• en genel anlamıyla devletin ülke toprakları üzerinde siyasi yönetim yetkisini kullanma hakkıdır.
    birbirleriyle içiçe geçmiş hukuki ve siyasi anlamlara sahip olan egemenlik kavramı,içsel ve dışşal egemenlik olarak iki şekilde incelenebilir.
    -içsel egemenlik,bir devletin kendi ülkesi üzerindeki herşey ve herkes üzerinde yasama,yürütme ve yargı yetkilerini kullanabilmesidir.
    -dışşal egemelik ise,devletin davranışları üzerinde kendi rızası dışında hiçbir etkiyi ve sınırlamayı tanımaması anlamını taşır.
  • cumhuriyetin ilk yıllarında eski yunan'ın "hegemonia" kelimesinden ilhamla tüydürülmüş bir sözcük olduğu yıllardır konuşulur durur ama bugün hiç alakasız bir yerde, kazak dilinde yapılan bir konuşmada "yigimendik" şeklinde gündelik dilde kullanıldığını duyunca derin bir "hımmm" eşliğinde tek kaşım havaya kalktı..

    orta asya taraflarında kullanıma girdiği zamanlara üstünkörü şöyle bir bakınca sovyetler'in dağılmasıyla birlikte yayıldığı gözlenen bu kelimeyi bizim dışımızda yaygın olarak sadece kırgız ve kazak dillerinde görüyoruz..

    dilimizin kaynağına, türkiye türkçesinden bir armağan olarak gittiğini kayda geçirmek istediğim önemli ve güçlü bir kelime bu..
  • devletin üstün emretme ayrıcalığına, buyurma gücüne verilen isimdir.
  • supranasyonal* bir ortama* girildiğinde* giren devletin kısmen ortamdakilere devrettiği olgu..
  • iktidardan doğan gücü kullanmaktır...

    (bkz: ozgurluk)
    (bkz: cumhuriyet)
  • (bkz: sovereignty)
  • uluslararasi iliskilerde kabina sigmayan, rahat birakilmayan, hayati ve fakat baskalarinca umursanmasi keyfi tabir edilebilecek sebeplere bagli olabilen, ezilip gecildigi zamanlarda bile bir sozde mesruiyetle bastirilan kotu kaderli kavram.
    oyle bir kotu kader ki zavalli tanimlandiginda bile taninmayabilir.
    ornegin amerika irak'a girdiginde irak, topragi ve insanlari uzerinde egemenligi kabul edilmis bir devlete sahipti, yani ic islerini ve dis iliskilerini yurutmekte bagimsiz, yani topraginin ve insanlarinin irzina gecilemez bir ulke idi.
    birlesmis milletler akillara zarar bir celiskiyle hem irak in egemenligini kabul eden hem de egemenlik tanimina sigmaz talepler iceren 1441 nolu hedesini cikardiginda da oyleydi. peki egemenlik nerdeydi? bu ne tur bir mizah anlayisina sigardi??dunya barisi nasil ironik bir arzuydu..

    (bkz: http://www.un.org/docs/scres/2002/sc2002.htm)
    (bkz: birlesmis milletler)
  • egemenlik/15 deki entryden devam edilecek olursa uluslararası ilişkilerin temeline gelmiş ve asıl tartışmaların ve nerdeyse koca bir teorinin nereye nasıl kuruldugunu gormus oluruz. nuremberg sonuclari bir nevi devletlerin kendi içindeki kısıtlamalardı. ve hemen arkasından ( 1945 sonrası) soguk savas doneminde hukumetler arası organizasyonların * **, hukumetler arası ilişkilerine yardım amaclı kimi para politikaları ve guvenlik konularıyla ilişkilenmeye başlayınca egemenlik kavramı celişkisi belirginleşmeye başladı. ikıncı dunya savasından yaklasık 10 yıl sonra dogu dunyasının da bagımsızlıklarını ilan etmeleri, bazı devletlerin artık tamamen egemen olmadıgı bir dunya senaryosunu coktan yazmıştı bile. ve bu noktada da bu hukumetlerarasi organizasyonlara bu ulkelerin katılımı ve egemenliklerinin tanınması bu sorularda etkiliydi. ve devletlerin egemenligindeki gunumuz asıl celiskileri ( bu gibi bir tarihten gelen) başlıca uc tanedir ki tum uluslararası ilişkiler teorilerini olusturan ucludur bu: insan haklari , kuresellesme ve uluslarustu kurumlar *.

    insan hakları: uluslararası hukuk'un başlığıdır ve bir hukumetin sınırları içerisindeki hareketlerini etkileyecek, değiştirecek guce sahiptir. burada 1960, 70'lerde sivil toplum kuruluşlarının * ortaya cıkması ve insan hakları için bir anlamda savaşmaları bu kavramın uluslararası ilişkilere etkisini daha belirgin hale getirmiştir. hukumetlerin diplomatik baskılarla karsılasmalarını, ekonomik yaptırımlarla yuzyuze gelmelerini ve gittikce artan insancıl mudahale * ile karsılasmalarını saglamıstır.

    ( ekonomik) kureselleşme: ozellikle cok uluslu şirketlerin buyumesiyle ve serbest para akımıyla devletlerin kendi ekonomlerini bagımsızca geliştirmeleri munasebetinin yok olması ve kuresl ekonomi politikalarının dogması bu konuyla acıkca bagdasır.

    uluslarustu kurumlar da suphesiz hukumetlerin egemenligini kıstlamaktadır. hatta son amerika eylemlerinin ( afganistan ve irak uzerindeki) egemenligin ulusal sınırları aşan terorizmle savaşla zorlanacagının bir kanıtı olarak gosterilmektedir.demokrasi kavraminin uluslararası ilişkilerdeki egemenlik celişkisine dahil oldugu kısım burada başlar bir anlamda.

    buradan da anlaşıldıgı gibi egemenlik kavramı hatrı sayılır bir sıkıntı altındadır.cocuklara sarkılarla anlatılandan daha karmasık yerlerde adı gecer.
  • ülke bazında nasıl bir önemi olduğunu bugün suriye tarafından yapılan açıklamadan daha iyi anlatacak bir örnek zor bulunur;

    http://www.cnnturk.com/…erablus-operasyonunu-kinadi

    cerablus operasyonuna suriye'de şam rejiminden ilk tepki geldi. suriye dışişleri ''egemenlik ihlali'' sözleriyle operasyonu kınadı.

    suriye dışişlerinden yapılan açıklama devlet televizyonu sana'da yayınlandı.

    açıklamada ''türk tanklarının suriye'ye girmesi egemenliğimizin ihlalidir'' ifadeleri kullanıldı ve operasyon kınandı.

    açıklamada ''bu tür terörle mücadele operasyonları şam ile koordinasyonlu yürütülmelidir'' denildi.,

    ankara bölgeden ışid'i gönderip başka terör gruplarını yerleştirmeyi amaçlamakla suçlandı.
  • - bakara makara?
    - tam egemenlik!

    .
hesabın var mı? giriş yap