• benim bi arkadaşım var. adı ali. bıraksanız günlerce gitar konuşabiliriz. ben zaten her şeyiyle enstrümanlara bayılıyorum. ali de normalde mühendis olduğu için sanırım detaylara hakim olmayı seviyor. ayrıca istediği tonu bulmak için çok ince uğraşıyor falan.

    geçen de kadıköy'e gittik. haliyle ne kadar gitar satan yer varsa dolaştık, ekipman inceledik, les paul ve telecaster'lara ağzımız sulanarak baktık. bu yolculuk sırasında da bol bol pickup konuştuk.

    geri döndükten sonra dedim ki keşke gitara ilk başladığımda birileri de bana bunları anlatsaydı. yani konuştuk tabi insanlarla da o kadar detaylı değildi. bu nedenle elektro gitara yeni başlayanlar için pickup / manyetik çeşitleri nelerdir, hangi tarz için nasıl pickup seçilmelidir, konfigürasyonlar nasıl etki eder bir yazı yazayım dedim. şimdi hazırsanız başlayalım.

    öncelikle şunu söylemek istiyorum. her tarz her manyetikle çalınır mı? çalınabilir. peki aynı tonu yakalayabilir misiniz? orası biraz zor. eğer deneyimli bir gitaristseniz pedal ve prosesör yardımıyla istediğiniz tonlara yaklaşabilirsiniz belki ama bu yazı elektro gitara yeni başlayanlar için yazılıyor. o nedenle problemi pickup tercihiyle çözmek yığınla ek bilgi yazmaktan daha mantıklı geliyor şu aşamada.

    ok, bu kısmı da hallettiğimize göre artık pickup çeşitlerine bakabiliriz.

    1) single coil: şimdi ingilizce bilenleriniz fark edecektir. coil dediğiniz şey baya bildiğiniz bobin. single coil'de de adı üzerinde tek bir bobin var. tek bobinin özelliği ise vurduğunuz notaları daha temiz bir şekilde iletmesi. böylece birbirine karışmayan notalar ile daha melodik daha anlaşılır sololar atmanız ya da riff'ler çalmanız mümkün.

    tabi ki her gitarist çeşitlilik adına farklı pickup'lar kullanıyor. örneğin herkesin yanında double humbecker'lı bir gibson les paul bulunuyor mutlaka ama john frusciante, eric clapton gibi gitaristlerin tarzları single coil etkisini görmek için gayet uygun.

    yalnız single coil ve clean tone eşleştirmesiyle başlayınca sanki single coil'de hiç efekt kullanılmıyor gibi bir algı oluşabilir. bu yanlış. özellikle distortion / overdrive gibi efektler ile cayır cayır ham sesler alabilirsiniz. bu da grunge'a yakın şarkılar çalmak istediğinizde işe yarar. ha single coil ile distortion'ın tam doygun haline ulaşamazsınız ama olsun. spesifik karaktere sahip grunge tonu için gayet güzel sesler elde edilebilir burada.

    peki single coil her şey mi? tabi ki değil. öncelikle bu pickup'ların şöyle bir problemi var. abi cihaz ötüyor. hatta amfiye ilk bağladığınızda bi yerde bozukluk mu var dedirtecek kadar ötüyor bazen. gain falan açınca bu durum iyice belirgin hale geliyor ve cidden sinir bozucu bir ses bu. bundan kurtulmak için ya sürekli ses açıp kapatacaksınız ya da 5'li ayarda 2'ye ya da 4'e getirip aynı anda 2 pickup'tan ses alıp bir nevi humbucker haline getireceksiniz pickup'ı (ali'nin çözüm önerisi). ya da daha kolayı direkt humbucker'a geçeceksiniz.

    şimdi humbucker neymiş ne değilmiş bir de ona bakalım.

    2) humbucker: bu tip pickup aslında temel olarak iki tane single coil'in birbirine bağlanmasıyla oluşturuluyor. temel özelliği de single coil'deki sürekli gelen uğuldama sesinin burada olmaması.

    peki humbucker nerede kullanılıyor derseniz, bu edevat rock ve metal şarkıları için bire bir. her türlü efekt, pedal amfiyi sonlama gibi işleri bu pickup seçiminde uygulayabilir ve buradan gayet doygun sesler elde edebilirsiniz.

    single coil'de konuştuğumuz gibi her gitarist iki pickup'ı da ara ara tercih ediyor ama metallica, slayer falan çalacaksanız ihtiyacınız olan şey humbucker olacaktır. bir de gitara yeni başladıysanız humbucker ile gerçekten daha çok keyif alırsınız.

    mesela boş dururken arka arkaya ritmik olmayan power chord'lar vurun sonra eliniz alıştıysa orta perdelerde hammer on / off yapın. en son da en alt perdelerde ayı gibi bend yapın (dikkat edin tel elinizde kalmasın) elektro gitarda keyiften kuduracak hale gelirsiniz. işin güzel yanı bu söylediğim şeyleri yaparken düzgün çalmanıza bile gerek yok. zaten humbucker'da güzel bir sustain olduğu için yapacağınız ufak tefek hatalar göze çok batmayacaktır. (bu söylediğim yatırım tavsiyesi değildir. siz yine de her notayı doğru düzgün basmayı öğrenin. bu kısmı evde eğlenirken falan yaparsınız)

    asıl single coil ile humbucker arasındaki fark da budur aslında. single coil'de basacağınız power chord'lar kulağınıza humbucker kadar dolu gelmeyecektir. hammer on / off yaparken sustain az olduğu için yaptığınız her hata kabak gibi ortaya çıkacaktır. en kötüsü de bend'i yaptığınızda ses epik bir şekilde yoğunlaşmayacak, enstrümanı çalarken gaza gelmek istiyorsanız bu da size yetersiz gelecektir.

    humbucker eğlencesi ok. ama single coil'den bir eksikliği var. o da clean tone'ları single coil kadar net verememesi. humbucker sesleri biraz iç içe katıyor gibi düşünebilirsiniz. bu nedenle belirgin ve vurucu şeyler çalmak istediğinizde humbucker kardeşimiz size yardımcı olmayacaktır. onun için de single coil'e ihtiyacınız var.

    bu iki pickup çeşidinin ortası sayılabilecek p90 adında bir parça daha var ama o birazcık daha abi bana single da yetmiyor humbucker da ne yapsam acaba diye düşünmeye başladığınızda yöneleceğiniz bir ekipman. o yüzden onu bu yazının dışında bırakıyorum.

    şimdi bir de pickup dizilişlerine bakalım. burada sıralama bridge, mid ve neck diye gidiyor. bridge zaten tellerin gitara bağlandığı kısmın adı ve oraya yakın olan pickup'ın ismi buradan geliyor, mid de adı üstünde, neck de sapa yakın olan pickup'ın ismi. yani hss yazdığımızda bridge; humbucker, mid ve neck single coil olmuş oluyor. bu kısaltmayı da hallettiğimize göre bazı yaygın çeşitli pickup'lara bakalım.

    1) sss: bildiğimiz en klasik strocaster tipi gitarlarda kullanılan pickup dizilimi. gitarın, pickup'ların ve amfinin kalitesine göre mis gibi clean tone'lar duyarsınız.

    2) hh: double humbucker. mid boş, neck ve bridge'de iki adet humbucker var. standart rock gitarı diyebiliriz. mid boş olduğu için hızlı ritim atarken de parmağınızı pickup'a vurmazsınız. güzel rahatlık.

    3) hss / hsh: bunların örneklerini ibanez'in başlangıç seviye gitarlarında görebilirsiniz mesela. genelde daha çok şarkıyı tek gitarla çalabilmek için kullanılırlar. çünkü hem single coil hem humbucker aynı anda bulunuyor. yalnız konuştuğum gitaristlerin çoğu bu tip pickup tercih etmiyor çünkü hss'in clean tone'u sss kadar temiz çıkmıyor ya da hsh'i çalması hh kadar kolay değil çünkü ortada single coil var ve hh kadar rahat değil vuruş yapamıyorsunuz.

    pickup dizilimi olarak da en genel geçer ne varsa onu yazmaya çalıştım. mesela sh dizilimi olan telecaster'lar da var ama eğer spesifik bir sound peşinde değilseniz en yaygın dizilimleri kullanmak daha mantıklıdır.

    sonuç olarak bir elektro gitardan çıkan ses dinleyiciye gelene kadar milyon tane yerden geçiyor. tabi tüm bileşenler önemli ancak ses sinyalinin henüz alındığı yeri yanlış seçerseniz geri kalan parçaları düzeltmeniz hayli zaman alır. onun yerine doğru pickup tercihi yapıp keyfinize bakmak daha mantıklıdır. ben şimdi kaçıyorum. siz de kulaklık falan takın. sonra komşulardan şikayete gelen olmasın. haydin iyi eğlenceler.
  • yaklaşık 8 ay evvel anlık bir gaza gelip almış olduğum bir müzik enstrümanı.

    hayır daha evvel bırak elektroyu klasik gitara dokunmuşluğum yok.neymiş efendim küçükken böyle şeylere teşvik etmediler, şimdi para kazanmaya başladım bari kendi potansiyelimi keşfedeyim, neymiş efendim sesi harikaymış neymiş efendim gitara çığlık attırırsam değmeyin keyfimeymiş. he cnm kolaydı gitara çığlık attırmak sorarlar adama daha önce kime kaç kere çığlık attırdın yavşak. senin neyine elektro gitar dimi ama yok kaşındım.

    gittim bi müzik dükkanına. allahtan adamlar biraz insaflı çıktıda fazla geçirmeden bir ibanez grx40 gitar birde ibanez 10w amfiyi 500 liraya verdiler(o sıralar amfi bedavaya gelmiş gibi oldu burdan bi gaza geldim direkt aldım).

    ardından eve geldim direkt sistemi kurdum başladım beklemeye eee şimdi ne yapacaz (sen durcan gitar kendi kendine çalacak bu sırada sende çevrende toplanan kızları ayıklıycan pezevenk ne yapacan önce bi akord et). ev arkadaşım klasik gitar çalıyor allahdan o biraz bir şeyler biliyor da eve gelince sordum, bu ne yer ne içer nasıl akord olur. dedi ki bak orada metronomlu akord cihazı vermişler sana (metronom ne diye sormayın 5 ay çözemedim ne boka yaradığını. bik bik ses çıkartıyor tempo tutmak içinmiş). onu 440 mhz ye ayarla gitara bağla en üst tele vur e harfine gelene kadar kulakları sık. ee kolaymış lan dedim başladım kulakları sıkmaya (kendi kulaklarımı değil lan o kadar da değil) e harfine geldi. o ara arkadaşın bir işi çıktı evden gitti ben bu sırada çok bilmişliğin verdiği gazla * tüm telleri e' ye gelene kadar kulaklara abandım. hepsi e çok güzel. o sırada ev arkadaşım geldi eve

    +kanki bak akord işi tamam şimdi öğret bir şeyler.
    -ver bakayım aleti
    +verdim
    -(bir kaç tıngırdatmadan sonra ) lan olum nasıl akord yaptın sen buna.
    +e ye getir dedim e ye getirdim
    -tüm telleri mi?
    +tüm telleri

    bu lafı dedikten sonra adam bir kahkaha attı karşı komşu neye gülüyonuz söyleyinde bizde gülelim diye bizim daireye geldi amk. meğersem olması gereken şuymuş.

    daha sonrasında tab okumayı falan öğrendim ama 8 ay boyunca ne bir çığlık ne seri bir şekilde çalma ne bir zeka belirtisi gösteremedim. şu an çaldığım seviye aşağı yukarı şu blok flüt virtiyözü arkadaş kadar.

    gitarı almadan evvel bir yerde bir yazı okumuştum elektro gitar alacaksanız dekoratif bir şey alın çünkü büyük bir kısmınıza çalışmak zor gelecek bırakacaksınız bari odanızda güzel dursun. adama şu an deli biçimde hak veriyorum.

    ekleme : aslında suç gitarı bana satanlarda. adam bir sorar ne kadar bilgilisin diye. adam gitarı gösterirken distortion mı çalıcan yoksa clean de mi çalışıcan diye sordu. ben direkt bağırtıcam abi dedim. hadi bunu espri olarak aldın ulan tam çıkıyorum bi baktım tanıtırken çıkardığı tremolo kolu köşede kalmış konuşma aynen şu

    -şu gitarın sapını vermeyi unuttun
    +sap mı
    -şu işte demir çıbık
    +hee sen tremolo kolunu diyosun
    -he işte ondan

    bu muhabbeti yaptığın bi adama satma işte o aleti niye satıyon abicim senden bi bok olmaz sigit burdan de gideyim bende.

    haklarını yemeyeyim ama bana üretim hatalı gitar satmışlar. hata da şu yüksek fiyatlı gitarlarda kullanılan simli boya kullanılmış gitarda ayrıca sap kısmı gövdede kullanılan odundan imal edilmiş bildiğin seri üretim unique bi gitar almışım yanlışlıkla. bunları da başka bir yere tel değiştirmeye gidince öğrendim. ilk kez kullanıcının işine yarayan bir hataya denk geldim orası ayrı bir detay.

    edit : "direk"lerin hepsi "direkt" olarak revizelendi.
  • bir iki şarkının gazıyla 650 tl bayılıp aldığım ürün. çok güzel bir ilişkimiz var. çok saygılıyız. o bana karışmıyor ben de ona. yok abi olcak gibi değil kafayı yiyeceğim, çalınmıyor.
  • bu aletle ilgili vasat bir hikayem var...

    elbette bu yastan sonra bir eric clapton, bir jimmy page, bir andrew latimer yahut bir genckan seviyesinde gitar calmayi beklemiyorum.. gerci 25 yas bu is icin cok büyük mü onu da bilmiyorum ama zaten müzikal yeteneklerim kisitli oldugundan herhalde cok kastirip meslegimi birakmama filan gerek yoktur..neyse..

    iki bucuk sene evvel cebimde orta karar düzeyde paramin oldugu mikrosaniyelerden birinde 1500. kez izledigim p.u.l.s.e. dvd’sinin ardindan gaza gelip aldigim orta karar bir elektrogitarim ve yine orta karar bir amfim var. elbette kendisiyle aramiz daha ilk günden limoni oldu.

    maymun istahli bir yapim vardir, hatta sözlügün en maymun istahli 5 yazarindan biri oldugumu saniyorum.. bu namussuz huyum burada da devreye girdi ve bir iki aylik dingirdatmalarin ardindan gitar cantasina, amfi kutusuna kondu ve evin kilerine kaldirildi..(mission complished)

    derken aylar aylari kovaladi, okulun son senesine geldim ve bir sekilde ara tatilde staj yapmak icin basvurdugum sirket benden cv istemek gafletinde bulundu.

    cv denen boku henüz okulunu bitirmemis bir genc dimag nasil doldurur. tabiki abartir... ben de öyle yaptim ve hobiler kismina sanki bir naneden cakiyormuscasina elektro gitar yazmis ve cv’yi göndermis bulundum. maymun istahliligimin yaninda, dünyayi, evreni ve dahasi kadinlari cözmüs intibasi uyandirmayi sevdigimden bu is götümde patladi tabi..

    sagolsunlar sevimli ve kücük ancak mühim isler yapan bir mühendislik firmasi olan bu sirket beni staj icin kabul etti ve evraklari onaylatmak icin gittigimde ise basimdan asagi kaynar sular döküldü tabii.

    meger bu sirket öyle bildigimiz sirketlerden degilmis. üst kati bir müzik stüdyosu seklinde olusturulmus ve sirketin sanatci ruhlu türlü müzik aletinden anlayan, eski rockerlardan bir genel müdürü varmis. tabi bu beyefendi beni görünce hemen gitarist sen misin, getir gitarini yukarda calalim diyor ve kizarip bozarip durumu kivirmaya calisiyorum.. olmuyor tabi.. ama sagolsun iyi insanlar.. bir iki takilip cok üstüme gelmiyorlar..

    onlar üstüme gelmiyor ama icimdeki hezeyanlar ve mahcubiyet duygusu bögrümü desiyor.. eve geliyorum, hizla gidiyor aleti yerinden cikariyorum.. önce yillar evvelinde the doors grubunun baslattigi akimda oldugu üzere icimden aleti sapindan tutarak dan! dan! dan! (üc vurusta) kirmak geciyor.. sonra o kadar para saydigim aklima geliyor ve duruluyorum..bir yanim sat gitsin su seytan icadini derken bir yanimi da acaba yapabilir miyim düsüncesi kemiriyor.. sonra henüz 14 yasinda olmasina ragmen yasi kadar sahneye cikmis kardesim aklima geliyor, tamam lan diyorum ve jak kablosunu takip sesi de acarak tellere tüm gücümle vuruyorum.. cikan ses hosuma gidiyor, ancak komsulardan korkup kapatip yatiyorum..

    ertesi gün mühendislik egitiminin bana verdigi tek sey olan gelen sonuc odakli düsünme becerimi icimden cikartiyor hemen bir optimizasyon yapiyorum ve bu is nasil oluyor yahu deyip google’i delik desik ediyorum.

    meger efendim bu is icin internette yiginla site varmis, hatta guitar pro adinda en yeteneksiz sahsa bile gitar caldiracak güzel bir paket program kodlanmis, isin temel prensiplerini anlatan sürüyle video varmis.. benim gibi nota ögrenmekle ugrasamayacak tembeller icin tab siteleri varmis...

    eee un var, yag var, seker var.. helvayi da seven yapim var.. basladim ufak ufak calismaya.. baslayinca gördüm ki bu isler oluyor.. x müzikal dahisi bunu 50 saniyede kavrayip caliyorsa sen de 50 dakikada bir seyler cikariyorsun.. elin alisiyor.. o perdeye bir süre sonra istemsiz bir sekilde ulasip gereken notaya basiyorsun.. e basinca tabi amfi durur mu? dogru sesi veriyor gariban.. bu isi biraz hizlandirip ahenkle yapmaya baslayinca da bir seyler calmis oluyorsun. kisacasi hayat pratikten ibaret.. insan yeterince pratik yaparsa kadinlari bile anlayabilir ki gitar calmak filan ne yahu?

    su an kah yillardir dinlemedigim metallica’dan, kah dünyayi yasanilir kilan grup r.e.m.‘den, kah kahtali mice’den cesitli eserler caliyorum.. henüz kendim disinda kimseyi bu kulak iskencesine dahil etme niyeti tasimasam da hedefim 2 yila kalmadan arkadaslarimi eve pizza yeme bahanesiyle davet edip kulaklarina hunharca tecavüz etmek..

    bence siz de cok gec olmadan ilgi duydugunuz müzik dalina ait herhangi bir alet edinin, stres atin, rahatlayin... herkes müzisyen olacak, sahneye cikacak diye bir sey yok..

    bir de gercek müzisyenlere saygi duyun, calmaya calisip beceremedigimiz seyleri besteleyen insanlar onlar..

    nihayet tugla gibi yarrak kürek felsefe kitaplari okumak disinda bir hobim oldu.. simdi aksamlari eve gelince komsular günahlarimi temizliyorlar ben de epey keyif alarak stairway to heaven’in solosunu calabilecegim güne ulasmaya calisiyorum..
    tek bir tas ile iki adet kus, ne güzel hayat..
  • sarhoş bir gecenin akşamında tanıştık kendisiyle. hiç bir şekilde çalmasını bilmememe rağmen oda arkadaşımın epiphone les paul gitarını elime almış ve öylesine amaçsızca tellerine vurmaktaydım. sonra birden nasıl olduysa saçma bir şekilde scar tissue nın bir kaç notası belirdi zihnimde ve gitarın içinde. nasıl olduğunu anlamadan aşık oluvermiştim yine, hem de bu sefer cansız bir nesneye. arkadaşım gitarı her boş bırakışında elime aldım, internetten videolar izledim, kitaplar okudum, arkadaş çalarken onu dikkatlice izledim. 24 yaşında gitar çalmaya heveslendim ve her ortamda taşak malzemesi oldum,yılmadım çünkü sevgim git gide artıyordu ona karşı. tellerin elimi her kesişinde, bare basmaya çalışırken elime giren her krampta daha da çok seviyordum bu lanet şeyi. aradan bir yıl geçti ve ben yaşımın verdiği handikapla en fazla orta düzey bir liseli gitarist kadar çalabiliyorum bu lanet şeyi. akor basabilmekten başka bir halta yaramayan ibanez grg 170 dx gitarım ve marshall amfim ile öylece odada tek başıma oturuyorum. yüzlerce kez izledim john frusciante'yi gitar çalarken ama hala çözemedim nasıl bu kadar kusursuz bir şekilde çalabildiğini o fender'i. adam hoplarken zıplarken, ritim ata ata çaldığı scar tissue* şarkısını ben sabit bir şekilde gitara baka baka tele tek tek vura vura hala çalamamaktayım ve ben bu işi hala çözemedim. evet yeteneksizim belki ama sevmekten asla vazgeçmedim. ben bu yola grup kurmak için çıkmamıştım ki zaten, sadece kendimi tatmin etmekti niyetim. özetle john frusicante olmak için çıktığım bu yolda ola ola çelik erişçi oldum ki pişman mıyım? asla, çünkü bir sevgili kazandım, hem de beni asla terketmeyecek bir sevgili. işte böyle bir şey elektro gitar, zor ama sadık bir sevgili...
  • ciddi bir biçimde, bir müzik grubunda çaldığınızda, hele de güzel müzik yaptığınızı düşünüyorsanız kendinizi önemli hissettiren, hayatınızdaki sıkıntıları, sorumlulukları birkaç saatliğine unutturan, kimi zaman duygulandıran, heyecanlandıran, sizi yarı yolda bırakmayan bir arkadaştır. ders çalışırken, proje hazırlarken saatlerinizi masa başında geçirirken duraksar, sırtınızı sandalyeye dayar kafanızı geriye atar ve iç çekersiniz zaman zaman, eğer elektro gitar çalıyorsanız ve işte bu anda gitarınızla göz göze gelirseniz kurtuluşu yoktur, bu güzel sesli arkadaşınızı bütün çalışmalarınıza tercih edersiniz.
  • seksten sonraki en zevkli şey.
  • çok sıkı bir geleneksel heavy metal dinleyicisiyim ve lise yıllarımdan bu yana gitara aşırı hevesliyim ama ailemin ekonomik durumu sebebiyle bu hevesimi hep törpülemek zorunda kaldım. çünkü gitar amfi ikilisine verecek 'fuzuli' paramız yoktu ne yazık ki.

    25 yaşına geldim ve içimdeki bu heves çarmendır'ın kuyruğunda azalan ateşini söndürmeme çabasıyla paralel hep devam etti. 3-5 bişey kazanmaya da başlayınca üni yıllarımda aldığım kıytırık sb dreams'ime tekrardan can vereyim istedim. sonra baktım o gitarla olacak iş değil, yeni bişey alayım dedim. ama ailede genetik olan maddi imkansızlıklar yüzüne yine olabilecek en ucuzuna kaçmak durumundaydım. zaten aklımın benliğimi keşfetmesinden bu yana ucuz etten yahni yapmaya çalışmaktan başka mücadelem olmadı. neyse gittim bi squier aldım. bu sefer de bişeylere az buçuk yetecek param vardı ama kendi zevklerime ayıracak zamanım çok kalmamıştı. günde 10 saat çalışıp eve geldiğimde 2,5 - 3 saat ayırabiliyordum sadece. mesai saatlerinde de işin teorik kısmı hakkında gün boyu yazılar okuyordum. kendi kendimin eğitmeni olmuştum ve hala da öyleyim. yine de tüm olumsuzluklara rağmen karamsarlığa kapılmıyorum. bi şekilde kendimi geliştirip ıslık çalar gibi çalmak istiyorum. öyle büyük hayallerim falan yok. sadece sevdiğim şarkıları çalayım ve kendim bişeyler yaratabileyim bu beni mutlu etmeye yeter.
  • ilk defa elektro gitar alacaklar için amme hizmeti. öncelikle belirtmeliyim ki bu yazıdaki çoğu şey genelleme olacak. enstrümanlar değişken aletlerdir. kurulumuna göre çok farklı haller alabilirler ve hiçbirisi birbirine benzemez. ancak nokta atışı olmasa da doğru gitarı almak için bu yazı faydalı olabilir.

    ilk olarak hangi tarzda çalacaksınız? biz genel olarak üçe ayıracağız. blues, metal ve caz. tam anlamıyla her yola gelen bir gitar bulmak çok zor.

    caz çalmak istiyorsanız direk hollow body gitarlara yönelin. çünkü çalacağınız caz türü fusion gibi başka müzik türleriyle karışık değilse ve geleneksel caz ise büyük ihtimal hollow body olmayan bir gitar sizi tatmin etmeyecek.

    1. manyetik seçimi: metal çalacaksanız humbucker, blues çalacaksanız single gibi bir klişe vardır. tam olarak doğru olmamakla birlikte malmsteen yıllardır single manyetikli bir stratocaster ile metal çaldığını unutmamak gerek. burada asıl sorulması gereken soru gitardan ne bekliyorsunuz? gök gürültüsü gibi palm muteler, uzun sustain ve dolu bir ton istiyorsanız humbucker iyi bir seçim. tuşe tepkisi, sivri bir eq bandı ve çatlak tonlar istiyorsanız single manyetikli bir gitar seçebilirsiniz.

    humbucker manyetikler hatayı gizlemekte daha iyidir. daha kirli ve güçlü bir ton verir. single manyetiklerle ise enstrüman hakimiyetinizin iyi olması gerekir çünkü çalacağınız her şeye aşırı tepkiler gelebilir ve yüksek drive ile hatalarınızı gizlemek zorlaşır. metal çalacaklara single manyetik tavsiye edilmemesinin bir diğer nedeni de budur. drive ile çalarken penanın sesini bile duyarsınız ki bu metal müzikte istenmeyen, blues ve reggae gibi türlerde istenen bir durumdur. single manyetikli bir gitarla clean tonlarda veya hafif driveda ritim çalmak daha eğlencelidir.

    noiseless single manyetikli bir gitar almadıysanız, evinizde de topraklama berbatsa veya kullandığınız amfinin topraklaması yoksa dip gürültüsü sinir bozucu olabilir.

    2. sap: çoğu insan gitar seçerken sapa dikkat etmez. çünkü göreceli bir durumdur ve kağıt üstünde anlaması güçtür. denemeniz lazım. genel olarak dikkat edilecek şeyler sap ağacı, radius, sap profili ve perde sayısı.

    gül ve abanoz ağacı daha tok bir ton verir, akçaağaç ise daha tiz ağırlıklı tiz bir ton verir. ama bu da değişebilir. sadece bir genelleme.

    düşük radiuslu (klavye çapı yani konikliği) gitarlarda bare basmak ve ritim çalmak kolayken, shred ve sweep çalmak zordur. ayrıca radius düştükçe bend ile çıkacağınız ses sayısı da düşer. eğer ritim çalacaksanız düşük radius daha rahat bir çalım sağlar. hızlı çalmak için ise yüksek radiuslu olabildiğince düz bir klavye daha iyidir. ayrıca günümüzde radius farklarını birleştiren compound radiusdenilen bir radius çeşidi de vardır. böyle sapa sahip bir gitarda headstock tarafına doğru gittikçe radius düşerken, sapın sonuna doğru yükselir. bu da daha rahat bareli akor basma sap dibine indikçe daha fazla bend hakimiyeti ve hızlanmada kolaylık sağlar.

    sap c, v ve d shape gibi sap profilleri vardır ve bunları farketmenin en iyi yolu denemek. rahat ettiğiniz bir gitarın özelliklerini araştırın ve hangi sap profiline sahip olduğunu öğrenin. sap kalınlığı da önemli bir faktördür. ince saplar daha rahatken daha düşük sustaine neden olabilir. kalın saplar ise daha iyi titreştiği için daha fazla sustain sağlar ancak elinizde beyzbol sopası tutuyormuş hissiyatı verebilir.

    halk arasında ince saplı gitarla hızlı çalmak daha kolaydır diye bir klişe var. yazının da başında belirttiğim gibi enstrüman işi görecelidir. size kalın, konforsuz gelen bir sap başka birisine çok rahat gelebilir. sap konforu konusunda çok fazla değişken var yani. deneyerek karar vermeniz gerekiyor.

    en basitinden kendimden örnek vereyim. shred çalmak, kısacası aşırı teknik çalımlarda rahat bir gitar arıyordum. internette araştırdım. herkes teknik çalmak için ibanez s serisi öneriyor. bir müzik mağazasına gittim. incecik saplı bir s'i gözüme kestirdim. o gitar bana inanılmaz konforsuz geldi. neyse modeldendir herhalde dedim mağazada ne kadar s varsa hepsini denedim hepsi konforsuz geldi. tam umudu kesmişken elime daha kalın ve geniş klavyeli bir rg570 ex tutuşturdular. o iri saplı gitar bana o kadar rahat geldi ki anlatamam.

    perde sayısı ise ilk başlarda çok problem gibi gözükmese de gitarda ilerledikçe saç baş yoldurabilir. 21 perde bir stratocaster ile çoğu metal parçasının solosunu çalamayabilirsiniz. dinlediğiniz ve çalmayı düşündüğünüz parçaları inceleyin ve 24. perde ihtiyacı duyup duymadığınızı belirleyin. ayrıca 24 perde bir gitarda sap cebi daha ileride olacağı için alt perdelere erişmek daha da kolaylaşacaktır. 15. perdede bile sanki daha sapın ortalarındaymışsınız rahatlığıyla çalabilirsiniz.

    dezavantajı var mı peki? 21 ve 22 perde gitarlarda sap manyetiği tam oktav noktasına denk geldiği için daha iyi ton verdiği söylenebilir ancak bu görecelidir.

    3. ağaç seçimi: maun, ıhlamur, kızılağaç ve dişbudak elektro gitar gövdesi yapımında kullanılan en popüler agaçlar. ton farklarına gelirsek:

    maun: daha dolgun, daha yüksek sustainli bir ton. ancak bel bükecek cinsten bir ağırlık. (gibson)
    ıhlamur: daha yumuşak ve düz bir eq bandı. ancak darbelere dayanıksız yumuşak bir ağaç. o yüzden ıhlamur gövde ağaçlara çok kalın cilalar atılır ki gitar korunabilsin. günümüzdeki gövdelerde kullanılan en popüler ağaç. özellikle floyd rose, klasik tremolo sistemli gitarlarda tremolo bloğunun metalik tonunu yumuşattığı ve işlemesi kolay bir ağaç olduğu için çok kullanılır. (bknz: ibanez, cort gibi uzakdoğu menşeli gitar firmalarının çok büyük bir kısmı)
    kızılağaç: sivri baslar ve tizler, hafif bir gövde. tepkili, çatlak bir ton. (fender)
    dişbudak: aşşağı yukarı kızılağaç ile aynı ton karakteri, daha yüksek ağırlık.

    piyasada çok dolaşan bir şehir efsanesi var. insanlar uzak doğu üretimi ucuz gitarlara bakıyor, çoğunluğu ıhlamur gövde. ondan sonra vay efendim ıhlamur gövde pis kaka. yok öyle birşey. her ağacın tona etkisi farklı olmakla beraber tek etkenin de ağaç olmadığını unutmamak gerek. yani maun gövde bir gitar kötü de olabilir, ıhlamur gövde bir gitar çok iyi de olabilir. eğer bir gitarı sevdiyseniz almayı düşünüyorsanız ve bu gitar ıhlamur gövde ise sakın alınmaz demeyin. alın gitsin. binlerce dolara satılan, artık kalitesini kanıtlamış prestige serisi ibanez'ler de ıhlamur gövde.

    ayakta çalacaksanız maun veya dişbudak gövde bir gitar ağırlığından dolayı başınıza bela olabilir ve yine bir ikilemi açıklıyorum.

    gibson özellikle maun gövde ve saplı, etli butlu les paul'lerin ağırlığından dolayı çok şikayet alınca bazı serilerde ağırlık düşürmek adına gövde içinde ufak delikler açmaya başladı. yine bazı firmalar gibson'ın yaptığı gibi ağırlık düşürme adına gövde içine odacıklar açabiliyor. yazının başında dediğim "enstrümanlar değişken aletlerdir. kurulumuna göre çok farklı haller alabilirler ve hiçbirisi birbirine benzemez. " kısmını tekrar hatırlayalım. yani maun yoğunluğu yüksek bir ağaç olmasına rağmen maun gövde bir gitar ağır olacak diye de bir şey yok. mesela ıhlamur nispeten hafif bir ağaç olmasına rağmen elimdeki ıhlamur gövde bir gitar tabiri caiz ise eşşek ölüsü.

    sapta ise genellikle akçaağaç kullanılır. pek seçenek yok. sap bağlantısı ise diğer önemli bir konu. daha çok üretim kolaylığından dolayı vidalı bolt on bağlantı tercih edilir. bolt on bağlantı teorik olarak ton açısından en verimsiz bağlantı türüdür ancak gitarın kalitesine göre değişebilir. set neck ise bolt on ile aynı mantık sayılabilir ancak tutturmak için vida değil yapıştırıcı kullanılır. neck-through saplar ise gövdenin bir kısmı ile tek parçadır ve en uzun sustain ve tonu sunar. sapın başına bir şey geldiğinde tamiri en kolayı bolt on, en zoru ise neck-through saptır. hatta sap kırıldığında neck-through bir gitar çöpe gider bile denebilir.

    saplar dikine çok parçalı olabilir, parçalar arasına ceviz veya gül ağacı gibi ağaçlar preslenip yapıştırılmış olabilir. enstrüman yapımında şöyle bir ilke vardır. bir ağacın zamanla eğilip bükülmesini istemiyorsanız o ağacı uygun tekniklerle kesip yapıştırarak çok parçalı hale getirmelisiniz. (kafa karışmaması açısından buraya yazmıyorum. merak edenler bookmacth tekniğini araştıraibilir ancak çok parçalı bir şekilde ağaç yapıştırmada da damar yönleri, ağacın kesimi gibi noktalar işin içine girmektedir.) bu tür saplar esnemeye ve dönmeye tek parça saplara göre daha dayanıklıdır. böyle bir gitar tercih edebilirsiniz.

    sapta maun da kullanılabilir. benim maun saplarla pek tecrübem olmadığı için fikir belirtmem doğru olmaz. ancak buna en iyi örnek gibson les paul.

    sap bağlantı yöntemi de tam bir muamma. şu kesinlikle daha iyidir demek çok zor. mesela bazı luthierler bolt-on gitarlarda sap ve gövde ayrı ayrı daha rahat titreşebildiği için daha zengin ton sunduğunu iddaa ediyor. kimisi de yekpare her zaman iyidir, neck-through akar diyor. hangisi doğru kesin kanıya varmak zor. tek bildiğim gitarın kalitesine göre bu tür şeylerin şaşırtıcı derecede değişebildiği.

    4. gövde formu: superstrat, stratocaster, telecaster, les paul, flying v... hangisini seviyorsanız onu alın gitsin. ancak 24 perde bir gitar istiyorsanız büyük çoğunluğunun superstrat olduğunu belirtmekte fayda var. sonra vay efendim ben telecaster istiyorum ama 24 perde değil diye ağlamayın.

    5. köprü: bol bol akort düzeni değiştirecekseniz hareketli köprüden uzak durmakta fayda var. çünkü yay ve tel gerilimi birbirine eşit olduğu için tek telin bile akordunu düşürseniz bütün tellerin akordunun bozulması demek. (cahillik editi: ibanez zr2 tremolo sisteminde tel gerilimlerinden oluşan akort değişimleri şaşılacak derecede çözülmüş ancak büyük yapısal farklardan dolayı klasik floyd rose tarzı köprülere göre bariz sert bir tremolo kolu olduğunu belirtmem gerek.) ayrıca giriş seviyesinde %99 ihtimalle hareketli köprü akort konusunda başınıza bela olacaktır. entonasyon problemleri de hediyesi. köprünün akort stabilitesi, alacağınız gitarın köprü kalitesiyle ve doğal olarak fiyatıyla da doğru orantılı olacağını unutmayın. sadece floyd rose köprü 200 dolar düşünün artık. bu açıdan bakarsak 500-600 dolardan aşağı alacağınız hareketli köprülü özellikle floyd rose sistemli bir gitarların akort stabilitesi pek olmayacaktır.

    peki köprünün iyi olup olmadığını nasıl anlayacağım derseniz eğer idare eder, saç baş yoldurmayacak bir floyd rose türevi yüzen köprülerde ibanez'in edge iii'ünden aşşağısına bakmayın. licensed floyd rose ise tam bir kör atıştır. iğrenç bir köprü de çıkabilir, iyi bir köprü de çıkabilir. oem parçanın kalitesine bağlı birşey. floyd rose'da garanti istiyorsanız floyd rose firmasının ürettiği orjinal köprülü bir gitara bakmalısınız.

    tune-o-matic ve sabit köprülü gitarlarda zaten üst eşik ve burgular kaliteli olduğu sürece akort problemi çıkmaz.

    en önemlisi ise ucuz veya pahalı farketmez, yeni aldığınız gitarı paraya kıyıp iyi bir luthiere ayarlatın. ondan sonra "ne biçim gitar bu mnskm" diye ortalıkta dolaşmayın.

    not: iş bu yazıda yazdıklarımın neredeyse hepsi genelleme olmakla birlikte elektro gitar üretiminde inanılmaz bir arge çalışması var. yani artık "yok artık" denilen metaryallerden veya sistemlerden bile gitarlar üretilip çok iyi sonuçlar alınabiliyor. bir gitarı tonu ve ergonomisiyle sevdiyseniz, hoşunuza gittiyse, almak istiyorsanız bu tür şeylere pek takılmayın. alın gitsin.

    mesela yazı boyunca hep görecelilikten bahsettim. göreceli olmayan konular da var. gitarınız 21 perde ve 24 perde ihtiyacınız varsa bunu esnetemezsiniz. bu kesindir. sap radiusuna göre bendlerle çıkabileceğiniz ses sayısını değiştiremezsiniz. bu da kesindir. klasik vintage bir köprüyü floyd rose gibi geriye doğru kullanamazsınız. bu da kesindir. (klasik tremoloyu biraz gevşek bırakıp geriye doğru da kullanabilenler var ama ne kadar kullanışlı tartışılır.)
  • ilk defa öğrenmek isteyenler için amme hizmeti. tabi bu sadece giriş seviyesi için. belli bir seviyeden sonra kendi tarzını oluşturmanız gerekecek. yani kendi kendinize gitarla zaman geçirdikçe gelişecek birşey.

    ilk olarak gitarmızı alacağız. bu entryde ilk defa elektro gitar alacakların dikkat etmesi gerekecek şeyleri yazmıştım: (bkz: #54896178)

    kısaca şöyle birşey alın: sabit köprülü, 24 perde bir gitar. sabit köprü çünkü akort yapması, farklı akort türleri arasında geçmesi kolay ve akarı kokarı olmayan bir teknoloji. 24 perde çünkü yarın bir gün 24. perde kullanılan bir şarkı çalmanız gerektiğinde göt gibi kalmayın. zaten yeterince ilerlediğinizde gerçekten hangi gitarı almanız gerektiğini kendiniz bulacaksınız. o zaman onu alırsınız. şimdilik bunlarla başlayın.

    ikinci olarak bir amfi almanız gerke. direk roland micro cube alın. esnek, basit ve ev kullanımı için gerçekten mükemmel bir amfi.

    kablo, pena falan da alacaksınız. kabloyu biraz kaliteli birşey alın veya tanıdığınız bir elektrikçi varsa kaliteli bir ses kablosuyla 6.3 mm'lik çivi jarklı mono bir kablo yaptırabilirsiniz.

    herşey tamamsa basit bir şekilde öğrenmek için yol haritası şudur.

    1. parmak ve penalama egzersizleri. bütün tellerde 1-2-3-4, 1-3-2-4, 1-4-3-2 vs gibi olabilecek bütün kombinasyonlarda parmak egzersizi yapın. ilk önce tek telden 1-2-3-4 ile başlayabilirsiniz. penalamaları da saece üst, sadece alt, alt-üst şeklinde çalışın. küçük kas gruplarınız bu hareketleri yapmaya alışsın. çünkü bu basit egzersizler ileride çok işinize yarayacak.

    sürekli metronomla çalışın. metronoma çok önem verin, ona saygı duyun. geceleri yatarken falan iyiki hayatımda metronom var diye düşünün. ona küçük süprizler yapın. öpüp koklayın. metronom çok önemli yani. anladınız değil mi kesinlikle metronomla çalışacaksınız. bakın bunu kafanıza kazıyın"metronom çok önemli. sürekli metronomla çalışmalıyım.".

    2. pentatonik gamı öğrenin. internette bulabilirsiniz. neden pentatonik? çünkü basit 5 sesli bir gamdır. klavye üstünde görmesi kolaydır. üstüne birkaç nota ekleyip çıkartarak diğer gamları rahatlıkla çalabilirsniz. mantık yürütüp saksıyı çalıştırmanız yeterli.

    3. minör ve majör gamları öğrenin. notalarıyla beraber ve klavyenin üstünde görün. sürekli kafanızdan tekrar edin.

    4. basit akorları ve caged sistemini öğrenin. caged sistemi klavyenin farklı pozisyonlarında farklı akorları basmak için güzel bir yöntemdir. hepsini ezberlemenize gerek kalmaz. mantık yürütmeniz yeterli.

    5. bir metot takip edin. teknik için troy stetina - speed mechanics for lead guitar biçilmiş bir kaftandır. kitabı düzgünce takip edip bitirdiğinizde baya gitar çalıyor hale gelirsiniz. içinde teorik bilgiler de barındırır.

    doğaçlamaya giriş için bora uslusoy - progressive solo gitar metodu'nu kullanabilirsiniz. basit ve güzel bir kaynaktır.

    6. dinleyin. dinlediğiniz müzikleri daha dikkatli dinleyin. gitarınız sürekli doğru akortlu olsun.

    7. şarkı öğrenmek için guitar pro ve tab kullanabilirsiniz ancak bokunu çıkartıp tembelliğe alışmayın. o kulakların ve kafanın çalışması gerek.

    8. bend tekniğini iyice kavrayın. bend bir gitaristi diğerlerinden ayıran en önemli tekniklerden birisidir. marty friedman sololarına çalışabilirsiniz mesela. başlarda zor gelir. alışınca uygulaması kolaydır.

    9. sağ elinizi iyi kullanın. diğer enstrümanların aksine elektro gitar ses çıkartması kolay, susturması zor bir enstrümandır. yüksek overdriveda ses çıkması için dokunmanız yeterli. ses çıkmasını istemediğiniz telleri sağ elinizin avuç içini kullanarak susturmayı öğrenin ki temiz çalabilesiniz.

    10. youtube'dan sevdiğiniz gitaristlerin videolarını, eğitimlerini izleyin. çok öğreticidir. ayrıca lick library gibi kaynakları da takip edebilirsiniz.

    11. sabırlı olun. kimse anasının karnında gary moore olarak doğmuyor. onlar da zamanında çok zorlandı.

    12. "lan ben hayatta bu adamlar kadar gitar çalamam." demeyin. işin müzik teorisi kısmında korkmayın. teoride yeteri kadar bilmeniz yeterli. diziler, akorlar, minör ve major diziler, harmonik minör, melodik minör, eksiltilmiş dizileri bilseniz yeter. caz armonisine, modlara falan sarmanıza gerek yok. sararsanız ve öğrenirseniz güzel olur tabi. bu videoda john petrruci bu konuya çok güzel değişmiş.

    13. of olmayacak ya demeyin. oluyor agalar. insan basit bir varlık. yeterince çalışırsa herşeyi yapabilir. o gitarı öttüren adamlardan hiçbir eksiğiniz yok. en azından taklit etmek için. sizin de 10 parmağınız var onların da. kas ve iskelet sisteminiz aynı. onları kontrol eden beyniniz aynı. bunlar süper kahramanlar değil. bunu hiç unutmayın. işin asıl zor kısmı birşeyler üretmektir. çalmak çok kolaydır.

    14. yaşım geçti artık ya olmaz demeyin. erken başlamak tabiki daha iyidir ancak 30 yaşınızda bile gitara başlasanız yine de güzel gitar çalabilirsiniz.

    15. başlarda herşey çok zor ve yorucu gelecek. sakın pes etmeyin mental ve fiziksel olarak gitar çalmaya alıştığınızda herşey çok kolay olacak. tabiri caiz ise vücunuz ve beyniniz elinize gitar aldığınızda "tamamdır moruk sen hiçbirşeyi kafana takma. herşeyi bana bırak." diyecek. çoğu zaman düşünmenize bile gerek kalmayacak. parmaklarınız kendi kendine hareket edecek.
hesabın var mı? giriş yap