*

  • (bkz: ego tatmini)
  • sözlüğe yazma nedenleri arasında sayılabilecek binlerce motivasyondan biri de belki kafada dolanmakta olan düşünceleri bir yerlere aktarma istediğidir. platon bir keresinde "ne yazık o zihinlere ki düşüncelerini paylaşıp tartışabilme imkanları yoktur." demiş. iyi demiş.

    arkadaşlık ve dostluk ilişkilerinde her zaman sizin konusmak istediğiniz konular konusulmaz. arkadaş çevrenizdeki insanlar, sizin ilgili oldugunuz konular hakkında fikir teattisinde ve munazaralarda bulunabilecek kadar donanımlı olmayabilirler. bilakis, sizin ilginç bulduklarınızı anlamsız, üzerinde düşündüklerinizi düşünmeye değmez görebilirler. aslında eğer ilgilendiğiniz ve sizi meşgul eden konuların hemen görünen uygulanablir anlamlarıı yoksa bu sık sık da yaşanır. insanların çoğu pratik ya da pratikliği çabucak anlaşılabilen bilgilerden hoşlanıyorlar. hemen herkes geçen haftasonu tanıştığınız genç bir kadınla başınızdan geçenleri ilgiyle dinleyecektir lakin mesela zamanın ne oldugu konusunda konusmak isterseniz fazla dinleyici bulamazsınız. olsa da bulsanız bile onlarda muhtemelen sadece size katılacaklar, sizinle tartışmayacaklardır.

    sözlük bir beyin boşaltma sitesi. eli mahkum bir dinleyici. ne yazarsak yazalım kurallara uydugumuz sürece bizi dinliyor. çok güzel bir kitap okuduğumuzda ya da şahane bir film seyrettiğimizde kafamızın içerisinde dolanan fikirleri bir yerle yazma, canlanan düşünceleri seslendirme ihtiyacı duyarız. burası bunun için biçilmiş kaftandır. üstelik aynı konu üzerinde düşünmüşlerin fikirlerini de öğrenip fikri ufkumuzu genişletme imkanı verir, yeni bilgilerle bildiğimiz konulara farklı açılardan bakma olanağı sağlar. en absürd geyiklerinizi, en enteresan kelime oyunlarınızı sözlükte yazabilirsiniz. bu açıdan bakıldığında başka insanların yazdıklarınızı okunması ve beğenmesi de çok kritik olmaz aslında. düşünceleri seslendirebilmek, onların okunup takdir almasından daha temel bir ihtiyaçtır.
  • vermek tabii ki, hepimiz vericiyiz.
  • yasadigim ortamin, ufacik bir kendi icine kilitlenmisligin, birbaskalarinin hayatini yasiyor olma hissiyatinin, yaricapi gercekte belli, benlikte sinirsiz bir cemberin icine hapsolunmuslugunun verdigi, bir nevi sinirli sorumlu cografyanin, beni daima bir denge sendromuna yonlendirmesiyle ortaya cikan, icselligimin, tek basinaligimin depresmesi ile ivme kazanan, yazma ediminin bir dogal terapi arzusuna donusmesi suretiyle vuku bulan, naklen kendimi bilinmeyen zihinlere, gorulmeyen siluetlere yansitma isteginin cazibeli disavurumu.

    hicbir yerin merkezinde olmak arzumun, modern zamanlarin ve hayatin icine sikisip kalmis imgemin, icinde bulundugum kafesin sosyal, psikolojik dengeleri altinda kalarak yedigi yuksek basincin etkisiyle kendinden uzaklasmasina karsi gosterdigi direnc ve etrafimda olup bitenlere kaygisiz kalmamak, tepki vermek yonunde gosterdigim reaksiyonun kesisimi sonucu meydana gelen kimligimi ifade etme istegi.

    gerceklikle bir hayli ugras icinde olan ve bu ugurda kendi icselligine kulak verecek kadar zamani ve olanaklari olmayan baglarimi gevseterek; sadece kafamda canlandirabilmekten asiri derecede haz duyacagim soyut bir platformda ve bu mekana kendini ait hisseden bu yolda guzergahlik yapabilecegim sanal kisiliklerle beynimin merkezine dogru yol almak, yasamaktan buyuk keyif duydugum bu hic'ligimle basbasa kalabilmek ve bu ugurda mutlu olabilmek fikri.

    amma ve lakin, kafka'nın da, yasamin bu can sikici agirligini, daktilosunda da takir tukur beyan ettigi gibi:"yazdiklarim benim icin kurtuluş olamaz." (mi ki acaba?)
  • paylasma..
  • sanata ve sözlüğün ebesine saygı.
  • irc serverlerden kurtulmanın yarattığı bo$luğu doldurma olabilir..
  • ulan! uzun zamadir birseyler yazmadik simdi beni atarlar korkusu.
hesabın var mı? giriş yap