• okuması gereken kişiler okumadığı için zola’nın tüm kitaplarına erişebiliyor olmamız aslında komedi. çünkü okusalar büyük ihtimalle yasaklanırdı.

    ben zola ile 13 yaşımda germinal okuyarak tanıştığımda tam bir şok yaşamıştım. o yaşlarda neden zola okuduğum konusuna gelince, cep telefonları yok, internet yok, hatta dışarı çıkmam yasak ve tehlikeli, okuldan eve, evden okula gidiyorum, hiç arkadaşım yok. televizyon bazen yok, kanallar her zaman çekmiyor. biraz oyuncağım ve kitaplar dışında başka hiçbir şey yok. annemin kitaplarını okumaya başladım. babamın mesleği nedeniyle böyle bir yerde yaşıyorum. hiçbir şey olmadığı için uzun bir süre oyuncaklarla oynadım ve kitap okudum. ha bunlar beni dahi yapmadı ama hayat görüşümün şekillenmesinde epey etkili oldu. adaletsizliğe karşı içimde hep bir sıkıntı yaşadım, hep rahatsız oldum bu da beni hep bir şeyler yapmaya zorladı. bazen başarılı bazen başarısız oldum.

    zola küçüklüğümden beri hayatımda okuduğum yazarlar arasında beni en çok etkilemiş kişidir. şu yaşımda bile halen düşünmemi sağlıyor. çok cesur, zeki bir adamdır. hayır yani sanki bunlar yetmiyormuş gibi hem dürüst hem de çok iyi bir yazarmış. böyle insanlarla artık karşılaşmıyoruz. o yüzden seviyorum.

    zola ayrıca tarafsızdır. gerçek romanını okuduysanız orada aslında bağnazlığa karşı feryat eder. yahudi ya da katolik olmasının bir önemi yoktur. bağnaz bağnazdır. zamanında yahudi sevici diye suçlansa da aslında zola adaletsizliğe, cahilliğe isyan etmektedir. zira kitapta haksızlığa uğrayan yahudi öğretmene sırt çeviren diğer yahudileri de anlatır.

    yani kısaca, nasıl yapacaksınız onu bilemiyorum ama çocuklarınıza mutlaka zola okutturun. ondan bahsedin, yaşadığı dönemi ve yaptıklarını anlatın. bir şekilde etkileyeceğine eminim. çünkü insan her ne kadar masalları çok sevse de onlarla oyalansa da aslında gerçeği bilmek istiyor. çünkü masallar sizi bir yere kadar idare ediyor. sonra anlıyorsunuz ki masallar hep aynı. aynı hikayeleri dinlemek bir noktadan sonra tatmin etmiyor.

    bu masal olayı aklıma harari’den geldi. yuval noah harari bizi diğer canlılardan ayıran şeyin masal üretme ve masallara inanma özelliğimiz olduğunu söylüyor ya hep. evet, bu bizi ayırıyor buna katılıyorum ama her zaman değil. çünkü masallardan da aynı zamanda müthiş sıkılıyoruz. hem ihtiyaç duyuyoruz fakat acayip derecede de sıkılıyoruz. sıkılmasak, matbaayı icat etmezdik, ne bileyim okuyup üfleyince geçeceğini düşündüğümüz hastalıkları tedavi etmezdik. işte bu yüzden masallardan sıkılan çocuklarınıza biraz zola okutturun ki kendi gerçeklerinin de tadına varsın.
  • savaş seviciliği, ölümden ve kandan beslenmek çok fena, çok ayıp bir şey ve bütün bunlar için bu sefer ben, lairocse, dünya edebiyatının en ünlü yazarını suçluyorum: j'accuse...!

    şaka lan şaka; benim etim ne budum ne ki emile zola'ya bok atcam diyeceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz; çünkü eski gazeteler arasında dolaşırken bu sefer iyice abarttım ve emile zola'nın, içindeki militarist faşisti ortaya çıkardığı 132 yıl önce yazılmış bir makalesine denk geldim.

    emile zola, fransa ile almanya arasında 1870/71'de yapılan ve fransa'nın ağır hezimetiyle sonuçlanan sedan savaşı'nı da konu alan 1892 tarihli la débâcle/yıkılış romanı hakkında incelemelerde bulunmak üzere gittiği savaş alanlarına ilişkin izlenimlerini, 1 eylül 1891'de le figaro gazetesine, en ağır faşiste taş çıkartan sosyal darwinist* tınılarla şöyle yazmış:

    ".... fakat, savaş kaçınılmazdır. savaşın yok edilmesini hayal eden, evrensel barış için kongreler düzenleyen hassas ruhların ortaya koyduğu bir ütopyadır... savaşın sonu, insanlığın da sonu olmaz mı? savaş, hayatın ta kendisidir. doğada savaşmadan doğup büyüyen ve çoğalan hiçbir şey yoktur. dünyanın yaşaması için hepimiz yemeli ve yenmeliyiz [yemek olmalıyız]. sadece savaşçı milletler zenginleşmiştir; bir millet, silahlarını bırakır bırakmaz ölür. savaş disiplinin, fedakârlığın ve cesaretin okuludur; savaş çalıştırılan kaslardır, güçlendirilen ruhlardır, tehlike karşısında oluşan kardeşliktir, sağlık ve de güçtür."

    sedan başlıklı yazının tamamı şurda: https://gallica.bnf.fr/ark:/12148/bpt6k2816026
    yukarıdaki alıntıya odaklanmak için ise bkz. görsel
  • zaytung'da şöyle bir haberi yapılmış ve güldürmüştür;

    - emile zola'nın erkek olduğunu öğrenen bir grup fransız dili ve edebiyatı öğrencisi, taksim'i savaş alanına çevirdi...
  • emile zola realist değil natüralisttir
  • küçücük bi veletken, sahip oldugu isimden hareketle kendisini türk-kadin-yazar olarak tanimlayabilme $anssizligi ve cuhelaliginda bulunma potansiyeli gosterdigim kimsedir,hicap duyuyorum.
  • hakkinda en çok yanilgiya düstügüm insanlardan biridir.

    türk saniyordum, degilmis.
    kadin saniyordum, erkekmis.
    yasiyor saniyordum, ölmüs...

    not: göründügü kadariyla bu konuda pek de yalniz degilmisim.
  • "din adamı'nın kafasına, yer yüzünde en son kalan kilisenin en son taşı düştüğü an, insanlık (uygarlık) en yüksek gelişme noktasına erişmiş olacaktır" sözünün sahibi, fransız yazar ve düşünür.
  • "...bu kadar zavallı insanı öldürmek burjuvalara şans getirmeyecek. bir gün mutlaka cezalarını görecekler. ve eğer tanrı yoksa bile, patronlardan intikam almamız için yeni bir tanrı doğacak..."

    1860'lı yılların madenlerini anlattığı germinal adlı romanından.
    katillere ve katliamlara rağmen umudun yükselebileceğini anımsatan cümlelerin sahibi. *

    *
  • edouard manet'nin 1868'de yaptığı zola portresi: görsel

    orijinal resimde izleyiciye bakan olympia'nın bu resimde zola'ya baktığı gözlerden kaçmıyor*

    eskiden ne çok okurdum zola'yı. yağmurun yağışını sayfalarca tasvir edişine tanık olunca şaşırır, benzer uzun tasvirlere ulu ruh yaşar kemal'de de raslayınca kanıksardım. ilkgençliğimin romancıları... bana edebiyatı sevdirdiler.

    karanlık nana romanı ve hümanist renoir'ın aynı adlı film uyarlaması: şahaneydiler.
hesabın var mı? giriş yap