• "erzsebet" ismi yeterince karizmatik, erotik vs. bulunmadığından olacak ki kontesin adı yerine kullanılan fason isimdir. ne acıdır, kutsal bilgi kaynağı olma iddiasındaki sözlükte bile söz konusu şahıs bu başlık altında incelenmiş, erzsebet bathory başlığına (2), elizabeth bathory başlığına (52) entry girilmiş.

    benim de aklıma hatun kişiyi konu eden bir film* ile gelmişti ki bu konu, sözlük de hayal kırıklığına uğrattı. aynı mahlası kullanan cradle vokalisti ve sözlük yazarı müstesna.
  • çiçekli elbiseler içinde gördükçe, haykırmak istediğim yazardır.
    (bkz: nickinin hakkını ver hakkını)*
  • kan dondurucu bir hayat hikayesi olan kadın seri katillerin kraliçesi. şöyle güzel bir filmi çekilse de izlesek.

    en son otel 2 filminde bu kadına bir gönderme yapılmıştı ilk öldürme sahnesinde. iç gıcıklayıcı.
  • tarihin en ünlü kadın seri katili namını kazanmış hatta guiness rekorlar kitabına da girmiş asilzadedir. kanlı kontes olarak anılan kadının, 650'ye yakın kadını öldürdüğü tahmin ediliyor.

    1560 yılında macaristan'da varlıklı ve isim yapmış bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. aile demişken, tümü çeşitli psikolojik rahatsızlıklar ve sadizme varan düşkünlükler taşıyan insanlardan söz ediyorum. işkenceler, kara büyüler, cinsel sapkınlıklar aile için normal sayılıyordu. genetik olarak tüm aileye miras olarak geçmiş bu huylar, ailenin küçük kızı olan elizabeth'de de bulunuyordu. çocukluğunda epilepsi olduğundan şüphelenilmiş.

    bir aile toplantısında eğlenmek için, bir at ikiye bölünmüş ve içine canlı şekilde konan çingenenin ölümü izlenmiş. buna henüz çocuk yaşta şahit olan elizabeth'in o günden sonra gerçeklik algısı ve işkenceye olan yatkınlığı gün geçtikçe artmaya devam etmiş.
    12 yaşında bir köylüden hamile kalmış ve çocuğu doğumun hemen ardından evlatlık verilmiş. 15 yaşında yine asilzade sınıfından bir kontla evlenir. fakat elizabeth'in ailesi daha güçlü olduğu için kocası onun soyadını alır. o yıllarda osmanlılar'la sürekli bir savaş hali vardır ve kont, savaşlara katıldığı için eşiyle zaman geçirememektedir.

    elizabeth bu süreçte birçok kişiyle birlikte olur. kadın veya erkek olması onun için önemli değildir. bu birlikteliklerinin çoğu eşi tarafından bilinir; fakat daha nüfuslu bir aileden olduğu için elizabeth'in bu kaçamaklarını görmezden gelir.
    şatoda yalnız geçirdiği zamanları çoğalan elizabeth, o dönemde kara büyülerle uğraşmakta ve ayna karşısında bol bol kendisini izlemektedir.

    bu nokta kanıtlanmış olmamakla birlikte, cinayet sevdası şu şekilde başlamıştır:
    genç hizmetçilerinden biri, sabah kontesin saçını tararken onun canını yakar. kontes de buna sinirlenip hizmetçi kıza bir tokat savurur. şiddetli bir tokat olduğu için hizmetçinin yüzü kanamaya başlar ve bir damla kan elizabeth'in eline düşer. kanın düştüğü yerdeki derisinin gençleştiğini ve parlamaya başladığını fark eden elizabeth, uşaklarına bu hizmetçiyi öldürüp tüm kanının küvete boşaltılmasını emreder.

    ve ilk kan banyosu o gün bu şekilde başlar. elizabeth, bakire genç kız kanının cildini güzelleştirdiğine ve gençleştirdiğine olan saplantılı inancı sebebiyle önce hizmetçilerini, sonra köylülerini, sonra da başka merkezlerden bu amaçla getirttiği yüzlerce genç kızı şatosunda öldürür.

    öldürmeden önce her türlü işkenceyi de üzerlerinde denemekten ayrı bir zevk alır. kadınları çivili yataklarda ezer, boyun ve omuzlarındaki derileri ısırarak koparır, özellikle cinsel bölgeleri olmak üzere yakar, burunlarını ve dudaklarını keserdi. kısaca, küvet kanla doldukça elizabeth güzelliğinden hiçbir şey kaybetmeyeceği takıntısıyla yıllarca yaşadı.

    kanla banyo yapmasının yanı sıra, şah damarından akıttığı kanı içmektedir de. bu davranışı, dracula gibi çoğu vampir hikayesine esin kaynağı oluşturmuştur.

    elizabeth'in sonu soylu kanına duyduğu merakla başladı. bir süre sonra alt tabakadan genç kızların kanının istediği işlevi görmediğini düşünmeye başlayan kontes, gözünü soylu ailelerin kızlarına dikmeye başladı. birkaç cinayetten sonra güvenlik güçleri artık devreye girmeye hazırdı. çünkü asil olmayan insanların ölümü bugüne kadar kimseyi ilgilendirmemişti.

    şatoya baskın yapılır. suç aletleri bulunur. hizmetçi ve uşaklar işkence altında sorguya çekilirler ve her şey gün yüzüne çıkar. elizabeth'in seri katil olduğu netleşmiştir. ona yardım eden herkes idam edilirken, soylu ailelenin adının kirlenmemesi adına elizabeth idam edilmez. bir şatonun tek pencereli hücresine kapatılır. sadece yemek ve su için açılan o pencerenin ardında elizabeth 3 yıl daha yaşar. 54 yaşında ölen kadının tam ölüm tarihi bilinmemektedir, çünkü hücresine girildiğinde tabaklarda yenmemiş birçok yemek kaldığı görülmüş. cesediyse tanınamayacak kadar kötü durumdadır. sonradan ölüm sebebinim frengi olduğu tahmin edilmiştir.

    elizabeth bathory, tarihteki ilk kadın seri katil ünvanıyla birçok filme de konu olmuştur.
    en ünlülerinden biri de the countess'dir.
  • (bkz: manyak karı)
  • vakti zamanında tahmini olarak 650 bakire kız öldürüp kanlarında banyo yaptığı söylenen seri katil. evlerden ırak.
  • elizabeth bathory, macar krallığı’nın soylu ailelerinden birinin kızı olarak 7 ağustos 1560 tarihinde doğmuştur. elizabeth bathory ‘”kanlı kontes” olarak bilinir. bunun nedeni bir seri katil olmasıdır.

    bathory ailesi zengin ve soylu olmasının dışında, çok güçlü ilişkilere ve tanıdıklara sahipti. elizabeth bathory sara hastasıydı ve henüz 4-5 yaşındayken sara nöbetlerine katlanmak zorunda kalıyordu.bundan dolayı sorunlu ve çekingen bir çocukluk geçirmiştir. tüm bunlara rağmen genel olarak entelektüel, becerikli ve akıllı bir kadındı. 1575 sonbaharında 15 yaşındayken, 25 yaşındaki kont ferencz nasdasdy ile evlendi ve kendi soyadını devam ettirmek için soyadını ona verdi. evlilikten sonra csetjhe kalesi’ne yerleştiler.

    evli oldukları 25 yıl içerisinde, kocası savaşa gittiği için yalnız kalan elizabeth’in hayatı gittikçe sıkıcı bir hal alıyordu. zaman öldürmek için saatlerce ayna karşısında güzelliğine bakıyor, genç erkeklerle birlikte oluyor ve sado-mazoşist lezbiyen partileri düzenliyordu. bir defasında kocasına yakalanmış olsa da kocası bu durumu affetmişti. 20’li yaşlarında kölelere işkence yapmaya başladı. bu işkenceler gün geçtikçe artıyor ve elizabeth’e büyük bir zevk vermeye başlıyordu. elizabeth ”kanlı kontes” olma yolunda ilerliyordu…

    bir gün, genç bir hizmetçi kız, elizabeth’in saçını tararken yanlışlıkla canını acıtır, ardından canı yanan elizabeth’ten çok sert bir tokat yer. burnu kanayan genç kızdan akan kan elizabeth’in eline gelir ve elizabeth bu kan ile kızın güzelliğini aldığını düşünür. ardından erkek uşağı johannes ujvary’e kızı soymasını söyler ve kızın kollarını bir fıçının üzerinde tutarken atar damarlarını kestirtir. genç kız öldükten sonra elizabeth bu kanla banyo yapar. elizabeth artık genç kalmanın yolunu bulduğunu düşünür. bu olaydan sonra kanlı partiler başlar…

    bundan sonraki 10 yıl içerisinde elizabeth bathory’nin yardımcıları ona birçok güzel kız getirdiler.kanlı kontes, bir süre sonra büyücülüğe de merak salar ve dorotha szentes (darko) adlı gerçek bir büyücüden büyü ile ilgili bilgiler almaya başlar. bunun üzerine darko, elizabeth’in sağ kolu olur. kızları bağlayıp, ayak parmaklarının arasına yağlanmış kâğıtlar koyup önlerinde ateş yakıyordu. önce ayakları alev alan kızların sonra tüm vücutları yanmaya başlıyordu. elizabeth bunu büyük bir zevkle izlerken gençleşme ile ilgili bir büyü ayini miydi yoksa sadece sadist bir duygu ile gerçekleştirdiği bir işkence miydi bilinmiyor. bilinen bir başka işkence yöntemi ise, kızların ağızlarını, çeneleri birbirinden ayrılana kadar çekmesi idi. huyu iyi olduğu günlerinde kızları soyarak erkek misafirlerin önüne çıkartıyordu. yıllar geçtikçe masum kızların kanına olan ihtiyacı gittikçe artıyordu. yeni işkence yöntemleri geliştirmişti. mesela kızları tamamen bal ile kaplayıp onları böceklerin ve arıların önüne atıyordu.

    genç kızları çıplak olarak 0 derecenin altında donarak ölene kadar yıkıyordu. kocasının ölümünden sonra, kendisiyle ve güzelliğiyle daha fazla ilgilenmeye başladı. ardından onu gençleştirdiğini düşündüğü kan banyoları başladı. kaleye getirilen kızların kanlarını emiyor, açılan yaralarındaki etleri yiyordu. kanlı kontes, alman saatçilerinden ve demircilerinden işkence aleti sipariş ediyordu. bir süre sonra csetjhe kalesi tamamıyla bir işkence merkezi haline gelmişti. çivili kafeslerde kızları öldürüyor, onun için özel yapılmış bu kafeslerin altına girip, kanın akması için yapılan delikten banyo yapıyordu. elizabeth bazen iç güzelliği için onların kanlarını da içiyordu.

    bir süre sonra artık bu basit köle kızların kanlarının bir işe yaramadığını düşünen kontes, daha asil ailelerden köleler almaya başladı. elizabeth’in terörü uzun yıllar devam etti. kurban listesi gün geçtikçe artıyordu. kanlı kontes kurbanların isimlerini çalışma masasındaki defterine yazıyordu. cesetler kalenin koridorları altında yakılıyor veya ormana atılıyordu. genç kızlar eğitim veya çalıştırma adı altında kandırılarak kaleye getiriliyorlardı. 40 yaşına yaklaşmıştı ve yavaş yavaş yaşlandığının belirtileri ortaya çıkıyordu. ne yaparsa yapsın bunları ortadan kaldıramıyor ve güzelliğini kaybetmeye başlıyordu. bununla beraber elizabeth’in namı çevre köylerde konuşulmaya başlanmıştı. elizabeth ve csetjhe kalesi hakkındaki dedikodular macaristan imparatoruna kadar ulaşmıştı.

    bunun üzerine imparator tarafından, elizabeth’in başbakan olan kuzeni kont cuyorgy thurzo’ya kaleye baskın düzenleme görevi verildi. 30 aralık 1610’da elizabeth’in kuzeni tarafından yönetilen bir grup asker csetjhe kalesi’ni gece bastılar. hepsi kaledeki korkunç görüntüden şaşkına döndü. kalenin altında yaklaşık 50 ölü kızın cesedi bulundu. kale basıldıktan sonra elizabeth’in yardımcıları da cezalandırıldı. parmakları kesilerek ateşe atıldılar ve kazığa bağlanarak yakıldılar. acımasız seri katil, soylu olması nedeniyle ölüm cezasından kurtulmuş. ve ölene kadar kendi şatosundaki zifiri karanlık zindanda mahkum edilmesine karar verilmiş. yalnızca yemek ve su vermek için küçük bir deliği olan odasında esaret altında tutulan bathory, 21 ağustos 1614’te ölü. olarak bulunmuştur.

    şizofreni hastasıdır. ayrıca kanlı kontes olarak da bilinen madam bathory'nin küçüklükte yaşadığı öne sürülen bir rivayet vardır bathory annesiz ve babasız amcasının evinde yaşamaktadır bathory küçüklükte kişilik bozukluğu yaşamıştır bunun sebebi amcasının ve yengesinin işkenceye düşkün insanlar olması ve küçük kız bathory önünde bir adamı işkence için bir atı ikiye bölüp içine o adamı soktukları ve yine bathory'nin önünde bu atı tekrar diktikleri ve bugünden sonra bathory'nin işkenceye meraklı normal çocukların oynadığı oyunlardan uzak ve herkesin yapmaya korktuğu bazı uygulamaları vardır bu yüzden madam bathory küçüklükten gelen bir kişilik bozukluğu yüzünden ruhsal olarak üzerine sıçrayan kanın onu güzelleştirdiğini düşünmektedir.

    doğum tarihi: 7 ağustos 1560, nyírbátor, macaristan
    ölüm tarihi ve yeri: 21 ağustos 1614, cachtice, slovakya
    suç işlediği dönem: 1590–1610
    defnedildiği yer: cachtice castle, cachtice, slovakya
    eş: ferenc nádasdy (e. 1575–1604)
    çocuklar: anastasia báthory, miklós nádasdy, katalin nádasdy, györgy nádasdy,

    kaynak vikipedi
  • ömrü boyunca arzuladığı sonsuz yaşama şu şarkıyla ulaşmıştır.
  • çocukluğuna dayanan bir kişilik bozukluğu vardır bu kadının, 612 bakire kızı kaçırtıp öldürmüş ve kanlarıyla duş almıştır. bram stoker'ın dracula adlı romanının esin kaynaklarından biridir. macar asıllıdır, ilk kadın seri katillerden biri olarak tarihe geçmiştir. 1560 yılında doğmuş,1614 yılında ise kapatıldığı hücrede ölü olarak bulunmuştur.
  • yıllar sonra bugün bir gazete haberiyle karşıma çıkmış, içimden bir şeyler koparıp gitmiş eski privatesözlük ve ekşi sözlük yazarı, jadeincatacomb'umuz.
    gittiği yerde mutlu olur umarım, hoşçakal ebru...

    http://www.gazetevatan.com/…erdesi--1166316-gundem/
hesabın var mı? giriş yap