• çıkarken mezarlığın girişinde pişi, helva ve içecek veriyorlarmış onları da aldık oturduk bankın birine.
    normalde hazır meyve suyu sevmem, yağlı yememeye çalışıyorum bu aralar fakat gözüm hiçbir şeyi görmedi. o kadar sıcaktı ve yorulmuştum ki hayatımda yediğim en güzel pişi, en güzel meyve suyunu içtim bugün.

    kafamı kaldırdım yukarıya servi, çınar ve çam ağaçları da sarmış etrafımızı... dedemin de mezarını çiçek gibi yapmanın verdiği rahatlık o kadar huzurlu hissettim ki kendimi o an. bilmiyorum belki dedem de bizimle oturuyordu o an o ağaçların arasında o bankta. huzurum ondandı.
  • geri döneceğim hiç bir yerde bulunmak istemiyorum.
    gitmek istiyorum, daima yolda olmak, asla durmamak, asla alışmamak.
    uzaklaşıp kaçmak; neyden kaçtığımı bilmeden.
  • mağaza çalışanının güler yüzle "buyrun, hoşgeldiniz nasıl yardımcı olabilirim ?" demesine rağmen ah öh şunu yap bunu yap diye ters ters konuşup bağırmaya çalışan tiplerden nefret ediyorum. beni hayattan soğuttu bu tip yavşaklar.

    biz sektörde bu tiplere aptal orospu çocuğu deriz. gün içinde 1000-1500 kişinin girdiği bir mağazada çalışıyorum, mağazaya gelen müşterierin en az 100 tanesi bu tipte oluyor. adamlar sanki beyinlerini kapıda çıkartıp öyle giriyorlar içeri. sırf kurumsal bir firmanın çatısı altında olduğu için karşısındaki personelin ya sabır çekip bir karşılık vermeyeceğini bildiği için rahat hareket ediyorlar. bu aptal oğlu aptallar böyle davranınca işlerinin halledileceğini zanneder ama büyük yanılgı içine düşerler. ya işini yapmadan güler yüzle şutlanırlar mağazadan ya da yanlış yönlendirmelerle hiç alakasız şeylerle uğraşmak zorunda bırakılırlar. 30 saniyemi almayacak işlem için müşteri hizmetlerine yönlendiririm bağlanana kadar sinirden çatlar orospu çocuğu.

    ekşisözlük geniş bir mecra çok kibar insanlarda vardır illa ki ama belli bir kısmı da bu bahsettiğim kesimdendir. size sesleniyorum beyler bayanlar kibar olmak çok zor bir şey değil. size hoşgeldiniz diyen kişiye hoşbulduk demek. şöyle şöyle bir derdim var yardımcı olur musun demek çok zor bir şey değil. eh çok zor geliyorsa inanın bana karşınızdaki çalışan durumu sizin için daha da zorlaştıracaktır.

    edit: unutmamak gerekir ki probleminiz firmayla üç kuruş için milletin ağız kokusunu çekmek zorunda olan personelle değil.
  • insanlar bu kadar kinle nasıl yaşıyor anlayamıyorum
  • 27 yaşındayım. dayım hala erkek olmamamı kabul edemedi ve her konuştuğumuzda bana “paşam” diye hitap ediyor.
    iş güç sahibi koskoca kadın oldum hala “paşam” diye sevilmek de ne bileyim..
  • bir arkadaşımla çok garip bir ilişkimiz var. adam beni gözünde o derece büyütmüş bir halde ki, yere göğe sığdıramıyor beni. sürekli sen harikasın, sen yaparsın modunda. oğlum ben normal bir insanım, beni gözünde çok büyütme diyorum, adam bana mısın demiyor. hayır bana bu kadar güvendiği için sevinsem mi üzülsem mi bilemiyorum.
    benim yurt dışı isteğimi biliyor. bugün açılan bir ilan görmüş, saniyesinde beni haberdar etti. seni bu ülkeden kurtarmamız gerek şeklinde dolaşıyor. uluslararası ingilizce yeterliliğim yok diyorum, adam sen halledersin, neleri halletmedin ki diyor. çok manyak arkadaşlarım var, yemin ederim. beni benden daha çok düşünüyorlar. gece gece çok mutlu oldum yeminle. *
  • dünyada o kadar çok yer var ki,gidince kendimi değiştirmem gerekmeyen.
  • 12 yasinda cocukluk arkadasimin amcasi tarafindan tacize ugradim. korkudan tas gibi kalip kimseye birsey soyleyememistim. keske avazim ciktigi kadar bagirabilseydim.
    bende bir sorun var diye dusunmustum cocuk aklimla birde.
    hala yuz yuze de gelebiliyoruz ustelik.
    tiksiniyorum...
  • daha fazlasnı istememek istiyorum.
  • itiraflı bi entry olduğu için buraya da iliştirmek istedim.

    tarkan'ın yolla şarkısına bayılıyorum. her çıktığında heyecandan oynayasım geliyor ankara havasından başka ritim beceremeyen kollarımı kaldırıp. neden mi?

    majör depresyon nedir bilir misiniz sevgili kardeşlerim? kendini öldüremediğin ama her gün ölmek için dua ettiğin duygu durumunu bilir misiniz? ifadesizlikten yüzündeki çizgilerin silinmesi diye bi hadise duydunuz mu? çok zorlayıcı ve başarısız bir okul hayatının insana ne denli zarar verebileceğini tahayyül edebiliyor musunuz? hele ki üniversite yıllarına kadar başarısızlığı hiç tatmamışsanız…

    velhasıl geldi geçti yıllar. ciğerlerini göğüs kafesinden kanırta kanırta söken sınavlar bitti. hayatı 2 kat daha zorlaştıran uyumsuz bi ilişki bitti. günler geçti, haftalar, aylar geçti. desteği hiç eksik etmeyen ailemden yıllardır çok istediğim güzel bi hediye geldi. ve zaman içinde hakiki manada depresif dediğim hayattan normal hayata geçiş denemelerim başarı ile sonuçlandı…

    işte tam o sıra çıktı bu yolla. o sıra yoğun bakım nöbetleri tutuyorum. hemşire hanımlar açıyor telefondan bu yolla’yı çalıyor. ben de kendimi ritmine kaptırarak çalışıyorum. şöyle bi kendimi yokluyorum, hakikaten mutluyum yahu. inanılır gibi değil. sonra hop diğer odadaki hastanın monitörü uyarı veriyor ve o odaya gidiyorum, yolla geride kalıyor. ve nöbetten çıkınca o yorgunlukla yatağıma yığılıp kalıyorum. böyle böyle bir ay boyunca hiç tamamını dinleyemediğim bu şarkıyı her açıldığında hayranlığım ve merakım gitgide artıyor. ve yoğun çalışma temposu sonrası bi tatil fırsatı bulup şehirlerarası yolculuğa çıkığımda son ses yolla’yı dinliyorum yol boyu…

    şimdi birileri klibi movie maker’la yapılmış desin, diğeri dansçılar senkronize değil desin, ötekisi tarkan zoraki seksi bakış atmaya çalışmış desin hiç önemli değil. ben seviyorum. şarkıyı, klibini, söyleyeni, klipteki çocuklarla oynaşmasını hepsini seviyorum hocam. ve buradan tarkan’a iki kelime sözüm var; ‘big fan!’ :).
hesabın var mı? giriş yap