• yalnız olmak istemiyorum ama birileriyle tanışmaya da üşeniyorum.
  • bir felsefeciyle birlikte olmak zordur, tahmin edebiliyorum. çünkü bizler çoğu şeyin ötesini görmeye çalışırız; sıradanlıkta olağanüstülük, küçük olanda büyüklük, anlamsızlıkta manâ ararız. her felsefeci aslında çok ince ruhludur ve bu sebeple duygular ile düşünceler birbiriyle karışmış vaziyette dolanır bünyede. sevgilisi uyurken onu izleyen, aman rahatça uyusun da korkmasın diye kendi uykusunu hiç eden bir felsefeci yine aynı kişiye küçücük bir şeyden öfke gösterebilir. neyi nasıl düşündüğümüz ve ne sonuçlara vardığımız tahmin edilemez kolay kolay. zihnimiz her şeye sonuna kadar açıktır.

    bu yüzden birçok insan, felsefenin bir lanet veya hastalık olduğunu düşünür. ki çok da haksız değiller. bazen krize girene kadar düşünüyoruz her şeyi. idealer aleminde rastgelene dans ediyor bütün fikirler. bununla yaşamak oldukça zorken, bunu yaşayanla yaşamanın nasıl bir çile olduğunu tahmin edebiliyorum.

    hep yalnızdık, hep de böyle olacak. birilerini ve bir şeyleri çok fazla düşündüğümüz için bizi kimse sevemeyecek. bir noktaya kadar ilgi çekici geleceğiz, bir noktaya kadar sabır gösterileceğiz fakat ipler elbette kopacak. bizler, ahlak / kâr-zarar / iyi-kötü / doğru-yanlış / varoluş / rüyalar / psikoloji vesaire hakkında düşünüp dururken, kadınların güzelliğini 10 üzerinden puanlayıp altın orana sahip olmayanları insan yerine koymayan aşağılık varlıkları dost kabul edebilen ve aldatmayı / riyakarlığı / kötülüğü / ahlaksızlığı normalleştirip onların safında yer alan vasat insancıklar daima kazanacak. sevdiklerimiz de bizi bırakıp bu vasatlığa ortak olacaklar...

    işte biz felsefecilerin kaderidir birilerinin hayatından silinip gideceğimiz gerçeğiyle yaşamak.
  • deşifre olmadığım tek sosyal mecra burası. görünmez olmak istediğimde burada yazıyorum.
  • neyin mücadelesini veriyor bunca insan? binlerce cenin arasında denk gelmişsinde annenin yumurtalarında döllenmişsin falan. ee sonra? doğ, büyü, para kazan, ölümü bekle ve kaçınılmaz son, mezar. intihar edenlere hep saygı duydum sonuç odaklı düşündükleri için ama saygı duyduğum hiçbir şeyi beceremedim.

    bazen de düşünüyorum bu ülkenin kaderinden mi acaba bu meydana gelen milyonlarca ahmaklık. ahmaklığa evrilmişiz arkadaş ama ben henüz evrimimi tamamlamadım ve evrilmemek için büyük mücadele veriyorum. neye mi? kol gezen cehalette, yargısız milyonlarca infaza, basitliğe, kusmuk gibi kokan basitliğe.

    hepiniz aslında zorsunuz değil mi maymunlar? kendinizden başkasını düşünmeyecek kadar zor, kendi çıkarlarınızı herşeyin önünde tutacak kadar zor, yozlaştırdığınız kültürlerin içinde dedikodudan boğulacak kadar zor, din ve tanrı inancı kisvesi altında her türlü düzenbazlığı, namussuzluğu yapacak kadar zor. ama kaçırdığınız şu;dürüst olamayacak kadar, merhametli olamayacak kadar basitsiniz aslında. lanet olsun sonucu en başından belli olan bu oyunda 7'den 70'e tüm ayrımcılığınıza, rakiplerinize, rekabetinize.

    bu aptal döngünün içinde daha elle tutulur işlerle uğraşmak varken saçma sapan tabularda sudan çıkmış balık gibi çırpınıyorsunuz ve benim gibiler su aramadığından çırpınmıyor, sonuç odaklı düşünüyor. işte yağan 1 damla can veriyor kahretsin, sonuca erken gitmeyi engelliyor. bırakın yahu koca derya denizde tek başıma yüzeyim. dolayısıyla döngü başa dönüyor, okyanus ne taraftaydı?

    (bkz: paradoks)
  • naif adamın son notu (başka yazmayacak, söz verdi çünkü):

    naif erkeğin gönlünü verdiği hatunun hedefi şudur; naif adam garantidir evlilik için. bu nedenle son çaredir eğer kadın kendine daha uygun bir aday türetemezse. sonra bir gün naif adamın gözü açılıverir, görür bazı gerçekleri. acıdır ama ayan beyan ortadadır herşey inkar edilemeycek şekilde. o garanti adam sahneyi terk eder, bazen sessizce bazen duağlara taşlara yazar acısını sağlamdır çünkü. eğer bu yazdıklarını muhatabı görse ne olur ki? bir şey olacağını sanmıyorum bu hayatta herkesin kendi doğruları var. ama belki görse neden olduğu şeyleri belki yaptıklarının ne olduğunu anlayabilir, belki. sonuçta kimse istediğini alamaz bu hayattan hepimiz kaybederiz. anlayabilene tabi...
  • senelerdir korku, gerilim ve umutsuzluk içeren filmleri birkaç istisna haricinde izlemeyen ben, the walking dead izlemeye başladım. 4.sezondayım. birçok mantık hatası içermesine rağmen genel olarak beğendim. yalnız o kadar geriliyorum ki, sürekli sahneleri atlıyorum. 4.sezonun sonunda ne olacağını biliyorum mesela. aşırı kanlı sahneleri atlıyorum. rahatsız edici sahneleri atlıyorum. bazen dayanamayıp izlediğim bölümün sonunda ne olduğuna bakıyorum. ileriki bölümlerin özetlerini okuyup kimlerin hayatta kaldığını anlamaya çalışıyorum. diziyi piç ediyorum resmen ama izlemeye devam ediyorum. açıkçası onca umutsuzluğun içinde insanların çabalaması, devam etmeye ve iyi kalmaya çalışmasını izlemeyi seviyorum aslında. nedense buna ihtiyacım var.
  • 1 nisan 2018 den beri otelde kalıyorum ve artık cidden sıkıldım.
  • bu yazıyı kendime yazdım.
    .
    .
    .
    oralardan, buralara.

    nasıl olacak bu iş? ne yapacaksın? ne geldiğin yerde mutlusun, ne de gitmeye çalıştığın yolda.
    sahi ne yapıyorsun?
    neye sahipsin?
    "hiç"
    peki, ne yapacaksın?
    ...
    aynı çemberde dönüyorsun. herkes bir tarafından çekiştiriyor ve korku ile izlemek dışında "durun" bile diyemiyorsun. bu ne kalabalık, bu ne karışıklık. oysa böyle anlaşmamıştık. asla kimse yaklaşmayacaktı. nasıl geçtin o çizgiyi, nasıl inandın?
    çok yorgunsun dimi, yorulursun tabi. enerjini hortumlayanlara karşı kendini savunmayı öğrenemediğin sürece de hep yorgun olacaksın.
    çok yanlız hissediyorsun dimi, düşmesin o yaş gözünden. tut! biliyordun. herşeyi biliyordun ve şans verdin. şimdi gözünün yaşı ile ilgilenen kimse yok. çünkü biliyorsun. herşeyi biliyorsun ve bu kadar aptalsın. hep aynı suda boğuluyorsun. ağlama, yeter! ya da ağla, iyice ağla. tüm karalar dökülsün gitsin. sonra bak aynaya, sahip olduğun şeyleri gör. o kalın kafana sokmak için yaz hatta.
    açma kalbini kimseye artık. güvenme kimseye. inanma her söze. bu kadar salak olmak yakışmıyor sana. yok et bunları. ağla şimdi iyice, başkalarından önce kendine merhamet göstermeyi öğren. senin daha çok ihtiyacın var. kendine şevkat göster. yapabildiklerin için şükür et. kendine güzel davran artık. kimse için kurban olma, ne olur öğren şunu artık!
    hadi ağla iyice, kapat telefonu, ağla iyice...
  • ç : çocuk
    b : ben

    çocuk sodayı alıp tezgahın üstüne koyar.
    ç : ne kadar?
    b : 1 lira.
    ç : açar mısınız?
    b : tabii ki
    ç : teşekkür ederim.
    b : afiyet olsun canım.

    aslında çok basit bir diyalog. kibar insanlarla karşılaşmak mutlu ediyor. 9-10 yaşlarında bir çocuktan bu kibarlığı görmek ise bambaşka.
hesabın var mı? giriş yap