• imam-ı matüridi ve imam-ı eşari, ehl-i sünnetin itikadda iki imamıdır.
    bu iki imamın ve hocalarının, amelde dört hak mezhep imamlarının ve onlara tâbi olanların; imanda, itikadda tek bir mezhebi vardır. bu mezhep ehl-i sünnet ve'l cemaat mezhebidir.

    konu ile ilgili ayrıntılı ve daha uzun miktarda bilgi için

    http://www.dinimizislam.com/detay.asp?aid=697

    http://www.dinimizislam.com/detay.asp?aid=698

    adresine bakılabilir.
  • ehli sünnet itikadi ( inançla ilgili ) bir mezheptir.

    emevilikle zerre kadar alakası yoktur. ehl-i sünnet ekolleri kendi dönemlerinde ve her devirde ehl-i beytin yanında olmuştur. şia'yı benimseyenler ehl-i beytin yanında olmuş mudur sorgulanması gereken budur. hz ali'yi ilahlaştıran mezhepler, hz ali'nin peygamberliğini hz muhammed'in çaldığına inanan cemaatler ehl-i sünnetten değil, şii'lerden türemiştir.

    ehl-i beyt, pehgamberin ehli, ailesi demektir, peygamberin ibadet ediş şekli ve öğretileri ortadayken, hz ali namaza giderken şehit edilmişken, hem hz ali hem de ehl-i beytin bütün imamları ibadetlerinde birer abide iken namaz nedir, ruku, secde nedir bilmeyenlerin ehl-i beytin taraftarı olduklarını sanmaları gafilce bir yanılgıdan başka bir şey değildir.

    takip edilen iki ekolü vardır ehl-i sünnetin :

    maturidi ekolü, eş'ari ekolü,

    ehl-i sünnetin büyük çoğunluğunun takip ettiği meturidi ekolünün imamı imam maturidi semarkantlı bir türktü ve 860'lı yıllarda vefat etmişti.

    buraya dikkat, ehl-i sünneti emevilikle suçlayan tarih bilmezler iyi okusunlar, emevi devleti zulümleriyle birlikte 750 yılında yıkılıp gitmiştir. bu yıkılıştan 100 yıl sonra oluşan bir ekolü emevililikle suçlayan insanlar eğer cahil değilseler din düşmanı oldukları rahatlıkla söylenebilir.

    imam maturidi
    emeviler

    eş'ari ekolüne gelince; ebü'l hasan eş'arî bu ekolün kurucusudur hz ali'nin kendisini temsil etmesi için seçtiği ebu'l musa'l eş'arinin torunlarındandır, onun da emevililikle bir ilgisi yoktur zira 930'lu yıllarda vefat etmiştir, emeviler yıkıldıktan 200 sene sonra yani.

    ehl-i sünneti emevi dini olmakla itham edenler tarih bilmez insanlar değil.
    kasıtlı olarak islamiyet'in inanç esaslarını kur'an ve hadis merkezli bir ekol oluşturacak şekilde temellendiren ehl-i sünnete saldırmalarında bir kasıt var.

    bunlar ya hadis yok deyip, kendilerini peygamber yerine koyup kafalarına göre bir din inşa etme gayretine giren hadis yokcu caner taslaman gibi ekiplerle, lafı ben olsam kur'an'ı böyle yazmazdım, "allah böyle öfkelenir mi, muhammed öfkelenip yazmış" diyerek peygambere iftira atan, kendini allah yerine koyabilecek ne idüğü belirsiz mustafa öztürk gibilerdir.

    yaşar nuri öztürk de emevi dini ifadesini kullanarak ehl-i sünnete saldırmıştır.

    şunu bilmek gerek ki, ehl-i sünnete mensup bazı insanların zulmetmelerinin suçu bu ekole yüklenemez.
    emevilerden çok zalim çıkmıştır ama ömer b. abdülaziz hakkı gözeten insanlar da çıkmıştır.

    ben bir yetkiye sahip olsam ve insanlara zulmetsem bu hangi hakla ve akılla ehl-i sünnete bağlanabilir.

    inanç esaslarını ayet ve hadislerle temellendirerek bu ekollerden daha sağlam ortaya koyan bir ekol çıkmamıştır.

    allah'a, ahirete, peygamberlere, hesaba kitaba inanmak şarttır ve fakat bu inancın mahiyeti de oldukça önemlidir.

    birisi çıkar ben allah'a inanıyorum ama bence o zalimdir derse bu onu kurtaracak bir tanrı inancı olabilir mi?

    şiiler hz. ali ve ehl-i beyt konusunda aşırıya gitmiş ve imanın şartlarına hz. ali'nin ve 12 imamın günahsız olduğuna inanma şartı da getirmişlerdir. bu mu hak yol?

    hz ali günah işleyebilir o bir peygamber değildir demek sizi dinden çıkartır şiiliğe göre, doğru yol bu mudur, allah insanların ebedi yerlerini hz ali'nin günah işleyebilme kabiliyetine inanıp inanmamaya göre belirleyebilir mi?

    inanç olarak ehl-i sünnetin dışına çıkanın allah ve ahiret hakkındaki tasavvurları sadece kendi nefisleridir.
    kafalarında umdukları bir şeye iman etmiş adını da allah koymuşlardır.

    son peygamber ümmetinin inanç olarak 73 fırkaya ayrılacağını bir fırkanın kurtuluşa ereceğini belirtmiştir.

    14 asırdır gelen, bu dini temsil eden, yayan, hayatını onun anlaşılmasına adayan bütün mana önderlerine göre bu fırka ehl-i sünnet fırkasıdır.

    itikadi mezhep konusu ameli mezhepler gibi değildir, abdestin şeklini, namazın sünnetlerini vaciplerini belirlemek gibi değildir, imanla ilgili esasları dizayn eder. şakası olmayan bir konudur. allah kendisini kitabında ve peygamberiyle nasıl tanıtmışsa o'na öylece inanılmalıdır. o'nda olmayan özellikleri o'na yükler ve o'na o şekilde inanırsanız allah'ı itham etmiş olursunuz. bunun zalim , sadist bir tanrıya imandan farkı olmaz, bir karşılığı olması mümkün değildir.

    allah doğru yoluna, kendilerini nimetlendirdiklerinin yoluna iletsin hepimizi, sapıtmışların ve haddini aşanların yoluna değil.
  • dev bir fıkıh ve kelam külliyatı ile kendini islam'ın tek gerçek takipçisi sanan, aslen ilkin peygamberin ve ailesinin en büyük düşmanlarından muaviye'nin dillendirdiği mezhep.
    sünniler öyle kanıksanmış ve kemikleşmiş bir şekilde sünnilerdir ki nasıl bir gaflette olduklarının farkında bile değillerdir. bazı gafiller çok ileri giderek hazreti muaviye bile demeye vardırırlar işi.
    sünniyim diyen müslüman, peygamber ve ailesine zulmedenlerin zulmüne ortaktır. bir gram akıl ve vicdan varsa islam tarihini kendisi farklı bir çok kaynaktan karşılaştırmalı araştırarak gerçekleri öğrenebilir.*
  • (bkz: sünni)
  • "mezheb" değil, fırkadır.
  • siyasi istikrarın devamı için allah'ı kullanan emevi zihniyetinin kurgusudur. bu zihniyet aynı zamanda yıllar sonra peygamberin ev halkını şehit ettiğinde (kerbela vakası) yine allah'ı kullanıp ilahi dine beşeri istikrar için kader kavramını sokmuştur. "eğer allah istemeseydi bunlar ölmezdi" diyerek kendilerini haklı çıkarmak için kader inancını bu dine yamalamışlardır. akletmeyen müslüman da bunu zamanla içene sindirmiş ve inancın olmazsa olmazı yapmıştır.
  • ehl-i mülkiyet vel şatafat
  • bizim itikattaki mezhebimizdir.fırkai naciye'dir. iki imamı vardır:

    imam el maturidi:maveraünnehir'de yaşayıp,ehli sünnet akidesini imamı azam ebu hanife hazretlerinin görüşleri üzere ihya eden zattır.kendisi türk'tür. biz türklerin çoğunlukla tabi olduğu imamdır.

    imam eşari: bağdat'ta yaşayıp,ehli sünnet akidesini imam şafii hazretlerinin görüşleri üzere ihya eden zattır.
    şafi mezhebine mensup kişilerin itikattaki imamıdır.

    ve son olarak da; peygamber efendimiz bir hadisi şerifinde:
    "ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, bunların içinden bir fırkası ehl-i necat olacaktır." buyurmuştur. ashab sormuşlar:
    "yâ resûlâllah, o kurtulan fırka hangi fırka olacaktır?"
    peygamberimiz şöyle cevap vermişler:
    "benim sünnetimden şaşmayanlar kurtulanlardan olacaktır! yâni ehl-i sünnet ve cemaat mensuplarıdır."(tirmizi, iman,18; ibnu mace, fiten, 17)
  • islam ümmetinin büyük çoğunluğunun bağlı bulunduğu, birbirinden farklı ve hatta zıt pekçok ekolü bünyesinde barındıran şemsiye bir kavram.

    resulullah'ın vefatından sonra özellikle hz. osman ve hz ali dönemleriyle birlikte başlayan fitne dönemine ve bu dönemlerle birlikte ortaya çıkan haricilik, şia, mürcie, mutezile gibi fırkalara karşı orta yolu savunmak, ilk neslin anlayışını ikame etmek amacıyla ortaya çıkmış ve gelişmiştir.

    ilk ortaya çıkışında yukarıda saydığımız ekollerin yanı sıra ebu hanife'nin temsil ettiği rey ekolüne karşı da konumlanan ve ehli hadisle özdeşleştirilen bir anlayış idi. kelam ekollerine karşı lafızcı ve metin merkezli bir din anlayışını savunmuştu. devletleşme ve toplumsal değişim süreçleri ile birlikte sünnilik kavramı anlam genişlemesine uğramış bünyesine pekçok farklı ekolü alarak üst bir ismlendirme haline gelmiştir.
    kelami-itikadi mezheplerden eş'arilik ve maturidiyye ile fıkhi mezheplerden hanefilik, malikilik, hanbelilik ve şafiilik ehli sünnet kavramının kapsadığı mezheplerdir. diyanet işleri ve ilahiyatlar bunlara selefiliği de eklemektedir.

    yani esasen şu söylenebilir: ehli sünnet vel cemaat bir fırka değil, hz. peygamber'in ve ashabının yolunu takip eden büyük çoğunluktur. ayrıca tek boyutlu olmayıp siyasi, itikadi, fıkhi, ve tasavvufi boyutlarıyla bütüncül bir yapıdır.

    hilafetin kureyşli olması, aşırılıklara karşı dengeli davranma, sahabe hakkında ölçülü konuşma, kargaşa ve anarşiyi tasvip etmeme, iktidarlara karşı isyan gibi girişimlerde bulunmama gibi tutumlarıyla devlet otoritesi nezdinde ve genel müslüman kitlesinin maşeri vicdanında kabul görmüştür.
  • uzman sünnetçi burada, herkes nerede?
hesabın var mı? giriş yap