• moda tasarımı mezunu bir arkadaşımın instagramdaki bir paylaşımının altına ingilizce klavyeyle şık yazmak için 'sik' yerine 'slk' yazdığı günden beri rahat uyuyamıyorum.
  • çok çok önemli bir şey paylasmak istiyorum:
    ekşi sözlük tamamen bir chat odasına dönüştü artık.
    biliyorum çok yanlış çok ürkünç bir düşünce ama her gün ekşi sayfalarını gezdiğimde aynı düşünceye kapılıyorum.

    yaklaşık bir yıl önce başladı bu düşünce. sonra hergün düşünmeye devam ettim. çok çalıştım çabaladım bu düşünceden kurtulmak için ama başarılı olamadım.

    ilgili kurumların yardımını bekliyorum.
  • bazı insanlar kabuk tutan yaraya pansuman yapacakmış gibi yaklaşıp, kanatıp yeniden kabuk tutmasını beklemeye geçiyorlar ya işte ben onların azminden istiyorum. sorsan hiçbir şeyi sallamayan adamım ama bunlara karşı her seferinde gafil avlanmış buluyorum kendimi.
  • 35 yıla ne çok sorumluluk sığdırdığımı düşünüyorum, kendime çizdiğim sınırları.. hep doğru olanı yapmaya programlı aklımı, kalbimi.. kendime taktığım zincirleri!

    hani şu okuldaki örnek öğrenci, zıpır kuzeni dizginlemesi için* ‘’bekçi’’ tayin edilen kişi var ya, o benim.
    her yaşta abla oldum ben. örnek gösterildikçe, doğruluk timsali* olmaya zorunlu hissettim kendimi sanırım.
    bir kaç yıl öncesine kadar kardeşlerimin komutanıydım mesela.. en az kendim kadar o’nlara da kötülük yaptığımı şimdi anlıyorum. aşmaları gereken bir engel misali hep önlerine çıkıyordum.. annem/babam, benim için; ‘’bizi hiç üzmedi’’ derken, o’nları yanlışa* sevk ettiklerini fark etmiyorlardı. ben de öyle. elbette annemi/babamı üzmediğim için pişman değilim. aynı şekilde doğru yaşamaya çalışmak konusunda da bir pişmanlığım yok.
    sadece kendime çok yüklenmişim sanırım, bunun farkına vardım. olması gereken diye bir türkü tutturmuşum, inandırmışım kendimi ve gram düşünmemişim ötesini.

    bir bilirkişi*şöyle demişti bir gün, ''kendini frenlemekten sıkılmıyor musun?''.
    bilmem anlatabiliyor muyum, beni bana..

    şimdi kim doğru, kim yanlış, bilmiyorum. hatta illa bir doğru ya da yanlış olmak zorunda mı? diye düşünüyorum..
    ve belki de tüm doğru bildiklerimin üzerini büyük bir yanlışla çizmeye çok yakınım! oysa hayatı ve her şeyi, tam olarak olduğu gibi; o kadar iyi hissediyorum ki*.

    ve tam şu noktada, kendimi bulduğum yerde kaybettiğiminde kanıtı bu. düşününce de gidiyorum kendimden, düşünmeyince de.. aklımın en acımasız şakasının içinde sıkıştım kaldım, kendi etrafımda dönüp duruyorum gibi.
    aslında tam olarak hissettiğim, kendimle savaş halinde olduğum.

    bittabi, galibi de mağlubu da benim!

    evet, biraz yalnızlığa ihtiyacım var.
  • bugun her yerden silinesim geliyor. bu aralar biraz motivasyon eksikliginden mi , bilmiyorum hic birsey istemiyor canim .. aklim ayarlara gidip hesabi k... yonlendiriyor.
  • birkaç gün önce trafik kazası yaptım. biraz hasar da var. babam hariç kimseye söylemedim. çok şükür ki kimseye çarpmadım ve bana da bişey olmadı. bugun bir arkadaşım kasko şirketi aracılığıyla öğrenmiş ısrarla soruyor ve farkettim ki konuyu hiç konuşmak istemiyorum. öğrenmesini de hiç istemezdim. sanırım bu davranış bir çeşit savunma mekanizması ve travmatik izler bıraktı.
  • dert benim değil. lakin devletin millete, milletin devlete güveni kalmamış.

    bir tanıdığın evi tadilatta. doğalgaz bağlatacakmış ve anlattığına göre diğer daireye bağlı olan sayaçtan görevliler ek boru çekeceklermiş.

    lakin bu borunun geçeceği, koridorun ucundaki evinin daire kapısına adam koridoru enlemesine kapatan ayrı bir güvenlik kapısı yaptırmış(hırsıza karşı sadece kamerayı yetersiz görüyor.)

    haliyle adam, yeni takılacak sayacı güvenlik kapısının dışında istiyor. lakin güvenlik kapısının ancak karşısındaki duvarda sayacın yerleşebileceği kadar bir yer varmış. borunun uzanacağı duvarda ise sayaca yer yokmuş.

    anlattığına göre doğalgaz tesisatı yapan görevlilerle tartışmış. "sayaçlara giden doğalgaz boruları daima görevlilerin görebilecekleri bir yerde olması gerekiyormuş." zira. dertli adam çıkışınca buna demişler ki, " daha sonra senin şu kapının arkasında ana boruya bağlantı yapıp, gazı kaçak kullanmayacağın nereden belli?".

    yaşlı başlı adam. "bu yaşta beni sahtekar yerine koydular" diye sinirlenmiş. kimsenin kimseye güveni kalmadığından bahsetmişti. "insanlara güven kalmadı. devlet de bize güvenmiyor, biz devlete nasıl güvenelim?" diyerek lafını bitirdi adam. daha ne yazayım?
  • 100. entrymizi giriyorum ve nedense bunu kutlayasım geldi. her neyse nice 100'lere sevgilim. seni seviyorum
  • ayy yazar olmuşummm, en son bıraktığımda on iki binlerdeydik hocam ne oldu da böyle şeyler oluverdi yahu. mailime de yeni düşmüş on günü geçmiş. neyse efenim ekşiye yazmak benim için yeterliydi yazar caylak farketmiyordu, sevineceğimi düsünmüyordum sevdindim bu işe
hesabın var mı? giriş yap