• o kadar sıkıldım ki sikko sikko tipleri görmekten. insan gibi hata yapanı, acı çekeni özlemişim. pişman olur belki ayılınca. belki girdiği her skimsonik ortamda bu geceyi sorarlar. siktir etsin. hayat öleceği güne kadar süren bir şey demek istenen, part time ergen; part time iyi yazar.
  • kendini kesmeyi delikanlılık sanan edebiyat fukaralarının bukowskisi. yazarlığı bırakıp boksla ilgileneceğini söylemişti bir zaman önce de. hayatını büyüterek millete sakız etmekten keyif alan yazarımsı. ilgi hastası.
  • hakkında bu kadar entry girildiğini görünce tutuklandığını zannettiğim yazar.
  • emrah serbes kısa zamanda ünlü oldu. ancak bugün geldiği noktada görüyoruz ki bu ün ona fazla geldi. bu popülerliği sürdürecek belli bir altyapı olmayınca da ne yazık ki ortaya böyle sonuçlar çıkıyor...

    bir bakıyoruz, içip içip ekranlara çıkıp solculuk oynuyor. ( https://www.youtube.com/watch?v=81lza8dkc0q )

    bir bakıyoruz iki sene sadece boksla ilgileneceği için yazarlığı bırakıyor ( http://www.medyafaresi.com/i/haber/2239106-aa.jpg )

    bir bakıyoruz, kanal d'ye "korkuyor musunuz" diye tweet atıp daha sonra bu tweeti siliyor ( http://www.birgun.net/…korkuyor-musunuz-141049.html )

    son olarak ise bir gece kulubünde, çeşitli anlamlar çıkarmaya müsait bir alt metinle eski sevgilisiyle birlikte fotoğrafını paylaşıyor.

    https://www.instagram.com/p/bwtmcndgmuf/?hl=tr

    ondan sonra saçma sapan yorumlar gelince de ikinci bir açıklama yapıyor.

    gelir. burası türkiye. daha dün cem yılmaz gelen insanüstü rahatsızlık veren yorumlar nedeniyle sosyal medya'yı bıraktı.

    sosyal medya'yı bıraksın, kendisini tecrit etsin falan demiyorum. sadece saçmalamasına gerek yok. ancak serbes, bunu saçmalamak için için değil de doğal hali bu olduğu için yapıyor bence. (bkz: https://hizliresim.com/lwqwnj)
  • vay amına koyim. yaptığını nasılda normalleştirmeye çalışan tipler var. yaptığı yavşaklıktır. nokta.

    kız senden ayrılmış başka bir hayat seçmiş ve bir başkasıyla ilişkisi var. sen eski resimleri instagram'a atıp güya kendince intikam ya da bu işi bozma peşindesin. hareketlere bak ya! tam bir mal.
  • korkunç bir yüzü vardı muzo'nun ama dünyadan korkunç değil. bana hep biraz çocuksu gelmiştir o yüz, sadece taburemi sallayınca korkardım. depremin yüzü olsa kesin muzo'nun yüzü olurdu. ya da ne bileyim, ben ne zaman deprem haberi duysam aklıma onun yüzü geliyor, bir de çocukken çok istediğim halde alınmayan akülü araba.
    babamın bir maaşına denk geliyormuş o akülü arabanın parası, bana dedikleri buydu, evin taksiti varmış, o yüzden alınamazmış. şimdi düşünüyorum, her ay evin taksitini ödediler de ne oldu. taksitler bitti, ertesi ay deprem oldu, ev yıkıldı. ben günlerce ağlayıp durduğumla kaldım akülü araba sevdası yüzünden. bazı anlar vardır, geçen zamanın bir daha geri gelmeyeceğini kuvvetle hissettirir insana. ben de işte ta o zaman, akülü arabayı isterken geçen zamanın bir daha asla geri gelmeyeceğini kuvvetle hissediyordum. ileride anlamı olmayacağını biliyordum çünkü o akülü arabanın. bir hayal, gerçekleşmesi gereken zamanda gerçekleşmelidir, işte tam o günlerde alınmalıydı bana akülü araba, artık çok geç, her şey için çok geç, uçup gitti elimizden o balon.

    emrah serbes-müptezeller
  • son biramın dibine gelmişken yağmur çiselemeye başladı. gün batıyordu, gök karanlık, deniz kurşuniydi. üsküdar'a kalkan motorların dalgaları kayalıklara vuruyor, açıklardan kocaman gemiler geçiyordu. gemiler geçiyordu batıdan, gemiler geçiyordu doğudan, gemiler geçiyordu kuzeyden ve güneyden, her yönden gemiler geçiyordu ama hiçbiri benim için geçmiyordu. yalnız başıma oturuyordum. gidecek yerim yoktu. gitmek istediğim bir yer yoktu. son balonları da patlıyordu hayatımın. cebime taş doldursam, atlasam denize diye düşündüm. aklıma başka fikir gelmiyordu. çevreme baktım, taş yoktu. kendi kendime güldüm...

    emrah serbes-müptezeller
  • "ya osman," dedim. "sen bana niye iyilik yaptın?"
    "ağbi rica ederim, ne yapmışız ya."
    "yaptın oğlum işte. sen bana iyilik yaptın, çıkardın ayakkabılarını bile verdin lan. bunu yapacak insan kaldı mı ya? iyi insan diye bir şey kaldı mı dünyada? bak benim ismail diye bir arkadaşım vardı, pırlanta gibi çocuktu, beraber garsonluk yapardık, kazandığı bütün parayı kardeşine gönderirdi, tek hayali gübre fabrikasına kapağı atıp işçi olmaktı, otelde köpekleri zehirlediler diye adam bıçakladı, içeride yattı, böyle hassas adamdı. şimdi ne yapıyor biliyor musun? bağcılar'da torbacılık yapıyor, belde emanetle geziyor. iyi insan kalmadı oğlum bu dünyada, bitirdiler."

    emrah serbes-müptezeller
  • hayatımın o günden sonra artık iki evreye ayrıldığını biliyordum. sevinç, neşe, dans ve coşku yoktu artık. acı bile yoktu, acıdan fazla bir şeydi bu, kocaman bir çöldü, sadece çöl. düş kırıklığından da öte kalıcı bir hissizliğe giden yolun başlangıcındaydım. o hızla geçen kamyonlar son düşlerimizi eziyordu, karabüklü'yle birlikte toprak olan son düşlerimizi. boşluk hissi yerini yokluk hissine bırakıyordu artık, ne yokluğu olduğunu sonsuza kadar çözemeyeceğim. düşlerimizin bedeli bu kadar ağır olmamalıydı.

    emrah serbes-müptezeller
  • vole atmaya çalıştığı maçta da ıskalayıp yere kapaklandıktan sonra birden kalkmış, gülenlere hiç aldırmadan, defansa yardım etmeye koşmuştu bütün gücüyle. maçtan sonra bir sigara yakmıştık portatif tribünlerde, diğer maça bakarken muhabbet etmiştik biraz, "yahu baba," demiştim o zaman, "elli yaşına geldin, on sekiz yaşında çocuklarla top oynuyorsun. gülüyorlar arkandan, farkında değil misin?"
    "gülsünler, sorun değil," demişti. "genç onlar, gülecekler tabii."
    elini göğsüne götürmüştü sonra, tam kalbinin üstüne, "burası da gülüyor," demişti. "burası da çok mutlu." elini omzuma atmıştı sonra, "sen neyi dert ediyorsun ki," diye eklemişti.

    emrah serbes-müptezeller
hesabın var mı? giriş yap