• eduardo galeano'nun kitabı. süleyman doğru çevirisi hikaye avcısı başlığıyla sel yayınları'ndan basılmış.

    açık radyo (açık gaste) sabah okumalarından duyduğum kadarıyla ispanyol conquistadorlar (francisco hernández de córdoba ve şürekası) meksika'ya çıktıklarında yerlilerin bir bölüğü onları karşılamaya gelmişler. ispanyollar ispanyolca olarak ayak bastığımız burası neredir, diye sormuşlar. karşılarındaki yerliler de kendi dillerinde tectetán demişler. ispanyollar bunu ispanyolca gırtlağıyla yucatan (yukatan) diye yorumlamışlar. oysa yerliler kendi dillerinde anlamıyorum, anlamıyorum demektelermiş. (tabii bu öykücü, edebiyatçı gözüyle yorumlama ve özel anlam katıyor. yucatan'ın başka etimolojisi de olabilir.)

    (bkz: asuncion/@ibisile)
  • çok büyük bir hazla okuyup bitirdiğim ve pek çok hikayesini sağda solda eşe dosta sesli okuduğum, dönüp dönüp tekrar okumaktan hiç sıkılmayacağım muazzam eser.
  • "nötr kalmayı ve nesnel olmayı becerememe özelliğimi kabullenmeye çalıştım, hâlâ da bunu yapmaya çalışıyorum ve bu davranışımın sebebi belki de, insani tutkulara kayıtsız bir nesneye dönüşmeyi reddetmemdir. zamanın ve haritaların sınırlarının çok ötesinde adalet ve güzellik peşinde koşan kadınları ve erkekleri bulmaya çalışıyorum, çünkü nerede doğmuş olurlarsa olsunlar ve ne zaman yaşamış olurlarsa olsunlar onlar benim vatandaşlarım ve çağdaşlarım. (...) son olarak da şunu söyleyebilirim ki, rezillerle öfkeliler arasındaki ezeli mücadelede seçim yapma vakti geldiğinde, hata yapma ya da cezalandırılma korkusu karşısında daha güçlü olmamızı sağlamaya çalışarak yazıyorum."

    kitaptaki neden yazıyorum başlıklı bölümden yukarıdaki satırlar. ve bizim de onu sevme nedenlerimiz bunlardır belki de.
  • çok zor ulaşacağımız bilgileri kitaplarında ardı ardına sıralıyor ve bu üç satırlık yazılarıyla günlerce düşündürebiliyor. üç satırlık yazılarıyla o günü tamamlatabiliyor.

    "dominikan keşiş antonio de la huerte, amerika'daki tuhaflıklarla ilgili olarak 1547'de şöyle yazdı:

    'yaratıldığı gün sanki tanrı'nın eli biraz titremiş gibi. "
  • sofistikeliğin tuzağına düşmeden, bir tepe noktasından şöyle baktırabiliyor:

    "işte bu dünyanın paradoksu: ister masa başında ister televizyonda, seni, özgürlük adına, iki aynı şey arasında seçim yapmaya davet ediyor."
  • müthiş anekdotlarla dolu, sadece iyi bir edebiyatçının yazabileceği türden insanlık tarihi kitabı. çoğu amerika kıtası çıkışlı "hikayeleri" okumanızı tavsiye ederim. bir tarih kitabından daha gerçek olan ne var diye soran olursa bu kitabı cevabınızın içine yerleştirebilirsiniz.
hesabın var mı? giriş yap