• bir pskiyatri hocamizin, 'eger bana major depresyon tanisi konursa medikal tedavi yerine ekt uygulanmasini tercih ederim ' dedigi tedavi yontemidir. anestezi altinda yapilan bir ekt izlemistim, sadece gozleri kaymisti hastanin. biz de travmatize olmadan cikmistik odadan. genelde yasli hastalara falan anestezi uyguluyorlarmis. anestezi uygulanmadan yapilan bir ekt'yi izleyen arkadasim aglayarak anlatmisti olan biteni. soyledigine gore hastanin kasilmalarini kontrol altina almak icin bir saglik gorevlisi ustune oturmus, uc dort kisi de kolunu bacagini tutuyormus. niye her hastaya anestezi uygulayamiyoruz diye sormustum saf saf asistan bir doktora, 'yeterince anestezistimiz yok, her ekt icin en az yarim saatini harcamasi gerekiyor bir anestezistin, gunde yirmi hastaya ekt yapsak bir hesap et' falan demisti. oldukca matematik kokan bu aciklama midemi bulandirmisti ozaman.
  • eskiden anestezisiz uygulanırdı, hasta prosedür hakkında hiç bilgilendirilmez, yalnız, sizi odanızdan ekt odasına götürecek hastabakıcı ısrarla büyük abdestinizi yapip yapmadığınızı sorar, emin olduktan sonra sizi götürürdü, siz de elinizdeki bu tek veriyle, sikcekler zaar der, iyileşmenize yardımcı olacaksa naapalım diye düşünerek odaya girerdiniz...
    hakikatten bir sedye ve 6 kişilik ekibi görünce "lan delilik o kadar da kötü değil amk" dese de garip hasta, doktorun sedyeye yatar mısın komutuyla yatar sedyeye...
    sonrasında -bu kısım biraz tırsınç devam etmeyin dilerseniz- odada dağınık duran ekip sedyenin etrafını sarar ürkütmeden, hemşireler kollarınızı alıp göğsünüzde çapraz yaparak üstüne bütün ağırlıklarıyla kapanırken, hastabakıcılar da ayaklarınıza kapanır; dehşetle ne olduğunu anlamaya çalışırken ağzınıza "bunu sıkıca ısır" denerek lastik bir şey sokulur, en son hissedeceğiniz şey şakaklarınıza sürülen jelin soğukluğu olur......................................

    bu arada, tuvalet konusundaki ısrarın nedeni, elektrik şokuyla kasılıp, sedyeden fırlamayayım diye üstüme kapaklanan ekibin üstüne, kasılma sebebiyle sıçmamamı garanti altına almakmış.

    peki işe yaradı mı bunca işkence?

    hastaneye yatış sebebim depresyondu, sonrasında kurullar, testler, tetkikerle bu tanı "şizoid kisilik bozukluğu, obsesif kompulsif kişilik bozukluğu, anksiyete, atipik depresyon vs" halini aldı, tanı sonrası ilaçtan faydalanamadığıma karar verilip, ekt denendi, o da işe yaramayınca taburcu edildim. 20 sene öncesinden bahsediyorum bu arada...

    e peki sonra nooldu yarram dediğinizi duyar gibi oluyorum.

    şöyle oldu; bir sürü hastalık etiketi yapıştırılmış halde yaşamaya başladım, öğrendim bir şekilde aşmayı, yönetmeyi falan.
    derken, geçen sene bu zamanlar, şöyle güzel bir kamyon çarpsa da ölsem, kanser olsam da yavaş yavaş bitse bu kodumun hayatı temalı hayaller kurar halde yine ekşide dolanırken (bkz: dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu) başlığına denk geldim, okudukça alla alla hmmm alla alla hmmm ilginç hmmmm diye diye kafamda 'lan acaba??' lambası yanmaya başladı, doktor aradım fakat yetişkin türü için bulamadım.

    imdadıma debe editi yetişti : (bkz: #57547579)
    gelen mesajlarla çapa'da yetiskin dehb kısmının olduğunu öğrendim, kendi kendime koyduğum teşhisle ilhan yargıç hocanın karşısına oturdum, 38 yaşında, sen hayırdır? demeden dinledi yukardaki hikayenin ayrıntılı halini ve dehb tedavim başladı...neredeyse bir sene geçti, cehennem gibi zamanlar yaşadım (bkz: ritalin çekilmesi) ritalini bıraktım, concerta'ya başladım, lustral de eklendi tedaviye veeee bildiğin normal insan oldum, daha doğrusu sağaltıcı etkisi olmadığından bu metilfenidat denen sikin, içtiğim sürece normal insanım.
    -------------------------------------------------------------------------------
    peki bu hikayeden nasıl bir ders çıkartmamız gerekir?

    sayın psikiyatristler, koyduğunuz yanlış teşhisler insanın hayatını sikertebiliyor, biraz dikkatli olun, komorbit/eştanı listesine dikkat edin, misal bende disleksi var diyen birini savsaklamayın bi bakın neymiş olay*...

    sayın deliler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktır. diyelim olmadı, bir sonraki nesil kesin... öpüyorum kulaklarınızdan.

    nisan 2020 editi: bir de otistikmişim hahahahahhhah
    (bkz: #104605096)
  • modifiye edilmeden yani anestezi ve kas gevşetici kullanılmadan, yapılan ekt avrupa işkenceyi önleme sözleşmesi'nce 2002'den beri işkence olarak kabul ediliyor.

    türkiye'de işkence hastanelerde de tam gaz sürmekte..
  • 1934'te ladislas joseph von meduna epilepsi ile şizofreninin birbirini antagonize ettiğini gösterip "lan o zaman biz şizofrenili hastaya epileptik nöbet yaşatırsak o iyileşir" mantığından hareket etmesi üzerine yapay nöbet yaratma çabalarının bir meyvesi olarak 1936'da ugo cerletti ve luciano bini tarafından bulunmuş ve uygulanmış bir tedavi yöntemidir. bu mantıkla hareket eden bir diğer tedavi yöntemi için (bkz: insülin koma tedavisi)

    hakkında pek çok şey yanlış bilinmektedir.

    - sanılanın aksine öyle çok da öcü olmayan, anestezi altında, kas gevşetici ile uygulandığında çok etkin, güvenilir ve ekonomik bir sağaltım metodudur.

    - sanılanın aksine ülkemizdeki kliniklerin %99unda anestezi altında uygulanmaktadır. anestezisiz ekt diye bir şey söz konusu değildir. varsa öyle bir şey (bkz: bunu yapan insan olamaz).

    - sanılanın aksine sadece şizofreni tedavisinde kullanılmayıp özellikle majör depresyonda farmakoterapiye tercih edilebilir olmakla beraber, maninin, bipolar duygulanım bozukluğunun, nöroleptik malign sendromun, deliryumun ve hatta parkinsonun tedavisinde başarıyla kullanılabilir. hatta va hatta epilepsi tedavisinde de başarısı gösterilmiştir.

    - sanılanın aksine kontrendikasyonu da yoktur ekt'nin. sadece artmış risk durumundan söz edilebilir ki bunlar da kibas, serebral infarkt, mi, aktif kanamalı akciğer tüberkülozu gibi durumlardır.

    - sanılanın aksine öldürücülüğü anestezi altında yapılan diğer tıbbi uygulamalardan yüksek değildir ve ekt ile görülen morbidite ya da mortalite hızının antidepresan ilaçlarla yapılan tedavide görülen morbidite ve mortalite hızından daha az olduğu kanıtlanmış bir gerçektir.
  • gozlerimle gordugum uzre bazi hastalarda olumlu etki yapip onlari normale dondurmede cok onemli bir adim olabilirken; bazilarina da ya fayda etmiyor, ya da daha da kotulestirebiliyor. neden bu fark? cevabi yok, beyin soz konusuyken, bicok soru cevapsiz zaten..

    kendi tecrubemde avuc avuc ilaca bana misin demedigim bir donemde beni bana dondurebilmis bir tedavi yontemidir. o yuzden bana sorana elbette tavsiye ederim.

    yalniz hafiza kaybi ve yavas yavas hafizanin yerine gelme donemi degisik bir donem. ilk aylarda 15 dakka once ne yemek yedigini bile hatirlamazken, daha sonra yavastan yavastan insanlari, olaylari, mekanlari hatirlamaya basliyorsun. cok garip, hediye paketi acmak gibi. inceledigin bi fotografta, takildigin bir filmde bir sahnede, radyoda calan sarkinin uc bes dizesinde, giydigin bir kiyafette, gittigin restoranda gordugun lambada aciliyor paketler. paketin icindekiler cikariliyor, puzzleda gerekli yerlere konuyor.

    puzzle belki de hicbir zaman tamamlanmiyor. onu elbette ne sen bilebilirsin, ne de baskasi. ama tumevarimdan kurtariyorsun genelde.
  • tedavi üzerinden geçen aylar sonra, ilk adımı atma anlamında çok büyük yararını gördüğümü anladım. tabiki sadece bu tedavi ile sağlığınıza kavuşamayacaksınız ancak vücudun süreç içindeki ilaç ve telkin tedavilerine hazır hale getirilmesi için yararlı olabilmekte. tabiki şu an için önerebileceğim insanlar benim gibi ağır manik depresif bir süreci geçiren arkadaşlardır. anestezi uzmanı sizi zaten fazlasıyla yaşayacağınız bu tecrübeden alıkoymakta. hiç bir acı hatırlamıyorum. hatırladığım şeyler sadece odaya girmem ve anestizi aldığım an ve sonra benim için sanki günler sonra yatağımdan uyanıyordum. çok kısa bir süreliğine nerde olduğumu unuttuğumu hatırlıyorum. tabiki bunun dışında bazıları için birkaç ay sürecek o döneme ait hatıraların adeta silinmesi.ancak merak etmeyin yaşadığınız acı tecrübelerden çok fazla kaçamayacaksınız, hepsi geri gelecek ama artık siz eski adam olmayacaksınız.
  • 7 seans aldım. öncesinde karşıdan karşıya geçerken sağa sola, hatta ışığa bile bakmazken şimdi hayatta hedeflerim var. her tedavinin bir yanetkisi varken bunun hafıza sorunlarına katlanabilirim sanırım. ilaçlarla 'işe yarıyor' mu diye en az 6 ay bekleyip, işe yarasa da üstüne önce fiziksel semptomlarım iyileşeceğinden bir kaç 'kötü' girişime daha yeltenme tehlikem varken -ve bir tıpçı olarak bi dahakine kesinlikle ıskalamayacağım aşikarken- varsın hafızam yamulsun.
    tıpta bu kadar uzun süre kullanılan çok az tedavi yöntemi vardır bu arada. bunun da bir hikmeti vardır heralde.
  • major depresyon, deliryum, bipolar duygulanım bozukluğu, nöroleptik malign sendrom, şizofreni gibi hastalıklarda kullanılan tedavi yöntemi; şok tedavisi.

    anestezi veya kas gevşetici kullanılmadan uygulanan ekt; avrupa işkenceyi önleme sözleşmesi'nce 2002'den beri işkence olarak kabul ediliyor. ancak ülkemizde yeterli anestezistimiz yok bahanesiyle anestezisiz de uygulandığı bilinmektedir.

    psikiyatristlerin en büyük savunması "bana ekt uygulayın" diye gelen hastalardır. hep bu uygulamadan memnun kalan hastalardan söz edilir, uygulamanın beyin hasarı yaptığına dair bir kanıt yok derler, yararlı olduğunun bilimsel olarak defalarca kanıtlanmış olduğundan dem vururlar ancak bu uygulamaya korkudan titreyerek, ayak direyerek giden ve bu tedavi yöntemini yaşadığı en kötü deneyim olarak gören hastalar göz ardı edilir.

    bana kalırsa hastanın isteği dahilinde olmadığı sürece psikiyatristlerin kararı, aile ve yakınların izniyle uygulanması insan haklarına aykırıdır. akıl sağlığı bozuk dahi olsa bu yalnızca maruz kalan insanın verebileceği bir karardır. nitekim akıl sağlığı yerinde olan ve bu uygulamaya ihtiyaç duyduğunda tüm akli yetileriyle buna karşı çıkacak bir çok insan vardır.
  • düşük doz elektrik ile hastada bir tür sara nöbeti oluşturmaktır. yeri geldiğinde hayat kurtarıcıdır. bir anestezi uzmanı ve bir psikiyatr uygulama esnasında hazır bulunur. işlem yaklaşık 5 dakika sürer. filmlerden edinilen görüntüler canlanıyor insanın aklında. zaten ekt'nin olumsuz çağrışım yapması da bu görüntüler sebebiyledir. birçok filmde ekt "adam ne hallere düştü bak" sahnesi olarak kullanılır. ama aslında ekt ağrılı bir uygulama değildir.

    uygulamanın beyin hasarı yaptığına dair bir kanıt yok. beyin ısısında çok az bir artış meydana gelir. beyin dokusuna zarar verecek bir artış değildir bu. bazı bellek kusurları ortaya çıkar. bu da yaklaşık bir yıl içinde ortadan kalkar. uygulamadan hemen önceki kişisel anıların tekrar hatırlanması 6 ay - 1 yıl gibi bir süreye yayılabilir. ilaç yan etkilerine ya da yaşlılığa bağlı unutkanlıklar ise mevcudiyetini devam ettirebilir.

    ilaçla tedavi daha da yaygınlaşmakta, ekt'ye olan ihtiyacı azaltmaktadır. fakat hâlâ birçok hasta için tercih edilen bir yöntemdir. çünkü bazen ilaçla tedavi etkisiz kalır ya da yan etkiler sebebiyle ilaçlar istenilen doza çıkartılamaz. hastanın intihar riski bulunabilir. bu gibi durumlarda ekt'nin "hızlı düzeltme" işlevinden yararlanılabilir.

    ekt'den sonra hastada bir şaşkınlık hâli bulunur. yine popüler film sahnelerindendir bu da. "aha, adamın ağzına sıçtılar!" duygusunu yaratır bu sahneler. oysaki bu şaşkınlık hali giderek azalan bir yapıdadır. ekt beyne format atmak değildir. modern anestezi teknikleri ve elektrik akımı süresinin kısaltılması yan etkileri biraz daha azaltmıştır.

    aklıma gelen üç tane çok iyi filmde birer sahne olarak yer bulmuştur:

    (bkz: one flew over the cuckoo's nest)
    (bkz: a beautiful mind)
    (bkz: requiem for a dream)

    düzeltme: birçok makalede ekt'yi örneklemek için bu filmlerden dem vurulsa da "a beautiful mind" filmindeki uygulama aslında insülin şoku*
  • anestezi ile yapılması ile anestezisiz yapılması arasında zaman olarak hiçbir fark olmayan ama görüntü ve hastaya verdiği zarar açısından karşılaştırılamayacak bir tedavi yöntemi.
    hala daha anestezi uygulanmadan yapılıyorsa, tek sebebi o yerlerin idarecilerinin planlama yeteneksizliği ve basiretsizliğidir.
hesabın var mı? giriş yap