• geçen gün ertuğrul özkök, bugün nagehan alçı, fi tarihinde nihat genç ve bilumum muhtelif ünlüler, siyasiler ve yazar takımı sözlüğe sataşıp duruyor. bunun nedenini düşününce ilk aklıma gelen sözlüğün hafızası olmasından rahatsız oldukları...

    şimdi malum türk kamuoyu üç günden öncesini hatırlamaz. medya ise güç ve para zaafiyetinden dolayı şıppadanak işine gelmeyeni unutuverir. ama sözlüğün anonimliği ve iyi-kötü çoksesliliği burada bir hafızanın oluşmasını sağlıyor. habire silinen başlıkların benzer bilgilerle dolduğunu görüyoruz örneğin. ertuğrul özkök'e mesela 15-20 sene önceki sözleri hatırlatılıyor. hatta bankocu bir avukatın osuruğu kaç senedir gündemde 30 kez silinmesine karşın.

    bu yüzden sözlüğün anonimliğinden çok hafızasından rahatsız olduklarını düşünüyorum. anonimlik bir mahkeme kararıyla kolayca aşılıyor sonuçta. ama hafıza kişilik demek işte. bu insanları ise kişilik kadar rahatsız eden bir şey yok. tüm medya amorf olsun, dürümcü olsun (kanzuk'a da çakalım arada) keyfimizce şekillendirelim istiyorlar.
  • yazarlar taraf tutmuyor diyedir heralde
  • daha instagram, twitter vb yokken ekşi vardı.
    televizyonda, gazetelerde yapılan taraflı, adam kayırmalı haberler, yorumlardan sonra ilk defa birileri çıkıp kral çıplak diyebiliyordu. şeylerin sözlük anlamları dışında kişilerin zihninde ne ifade ettiği, yerel ağızda ne olduğu yazılabiliyordu. domatesin bazı yerde manya olduğunu, sadece anneannemizin söylediğini düşündüğümüz bir deyişin başkaları tarafından da söylendiğini öğreniyorduk. şimdi instagram’da kötü bir yorum olunca hemen silip engelleyebilen isimler buraya müdahale edemedikleri için rahatsız oluyorlardı. genel geçer kabul edilen bazı gerçekler vardı ama bu gerçeklerin hepsini sevmek zorunda olmayan, bunu da açıkça ifade edebilen özgür insanlar vardı.

    bir de şimdi çok bozulduğundan dem vurulsa da ekşi sözlük kurulduğundan bugüne genel olarak hep okuyan, yazan, çizen en önemlisi düşünebilen yazarlara ev sahipliği yaptı. hayatında hiç sorgulama gereği duymamış, neden sorusunun yanına yaklaşmamış, eline bir kitap bir dergi almamış isimler burada yıllarca dünyanın dört bir yanından insanlarla mirc üzerinden yazışıp ingilizce geliştirmiş, forum forum gezerek münazara kültürü edinmiş, takip ettiği isimlerin kendi sitelerinde biyografilerini okumuş, onları tanımak için uğraşmış, telefonunda kontör kalmadığında milletten dilenmek yerine internet üzerinden sms gönderen siteler keşfetmiş, bedava sms yollamak gibi ufak mutluluklar edinmiş, aklına bir şey takılınca açıp farklı kaynaklardan bilgi edinmiş, adı korsancılık olsa da para verip alamayacağı albümleri teker teker dinlemiş, belki hayatında hiç gidemeyeceği konserleri, müzikalleri, tiyatroları internet aracılığıyla izlemiş, para verip gidemeyeceği spor salonlarından daha fazla verim alabileceği egzersiz videolarına ulaşmış ve daha bir çok sebeple interneti kendi için en faydalı olabilecek şekilde kullanmış beyinler görünce error veriyorlar tabii ki. çünkü mağdur edebiyatı yapmaktansa elindeki kaynakları değerlendirebilen bir güruh var burada. oxford vardı da biz mi gitmedik yerine, oxfordu ayağına getirenler var. eline telefonu alıp başkalarının hayatlarına, fotoğraflarına bakmaktan öteye gidemeyen insanlara kendi istedikleri habercilik anlayışıyla, istedikleri tabloyu çizmeleri çok kolayken, burada birileri o tablonun yanlış olduğunu korkusuzca söyleyebildiği, hem de bunu bir tesir altında kalmaksızın yapabildiği için sevmiyorlar sözlüğü. herkesin ak dediğine, kara denilebildiği ve üstelik diğer tüm renklerinde tüm çıplaklığıyla görülebildiği bir yer olduğu için sevmiyorlar.

    ben ekşi sözlükte henüz yazar değilken bile internet başında en zevkle vakit geçirdiğim siteydi burası. yeni şeyler öğretiyordu, bazen kendimi onaylatıyordu, bazen de farklı açıdan bakmayı gösteriyordu. istisnalar kaideyi bozmaz demişler, doğru demişler; ekşicilerin hepsi bence çok kaliteli insanlardı, kültürlü adamlar, kadınlardı.

    bu kadar düşünen beynin olduğu gerçeğini kabullenmek istemiyorlar ama var, burada düşünen, birbirinden çok farklı, binlerce özgür birey var. sevilmek gibi kaygıları da yok üstelik.

    dipnot: hangi gündemde, ne zaman yazdığımı bilmediğim, kenarda kalmış bir entry. yolladım gitti.
hesabın var mı? giriş yap