• önerir miyim? hayır. güzel mi? evet. değişik, çok değişik. aguirre der zorn gottes'teki kadar içine sokamasa da amazonlar ve amazonlar'daki yaşam yine çok ilgi çekici tabii. film öyle ki kesin bir yargıya varmadan önce filmle ilgili okuma yapmak istiyorum ama internette de bizim sözlük'te olduğu gibi pek bir bilgi yok. ya kimse anlamadı filmi o yüzden yazmaya cesaret edemedi ya da kimse yazmaya değer görmedi... bence yazmaya değer bir film ama işte filmle ilgili fikirlerimi belirtmeden önce küçük bir tartışmaya, farklı görüşleri okumaya ihtiyacım var... o kadar ki gerçekten mesela amerikalı adamın yaşadıkları bir "tripten" fazlası olmayabilir.

    yaklaşık 30 yıl arayla aynı yerlere gelen ilki alman ikincisi amerikalı bilimadamlarımız var. alman bilimadamı bilim peşinde ve hasta. hem hastalığına iyi geleceği için hem de bilim için efsanevi bir bitkiyi aramakta. bunun için de yalnız yaşayan, öfkeli bir şamandan yardım istiyor. güney amerika'da geçen ilginç bir hikaye tabii... almanımız'dan yaklaşık 30 sene sonra da -ki ikinci dünya savaşı zamanlarına denk geliyor bu- bu sefer, alman'ın anılarını okumuş bir amerikalı aynı bitkiyi bulmak için yola çıkıyor ve yine şamanımıza rastgeliyor (wikipedia'da da yazdığına göre amerikalı'nın gerçek amacı güneydoğu asya kaynaklarını japonlar'a kaptıran abd'ye sağlam kauçuk kaynakları bulmak)...

    en anlaşılır ve belki de en çarpıcı sahnelerinden birisi tabii ki 30 yıl arayla katolik misyonunda yaşananlar. çok etkileyiciydi.

    neyse işte şamanımız "beyazlar" bu aranan bitkiyi de diğer her şeyi yaptıkları gibi "silaha çevirmesinler" diye bu bitkinin deyim yerindeyse kökünü kurutuyor, gerçekten de soyunu tüketiyor falan...

    yani gerçekten ilginç bir film ama film delisi ya da latin amerika-amazonlar-yağmur ormanları-"ilkel inançlar"-keşif maceraları vb meraklısı değilseniz de sıkılırsınız büyük olasılık.

    chullachaqui
  • yerli cocuklari kilisemsi bir yerde tutan rahip bozuntusuyla diyalog:

    -spoiler!-

    + sadece erkek cocuklari mi caliyorsunuz?

    - gorevimiz kutsaldir. onlarin ruhlarini kurtarmali, onlari yamyamliktan ve cahillikten korumaliyiz.

    gelip yerlilerin dogasini sikip atacak, onlari oldureceksiniz, geriye kalan cocuklarin da ruhunu kutaracaksiniz!

    devaminda karamakate' nin bir tabelanin onu da durup, o tabelada yazanlar cok carpici.
    " vahsi yamyamlarin topraklarina medeniyeti getirip, onlara tanrinin yolunu ve kutsal kilisesini gosteren kolombiyali kaucuk onculerin anisina.
    rafael reyes august 1907"

    iste din denen seyi cikarlarin yarattigini belgeleyen muazzam bir sahneydi.( kaucuk onculeri- kutsal kilise)

    bu malum kilise sahnesinde cocuk once pagan ismini soyluyor, sonra baska bir cocuk onu uyariyor, kendi ana dillerinde yasak oldugunu soyluyor. asimilasyonun sistematigini gorebiliyoruz.

    karamakate'nin cocuklarla diyalogu:
    " her bitki her agac bilgelik dolu, kim oldugunuzu ve nereden geldiginizi asla unutmayin! şarkımızın solmasina izin vermeyin!

    -spoiler!-

    hep derim anlik bir virusle tum insanlar aniden ölmeli, dunya gercek sahipleri olan bitki ve hayvanlara kalmali!
  • modern dünyanın kültürleriyle primitif kültürlerin hiyerarşik konumunu ve bu anlayışı yerle bir eden bir film. ama aslında kof primitivizm savunusuna indirgemek de filmi yanlış anlamak olur bana göre.

    öncelikle; künyede yazan "ölümcül derecede hasta olan avrupalı'yı iyileştirecek tek yol, yakruna adlı nadir bulunan bir bitkidir." ifadesi birçok şeyi özetliyor bana sorarsanız.

    şöyle ki(spoiler içerebilir, fakat bu tarz filmler için spoiler ifadesi manasızdır.);

    avrupalı (modern dünya) artık, aydınlanmadan bu yana akla verdiği kıymetin altında, hiçliğin altında, payesini kendi verdiği tanrının(insan ve onun aklı) yetersizliği altında ezilmiş ve büsbütün hastalanmıştır. tek çare imgesel olarak bir bitki olan ama karamakate'nin "tüm bilgeliğimiz bu ağaçta" dediği bir çeşit gnostik hakikattir. bu bitkiye erişmesi ise filmin omurgasını teşkil ediyor. bitkiye götürecek olan tek kişi, halkına modern dünyanın istilasına direnemediği için kızmış ve yalnız yaşamayı tercih ederek kendi halkını hem reddetmiş hem de kaybetmiş olan karamakate'dir. karamakate'yle meşhur etnograf theodor von martius'un yolculukları, halkının yerinin bilgisi karşılığında bitkiye ulaştırması üzerine başlar. yolculuk sırasında karamakate sürekli beyaz insan ve bu insanın ki burada apaçık modern dünyanın modern insanını temsil eder, açgözlülüğünü, doymazlığını, doğayı anlamayan ahmakça aklını ve değerlere karşı samimiyetsizliğinini araştırmacımızın yüzüne vurur ve daha yolculuğa başlamadan ona perhizler verir. balık yemeyeceksin, kadından uzak duracaksın vs. gibi. ayrıca eşyalarından kurtulmasını da salık verir fakat von martius bunun almanya'daki ailesiyle olan bağlantısı olduğunu dile getirerek reddeder ve eşyalarından kurtulamaz. bu aslında çok önemlidir çünkü bu eşya modern insanı dünyaya bağlayan şeydir. dünyaya bağlayan bu bağlardan kurtulması gerekmektedir. bu sembolik olarak verilmiş fikrimce. filmin günümüze değen diğer kısmı ise von martius'un izinden giden diğer araştırmacımızı gösterir. bu araştırmacı yine karamakate'yle(bundan tam da emin değilim) karşılaşır ilginç şekilde ve karamakate'nin buradaki değişimini ve değerlendirmelerini, geçmişe yönelik düşkünlüğünü ve dışarıdan bize göre aşırı muhafazakar diyebileceğimiz ama esasında hiçbir şey ifade etmeyecek durumunu görürüz. bu sefer anlaşma geçmişteki karamakate'yi hatırlama ve karşılığında bitkiye ulaşma üzerinden gerçekleşir. araştırmacımız söylenilen her şeye zor da olsa uyar. perhizine uyar, eşyalarını atar. nihayetinde de ulaşırlar. bu noktada ihanet ederek bitkiyi yalnızca kauçuk için istediğini söyleyerek karamakate'ye bıçak çeker. karamakate reste rest der fakat buraası ilginçtir çünkü karamakate aslında bilinçli bir şekilde bunu tercih etmiştir. yapmak istediği şey bitkinin yok edilmesidir ki bunu ben bozulan dünyaya bir tepki olarak okuyorum. son bitkiyi hainliği ortaya çıkmış bu adam uğruna harcamak hem adamı sefiller'deki gibi kötülüğe karşı iyilik üzerinden bir rehabilitasyonla düzeltecek hem de bitki bu iğrençleşmiş dünyadan uzaklaştırılacaktır. yeni araştırmacımızın "ben hainlik ettim neden bunu yapıyorsun" vurgusu da bana göre bu rehabilitasyonun ilk göstergesidir.

    sonuç olarak filmde dünya ve onun bağlarından arınmayla erişilmek istenen tasavvuf ve/veya doğu dinlerine benzer bir hakikat anlayışı ile bu anlayışa götüren yol vurgusu yapılıyor.

    aslında oradaki misyonerliğin yozlaşmışlığı da bir hristiyanlık tarihi ya da bir hermenötik tarihiyle incelendiğinde çok mana kazanacaktır. hrıstiyanlık, st. paul'ün kurduğu, papaların peygamber seviyesinde ve hatta direkt peygamber olduğu ve isa'dan sonra kurulan bir dindir. kutsal kitap havarilerin gözünden isa'nın son anlarını anlatır. hülasası bu minvalde, "sizin dininiz ve din anlayışınız, kendi ürettiğiniz dinler sizleri bu hale getirdi" okuması da mümkün görünüyor. ne var ki hrıstiyanlık ve misyonerlik üzerinden yapılan bir gönderme olarak okuduğumuzu unutmayalım. zaten avrupalı hasta adam da avrupalı değerleri taşıyan modern insandır. buradan tüm dinler tarihine atıf yapmak haksızlık olurdu bana göre. yine de film içerisine tekrar dönersek, primitivist doğa dinlerine ya da animist, paganist ve yekünüyle gnostik öğretilere karşın modern insan ve onun dinleri ayrımı yapılabilir gibi görünüyor.

    bir diğer hoşuma giden detay olarak pusulayı o kabileye vermeyi ısrarlar reddeden fakat vermekten başka çaresi kalmayan von martius'tan bahsetmek istiyorum. burada pusulayı kendisi için istemiyor esasında. modern insanın bu aleti, bu primitivist insanların tüm tarihleri boyunca okumayı öğrendiği doğanın kitabını okumayı unutturacak onların sonunu hazırlayacaktır. burada bu inceliği gösteren von martius aslında kendisi için alet yapan fakat aletlerin kölesi olan ve kendi sonuna doğru emin adımlarla giden insana gönderme yapıyor bana göre.

    unutmadan, siyah-beyaz tonlamayı yönetmenin inadına veya kasıtlı yaptığını düşünüyorum. "amazonlar'daki yeşilliği güzelim doğayı görüp de filmi unutun istemiyorum, burada toz pembe yeşil bir dünya yok, her şeyiyle trajedi var" kastıyla uygulanmış gibi duruyor bana göre bu filtre.

    yazımı bitirirken, yukarıda yaptığım "yorumlarla" zorlama ya da aşırıya gitmiş olabilirim fakat nihayetinde filmden kendi aldığım şeyleri hatırladığım kadarıyla yazmaya çalıştım. farklı yorumlamalar illa ki olacaktır.

    selametle.
  • kurgusunu apocalypse now'a benzettiğim film. dönemin imkanlarını, zorluğunu, filmin geçtiği coğrafyadaki olayları, coğrafyanın inançlarına göre ele alan bir film. izledikten sonra insanın göğüsünde bir ağırlık oluyor.

    --- spoiler ---

    özellikle kauçuğun hikayesi mide bulandırmadan çok güzel anlatılmış.

    rehberin lanet kauçuk diye isyan ettiği sahne çok güzeldi, peşinden gelen adamda sahneye noktayı koydu. insanın o sahnede bir an empati yaptığında ciğerleri acıyor resmen.

    --- spoiler ---
  • şamanizm, panteizm, etnoloji, etimoloji vb. ile ilgilenenlerin özellikle izlemesi gereken, oldukça sanatsal çekimler içeren ve kurgudan ziyade gerçekmiş izlenimi veren arşivlik bir film.
  • yarin "foreign language film" kategorisinde oscar'i kucaklayacak film.

    uzun zamandir bu kadar etkili bir film izlememistim. o kadar gercekci cekilmis ki film oldugunu unutup belgesel gibi izliyorsunuz.
  • filmi siyah beyaz çekerek amazonun o rengarenk ortamının filmin hikayesinin önüne geçmemesini düşünmüşler bence, bunda da başarılı olmuşlar. inanılmaz bir senaryo ve kurgu yok; ama öyle bir film ki; insanoğlunun kimliği üzerine mistik bir yolculuk.
  • son yıllarda insanı bu kadar içine çekebilen başka bir film daha izlememiştim. siyah-beyaz olması rahatsız etmek şöyle dursun daha fazla etkisi altına alıyor. belgesel kadar gerçek ve doğal bir oyunculuk var. bilhassa genç ve yaşlı şamanı oynayan aktörler ustalık dönemi eserlerini vermişler.
  • bu filmi yazan, yöneten insanlar farklı bir bilinç düzeyinde. bıçak saplanan ağacın kanaması gibi onlarca enteresan üstüne günlerce konuşacağın sahneleri barındırır.
    (bkz: ne izledim la ben)
  • iki bilim insanının amazon’da yaptığı saha çalışmalarında aldığı notlardan esinlenmiş siyah beyaz film. iki saatliğine insanı alıp başka bir dünyaya götürüyor.
hesabın var mı? giriş yap