• cok guzel aptala yatarim.ne yalan soyliyim bazen bu durum cok isime geliyor.
    umursamaz bir insanmisim gibi gozuksemde gulmek ve guclu gorunmek gibi iki silahim var cunku kalaslik bunu gerektiriyor.duygularimi icimde yasarim aslinda en mantikli aciklamasi bu.bakin gorun duygularda bile bi mantik ariyorum.nolucak benim bu halim...
    son itirafta universitede hocamla ilgili olsun.bi hocam var yasli basli,profesor evet dersinden ba ile gectim hep kendi calisma emegim sonucu cunku kendi hicbir b.k anlatamiyor.anlattigini kendi de bilmiyor bunak herif.artik emekli ol da yeni akademisyenlere yol acilsin.git evde papaganinla konus,cik disarda yuruyus yap ama artik birak meslegi be.aldigin parayi zerre kadar haketmiyosun.bi de utanmadan dusuk alanlari hasliyosun.hangi hadle?kendin anlatamiyosun ki bi de dusuk alanlari haslamak nasil bi kafa. bu itiraftan cok icimi dokmek gibi oldu farkindayim. :)
  • hafta içi her gün sabit bir saatte kalkmama rağmen her gece yatmadan önce saat kuruyorum. cep telefonlarının günlere göre kalkış saati ayarlayabilme teknolojisini yıllardan beri reddettiğimi ve eşşekliğimi yeni fark ettim. sonrasında sebebini sorguladım tabi!

    okul hayatım biraz fazla uzun sürdü, akademik işlere kalkıştım. bu sırada derslerin saati her gün farklı olduğundan saati yarın kaçta kalkarım diye düşünerek kurmaya alışmıştım.

    sonrasında ilk işimdeyken farklı lokasyonlarda / farklı mesai saatleriyle ** çalıştığımdan uyanma saatlerim değişkendi. yani yine yatmadan önce yarın neredeyim diye düşünerek saat kurmaya devam ettim.

    birkaç yıldırsa aynı saatte kalkmama rağmen bu alışkanlığımı bırakamıyorum.

    ilkokulda bile analog saat otomatik her gün aynı saate kurulmuş olmasına rağmen kontrol etmeden yatmazdım. eşeği sağlam kazığa bağlayayım derken eşeğin kendisi olmuşum sanırım.

    bir de alarmı aktif ettiğimde ekranda çıkan "alarmın çalmasına 7 saat 10 dakika var" yazısı saatin kurulduğuna dair inancımı pekiştiriyor galiba.
  • ya ne sikik insanlarsınız. olm çok kızgınım size.
  • uzun zamandır içinde "istanbul" kelimesi geçecek diye haber bile okuyamıyorum. bu kelimenin beynimde yarattığı patlamadan kaçıyorum köşe bucak. ama bugün kırtasiyede üzerinde galata kulesi olan bir ajanda gördüm ve galata kulesi geldi gözlerimin önüne tüm güzelliğiyle. galata'da tam da o saatte sabahın tazeliğinde çay içerken hayal ettim kendimi, gözlerim doldu.

    ne kadar uzağa kaçarsan kaç istanbul arkandan arsızca gelirmiş, bu da kalbi çok acıtırmış, bunu anladım.
  • ilgimi çekmeyen insanları dinlemiyorum. anlatıyorlar, soru soruyorlar, tepkiler veriyorum, bazen ilgisiz davrandığımı farkettiklerini farkedip biraz dinleyip ilgili görünüyorum ve dinlememeye devam ediyorum. çok nadir aklıma bir şey takılıyor ve "ya bana bunu anlatmıştı ne demişti." falan diyorum, sonra unutuyorum.
    dinlemediğim insanları görmemeyi de başarabildiğimde huzurda boyut atlayacağım.
  • hayatta yapmam/yapamam dediğim şeyleri yapmak durumunda kaldığımda, daha güzeli yapmak isteyip başardığımda oyun oynarken harita açmış gibi hissediyorum. fon müziğim değişiyor hatta bazen achievement patlıyor kafamın üzerinde..
    kendini aşmanın, geliştirmenin bendeki anlamı bu =)
  • bir kız var şimdi hani öyle nazenin edalı derler ya, öyle ışte. çok zaman oldu bir kadınla ilgili güzel şeyler düşünmeyeli, hissetmeyeli. yalansiz, belki bi yedi sekiz yıl olmuştur. ha oldu da sevgili, ya onlar sevmedi, ya da kendim sevmedim dicem de doğru olmaz. ben sevilmedigim için sevmedim galiba.
    yıllar önce bir sevgili vardı hayatımda.. adı önemli değil aysu diyelim. günlüğümde de aysu diyorum ona. hem ismine yakın bu hem de romantik.
    ondan bahsederken ne kadar doğru bilmiyorum ama yaşam felsefemi edindiren insan olarak tanımlarım. ılkgencligim onunla geçti. o hiç genç gibi değildi. her şeye bu kadar mı akılcı mantıklı yaklaşılır. yıllarca okb anksiyete ilacı alan benim gibi herifi güzel bir insan yaptı.
    ayıp yok, giyinmeyi, konuşmayı, yemek yemeyi bile öğretti.
    ama kolay adam mıyım, adam mıydım da onu da sormak lazım.
    üniversiteyi bıraktım.
    o üniversitenin üçüncü sınıfındaydi.
    sonra başka bir bölüme başladım.
    hala benimleydi. öğretiyordu.
    okuldan uzaklaştırma aldım.
    aynı zamanda o atanmıştı. öğretmen oldu.
    aysu artık benden bir şey olmayacağını anladı.
    hiç unutmam harem'de ayrıldı benden.
    o gün bütün üsküdari elimde birayla bazen kaybolarak bazen ağlayarak altunizadeye kadar yürüdüm.

    uzaklaştırmadan sonra çok şey yaşadım.
    mephisto'da kitap satiyordum.
    ordan da atıldım.
    nasıl yapmalı? okul yok, iş yok, aysu yok, para yok. bıraktım mı? yok.
    sonra işe girdim. parasızlık bir süre her şeyi unutturacak yeni dertler edindirmisti zaten. okulu da aysuyu da unuttum
    hasılı altı ay cezamız bitti. üç beş kuruş para da vardı. okula döndük.
    ben mezun oldum sonra. hem tam zamanında; bütlerle, yaz okullarıyla olsun olduk hem de atanacak puan da aldım. çok soğuk bir memlekete öğretmen geldik.
    benden bir şey oldu mu bilmiyorum ama hep zor zamanlarda yalnız kaldım. hep insanlar güçlü iken bıraktılar, bunu yadirgamiyorum. ama artık ben de zayıf değilim. siktiriboktan bir öğretmenlik de olsa yoksul değilim.

    şimdi o nazenin edalı kıza geri döneyim.
    cok olmadı tanışalı. üç beş zaman felan.
    gerimde aysu, okul zamanlarim, kitaplarım, günlüklerim, ve bir yığın olay.
    şimdi benim güzel kızım, tamam güzelsin, hem öyle bir zarafetle güzelsin ki içim başıma vuruyor, sancilanacak kadar güzelsin. ama ben sana nasıl anlatayim kendimi. biraz artistik olcak ama vala kendime bile anlatabilmis değilim kendimi. ben sana nasıl anlatayim. öyle gülüp geçilecek bir kiz olsan şimdi kolundaydim ama degilsin, gavur, imansiz adamım size göre ama gene de vicdanim el vermez böyle bir şeye.

    gene de yıllar sonra bu kız ilk defa bir şeyler hissettirdi bana sevgili sözlük ahalisi.
    yani öyle içip içip atarli giderli laflar söylemeye benzemez bunlar, alır yere çalar yıllarca biriktirdigin; kini, öfkeyi, kibiri...
  • yoda'nın bi sözü var. train yourself to get rid of everything you fear to lose. çok güzel lan. çok güzel. çok ağır. çok doğru. her şeyin özeti gibi. belki de hakikaten öyle.

    motor sporlarına ilgim yok pek. ama schumacher... abi... içim parçalanıyor. bir saniye de olsa adamın yerine koyun kendinizi. sonra elinizdeki en değerli şeyin gitmesinin o düşüncesine bile katlanamadığınız soğukluğuna bırakın kendinizi. bir an. yapabiliyorsanız şayet... nasıl? kötü hissettirdi değil mi?

    şu yukarıda yazdığım iki şeyi birleştirin. yapamayacaksınız. kimse yapamıyor işte bunu. bunun adına ne diyorlar bilmiyorum ama sahip olduğu iddia edilen kişilerin bile pek azında olan bir değer bu.

    gerçi buna sahip olunca bu dünyada da pek bir işin kalmıyor gibi sanki... o apayrı mevzu ama. oraya girmeyeceğim.

    eddie: bu, dünyaya hiçbir değer katmadan, hiçbir işe yaramadan, çalışmadan etmeden yaşayacağım ama canımın her istediği de her istediğimde olsun tamam mı demek değildir. bunu yapan düz orospu çocuğudur. bu düz orospu çocukluğudur. orospu çocuğu olmayın.
  • geçen hafta 2.5 yaşındaki yeğenimle oynarken onun amuda kalkması, sonra ablamın da üstün bir başarıyla aynı hareketi yapması, vay anasını ben de yapıcam demem, annemin aaa teyzesine çekmiş bu valla o da hep küçükken yapardı demesi, bunun üstüne ulan şimdi de yaparım diye gaza gelmem. beceremeyip kaburgalarımı incitmem... şu an ağlıyorum ve entry giriyorum sözlük. bazen gerçekten şuursuzca hareketlere kalkışıyorum. bok vardı sanki ya, allaha emanet giriştim harekete. hiç geçmeyecekmiş gibi ağrıyor :(
  • seviyorum sözlük.
hesabın var mı? giriş yap