• farklı şekillerde karşınıza çıkabiliyor,
    bazen ağlayacak bir omuz
    bazen kaygısızca kafanızı yaslayıp uyuyacağınız bir kucak
    bazen de sadece ve sadece karışılıklı konuşabilmek...

    acı olan ise,
    bu hissin geçmeyecek olmasını bilmek...
  • eksiklik duygusunu ilk kez ortaya atan psikiyatr alfred adler'dir. bu da "aşağılık duygusu" ve "aşağılık kompleksi" ayrımın net yapılmasına zemin hazırlayan bir duygu durumu olmuştur alfred adler için. bu iki durumun kimi zaman dengede kalırken kimi zaman da dengenin bozulması eksiklik duygusunu oluşturmakta. şimdi bu dengeleri anlayalım.

    aşağılık duygusu her insanın benlik algısı oluşmaya başladığı andan itibaren tattığı bir duygudur (2 yaş civarı). peki bu nasıl olur? çocuk çevresindekilere bakarak onların öncelikle fiziksel (anne babamın boyu uzun) sonrasında fonksiyonel üstünlüklerini (anne ve babamın boyları uzun oldukları için dolaptan bana süt verebiliyorlar) algılamaya başlıyor. bu algıları kavramaya başlarken bir yandan da kendisi bir şeyleri deneyimlemeye başlıyor (ben de sandalyeye çıkıp sütümü alabilirim). ve bir adım daha üst düzeye getiriyor; kendini çevresindekilerle kıyaslıyor. ben yapamıyorum, sen yapabiliyorsun yorumlamasına getiriyor ve gelişim stresine giriyor. bu, gelişim için özellikle de öğrenmenin desteklenmesi için olumlu bir strestir ancak bu stres aynı zamanda o çocuğun aşağılık duygusudur. peki ne oldu? çocuk annesinden babasından ya da abisinden ablasından aşağı düzeyde olduğunu algılamaya başladı. kendince onlara yetişme çabasına girdi. bu noktada çocuğun mizacı ve mizacına uygun şekilde ebeveynlerinin ona muameleleri önemli. biz erişkinler olarak aşağılık duygusunu olumlu desteklersek bir sorun olmuyor zaten. nasıl sağlıklı destekleriz tartışmasına girersem; konumuz eksiklik algısından sapacak, dolayısıyla aşağılık duygusunu yüzeysel anlamak dediğimiz şeyi burada bitiriyorum şimdilik. mevzumuzu aşağılık duygusunun bilinçsiz ya da hatalı yaklaşımlara maruz kalmasına yöneltiyorum.

    aşağılık duygularının hatalı ya da bilinçsiz ebeveyn ya da eğitimci yaklaşımı ile yaşamı zorlaştırıcı bir fonksiyon haline gelmesine de aşağılık kompleksi diyoruz. peki aşağılık kompleksinde neler oluyor hemen yüzeysel olarak bakalım. aşağılık duygularının artık duygu olmaktan çıkıp davranışlarımız tarafından özümsenmiş haline aşağılık kompleksi diyoruz aslında. bir üst paragrafta bahsettiğim olumlu gelişim stresinde yanlış tutumla karşılaştıysa çocuk, büyüdüğünde de kendini bir türlü herhangi bir şeyde yetkin göremiyor. kendinden başka herkes ona iyi, süper, başarılı, güzel, yakışıklı, yetenekli görünmeye başlıyor. kendisi hariç herkes her şeyin en iyisi gibi hissetmeye başlıyor ve hissettiği gibi de davranmaya başlıyor. bu insanlardan mutlaka çevrenizde vardır. bir işi başaramıyorlarsa mutlaka bir sebebi vardır, devamlı motivasyona ihtiyaç duyarlar, sizin enerjinizi sömürmeye meyillilerdir, başarısızlıktan ve başarısız oldukları konular üzerinde durup onları irdelemekten de çekinirler, özeleştiri bile yapmaktan mahrumlarken sizin yaptığınız herhangi bir eleştiriye dahi katlanamazlar, aynı zamanda pohpohlanmayı da isterler. işte bu kargaşanın altında kalmışlık aşağılık kompleksini oluşturuyor. bu kısım biraz daha ergen, genç yetişkinlik psikolojisine giriyor, kendi alanımdan haddim olmayarak sapmak konuyu da dağıtmak istemiyorum.

    sözün özü; saf maddenin (aşağılık duygusu) çevre (bilinçsiz aile, eğitimci) ile tepkimeye girip komplikasyon geçirmesi (aşağılık duygusunun aşağılık kompleksine dönüşmesi) aslında en basit en ilkel tanımıyla bize "eksiklik duygusunu" açıklamaya yetmekte.
  • büyük bir boşluğun içinde bulunma durumu.
    sanki bütün duygular unutulmuş, bütün anılar mühürlenmiş. amaçsızlık, yalnızlıkla harmanlanmış tepende beklerken yaşamanı bekliyor herkes.
    o'nun eksikliği.
  • "her şeyim tam, bütün isteklerim hedeflerim yerinde istediğim gibi sevgilim var, başarılıyım, belli bir karizmam var param var" diyen insanlardan dahi duyduğumuz "ama gene de sanki bir şeyler eksik, bunlar bana tat vermiyor" diyen pek çok insanın olağan hali... kimi zaman bu duyguya karşı insan vurdumduymaz takınır, kendini sıradan şeylerle oyalamaya çalışır; kimi zamansa bu duygu hiç dayanılamayacak bir hal alır.

    bu duygunun temel kaynağı, insanın hayatına allah'ı dahil etmeyişi o'na teslim olmayışıdır. allah'a karşı o kadar ilgisizdir ki hatta eksikliğin allah'a kul etmemekten kaynaklı olduğunu dahi anlayamaz. fıtratı gereği acıkır, karnını doyurur; ama varlığının ve dünyaya gelişinin en büyük (hatta tek sebebini) yerine getirmediğinden ne kalbini ne aklını doyuramaz. kimilerinde bu sebeplerden huzursuzluk, tatminsizlik, madde bağımlılığı, kendini bir şey sanma, sürekli bir heyecan arayışı gibi değişik çeşitli yol açtığı haller mevcuttur.

    bu yüzden ceketin sağlam, araban gıcır, kolunda sevgilin var; ama eksiksin be oğlum. bir şeyler tam değil bir yavanlık var.

    başarılısın, başarmak için hırslısın, karşı cins sana hasta, istediğim erkeği elde ederim sanıyorsun ama kimse senin duygusal bunalımlarını, içinde yükselen kötülüğü kıskançlığı kibri ayıklayamıyor be kızım.
  • gittim hem de öyle bir gittim ki arkama bakmadim.2 yil direkt olay o arkaya bakmayisimi hem aklimda yer edinerek gecirdim. butun dusunceler,butun istekler herseyi bagliyordum. uzun zaman gecti unuttum gercekten bir yerde okumustum ilk unutmaya sesiyle başlar diye belki de yanlis biliyorum ama sosyal medya olmasa yuzunu de pek hatirlamazdim.

    zor geliyor hayat tek başına en baslarda derslere ise verdim kendimi de simdi zor olmaya basladi. bazen hissediyorum bir eksiklik bu tam olarak ne bilmeden hissediyorum iste tam degilim.

    yalnizlik mi desem bilmiyorum ama degil gibi de sanirim yakin bir eksiklik hissediyorum. acikcasi cok bos gelmeye basladi insanlar diyebilirim. yeni bir baslangic icin ne umudum var su aralar ne de enerjim gercekten eksigim.
  • benzer bir duygu icin
    (bkz: asagilik duygusu)
  • hiç bir zaman tam olamayacağız ama mutlu olmayı bir gün öğrenirsek belki olabilir
hesabın var mı? giriş yap