• kısaca e-spor diye nitelendirilen ülkemiz dışında çok önem verilen, online oyunlar üzerine kurulu bir spor dalı. spor dalı diyorum çünkü bunu 2020 olimpiyatlarına taşımak istiyorlarmış, dünyada profesyönel olarak ligleri olan oyunlar inanılmaz popüler, starcraft, league of legends, fifa ve counter-strike bunlardan başlıcaları, en son league of legends dünya şampiyonasını 8 milyon kişi izledi, sayı sanırım ne kadar önemli olduğunu kanıtlar nitelikte.
    ülkemizde gelişmemesinin nedeni de bilindik mevzular, hayat telaşesi derken insanlar odaklanamıyor, paran kesinlikle olması gerek, bir sürü oyuncu tanıyorum iş, güç yüzünden emekli olmuş ki bu insanlar devam ettirseydi başarılı olacakları kesin insanlardı.
    bir diğer nedeni sponsor destekleri, inanılmaz az, şu anda türkiyede sponsor olan bilindik iki firma var, biri kaspersky diğeri de kingston bunlar da türkiyenin en köklü takımları dark passage ve hwa takımlarının sponsorları.
    yurt dışında "gaming house" dedikleri nane mevcut, adamlara ev sağlıyor sponsor destekleri, sabah akşam antrenman, stream yaparak geçiyorlar, stream yapıp para kazanıyorlar ki senin benim 3 5 ayda kazanamayacağımız rakamlar bunlar.
    bizim ülkemizde oyun oynayan insanı aşağılamak, işsiz olarak görmek adet olduğundan gelişmesi de çok zor görünüyor.
  • avlanma ne kadar sporsa bu da o kadar spordur. sikimin sporcuları sizi.

    not: 94'den beri video oyunu oynuyorum (18-19 senedir de ağır bağımlıyım* ), oyun oynamak birçok şeyden önde geliyor fakata oyun oynamak başka bu olaya spor ismini takmak başka.
  • dünya'nin civisinin ciktigi bu sacmaliga spor denmesinden ve neredeyse olimpiyatlarda yer verilecek olmasindan belli. gercekten akil disi ve cok boktan bir donemde yasiyoruz.
  • vardır, gerçektir. rahatsız olan "öyle şey mi olur aq" desin.

    spor kavramı illaki atletik sporları içerecek değildir. stratejik düşünme gerektiren oyunlar da spor olarak değerlendirilir. el-göz koordinasyonu da var bu işin içinde. bilardoyu, briç'i, satranç'ı, go'yu, spor olarak tanımlıyor uluslararası spor federasyonları birliği.

    dota maçları gibi, starcraft maçları gibi, hatta wow'daki wsg'ler gibi aktivitelerin strateji, kurnazlık, el-göz koordinasyonu, taktik, anlık karar verme, kendinin farkında olma, rakibinin farkında olma, yüksek dikkat gibi özellikler gerektirmediğine inanıyorsanız bu oyunların mekaniğini çözememişsiniz demektir.

    spor dediğimiz kavram bu tarz aktiviteleri insanları ve insanlığı geliştirecek şekilde kullanmaksa, rakibin potansiyel strateji ve taktiklerini analiz edip, kendi opsiyonları olan strateji ve taktiklere hakim olup davranış patternleri gözlemlemek, bu analizler üzerinden yol haritaları çizmek, her saniye güncellenen bir şekilde bu equilibriumları tarayıp buna uygun strateji ve taktik belirlemek, daha sonra koordinasyonla bunu uygulamaya koymak girmiyorsa spor kavramı içine, ne giriyor bilmiyorum. illa "vicuut, vicuuut, vicuaaart" diye bir şey yapmak zorunlu değil "spor yapıyor" olmak için.

    ha, birileri bunu takıntı haline getirmiş olabilir, kendi sorunları. akşama kadar satranç oynayan adam da takıntılı-sağlıksız bir şey yapıyordur ama spor yapıyor olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

    bu oyunları oynayan herkes amatör bir şekilde bu sporla ilgileniyor esasen, halı saha maçına gitmekten gerçekten hiçbir farkı yok. sadece fiziksel aktivite sporun içinde daha az.
  • insanların spor olup olmamasına gereksiz yere takıldığını düşündüğüm hede. akademik literatürde de satranç gibi belirli oyunların spor olup olmadığı tartışıladursun, hala spor kavramının 1800 ya da 1900'lerdeki tanımlarla -ki burada sporun tanımı genel olarak rekabetçi, organize ve fiziksel olmasını içerir- değerlendirilmesi bence kültürel değişime ayak uyduramamak ve muhafazakarlık. 100 yıl önce bir şeyler tanımlanmış, belirli şeyler de o kalıplara oturtulmuş ve bunu hiç değiştirmeyceksek, işimiz var. ben şahsen gayet de spor olarak görüyorum. görmeyen adam da kendini "veletler oturduğun yerden oyun oynuyor, buna spor mu diyeceğiz" sığlığından kurtarıp bundan öte bir şey söylerse, bu aktivitelerin spor olup olmadığı üzerine ilerleyen tartışma gelişir. yoksa böyle anlamsız bir şekilde devam eder.

    benim için şahsen ülkenin içinde bulunduğu genel hal itibariyle değerini yitirmiş, artık elimde olmayan şekilde hayatımda her hafta 2 saatimi ayırdığım fenerbahçe maçlarına, onun sonrasında izlediğim futbol yorumlarına çok güzel bir alternatif oluşturdu. şahsen futboldaki gibi izledikten sonra "allah belasını versin, yine bu kadar saatimi boşa harcadım" pişmanlığını hissetmiyorum. bunun için de sanırım sadece benim değil birçok insanın söyleyeceği benzer sebepler vardır.

    yaklaşık 4 yıldan fazladır league of legens oynuyorum ve 3 senedir de lig maçları, dünya şampiyonası, vs. profesyonel maçları izliyorum. bir kere futbola oranla gayet sakin, hiçbir şekilde yırtıcılığın olmadığı bir ortam hakim. maç sonraları oyuncular arasındaki iletişim gayet dostça, taraftarlık olgusu çok gelişmediğinden birbirine saldıran gruplar yok, yorumcular gayet objektif, federasyonlar gibi oyunun durumuna, rekabete etki eden kurumsal faktörler yok. haliyle herkes işine bakıyor ve gayet sakince izliyoruz.

    bu dinginliğe bağlı olarak en az oyun kadar keyifli bir analiz süreci var. maç bittikten sonra gs/fb/bjk ya da fırat aydınus, cüneyt çakır falan konuşmaktan ziyade oturup kaliteli bir şekilde teknik analiz yapılıyor. bunu da kah kaan kural gibi hakikaten işini hakkıyla yapan adamlar ya da türkiye ligi'nde başarılı eski sporcular yapıyor. burada da -tabii ki torpil vs dönüyordur ancak hiçbiri için ulan bu adam ne kadar boş konuşuyor diyemiyeceğim insanlar yorum yapıyor. gerçekten oyun kadar keyifli programlar.

    bu dinginliğin bir sebebi de profesyonel olarak oynayan kitlenin de futbol gibi sporlara oranla daha kaliteli oluşu. yani yıllardır maç sonrası çıkıp "önümüzdeki maçlara bakacağız" sığlığında iki kelimeyi bir araya getiremeyen adamlar karşısında koç mu sabancı mı hangisinde okuduğunu bilmediğim thaldrin falan var. gerçekten max. 22-23 yaşlarındaki oyuncular bizim çoğu futbolcumuzdan daha olgun, kültürlü ve ılımlı. tabii hepsi bu kalitede diyip genelleme yapacak kadar bilmiyorum profili, elwind gibi internet kafa veledi de var ama genel olarak düzgün bir kitle. daha demin maç sonunda ruvelius diye bir eleman "tabii eleştiriler de oluyor, artık eski ruvelius değil, yeni ruvelius var. beni seven kadar sevmeyen insanlar da var. onların eleştirilerine de dikkat ediyorum ve çoğuna hak veriyorum. elimden geldiği kadar o konularda da kendimi değiştireceğim." gibisinden bir cümle kurdu. şunu diyecebilecek bir futbolcu tanımadım ben daha.

    yani keşke spor diye tanımladığımız o sikindirik, gürültülü, insanı yoran, geren aktiviteler bu elektronik sporlar kadar gelişmiş olsa. tabii ki eleştirecek yanları vardır, bu kadar toz pembe bir alan değildir ve illa ki değişecektir. ama şu an için, en azından benim özelimde, gayet kaliteli, eğlenceli, oynadığım için bana da katkı sağlayan bir ortam var.
  • sporun belli kabul edilmiş bir tanımı yoktur. bir sözlüğün tanımı fiziksel gelişime vurgu yaparken diğeri mücadeleciliğe vurgu yapabiliyor. dolayısıyla e-spor da spor mu değil mi diye sabaha kadar tartışabilirsin. ancak formula 1, satranç, poker, curling* gibi aktivitelerin spor olarak değerlendirildiği durumda e-spor da sporun ağababasıdır. ha bunların sporluğunu tartışıyorsan e-sporu da tartışabilirsin.
  • çocukluğundan beri sporu, rekabeti ve bununla ilişkilendirilebilecek tüm olumlu kavramları (diyalog, problem çözme kabiliyeti, takım oyunu, yönetim becerisi, doğru karar verme, fiziksel/zihinsel fayda ve daha çok sayıda şey) çok seven ve tam anlamıyla "rekabet bağımlısı" birisi olarak elektronik spora da bayılıyorum. insanların kafasını karıştıran durum sanırım evde bilgisayar başında oturan ergenlerin kendine sporcu demesi. hayır. ben dota 2 oynarsam "bilgisayar oyunu oynayan adam" olurum. profesyonel dota 2 turnuvalarına katılan ve bu oyunu oynayarak gelir elde eden kişi "profesyonel sporcu" olur. nasıl ki halı saha maçı yapmak bizi "sporcu" yapmazsa, bilgisayarında league of legends yahut dota yüklü olan kişi de sporcu değildir. hayatında bu oyunlara (ve diğerlerine) dair tek bir şey bilmeyen adamların "bilgisayar başında oyun oynamak ne zamandan beri spor oldu?" diye saçmalaması gına getirdi artık. her şey hakkında yorum yapmak zorunda değilsiniz. ha bunun dışında "kardeşim istersen robot ol, oyun oynamak spor sayılmaz" diyorsanız ona çok da itirazım yok açıkçası, şahsen önemsediğim bir konu da değil. oyun, spor... ne derseniz. ne önemi var?

    beni elektronik sporla ilgili olarak en çok endişelendiren şey teknolojinin doğası gereği çok hızlı bir şekilde gelişen ve değişen yapısı... artık neredeyse hiç vakit ayıramamama rağmen profesyonel dota 2 sahnesini takip etmekten büyük keyif alıyorum. anca yazları belki bir major yakalarsam ya da imkânım olursa the international'ı izliyorum. sorun şu ki... basketbol, futbol, tenis gibi sporları benim babam da izleyebiliyordu. ben izliyorum. olursa benim çocuklarım da izleyebilecek. bu sporların en azından önümüzdeki 20-30 yıllık süreçte ortadan kaybolması gibi bir durum söz konusu değil. hâlâ geniş takipçi kitleleri bulabilecekler çünkü en başta fiziksel aktiviteye ihtiyaç duyduğumuz için bunları hayatımızda tutmamız gerekecek. öte yandan mevcut haliyle dota ne kadar devam eder, bunu bilemiyorum. sözgelimi, bugün dota 2 maçlarını takip eden ve ne olduğunu anlayabilen birisi bundan 12 yıl sonra aynı oyunun turnuvasını izleyebilecek mi? popülarite benzer düzeyde olacak mı?

    bu açıdan pek ümidim yok. yeni oyunlar geliştiriliyor ya da mevcut oyunlar hızlı bir şekilde değişiyor. öyle ki 6 ay dota'ya ara veren birinin geri döndüğünde yeni değişiklikleri sindirebilmesi için bazen neredeyse aylar gerekiyor. bu da e-spor açısından dezavantaj olarak değerlendirilebilecek bir durum: futbolla uzaktan yakından alâkası olmayan annem, milli takım maçı izleyip heyecanlanabiliyor. tenisi takip edebiliyor, basketbol maçı izleyebiliyor. gelgelelim, aynı anacağızım bir lol ve dota şampiyonasını hakkıyla takip edebilmek için sanırım 2 ay falan yoğun eğitim almak zorunda. *

    ***

    ben profesyonel dota'yı takip etmeye başladığımda yıl 2013'tü. iyi hatırlıyorum, ilk kez düzenlenen alienware cup oldukça prestijli bir turnuva sayılıyordu ve toplam ödülü 100 bin dolar civarında (belki daha az) idi. kazananın 10 bin dolar aldığı turnuvalar bile inanılmaz heyecan yaratırdı. sheever'ın sunumuyla dandik starladder takımlarını bile izlerdik, çok güzeldi.

    o günden bugüne turnuva ve organizasyon yapısı anlamında çok şey olumlu anlamda değişti fakat eski nesilden hâlâ çok fazla oyuncu var ve bundan beş yıl sonra kaç tane profesyonel dota oyuncusu olur, işler ne yönde seyreder, hiç kestiremiyorum. neblim yeni oyunlar çıkıyor, yeni modlar çıkıyor, değişik değişik işler...

    the international 4 finalini kadıköy'de bir barda dev ekranda izlemiş ve vici gaming'in kaybetmesi üzerine sabaha kadar içmiş * birisi olarak sevdiğim oyunun geleceğinden yana pek ümitli değilim ben. bunu biz yaptık ama 10 sene sonra kimsenin dota 2 (veya üç, ne olacaksa) izleyip de bundan büyük keyif alacağını zannetmiyorum.

    bu çağda e-spor ölmez, aksine gelişir ama oyunlar da çok hızlı değişiyor işte. bi' de sonuçta futbol kimsenin tekelinde değil mesela... sen futbol oynarsın, diğer futbol oynayanlarla bir birlik oluşturursunuz. federasyonlar kurulur, onlar bir konfederasyona bağlanır vesaire... dota'da öyle bir şey yok ki. icefrog (hâlâ o mu bakıyor bu işlere bilmiyorum aslında) bir gece ansızın "ben anti-mage'i çok seviyorum kardeşim, bundan böyle anti-mage her vuruşunda crit atacak, daha bir levelde 300-400 vuracak" dese ne yapacaksınız?

    bu açıdan ben biraz üzülüyorum. ayrıca sövüp duruyorsunuz, küçümsüyorsunuz ama e-spor kitlesi zararsız bir kitle. "biz fnatic için ulti atıp ulti yeriz gardaş" deyip döner bıçağıyla gezmiyorlar. kaldı ki insan hem geleneksel sporları çok hem de e-sporu çok sevebilir. ben şampiyonlar ligi finalini izlerken nasıl heyecanlanıyorsam the international finalinde de aynı hazzı duyuyorum. ne var ki bunda?

    o yüzden umarım ben yanılırım ve minik minik değişikliklerle, insanların sindirebileceği şekilde oynamalarla mevcut oyunlar korunur. yoksa her beş senede bir yenisini çıkaracaklarsa bırakır insanlar. malum, hep 16 yaşında kalmıyoruz... 35 yaşında hangi eşyanın ne işe yaradığına bakmakla mı uğraşacağım aq iki tane maç izlemek için. gider şehrimdeki bölgesel amatör futbol maçını izlerim. valve ayağını denk alsın.
  • işin gösteri kısmına yapılan yatırım ve dönen paralar sayesinde bazı sporlar diğerlerinden daha fazla insanlarla buluşuyor. kabaca futbolu düşünün, oyuncuların formasından yayın haklarına, stadyum reklamlarından bilet satışlarına, her organizasyon için çıkarılan farklı ürünlere kadar ele alırsak muhteşem bir ekonomi. bu kadar göz önüne serer ve yatırım yaparsanız her sporu parlatabilirsiniz. ama bazı sporların bu ekonomi döngüsüne katkısı doğaları gereği sınırlıdır. mesela bireysel sporlar için böyle yatırımlar yapmak çok verimli değildir. karşılıklı rekabete dayalı olması iyidir vs.

    gelmek istediğim nokta şu; bugün yatırım yapılmıyor ve binlerce kişi bilet alıp izlemeye gitmiyor diye yada sporcuları milyon dolarlar kazanmıyor diye cirit atma spor olmaktan çıkmıyor. aynı şekilde olimpiyatlardan çıkarılsa bile spor olmaya devam edecek. ama e sporlara birileri mevcut para potansiyelini görüp yatırım yapmasaydı ve adına e spor demeseydi hanginiz " bugün arkadaşlarla spor yapacağız" deyip sc go nun başına oturuyordu.

    olay şu ki; oyun sektörü bilgisayarın başında saatlerini harcayan çocuklara doyma noktasına geldiklerinde bırakmamaları için bir havuç göstermeliydi. yaptıkları şeyin sert ve ciddi olduğunu düşünmelerini, önemli bir organizasyonun parçası oldukları duygusuyla tatmin olmalarını sağlamalıydı. bu nedenle sansasyonel para ödülleri, coşkulu organizasyonlar, parlatılmış yıldız oyuncular ile bir hayal inşaa ettiler. bu organizasyonlar eğlenceli ve rekabetli, gerçekten yetenekli ya da kendini geliştirmiş gençleri barındırıyor. güzel bir şov organizasyonu ama daha fazlası değil.

    yarın bu işten kazanılan para azalırsa ve organizasyonlar desteklenmezse gene herkes serverlara kapışmaya, seviye atlamak için kill almaya girecek ama kimse spor yapıyorum diye girmeyecek. spor bu işe giydirilmiş bir elbise. e spor değil de e sanat deseydiler gene olurdu. o zaman da aynı kişiler nasılda sanat yaptıklarını, fare kullanmanın tıpkı müzik enstrumanı çalmak gibi saatlerce pratik istediğini ve her oyuncunun oyunu ile kendi karakterini dışa vurduğunu vs savunacak ve işin kötüsü buna inanacaklardı.

    bu oyunların yerine aklına gelecek herhangi birşeyi koyun, zerre sırıtmaz. mesela "game of thrones izlemek spordur" deyin ve arka arka uyumadan en çok izleyen adamların nasıl pratik yaptıklarını, kazananların ne kadar çok para aldığını hbo nun bu organizasyonlara nasıl yatırım yaptığını, iyi sporcuların iki bölüm arasında ne kadar hızlı geçiş yaptığını anlatın; tebrikler yeni bir sporunuz oldu ve kimse aksini iddia edemez. çok mu saçma geldi, windows başlat ikonuna tıklama sporu? rekabet ve eğlence var diye her şeyi spor kabul etmeyelim bence. ha ben ederim o ayrı, kafama eser tetris sporu derim. ama genel anlamda bunun spor olmadığını bilirim. ya da bu işten deli para kazanacaksam sanat da derim, spor da derim, hatta e-e-sport derim. extreme e-sports!
  • en az satranç kadar spordur
  • insanlarin bellerini kaydiran, omuriligini ezen ve sonunda sporcuyu pigme birakan halter bir spor ise mesela buna spor denmesinde bir sakinca goremiyorum.

    ayni sekilde boks gibi sporcularinin baslarina aldiklari darbeler nedeniyle montofola dondukleri bir seye de spor deniyor.

    bir de o adini asla bilmedigim surtunme kuvvetiyle yerdeki diski daireye sokmaya calistiklari tuhaflik var, ona bile spor diyorlar.

    insanlarin hem fiziksel hem de zihinsel efor koyduklari oyunlar neden spor olamasin ki?
hesabın var mı? giriş yap