• rolling stone türkiye'den sonra yakında raflarda yer alacak dergi. kendilerinden güzel kapaklar bekliyoruz..
  • ingiliz sinema dergisinin turkiye'de(tahminen aralik 2006 ya da ocak 2007'de) cikacak versiyonu. guzel kapaklarin yanisira guzel promosyonlar da bekliyoruz, tipki orijinalindeki gibi.
  • noel babanin aralik'a yetistirsinler diye butun elflerini seferber ettigi, dergiyi evde karistirir karistirmaz yilbasina baska hicbir hediye almak istemediginizi dusundurecek efsanevi sinema dergisi. artik geriye bir tek dvd'leri ismarlamak kaliyor zannimca.
  • ilk sayisi cikmis sinema dergisi.. genel yayin yonetmeni ceyda asar.. cem altinsaray ve murat ozer danisman olarak geciyor.. onemle soylenmesi gereken bir diger sey de, tuna erdem'in okuz altinda bolumune burdan devam ediyor olmasi, umarim bu bolum gelecek sayilarda da devam eder..
  • bu ay spider man 3 kapağı ile türkiye'de yayın hayatına başlamış merkez dergi grubu na ait ingiliz menşeili dergi, hayırlı olsun... biricik dergimiz sinema dergisi bile son sayısında reklamını yapmıştı.
    146 sayfa olup 2,5 ytl ye satılan empire'ın metinleri genelde esprili bir dille yazılmış. bu yüzden texas chainsaw massacre:the beginning e tek yıldız vermelerini fazla önemsemedim. bu arada keşke orjinal dergideki sinema yazarlarının da yazılarına yer verilseydi fena olmazdı hani.
  • her ne kadar orjinalinden çeviri bir dergi olsa da, verdiği 5 sayfalık dustin hoffman röportajı ile şahsımı çılgın attırmış, bir 5 senelik aboneliği garantilemiş dergidir.
  • populer sinema dergisi yaninda "bak abi bi de boyle bir sey var" diyerek elime tutusturulmus cok kalitesiz resimlere (cozunurlukleri ve kontrastlari ozellikle) sahip dergi. (populer sinema ile empire turkiye'nin ilk sayfalarinda yer alan teksas katliami: baslangic ile ilgili resimleri karsilastirin. populer sinema dergisinde ilk dikkat ceken kadinin catali iken, empire turkiyede yuz ifadesi oluyor. urkunc, oyle boyle degil.)
    hali hazirda posette satilan dergilerin posetini acip bakma gibi bir lukse sahip degiliz cogu bayii'de. saf ve ac sinema meraklasini kapakla kandirmaya girismisler, hal boyle olunca kandik aldik dergiyi. bunlar ufak seyler ama okunurluga ve samimiyete etki ediyor. hatta bende yol actigi etki, boyle ayak parmaklarimin ucundan baslayip vucuduma yayilan bir aldatilmislik seklindeydi, yersen.

    sayet populer sinema dergisi eski populer sinema dergisi olsa "bu dergi ne bok yemeye ayni grup tarafindan cikartildi simdi" diye soylenirdim. lakin bu ay yapilmis degisikliklerle (elestirilerde yer alan karakter boyutu 5 falan heralde, kullanilan fontta georgia olabilir pek tabii) bok edilmis populer sinema dergisi sonrasi boyle boktan bir dergi iyi ki geldi dedim. bu sayede birini alip otekine vurabilecem, "bir elin nesi coklukta bokluk" hesabi.

    isterlerse 3 boyutlu kapak yapsinlar, yaninda 3. boyutu yetmedi 4. boyutu gosterdigi iddia edilen zamani vaktiyle bilim teknikle verilen gozluklere benzer gozluklerden versinler, almayacagim bu dergiyi. buldunuz anasini satiyim bizim gibi kerizleri, kaziklayin kaziklayabildiginiz kadar.

    budut: empire turkiye sozluk okuyor sanirim. zamanin daha da otesine gecirebilirlerse sozlerim bir yerlere gitmis demektir.
  • empire uk'yi 96 yılından beri takip ediyorum. hatta türkiye’de ki en eksiksiz empire koleksiyonlarından birine sahip olduğumu söylemeliyim. askerdeyken bile aileme; kağıda yazıp tembih ettiğim, her ayın 7-14 arası telefon edip (bir ara 22-29 civarına döndü türkiye satış ağı içindeki uzay mekikleri ve bu tarihler hep oynar, sadece bir histir seni dükkana çeken.) bin bir türlü saçmalığın, yılanların, vuran botun, çamur yağmurunun, çalınan botun, 3-5 nöbetinin...arasında bir de sözlü olarak hatırlattığım.-mayıs için aynı sayıyı iki kere almışlardı, o derece acı çekti onlarda--bir fenomendir bu. dikkat edilmesi gereken koleksiyondan söz ederken kendimi övme hatasına düşmüş görünmem değil. sakın böyle anlaşılmasın. tüm bunları söylerken bu derginin benim için ne tür bir hastalık olduğundan söz etmek istiyorum. hasta bir insanın kibri; duman, aşk ve parasızlık kadar saklanamaz değildir. yoksa her deli/yaşlı kadın evinde çöp ve kedi biriktirebilir...sonuçta bu derginin türkiye'de çıkacağını ilk duyduğumda döngümden bir şeyler yitmedi. merak imparatorluğu çökertir. öncelikle en "empire eleştiri." fatih özgüvenin kaleminden çıkma. ian nathan veya bir zamanların angie errigo'su üzerinden bir genelleme yapmayacağım. en son scaner darkly gösteriminde görmüştüm. "yordu gözlerimi" filan demişti. derin gülümsedim. onu ve tuna erdem'i popüler filmler üzerinde görürsek bu artı bir değerdir. tuna tam bir aksiyon sever olmasına rağmen yıllardır popüler bir dergide eleştiri yazmıyor. özgüven ise yalnızca yakın durduğu filmleri akıtır parmak uçlarından; dead man's cards' gibi bir filme eleştiri yazmaya zorlanan bir fatih kuşkusuz bir çok sinema severe empire türkiye'yi gözü kapalı satın aldırır. bu yönetimsel bir problem. vizyon ve biraz mizah gerekli. ikna etmek için kahve lekesiyle ayılmış halıları...bunlar dilek, istek? belki! oysa empire türkiye'de ki ana problem bu kelimelerin cümle halinde kullanılmamış halinde saklı. öyle ki ilk sayıda; çağan'ın parmak izini bıraktığı dvd'yle birlikte üç tane beş yıldızlı türk film var. (taş çatlasa dokuz tane arasından.) bu filmler gerçekten türk sinemasını ileri taşıyan filmler olabilir, peki bu filmlere bakış açısı türk sinemasının neresinde durmalı. magnolia, fight club gibi filmlerin empire'da ki ilk eleştirileri (bir filmin klasik statüsüne ulaşması zaman ve perspektif gerektirir. bu yüzden bir çok değeri kabul görmüş film daha sonra farklı bölümlerde farklı eleştirmenlerce yeniden yazılıp yoklanır.) 4 yıldızlıydı. cenneti beklerken'in tema tik yolculuğu geçmişte ki bir çok türk filminden daha yetkin olabilir, peki o zaman flag of fathers eleştirisini birebir çevirmenin anlamı nedir? murat özer imzalı bir atalarımızın bayrağı eleştirisi bu bağlamda daha açıklayıcı olsa gerek. borat'a 5 yıldı veren empire uk ile üç yıldız veren türkiye arasındaki sosyolojik çerçevenin eleştirisel düzeydeki bulanıklaştırıcı etkisi ne kadar farklı sizce. basitçe empire uk bir ingiliz dergisi gibi hareket ettiği alan sınırlıdır. hiç bir filme bol keseden yıldız dağıtmaz. kendi ülkesinin filmlerinin halini ise hiç sorma. başka bir açıdan bakarsak yalnızca iki yetişkinin oynadığı brick filminin durduğu nokta empire'ın dokusunu işaret ederken; total film bu alanda daha bireyselci ve dik kafalıdır. mehmet açar'ın yıllar önce sinema dergisinde pulp fiction için yazdığı eleştiri ise bu iki dergi arasında ki görünmez köprü sanki. aynı dergide snake eyes için yazdığı eleştiri sound and sight ile iletişim kurmuş on ört yaşında bir çocuğun iki gün önce öldüğünü fark etmesi gibi. yaklaşıyor muyum?
    tek bir konuya değinip başka her şeyi yok saymak adil olmasa gerek. ve bu her yeni şeyi kötüleyen korkak düncünün son saatleri değil. sadece yap bozun tek bir parçasından bütünü görebiliriz diye düşündüm. hayatının bir döneminde dergi yazarlığı yapan biri için bol keseden dağıtmak ve gölgelere yumruk sallamak bu. harcanan emek büyük ve bir dergi uğruna ali taşçıyan yazım tarzını değiştirmeyecektir. fakat belki bakabilir ve bilebilir. türkiye'den türkiye'ye değil; dünyadan kendi sinemasına ve kendi özünü biçimlendiren, onu ayrıksı ve tutkulu kılan türk kimliğinden, ecnebi bir derginin o biçemsel karanlığına. hayatımın kadınısın filminin eleştirisine: "çabuk çekildi, biliyorum. bu da olmamışlığını açıklıyor" diyen arkadaşta olduğu gibi. çabuk çekilen onlarca filmin sinema tarihinde ki yerini görmek ve yakın doğudan onların bulunduğu tuhaf aydınlığa bakmak için eski sayılarını yatağın altından çıkartmanın zamanı geldi de geçiyor bazen.

    --karar
    hızlı ve sarsak. kuşkucu ama derinden. kolomb'un tesadüfen amerika'yı keşfetmesi gibi; empire türkiye'de kendi yüreğini keşfediyor. ama bu "keşif" ile "kaşif" arasında ki farkı bize anlatmak için yeterli değil.

    ***
  • burcin s yalcin'i da saflarina katarak daha bir guclenen dergi..
  • çoğunluğunu orijinal baskısından çeviri olarak sağlayan ve eş zamanlı ilerleyecekmiş gibi duran mecmua, poster ilavesi eksik olmasa keşke.
hesabın var mı? giriş yap