• amerika’da, seçim sistemi hakkında en kafa karıştırıcı ve bazı kesimlerce adil temsiliyete zarar verdiği düşünülen, ingilizce’de electoral college olarak geçen (seçici kurul) bir yöntem uygulanıyor. iki basamaklı, dolaylı bir seçim yöntemi olan electoral college, amerikan seçim sisteminin temelini oluşturuyor.

    bu yöntem amerikan seçim sistemi bağlamında kısaca şöyle: 435 (bütün eyaletlerin nüfusuna oranla sahip olduğu temsilcilerin toplamı) + 3 (eyalet statüsünde sayılmayan başkent washington d.c.’nin temsilci sayısı) + 100 (eyaletlerin her birinden senato için 2 tane temsilci); toplamda 538 temsilci sayısı oluyor. halk aslında doğrudan bu politik temsilcilere oy veriyor, başkan adaylarına değil. bu politik temsilciler de seçim gününden sonra toplanarak hangi partiden temsilci olarak seçilmişlerse, o partinin başkan adayına oy veriyorlar. böylelikle halk başkanlık seçimlerinde dolaylı bir şekilde oy vermiş ve iradesini yansıtmış oluyor. örneklersek, eyalet çapında cumhuriyetçiler kazandıysa o eyaletin temsilcilerinin hepsi cumhuriyetçi parti’den çıkıyor ve bu seçilmiş temsilciler de başkanlık makamı için başkan adaylarından birini seçiyor. sonuç olarak başkanın kim olacağına belli bir grup karar vermiş oluyor. temsilciler genel olarak hangi partiden seçildilerse, seçildikten sonra da kendi partisinin başkan adayına oy veriyor. böyle olmayan durumlar istisnai olup, temsilciler genelde mensubu oldukları partinin adayına oy verdiklerinden bu ikinci seçim temsili bir niteliğe bürünüyor.

    electoral college sistemi bazen galip tarafın kim olacağı konusunda çarpıcı değişiklikler yaratabiliyor. 2000 yılında al gore, ülke çapında (popular vote) bush’tan daha fazla oy almıştı ama florida’da cumhuriyetçilerin kazandığı açıklanınca florida’ya ait 25 temsilci de cumhuriyetçiler arasından çıktı. aslolan electoral college olduğu için, gore seçimi kıl payı kaybetmişti.

    yaklaşık 220 yıldan beri kullanılmakta olan electoral college sisteminin tarihî çıkış noktası, yerel hükümetlerin başkanlık seçiminde etkilerinin artması ve otonomilerinin korunması olarak geçiyor. yani aslında amerika’daki genel seçimler 50 tane eyalette ayrı ayrı yapılan seçimlerin sonuçlarının toplanmasıyla yapılmış olunuyor. dolayısıyla california, new york veya florida gibi yüksek nüfuslu eyaletler önemli hale gelip, rekabetin en çok kızıştığı (aynı zamanda kutuplaşmanın körüklendiği) ve siyasi kampanyaların en yoğunlaştığı sahneler haline geliyorlar.

    seçim sonucu, electoral college oylarının çoğunlukçu sisteme göre değerlendirilmesiyle elde ediliyor. yani toplamın yarısından bir fazlası kadar temsilci hangi partiye oy vermişse onun başkan ve başkan yardımcısı adayı kazanıyor. 538 tane temsilci olduğu için de, en az 269+1 oy alabilen aday kazanmış oluyor. 435’in içindeki electoral college üyelerinin (ingilizce deyimi ile presidential elector’lar) sayısı, her on yılda bir eyalet düzeyindeki sayım ile yenilenmektedir. genelde uzun yıllar partide çalışmış olan aktivistler, mensubu oldukları parti tarafından presidential elector olarak seçilirler.
  • tarihin derinliklerine gömülse amerikalılar için faydalı olur. en az baraj sistemi kadar saçma bir sistemdir. tıpkı baraj sistemindeki gibi çok seslilik oluşmaz ve meclislerde 2-3 parti görmemiz gerçekleşir.

    sistemin defosunu anlatalım. 10.000.001 seçmeni olan bir eyaletimiz olsun. partinizin 5.000.001 seçmenden oy alması durumunda, sadece sizin partinizden desteklediğiniz başkan adayına oy verilmiş oluyor. peki kalan 5.000.000 seçmenin oyu nerde? bildiğiniz çer-çöpe dönüşmüş durumda. neredeyse kafa kafaya iki partinin aynı oy oranını görmemize rağmen, ortada bir abukluk olduğu aşikardır.

    düzeltme: neyse ki, obama toplamda da önde olduğu için, cumhuriyetçiler bikbik etmiyorlar. 4 seneliğine romney'den kurtulduk...
  • kesinlikle demokratik olmayan, aksine framerların* son derece elitist bir yaklaşım ile "yığınlara" güvenmemesi, ve son kertede seçim sonucunu belli bir grubun belirlemesidir.
  • bastan asagi sacmalik, rezillik olan uygulama.
    secim sonuclarina dogrudan etki etmesi bir yana, bu gerizekali uygulama yuzunden amerika'nin en buyuk sehirleri olan new york, los angeles ve chicago'ya baskan adaylari ugramiyor bile.

    turkiye'de butun secimin bilecik afyon ve giresun uzerinden dondugunu hayal edin. hah iste oyle buyuk, oyle devasa bir sacmalik.
  • election 2000 sonucunda hala bi baskanlari olmadigi gerceiyle karsi karsiyalar sevgili amerikalilar. sonuc olarak. electoral college da biticek hersey. efendim bu sistem 17. yuzyil sonlarinda constitution hazirlanirken kucuk eyaletlerinde soz sahibi olmasi icin hazirlanmistir. bu adamlar her aralikin ikici carsambasindan sonra gelen pazartesi bulusuolar. yani aralik 18 2000. bu adamlar 538 elector karar vericek sonuc olarak kimin baskan olucaina. daa fazla bilgi icin:
    http://www.nara.gov/fedreg/elctcoll/
  • toplam verilen oylarda (popular vote) romney ve obama'nın kafa kafaya gittiğini televizyona bakan herkesin görebildiği üzere obama'nın 2012 seçimlerini beklenenden daha rahat kazanmasını sağlayan sistem.
  • kesinlikle abartıldığı kadar problemli bir sistem değildir. toplamda daha fazla oy alanın genellikle başkan seçileceği gerçeğini değiştirmez. bunun benim bildiğim tek istisnası 2000'de bush kazandığında olmuştur, o durum da florida'daki buram buram hile kokan ve mahkemede biten seçim süreci sonrasında ortaya çıkmıştır.

    bu sistemi gerçekleşme ihtimali 0 (sıfır) olan senaryolarla eleştirmek anlamsızdır. çünkü bir adayın bu sistemde kazandığı electoral college oyu sayısıyla toplam oy sayısı birbirinden bağımsız değildir. başkan olacak kadar eyalette rakibinden fazla oy alan bir adayın diğer eyaletlerde tamamen nal toplaması diye bir şey sözkonusu olamaz. dolayısıyla %21 oyla bir adayın seçilebileceğini söylemek en çılgın varsayımların bile sınırlarını aşmak demektir. bu tür saçma analizler (!) muhtemelen bir adayın kazandığı eyaletlerde 1 oyla kazanıp kaybettiği eyaletlerde yüzde sıfır oy aldığını varsaymaktadır. böyle varsayım olmaz.

    pek sorunlu bir sistem olmadığı gibi, abd'nin federal yapısına da uygundur. eyaletlerin her biri başkanını seçer, sonra nüfusları oranında ağırlıklandırılarak dikkate alınırlar. eyaletlere bir nebze daha fazla etki ve yetki hissi verir, bu da abd'nin felsefesine uygundur.

    edit: baraj sistemiyle hiçbir alakası yoktur, çünkü sadece başkanlık seçimi için geçerlidir. başkanlık koltuğuna zaten bir kişi oturabileceği için çok sesliliği engellemesi diye bir şey olamaz. abd'de temsilciler meclisi ve senato seçimlerinde baraj sistemi yoktur. belirlenen bölgede en çok oyu alan aday seçilir.
  • abd başkanı ve başkan yardımcısının(vice president) seçilmesinde kullanılan bir yöntem.
    her bir eyaletin electoral college'daki seçmen sayısı, senatoda ve temsilciler meclisindeki üye sayısının toplamı kadardır.senatoda bütün eyaletlerin sadece 2 adet üyesi bulunurken; temsilciler meclisindeki üye sayısı nüfusun miktarına göre değişiklik göstermektedir. sistemin kötü tarafı da 2000 yılındaki örnekte olduğu gibi; bir başkan adayı totalde halktan daha çok oy almış olabilir, hani direkt oylama yapılsa o aday kazanacakken; bu sistemle beraber hangi aday daha fazla seçmen kazamış ise electoral college'da, o aday seçilme şansını yakalıyor. http://en.wikipedia.org/…residential_election,_2000
  • bu sistemin en guncel tartismasi 2000 yilinda yasandi ama 2012'deki secimde obama electoral'li cok electoral'siz de az fark atarak secimleri kazandi.
hesabın var mı? giriş yap