlüğünde.

    esasında müthiş bir çizim yeteneği var de nari'nin. ama bir yandan da dünyayı gezme isteği ve denizlere olan sevgisi, kaybının acısını unutma arzusu ile birleşince donanmaya yazılıyor. japonya, çin, amerika diye gezerken, venedik'e dönüyor. müthiş yeteneğini fark eden güzel sanatlar hocası ona akademiye yazılmasını önerse de kendisi donanmadan devam diyor.

    21 yaşında genç bir delikanlı iken istanbul'a geliyor. bir kaç ay sonra pera'da, saray görevinde de bulunmuş, hamburg temsilciliği yapmış ünlü bir doktor aileden gelen mordtmann'in kızı cristel'e aşık oluyor.
    gençler arasında ateşli metuplasmalar başlıyor. mektuplari mordtmann'ların köşk pencerelerinin pervazlarina sıkıştırdıklari için yillarca hep katlanmış şekilde bulunuyor mektuplar. çizimler, mandolin beste notalarının da içinde bulunduğu bu yazışmalar devam ederken de nari'nin gemisi savaş ihtimali nedeniyle aylarca istanbul'da kalıyor. bol bol resim yapıyor. tabi ki sevdigi kadının ve onun ailesinin sanatla iç içe olması kendisini bu aileye kabul ettirmek için daha da motive edici güç olmuştur bu konuda. zira basit bir denizciye mi vereceklerdi cristel'i değil mi ya.

    derken gemisi venedik'e döndüğünde cristel'e özlemi tavan yapınca istanbul'da yaşamaya karar verir. mektuplarında da benim için ülkelerin en ideali dediği konstantinopolis'e özlemini anlatır. gel gör ki mektuplarında sevgilisine övdüğü istanbul icin günlüğünde tam bir hayal kırıklığı gibi bahseder. bunda italyan seyyah amicis'in istanbul'u anlattığı masalsı ifadelerin de etkisi olabilir.

    "de amicis’in sıcak anlatımlarıyla ruhani bir şölen beklerken karşıma çıkan, benim kalyamın çok daha altında bir manzara oldu. ah! şairler, yazarlar, sizler gerçek birer masalcısınız” diye yazar günlüğünde. seni gidi manipülasyon prensi denari. (denari de yalanının cezası olsun).

    venedik ve cenova'da mimar ve sanatçılarla irtibata geçerek donanmadan ayrılır ve 24 yaşında temelli olarak istanbul'a döner. cristel sayesinde istanbul'da saygın bir sanatçı olan de nari 25 yaşında evlenir. artık d'aronco adlı büyük üstad sayesinde mimarlık alanında eğitimi olmamasına rağmen kendini geliştirir.

    hikayede ilginç olan bir diğer kısım kızları. 20 yıllık evli iken bir kaç aylıkken evlat edindikleri kız çocuğunun daha sonra sağır ve dilsiz olduğunu anliyorlar fakat yine de onu sevgiyle yetiştiriyorlar. dansa müthiş isteği, yeteneği olan kızları lydia'ya destek oluyorlar. hatta de nari bebek'te şu anda tarihi dokusunda yeller esen lydia adlı bir villa yapar. dönemin sanat ve siyaset merkezi olur bu villa. çünkü de nari siyasete de ilgilidir, libya savaşında arabuluculuk bile yapar. evini ziyaret edenler arasında cumhurbaşkanı mustafa kemal atatürk de vardır.

    de nari ne yaptı da eşi cristel 1946'da yani kendisi 62 yaşındayken, temelli paris'e yerleşti ve boşandılar bilinmiyor. kızı kendisiyle kalmış. cristel'in yaşından emin değilim ama de nari 21 yaşında iken tanistiklarina göre yakın yaşlarda olmalı. yani 60'larinda ya da 50'lerin sonlarında ayrılıyor de nari'den. kendisi de villayı satıyor ve ölene kadar beyoğlu'nda çalışıyor. 54'te büyükada'da vefat ediyor. mezarı eşiyle olmasa da eşinin ailesiyle aynı yerde, feriköy katolik mezarlığında bulunuyor.

    kendisinin yazıları, eskizleri yakın zamanda büke uras sayesinde ortaya çıktı bilindiği üzere. ben kızının hayatındaki detayları merak ediyorum. lydia, babasının asistanı henri ile evleniyor, çukurcuma'ya yerleşiyor. ama dul kalınca o kadar zor durumda kalıyor ki babasının çizimlerini satıyor. hatta 80'lerin sonlarına kadar babasından kalanları satarak geçinmiş. kendisinin çok güzel bir kadın olduğu, her zaman şık ve bakımlı olduğu rivayet edilir. zaten dans ederken çekilen fotoğrafında gördüğüm kadarıyla gerçekten çok hoş bir kadın. keşke kendisi hakkında daha çok malumat edinsek. en net bilgiyi luca orlandi veriyor. o da 90'larda vefat ettiğini, son günlerinde maddi sıkıntıdan babasından kalan son tabloları çukurcuma'da bir antikaciya sattığını yazıyor.

    de nari, libya savaşı sırasında ülke dışına çıkarılan italyan sanatçılar arasında yer almayan bir istisna. istanbul'a büyük değer katmış. ne yazik ki varlik vergisi mağdurlarindan. gerci itirazları kabul edilmiş ama kızıyla birlikte bir dönem ekonomik sıkıntı yaşamışlar. kendisi hakkında merak edenler detaylı bilgilere ulaşabilir. fakat iki sorum var.

    cristel neden gitti?
    lydia nasıl öldü?

    cristel'i araştırırken, kendisinin istanbul'da şule adlı bir hanımefendiye yazdığı mektupları satan bir link önüme düştü.

    https://euphemiasahaf.com/…ort-adet-el-yazma-mektup

    belki bir meraklısı alır da kopyasını atar diyerek hayalperestliğimi arşa çıkarıyorum.
hesabın var mı? giriş yap