• attila ilhan in yine kose bucak gezip, parislerden, milanolardan, floransalardan derleyip bizi catir catir catlattigi, buyuk ihtimal siire muhattap kiside hosafin yagini kestigi guzel bir siiri. biz de geziyoz tozuyoz ama philadelphia otelindeyim, new york banliyosunde saat kac diye eserler uretemiyoruz.okuz muyuz yok ise?

    ben hic boylesini gormemistim
    vurdun kanima girdin itirazim var
    simsicak bir merhaba diyecektim
    basimi usulca dizine koyacaktim
    dort gun dort gece susacaktim
    yagmur sonecekti yanacakti
    sameland seferden donecekti
    duvardaki saat duracakti
    kalbim kendiliginden duracakti
    ben hic boylesini gormemistim
    vurdun kanima girdin itirazim var

    emperyal oteli'nde bu sonbahar
    bu camlarin nokta nokta huznu
    bu bizim berhava olmuslugumuz
    bir nokta bir hat kalmisligimiz
    bu rezil bu carsanba gunu
    intihar etmis kotumser yapraklar
    oksuruklu aksirikli bu takvim
    ben hic boylesini gormemistim
    vurdun kanima girdin itirazim var

    sesleri liman sislerinde bogulur
    gemiler yorgun ve uykuludur
    sabahtir saat bes bucuktur
    sen kollarimin arasindasin
    onlar gibi degilsin sen baskasin
    bu senin gozlerin gibisi yoktur
    adamin ruyasina ruyasina sokulur
    aklinin icinde siyah bir vapur
    kivranir insaf nedir bilmez

    otelin penceresinde duracaktin
    sehri karanlikta gorecektin
    karanlikta yagmuru gorecektin
    saclarin islanacak islanacakti
    kis geceleri gibi uzun uzun
    tek damla gozyasi dokmeksizin
    maria dolores aglayacakti
    istanbul'u yagmur tutacakti
    butun bir gun is arayacaktim
    sana bir turku getirecektim
    kulaklarimiz cinlayacakti

    emperyal oteli'nin resmini cektim
    aksam sacaklarindan damliyordu
    kapisinda durmani soylemistim
    yuzun zambaklara benziyordu
    cumhuriyet bahcesi'nde insanlar geziyordu
    tepebasi'ndaki kucuk yahudiler
    asmalimescit'teki rum kemanci
    boyle ruzgarsiz kalmisligimiz
    bu bizim cektigimiz sanci
    el ele tutusmus geziyordu
    gazeteler cinayeti yaziyordu
    halic'e bir avuc kan dokulmustu

    emperyal oteli'nde uc gece kaldik
    fazlasina paramiz yetmiyordu
    gozlerin gozlerimden gitmiyordu
    dorduncu gece sokakta kaldik
    karanlik bir turlu bitmiyordu
    sirkeci gari'nda sabahladik
    bilen bilmeyen bizi ayipladi
    halbuki kimlere kimlere basvurmadik
    hicbiri yuzumuze bakmiyordu
    hic kimse elimizden tutmuyordu
    ben hic boylesini gormemistim
    vurd kanima girdin kabulumsun
  • ben hiç böylesini görmemiştim
    vurdun kanıma girdin itirazım var
    sımsıcak bir merhaba diyecektim
    başımı usulca dizine koyacaktım
    dört gün dört gece susacaktım
    yağmur sönecekti yanacaktı
    sameland seferden dönecekti
    duvardaki saat duracaktı
    kalbim kendiliğinden duracaktı
    ben hiç böylesini görmemiştim
    vurdun kanıma girdin itirazım var

    emperyal otelinde bu sonbahar
    bu camların nokta nokta hüznü
    bu bizim berheva olmuşluğumuz
    bir nokta bir hat kalmışlığımız
    bu rezil bu çarşamba günü
    intihar etmiş kötümser yapraklar
    öksürüklü aksırıklı bu takvim
    ben hiç böylesini görmemiştim
    vurdun kanıma girdin itirazım var

    sesleri liman sislerinde boğulur
    gemiler yorgun ve uykuludur
    sabahtır saat beş buçuktur
    sen kollarımın arasındasın
    onlar gibi değilsin sen başkasın
    bu senin gözlerin gibisi yoktur
    adamın rüyasına rüyasına sokulur
    aklının içinde siyah bir vapur
    kıvranır insaf nedir bilmez

    otelin penceresinde duracaktın
    şehri karanlıkta görecektin
    karanlıkta yağmuru görecektin
    saçların ıslanacak ıslanacaktı
    kış geceleri gibi uzun uzun
    tek damla gözyaşı dökmeksizin
    maria dolores ağlayacaktı
    istanbul'u yağmur tutacaktı
    bütün bir gün iş arayacaktım
    sana bir türkü getirecektim
    kulaklarımız çınlayacaktı

    emperyal oteli'nin resmini çektim
    akşam saçaklarından damlıyordu
    kapısında durmanı söylemiştim
    yüzün zambaklara benziyordu
    cumhuriyet bahçesi'nde insanlar geziyordu
    tepebaşı'ndaki küçük yahudiler
    asmalımesçit'teki rum kemancı
    böyle rüzgarsız kalmışlığımız
    bu bizim çektiğimiz sancı
    el ele tutuşmuş geziyordu
    gazeteler cinayeti yazıyordu
    haliç'e bir avuç kan dökülmüştü

    emperyal oteli'nde üç gece kaldık
    fazlasına paramız yetmiyordu
    gözlerin gözlerimden gitmiyordu
    dördüncü gece sokakta kaldık
    karanlık bir türlü bitmiyordu
    sirkeci garı'nda sabahladık
    bilen bilmeyen bizi ayıpladı
    halbuki kimlere kimlere başvurmadık
    hiçbiri yüzümüze bakmıyordu
    hiç kimse elimizden tutmuyordu
    ben hiç böylesini görmemiştim
    vurdun .... kanıma girdin ..... kabulümsün.
  • "onlar gibi değilsin sen baskasın
    bu senin gözlerin gibisi yoktur
    adamın rüyasina rüyasına sokulur!"

    dizeleriyle gönülleri hoş eden, sevgiliye geçmişe yönelik özür dilemenin en güzel yolu olan şiir!
  • turkce'de yazilmis en guzel, en lirik siirlerden biri olduguna inaniyorum bu attila ilhan eserinin. aklima hep haydarpasa garini getirir, "karsinin cocugu" oldugumdan olsa gerek.
  • emperyal otelinde emperyal otelini yaşamanın yanında insanın evinde emperyal otelini yaşaması ne anlama gelir acaba diye sordurmakta şahsıma. ve sevgilime demek isterdim lakin onun emperyal otelinden haberi bile yok. o sadece bizim kaldığımız otellerin kahvaltı kalitelerini kıyaslar. ben ona baktığımda gözlerindeki parıltıda derin denizlerdeki dalgaların yüksekliğini görürken o bana siyah zeytinin yeşilden daha lezzetli olduğunu söyler. ben onun saçlarında baharın renklerini görürken son olanından o papatyanın etkilerinden bahseder. ben ellerimin arasına aldığımda onun yuvarlak yüzünü otel duvarlarının boya döküntüleri arasında bir fotoğraf karesinde görürken ikimizi o ne kadar öpeceğimi düşünür kendisini. ben iki kişilik bir izolasyona neleri sığdırabilirim diye hayal ederken, o iki kişilik tatil planları yapar. ben sevdamı yaşarken, o hayatı yaşar. ancak vurdu, kanıma girdi. hiç itiraz etmedim. kabulümdür.
  • yurt dışında* olunan bir dönemde, gecenin bir yarısı okunup, tüyleri diken eden şiirdir. attila ilhan'ın pek çok eseri gibi adamın içini deler geçer.
    sabah güneşi görebilmek için, kepenkleri açarsınız. bir derin nefes alıp denize bakarsınız. o ana kadar her şey normaldir. gözlerinizi tam karşınıza diktiğinizde, emperyal oteli orada öylece sizi beklemektedir. benim için, tesadüfler silsilesidir...
  • tabi siiri okuyup milano nerde lan bu siirde diyebilirsiniz, evet milano yok ama oyle bir imgeleme yakalamis ki agabey sanki allahin gunu onunden gectigimiz emionu mistik bir yermis, sirkeci garinin onunde hayati kaymis kasardan tost yapilip gelene gecene kakalanmiyormus gibi bir goruntu olusturmus. ben bu siirde gecen sirkeciyi, halic i tanimiyorum bana milanodan farksiz geliyo.
  • emperyal oteli; aşık bir adamın itirazdan kabule varışının öyküsünü anlatır. attila ilhan’ın çok yönlü edebiyatçılığının sentez bir ürünü şeklinde karşımıza çıkan eser; hikaye örüntüsünü şiire uygulayarak, şiir içinde bir karakter yaratabilimiş ve nasıl bakar, nasıl yürür, hatta esmer midir; sarışın mıdır; bilemediğimiz bu adamın iç dünyasını, en tenha noktalarına kadar okuyucuya sunmuştur. emperyal otelin’de üç gün üç gece kalan, gerisine parası yetişmeyen bu insan atilla ilhan’ın sokaktaki adam’daki hasan karakteri ve zenciler birbirine benzemez’deki mehmed-ali karakterinin sentezi gibidir. hasan da mehmet ali’de şiirimizde bahsi geçen karakter gibi serüvenci mizaçtadırlar ve tutkulu aşklar yaşarlar. bahsi geçen üç eserin de aynı dönemde ( attila ilhan’ın paris yılları~1950ler) kaleme alındığının altını çizmekte yarar vardır.
    emperyal oteli’ndeki adam kimdir öyleyse? bu adamla tanışıklığımız sisler bulvarı’nın 1954te yayınlanmasıyla başlar. “başka yerde olmak” ve “kaptan” serilerindeki şiirlerde gölgelerini takip ettiğimiz bu insan; “emperyal oteli” ile aydınlığa çıkar. şiirin itirazla başlaması, emperyal oteli’ndeki adamın isyankar karakterinin altını çizer. kahramanımızın isyanın kaynağı, büyük şehir hayatının zorluğu, işsizlik, parasızlık ve hepsinden baskın olarak sevdaya dair kurduğu hayallerin yok olmasındandır.kalbinin kendiliğinden duracağı ana dek, yani bütün bir ömrü sevgiliyle beraber emperyal oteli’nde geçirmeyi hayal eder, oysa sadece üç gece yaşayabilir bu hayali. aynı zamanda emperyal oteli’ndeki bu adam sevgilisine para bulamayınca türkü armağan edebilecek kadar,serseri, romantik ve bonkördür. bu imge yağmurla beraber düşünüldüğünde hüzün ve sevdanın anlatımı tamamlanmış olur. asiliğiyle tanıdığımız emperyal otelindeki adam itirazdan, kabul edişe sevgili için varır ve “vurup kanına giren” sevgiliye boyun eğer.
  • attila ilhanın en güzel şiirlerinden...vurur adamın kanına girer. bir aşkın varolma mücadelesini anlatır o zor şartlarda..ama maalesef emperyal otelinde sadece 3 gün kalacak paraları vardır, fazlasına paraları yetmiyordur.
  • ara ara dilimin ucuna istemsizce takılan çok eski bir şarkı misali, tepeden tırnağa rengarenk duygular giyinmiş bir biçimde kendimi dizelerini okurken bulduğum, türk ve dünya şiirinin en iyi örneklerinden biri, bir attila ilhan şiiri.

    evet, bu şiir belki birçok kez paylaşıldı bu başlıkta. ama benim bu paylaşımım şahsıma özel olacak. bu şiir, kimi zaman ekşi'de takıldığım anlarda arka fonda çalan müziklerime dizeler olacak, kimi zaman da havada uçuşan cehaletten ve küfürlerden kaçıp sığındığım lirik bir limanım olacak. kısacası bu şiir, ekşi'deki çıkış kapılarımdan biri olacak; bir diğeri de kavafis'in şiirleri.

    emperyal oteli
    ben hiç böylesini görmemiştim
    vurdun kanıma girdin itirazım var
    sımsıcak bir merhaba diyecektim
    başımı usulca dizine koyacaktım
    dört gün dört gece susacaktım
    yağmur sönecekti yanacaktı
    sameland seferden dönecekti
    duvardaki saat duracaktı
    kalbim kendiliğinden duracaktı
    ben hiç böylesini görmemiştim
    vurdun kanıma girdin itirazım var

    emperyal otelinde bu sonbahar
    bu camların nokta nokta hüznü
    bu bizim berheva olmuşluğumuz
    bir nokta bir hat kalmışlığımız
    bu rezil bu çarşamba günü
    intihar etmiş kötümser yapraklar
    öksürüklü aksırıklı bu takvim
    ben hiç böylesini görmemiştim
    vurdun kanıma girdin itirazım var

    sesleri liman sislerinde boğulur
    gemiler yorgun ve uykuludur
    sabahtır saat beş buçuktur
    sen kollarımın arasındasın
    onlar gibi değilsin sen başkasın
    bu senin gözlerin gibisi yoktur
    adamın rüyasına rüyasına sokulur
    aklının içinde siyah bir vapur
    kıvranır insaf nedir bilmez

    otelin penceresinde duracaktın
    şehri karanlıkta görecektin
    karanlıkta yağmuru görecektin
    saçların ıslanacak ıslanacaktı
    kış geceleri gibi uzun uzun
    tek damla gözyaşı dökmeksizin
    maria dolores ağlayacaktı
    istanbul'u yağmur tutacaktı
    bütün bir gün iş arayacaktım
    sana bir türkü getirecektim
    kulaklarımız çınlayacaktı

    emperyal oteli'nin resmini çektim
    akşam saçaklarından damlıyordu
    kapısında durmanı söylemiştim
    yüzün zambaklara benziyordu
    cumhuriyet bahçesi'nde insanlar geziyordu
    tepebaşı'ndaki küçük yahudiler
    asmalımesçit'teki rum kemancı
    böyle rüzgarsız kalmışlığımız
    bu bizim çektiğimiz sancı
    el ele tutuşmuş geziyordu
    gazeteler cinayeti yazıyordu
    haliç'e bir avuç kan dökülmüştü

    emperyal oteli'nde üç gece kaldık
    fazlasına paramız yetmiyordu
    gözlerin gözlerimden gitmiyordu
    dördüncü gece sokakta kaldık
    karanlık bir türlü bitmiyordu
    sirkeci garı'nda sabahladık
    bilen bilmeyen bizi ayıpladı
    halbuki kimlere kimlere başvurmadık
    hiçbiri yüzümüze bakmıyordu
    hiç kimse elimizden tutmuyordu
    ben hiç böylesini görmemiştim
    vurdun kanıma girdin, kabulümsün.
hesabın var mı? giriş yap