• yunanca delikanli, yigit anlamina gelen 'ephebos' lafindan geliyor.
  • efe olacak adama** tüm eğitim ve sınamaların sonunda şu soru sorulur ve doğru cevap verilirse artık efe olunur;

    - insan dünyaya niçin gelir?
    + ölmek için!

    *
  • (bkz: entry nick uyumsuzluğu)

    akepe fedaisi, mantık düşmanı.
  • tam beş yıl önce bugün hayatıma girdi. yaklaşık bir ay erken doğdu, ciğerleri gelişmemişti, iki kilocuktu. yani bir kedi yavrusu kadar küçüktü. kuvöz içinde her yanımda bir kablo nefes alamıyor ve kalbi dışardan bakıldığında görülecek kadar hızlı çarpıyordu. tam üç gün boyunca ona uykusuz baktım, o bana bakamadı ikimizi ayıran o camdan. çünkü canı ile cebelleşiyordu. arada dokundum sen ne güzel bir şeysin dedim sanki yıllardır benimleymiş, hayatımın her anında yanımdaymış gibi. üç gün sonra kalp atışı değişti, oksijen değeri düştü aldılar o camlı bölmeden de, tam on gün yüzünü görmedik. yoğun bakımlardan o gün nefret ettim. hep çaresizliği anlatır bana orası, bir de acı ile bekleyen insanları. bebeğini gözü yaşlı bekleyen, ölüm haberini gözyaşı içinde alan, durumu git gide kötüye giden bebeklerden o gün haberim oldu benim ilk kez. sadece bir telefon hakkı, izin çıkarsa birkaç dakika annesinin görmesine izin verilir yoğun bakımda. tabii bu o minik bebeklerin iyiliği içindi hep, biliyorum. annesi her ziyaret çıkışı "aynı" derdi "aynı" ne demek sormazdım bile. yıl gibi on gün geçti bize 9 eylül üniversitesi hastanesi'nde. biz şanslıydık aylarca kalanlar vardı! sonra bir mucize oldu annesiyle kucaklaştı, sütünü içti ilk defa. o günün mutluluğu sürdü hepimizde ve devam etti o günün ertesinde de. oğlumuz riskli zamanı atlattı, bize bağışladı rabbim onu hastaneden koşar adım çıkıldı. korkudan çıkmayan kimliği sonunda çıkarıldı! efe oldu adı. iki kiloydu ama güçlü kuvvetli bir efeydi o da artık. ilk defa kucağıma aldığımda tüy gibiydi artık iyice! güzel ve ne kadar şirin bir bebek dedim bakıp bakıp. çok çirkinmiş aslında o zayıf, derisinin sarkan haliyle şimdi bakıyorum da resimlerine. nesini o kadar sevmişim anlamıyorum. hastaneden sonrası kolay olur sanmıştık annesiyle ama çok zordu. siz hiç iki kilo bir bebeğe mama yedirdiniz mi? banyo yaptırıp, kıyafet giydirdiniz mi? bir de sabah, öğlen, akşam mütemadiyen ağlayanını düşünün bu bebeğin. hiç o kadar çok ağlayan bir bebek görmemiştim! karşı komşunun gecenin bir vakti kapıya geldiğini biliyorum. daha önce hiç bu kadar küçük bir bebeğe bakmamıştım ama yaparım ne olacak deyip herkesin korktuğunu seve seve yaptım. kimse korkusundan kucağına bile almadı aylarca, biz dip dibe uyuduk. her an kırılacak, bir yerine bir şey olacak kadar narin bir bebek düşünün sanki elinizde kalacak, ölecek sanıyor o an insan. siz korkuyorsunuz lakin o daha güçlü oluyor her gün geçtikçe ve büyüdükçe.
    o günlerden bugünlere gelindi. tüm şikayetlerimize, büyüyecek mi bu çocuk da demelerimize inat zaman geçti! her gün biraz daha büyüdü. kilolar aldı, uzunca boylu, sarı kafa bir velet oldu. zatürre oldu, bronşit geçirdi, grip oldu. her hastalık bizi eski hastalığından dolayı korkuttu. köpek saldırdı kekeme oldu, aylarca konuşma güçlüğü çekti, garip korkuları oluştu. sabırla atlattık bütün bunları ve bunlar gibi birçok şeyi. mümkün olduğunca hep yanındaydım elini hep tuttum, hep sarıldım o da sevgi dolu bir velet oldu bana. şarkılar söyledik, çizgi filmleri beraber izledik. ben onu, o ellerimi öptü büyürken, teyze diyemediği zamanlarda anne diye sarılıp ağladı. aldım bastım bağrıma, siz de olsanız aynısını yapardınız eminim. adımı uzunca zaman diyemedi tüm çocukların "mahma teyzesi" oldum sayesinde. ağladı ama bunun yerine gülümseme de verdi, uykumu çaldı yerine bolca sevgi verdi. bana beş güzel sene yaşattı hatta kimi zaman teyzelik değil annelik tattırdı. yerinden duramayan, düz duvara tırmanan, oturduğu anda bir sonraki yaramazlığı planlayan ve bunun için enerji depolayan bir çocuk oldu çıktı başımıza. dünyaya geliş amacı şimdilik teyzesinin ve ailesinin neşesi olmak, dünyamızı rengarenk hale getirmek olan bir sıpa. azarlanınca "senin evin yok mu git" diyen, sonra pişman olup "beni artık az mı seveceksin" diye surat asıp bir gülüşe yılışan, elinde daima "teyzeye aldırılacak oyuncak listesi" bulunan bir çıkarcı. ama çok seviyorum ben bu çocuğu ne edeyim ki.
    iyi ki doğdun bebeğim, iyi ki doğdun oğlum. nice güzel yaşlara yüzündeki o güzel gülüşle, mutluluk ve sevgiyle. bir gün buraları da okumak kısmet olsun beraber. sana senli anılarımı da anlatırım belki. misal daha üç günlük bebekken cebimdeki paranın son kuruşuna kadar verip sana viagra aldığımı...
    tabii inşallah ömrüm vefa ederse!
  • geçmişte, anadoluya özgü bir şekilde robin hoodluk yapmış insanlara ege yöresinde verilen isim. artık efelik yapana pek rastlamamakla birlikte bazı gelenekleri hala devam ettirilmeye çalışılmaktadır.

    geçmişte devlete ve sisteme başkaldıran bu insanlar halk tarafınan birer kahraman ilan edilmişken artık günümüzde böyle bir şey yapmaya kalkıldığında sistem tarafından eskiya, gerilla, terörist olarak nitelendirilmektedir.
  • "efeler gibi hey" (bkz: sarı odalar)
    "efeler kalktı şerefe" (bkz: kalbim egede kaldı)
  • bu aralar, doğan (azıcık ucundan ege'yla bağlantısı olan) her beş erkek çocuğundan altısının ismi.
  • ahmet davutoğlu sevicisi.

    (bkz: ahmet davutoğlu/@efe)
  • efendim kelimesi ile cevap verdiğim ad.
  • zeybekler arasında en yiğit olan, sözü geçen, dağda zalimlere korku, düzde mazlumlara umut veren, ege'nin robin hoodlarının en kıdemlilerine verilen isimdir. efe-zeybek-kızan hiyerarşisinde en üst basamağı oluştururlar. efe'nin ettiği ettik, dediği dediktir. kararına karşı çıkılmaz, çıkan olursa öldürülür. efe dediğin düze indi miydi, açları doyurur, fakiri giydirir, gençleri evlendirir. bir yerde birilerinin "gereğinden fazla" paraya-pula sahip olduğunu "düşünüyorsa da" hiç merhamet göstermeksizin, halkın rızkını dağıtmak için konak basar, bağça yakar. ufacık bir haksızlık yaptığını düşündüğü kişiyi tereddütsüz vurur. düşmanına da, düşmanının ölüsüne de saygı gösterir. ama insan hayatıyla oynayanları düşman bile bellemez, gerekirse canlı canlı ateşe atar. bir taraftan insanlara yardım etmeleri, bir taraftan haklısını-haksızını kendi kriterlerine göre belirleyip adam öldürmeleri ile sağlam bir dilemma örneği çizer efeler. evet, fakir halka, ezilen insana yardım, gerektiğinde koca osmanlı'yı karşılarına alıp halka destek, "yiğit" dediğin adamın yaşam borcudur onlar için. ancak zeybek yemininde de geçtiği gibi, "yiğitlerde merhamet yoktur."
hesabın var mı? giriş yap