• bilgisayar ve seçenek gibi gayet başarılı iki kelimenin mucidi edebiyatçı.
  • ankara üniversitesi basın yayın yüksek okulu ve iletişim fakültesi'nin unutulmaz hocalarından...

    "konuşmayı bilmiyorsunuz, yazmayı bilmiyorsunuz, okumayı bilmiyorsunuz, anlatmayı bilmiyorsunuz..." özellikle üniversitenin ilk yılında, ilk derslerde sürekli yinelediği, kendisi ile özdeşleşen sözler bütünü...
  • baktım, kimse yazmamış. kendisi, "1 kelime 1 işlem"in yıllarca "türkçe danışmanlığı"nı yapmış kişidir. aslında kendisini bu sayede türkiye'de görmemiş kimse yoktur.

    ankara iletişim'den 2 sene hocalığımı yapmıştır. o 2 yılda sınıftan kovduğu tek öğrenci de benim. :))

    babam, bir iş için ankara'ya gelecekti. kış. sabaha kadar -evi bulamayacağı telaşıyla- uyumamış ve beklemiştim. neyse sabah geldi ve hoş beşten sonra kendisini evde bırakıp ilk ders olan emin hoca'nın dersine gittim. yalnız bende bir mide ağrısı başladı, anlatamam.
    hiç yapmadığım bir şeyi yaptım ve arka sıralara geçtim. midemi tutarak başımı sıraya dayadım. acıdan kıvranıyorum ama emin hoca'yı da dinliyorum. derken, birden yanımda buldum kendisini. hayatında ön sıralardan geçmeyen adam en son sıraya kadar yanıma gelmiş, bana bağırıyor.

    "burası ders dinleme yeri, uyuma yeri değil."
    "hocam, midem çok ağrıyor. sizi dinlemek için geldim."
    "hastaysan hastaneye gideceksin. burası derslik, hastane değil."
    "hocam sizi dinliyordum."
    "ders yatarak dinlenmez. çıkın dışarı."
    çıkarken son bir çare konuşmaya çalıştım.
    "hocam hastayım ama..."
    "geçmiş olsun."
    muzipçe gülerek de göz atmıştı bana. :)

    derslerine geç kalan kimseyi almazdı. kapının önünde bekleyin; kendisine kapıyı açın ve arkasından girin, yine de almazdı.
    "en son hoca girer." derdi.

    buna rağmen, 1996 öğrenci eylemleri sırasında polisin kampüse girme izni alması üzerine fakültelere saldırı başlamıştı. huzur içinde yatsın dekanımız erol mutlu, kapıları kapalı tutarak polisin içeri girmesini engellemişti. öğrenciler de sınıflara dağılmıştı.
    ben emin hoca'nın dersine gittim yanımdaki arkadaşlarla. hepsi de istisnasız, "emin özdemir almaz. başka derslere gidelim. " diyor. kapıyı çaldım ve açtım.

    kürsünün dibinde bana bakıyordu.
    "hocam, özür dilerim, dersi böldüm ama izin verirseniz derse girmek istiyorduk."
    "geç kalan öğrenci derse giremez."
    "hocam, aslında geç kalmadık. siz de biliyorsunuzdur, çok önemli bir işimiz vardı. arzu ederseniz açıklayabilirim."
    "hiçbir şey dersten daha önemli olamaz."
    "..."
    "haydi, girin bakalım."
    yine muzipçe gülerek almıştı bizi içeriye.

    hep en önde otururdum derslerinde. çok tükmük kaçardı ağzından. defalarca yüzüme gelen bu tükmükleri temizlemişimdir. :)) bir gün yine oturaklı bir tükmük tam sağ gözümün altına gelmişti. kendisi de görmüştü. bekledim ki kafasını çevirsin hemen sileyim. :)) çevirmiyor. tam bir ara çevirdi, derken elimi hızlıca yüzüme götürdüm. anında kafasını çevirip bana baktı. indirdim elimi. tekrar... tekrar baktı. en sonunda dayanamadım başladım gülmeye, kendisi de gülmeye başladı. bütün sınıf neden güldüğümüzü anlamadan bize bakıyordu.

    canım hocam. o denli çok şey öğretti ki bize, bana.
    başka şeyler de var ama... anlatmasam daha iyi. şimdi anlayamayacak birileri çıkar ve haksız ithamlarda bulunur. gerek yok.

    kendisi sorumlu bir aydın ve değerli bir insandı benim için. teşekkür ederim kendisine...
  • o iyi kitaplar olmasaydı adlı kitabı bilgi yayınevi tarafından yayımlanan yazar.
    buradan ulaşılabilir.
  • kendisi veda dersinde testle eğitilip tostla beslenen bir kuşak yetişti demiş.
    türk edebiyatı bir değerini yitirdi. bir öğretmen ve bir yazar olmanın dışında kendini bilen, sade bir insan göçtü bu dünyadan.

    yetiştirdiği insanların "kendi aklını kullanıp kendi kanatlarıyla uçması" isteğiydi. köy enstitüsü'nden geçmiş bir dil işçisi insanın kendini kitaplarla yetiştirebileceğini söylerdi.

    rahmetlinin 83 yazarın kitabı ve karakterleri üzerinden titiz bir çalışmayla ortaya çıkarılmış bir kitabı.

    o iyi kitaplar olmasaydı kitabıyla edebiyatın heyecan verici yanına baktı.

    gerçekten okur olan insanlar emin özdemir'i tanıdı. ne okuyacağına uyduruk diziler üzerinden karar verenler adını duymadı.

    satırlarının değdiği bir hayat var ve bu hep sürecek.
  • gazi egitim'deyken annemin, ilef'teyken benim derslerime girmis mustesna dil bilimci.
  • 86 yaşında yaşamını yitirmiş dil derneği üyesi yazın çınarı.
  • türkçemizin en büyük sıkıntısının yabancı terimlere türkçe kurallarına uygun karşılık bulmak olduğunu bir çok kitabında yazmıştı. anadilimiz üzerine yazdığı kitapların çoğunu okuduğumdan dolayı kendisini her zaman minnet ve şükranla anacağım. çok değerli bir bilim insanı ve aydındı.

    anadilini seven her kişi tarafından kitaplarının mutlaka okunması gerekir. son derece arı, şıkır şıkır bir dille yazılmış örnek metinler vardır bu kitaplarda...
  • mutlukent'in yöneticisi adlı, dili iyi ve güzel kullanmayı bilmenin önemini vurgulayan bir çocuk kitabının yazarıdır aynı zamanda.
  • uçmağa varmış türkçe savunucusu, güzel kişi. başımız sağ olsun.
hesabın var mı? giriş yap