• bu hafta çok yoğun olacak. 2 tane şirket kuracağız. noter, ito, vergi dairesi muhabbetleri olacak. aynı zamanda kdv haftası ve patrona rapor yetiştireceğiz. tabi bu işleri angarya işler çıkmaz ise yetiştireceğiz. angarya çıkarsa vay halimize. bide personelin salak saçma problemleriyle uğraşıyoruz.

    bu hafta bizim müdür birkaç personeli şamarlar sanırım.

    edit: şirket kuruluşu ile ilgili son değişiklikleri, yarın şirket kurmak başlığı altında paylaşacağım.
  • hayatı izin verdikleri kadar yaşıyorum ve ne zaman delireceğimi merakla bekliyorum.
  • istisnasız tam yatmadan önce her gece balkonda sigara içmeye çıkıyorum ve şu müziği dinliyorum. nedendir bilinmez ama iyi geliyor.

    ve her şey geçer usulca..
    öğrenmelisin, düşünmelisin, yaratmalısın..
  • kendinizi nasıl bu kadar önemli görüyorsunuz anlatsanıza az ?
    çok sıkıcısınız. farklı olduğunuzu düşünerek de hepiniz aynı oluyorsunuz farkında değilsiniz. sanki bi zeki sizsiniz mk herkesin isteği farklı olmak zaten.

    ınsanlardan çok daraldım.
  • mutlu olamıyorum ama onun dışında her şey mükemmel.
  • bir süredir çok kaba ve küfürlü konuşuyorum ırghhh siktiimin kredi kartı diye ağzımdan çıkıveriyor. sonra önümde yavaş yavaş gezen yayaya ana avrat küfrediyorum, “içimden”. ortalıkta görünmeyen valeye, benim tarafımdaki atm sırasının hayvan gibi uzun oluşuna, anlamadığım konulara, anladığım ancak sıkıldığım şeylere, yavaş konuşan, sanki dünyanın en mühim meselesini anlatır gibi kürsüde duran sikik herife.
    sonra elimde üç takla attırıp yine de tutamadığım ve yere düşüp bin parçaya bölünen kavanoza.

    kim bilirdi, birkaç sene önce kötü söz kullandı diye kendinden utanıp özürler dileyen retronun böyle ağzının bozulacağını. içten içe o yükselen ve kaynayan, kabına sığmayan öfkemi hissettikçe bir gün, yakın bir zamanda, böyle bir şeye evrileceğimi ben bilirdim.

    sikik kredi kartını ortadan ikiye kırıp yarın banka müdürünün kıçına sokacağım.

    yanlış anlaşılmasın, sinirli değilim. jöle kıvamındayım, mutluyum ama pata küt giriyorum saçmalayana, beni yorana. kalıbına yeni dökülmüş ve 30 dk buzdolabında sakinleşmiş jöle gibi. ben artık böyle, o öfkeyi son derece normal ve anlık dile getirip, tepkilerimi içime atmayan ve ardından pamuk hayatına devam eden biri oldum.
    kredi kartını gülümseye gülümseye, boylamasına değil enlemesine sokacağım o garanti bankası şube müdürünün kıçına.
  • sosyal güvenlik finaline hazırlanıp genelev kadınlarının tabi olduğu sigorta türünü çalışmam gerekirken ekşiye düştüm yine..

    dur lan iyi yaptım galiba.

    olmaz olsun böyle devlet desteği...

    not: kendim için bile kahve kotasını aşmayı başardım sanırım - günlük standardım 7 - 8 fincan -, kucağımda kedimle -ki adı latte- titriyoruz kitaba bakıp bakıp.

    yıllar sonra eski entrylerime bir bakayım dedim, evet yine kahve kotasını aştığım bir gün ve evet yine kedim latte kucağımda.
  • yazarlığımın onaylandığını 10 gün sonra falan öğrendim.
  • her gün her saat hayatın monotonluğunda sürüklenip giderken kendimi mutlu etmek için bir çikolatayı bile kendime “ben bunu sevmiyorum” diyip şartlarken sırf yakınımdaki insanlar mutlu olsun diye çabalayıp durmamın boşa kürek çekmekten başka bir şey olmaması. hala bunları bile bile devam etmek ,üzerine borç üstüne borç yıkmak.her gece nasıl evlenirim acaba sorularını sormaktan yorulmak.sabah işe gitmek için alarm bile kurmamak.insanları güvenini kazanırken kendimden nefret etmek. mantıklı davranmaya çalışırken önümde duran cahillikler. yolda yürürken yamuk duran kaldırım taşını düşünmek. her gece gökyüzü yerine duvarları izlemek. yorulmaktan bile yorulmak. şu an bile uyumam gerekirken uyuyamamak ve bunun gibi bir sürü şeyin bütün insanlarda olması ayrı bir gariplik benim için. ya yanlış yerdeyim ya da yanlış zamanda. ya hiç gelmeyecektim bu dünyaya ya da hep yere düşen şekeri yıkayıp tekrar ağzına atan çocuk gibi kalıcaktım. önüme çıkan güzelliklerin hiçbirini beceremedim ve hala yürüyomuş gibi gözükmeye devam ediyorum. ölene kadar. birilerini toprağa gömüp sıra bana gelene kadar. bekleyip bekleyip hiçbir şey olmayana kadar devam edeceğim bu anlamsızlığa.
  • sevmedigin halde cikarin icin heba ederek zamanini razi gelmek ödün verirken bunu yapaken bircok seyden dirayetini sorgulayan bir meceal bindirmek omuzlarina dengedeki bir toplu ignenin. ve uyumsuz olmak uyumsuzluğun inkisaf ettigi yaraticiligi inhibe etmeye magruz kalmak. samimiyet aramak... sevdigin anlasabildigin denginde bikac insani kaybetmis olmak. neden kaybettigini bildigin seylerin yaninda hala neden kaybediyor oldugunu bilememek anlayamamak. yasami standartize edebilecegin bir referansin olmamasi. uzayda bir nesnenin hizina etkiyen karsit bir nesne olmadigi takdirde sonsuza dek yonunu ve hizini surdurur. uzayda yukari veya asagi var mi acaba ama neyin? sanki ahvalimi sorgulamaktan kacindigim bir durumda bedenimde yansiyan tecellinin hayali canlaniyor birden saclarim dokuluyor yuregim dokuluyor hersey asagi. bunun gücün imgesi olduğunu dusuneceksiniz ama ben neyi degistirecegimi anlamiyorum. veya basarisiz yada iktidarsizliklarimin nüksetmesi gibi yorumlanabilir. ama benim icin basari sadece goze almaktan ibaret. hayir ben soyut biyerdeyim bisey nasil sey olabilirin derdi gibi. sıkıldigimi yadirgandigimi mutsuzlugumu cok kez ifade ettim ama belli etmenin ne demek oldugunu bilmiyorum. bir degisiklik yapilamaz benim icin herseyden yakinir raddede huzur aramiyorum. memnun mu olmam gerekiyor kendimden veya olmamammi bunlar gerekli sartlar degil. herseyi biliyorum herkesi hersey be herkes rüyamın parcasi beynimin objektif kimligi ama uyandikca kendi gercegimi yaratamiyor galiba bir rüyadayim tabiri ise çelişki. bir nihilist kendini hicbiyere nihilizme bile oturtamaz. ama bu bir kavram veya tarz degil bu bir gercek ancak gaflet ile degisilebilen ve bununla celismeye yeltenilemeyen birsey. diyorsunuz ki kendini bu raddeye sen getirdin ama irademiz olmasaydi zaten melektik. ben iradeyi reddeden platonik bir melek miyim. tuhaf boylesi işaretler izlemek. bana bişey kalmadi somut hayatin mucizelerine inanmadigim icin veya hakedilir sayilan yaftadegerlere tapinamadigim icin aranizdan ayrilmak isterdim. neyse ki imanim ve borclarim buna izin vermiyor.yinede diyorsunuz ki kaybetmetne razi gelinir sebeplere sıginma. ama ben bahanelere inanmam zaten. kazanc bu ahvelden bu haletiruhiyeden kurtulmaksa tek bir cürretle herseye bir son vermenin anlami ne sizce
    demek isterdim ki sizi cok sevdim ve bunu daha fazla kirletemem. benim ufkumda arı nokta yani teğet noktası bu nasıl daha fazla yaşamanın derdine düşebilirim timsah gibi
    guzel aciklamalar bunlar kendine inaniyorsun gibimiyim sizce. keske bu deginize kendiniz inanmasaniz inancima ortak olmak icin. ne yani insanin kendisine duşen boşvermekmidir yalnizca yada bir eğilim yaratmak tum zorluklari basite indirgeyip yeniden avlanmak. bende istiyorum bu deviminden cikmak kapistem haddimi bile aşar ama bunu kime neye nasil yedireyim derken av oluveriyorsun
    kendi kendinin yargici olmak ve kendini kendinin adaletine teslim etmek mümkümdü benim için. keske özgürlügüm baskalarinin veya seylerin zanı altında bogulmasaydi
    matematik te zevkliydi benim icin biyoloji fizik kismen kimya yemek yapmak da mekatronige dair bircok sey de raki sofralari da siirler de buhranli donemlerimlerin doymadigi bebeleri bebeleride metafizigi aslinda sevmedim cunku soyutlugun tevafuk yalnizligiydi benim icin sonra cocuklugumun filitreli görüngüsüne bakmak da hepsi benim oyuncagimdi bunlarla iyi oyalaniyor vautuyordum kendimi herkesle kimsenin oyununa dahil olamayan mahzun cocugu canlandiramasamda oyuncaklarim elimden alınmış gibi belki de oyuncaklariyla oynayan kendinden cekistirilen biri gibi sanki hırsız ve yobaz bi hayatın müdavimi olmaya esiri olmamak icin müdavimi olmaya zorlaniyorum. zorlanmak bana uygun bi fiil degil ama şimdi cok gerçek
hesabın var mı? giriş yap