• aklıma ilk gelenler:

    tevfik fikret - sis
    tevfik fikret - han-ı yağma
    nazım hikmet - gazete fotoğrafları üstüne
  • birhan keskin - öteki

    ama siz yükseleceksiniz hep bembeyaz,
    onlar aşağıda siyah kalacak!
    sizin başınız bulutlarda dursun onlar balçıkta bacak!
    siz tatlı rüyalarınızı görün, onlar kalkıp sıçrayacak!
    kavunun kabuğuna bıçağı indirin siz, onlar kaçışacak.
    genişleyin siz merkezde onlar kenarda daralacak!

    onlar seyrek bir fotoğrafta uzağa bakanlar,
    onlar bir ömür taşlara su tutanlar,
    onlar bir hatırada donmuş duranlar,
    onlar bu dünyada yanmış da külde uyuyanlar.

    siz nasılda menekşe gözlüsünüz onlarsa hep aç gözlü!
    ah siz ölümsüzsünüz dünya üstünde, onlar ölümlü.
    ve siz nasıl da güzel kokuyorsunuz, insanın hası
    onlar kenarda kirliler; onlar atık, onlar sası.

    ah siz, nasıl da ‘ siz ‘siniz buram buram, onlar avam.
    bu cahilin, yoksulun, barbarın ışık neyine, onlar ziyan!

    siz ‘it was very amazing’ derken ‘and fun’
    onlar özür dileyenlerdi ağacın ruhundan.

    balkonunuz çok yüksek sizin baş döndürüyor.
    dünya pek alçak bir yer olacak yakında öyle görünüyor.

    (bkz: birhan keskin)
  • köylüleri niçin öldürmeliyiz?

    köylüleri niçin öldürmeliyiz?

    çünkü onlar ağır kanlı adamlardır
    değişen bir dünyaya karşı
    kerpiç duvarlar gibi katı
    çakır dikenleri gibi susuz
    kayıtsızca direnerek yaşarlar.
    aptal, kaba ve kurnazdırlar.
    inanarak ve kolayca yalan söylerler.
    paraları olsa da
    yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır.
    her şeyi hafife alır ve herkese söverler.
    yağmuru, rüzgarı ve güneşi
    bir gün olsun ekinleri akıllarına gelmeden
    düşünemezler...
    ve birbirlerinin sınırlarını sürerek
    topraklarını büyütmeye çalışırlar.

    köylüleri niçin öldürmeliyiz?

    çünkü onlar karılarını döverler
    seslerinin tonu yumuşak değildir
    dışarda ezildikçe içerde zulüm kesilirler.
    gazete okumaz ve haksızlığa
    ancak kendileri uğrarlarsa karşı çıkarlar.
    adım başı pınar olsa da köylerinde
    temiz giyinmez ve her zaman
    bir karış sakalla gezerler.
    çocuklarını iyi yetiştiremezler
    evlerinde, kitap, müzik ve resim yoktur.
    bir gün olsun dişlerini fırçalamaz
    ve şapkalarını ancak yatarken çıkarırlar.

    köylüleri niçin öldürmeliyiz?

    çünkü onlar köpekleri boğuşunca kavga ederler.
    birbirlerinin evlerine ancak
    ölümlerde ve düğünlerde giderler.
    şarkı söylemekten ve kederlenmekten utanırlar
    gülmek ayıp eğlenmek zayıflıktır
    ancak rakı içtiklerinde duygulanır ve ağlarlar.
    binlerce yılın kalın kabuğu altında
    yürekleri bir gaz lambası kadar kalmıştır.
    aldanmak korkusu içinde
    sürekli birbirlerini aldatırlar.
    bir yere birlikte gitmeleri gerekirse
    karılarından en az on adım önde yürürler
    ve bir erkeklik işareti olarak
    onları herkesin ortasında döverler.

    köylüleri niçin öldürmeliyiz?

    çünkü onlar yanlış partilere oy verirler
    kendilerinden olanlarla alay edip
    tuhaf bir şekilde başkalarına inanırlar.
    devlet, tapu dairesi, banka borcu ve hastanedir.
    devletten korkar ve en çok ona hile yaparlar.
    yiğittirler askerde subay dövecek kadar
    ama bir memur karşısında -bu da tuhaftır-
    ezim ezim ezilirler.
    enflasyon denilince buğday ve gübre fiyatlarını bilirler.
    cami duvarı, kahve ya da bir ağaç gövdesine yaslanıp
    onbir ay gökyüzünden bereket beklerler.
    dindardırlar ahret korkusu içinde
    ama bir kadının topuklarından
    memelerini görecek kadar bıçkındırlar
    harmanı kaldırdıktan sonra yılda bir kez
    şehre giderler!

    köylüleri niçin öldürmeliyiz?

    çünkü onlar otobüslerde ayaklarını çıkarırlar
    ayak ve ağız kokuları içinde kurulup koltuklara
    herkesi bunalta bunalta, yüksek perdeden
    kızlarının talihsizliğini
    ve hayırsız oğullarını anlatırlar.
    yoksulluktan kıvrandıkları halde, şükür içinde
    bunun, tanrının bir lütfu olduğuna inanırlar.
    ve önemsiz bir şeyden söz eder gibi, her fırsatta
    gizli bir övünçle, uzak şehirdeki
    zengin bir akrabalarından söz ederler.
    kibardırlar lokantada yemek yemeyi bilecek kadar
    ama sokağa çıkar çıkmaz sümküre sümküre
    yollara tükürürler..
    ve sonra şaşarak temizliğine ve düzenine
    şehirde yaşamanın iyiliğinden konuşurlar.

    köylüleri niçin öldürmeliyiz?

    çünkü onlar ilk akşamdan uyurlar.
    yarı gecelerde yıldızlara bakarak
    başka dünyaları düşünmek gibi tutkuları yoktur.
    gökyüzünü, baharda yağmur yağarsa
    ve yaz güneşleri ekinlerini yetirirse severler.
    hayal güçleri kıttır ve hiçbir yeniliğe
    -bu verimi yüksek bir tohum bile olsa-
    sonuçlarını görmeden inanmazlar.
    dünyanın gelişimine bir katkıları yoktur.
    mülk düşkünüdürler amansız derecede
    bir ülkenin geleceği
    küçücük topraklarını ipoteği altındadır.
    ve birer kaya parçası gibi dururlar su geçirmeden
    zamanın derin ırmakları önünde...

    köylüleri, söyleyin nasıl
    nasıl kurtaralım?

    şükrü erbaş
  • milletin sırtından doyan doyana
    bunu gören yürek nasıl dayana
    yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
    bilmem söylesem mi? söylemesem mi?

    (bkz: aşık mahzuni şerif)
  • mehmet akif ersoy'un abdülhamit e yazdığı beyitlerdir.

    "gölgesinden bile korkup bağıran bir ödlek,
    otuz üç yıl bizi korkuttu 'şeriat!' diyerek."

    ***

    “kafes ardında hanımlar gibi saklıydı hamid
    koca şevketlü!’ hakikat bunu etmezdim ümid"

    ***
    “ümmetin haline baktım ki: yürekler yarası
    ne bir ekmek yedirir iş ne de ekmek parası
    kışla yok, daire yok, medrese yok, mektep yok
    ne kılıç var ne kalem; her ne sorarsan hep yok”
    ***
    "nerde bir maskara sivrilse, hayasızlara pîr
    haydi mabeyn-i hümayun'a... ya bâlâ, ya vezir!"
    (nerede ahlaksızlığıyla birisi ün yapsa, o derhal padişahın en yakınına geçer ya paşa ya da vezir yapılır.)
    ***
    umarım abdülhamit'i öve öve bitiremeyen tarikatçı takımı, istiklal marşımızın şairi mehmet akif ersoy'un bu dizelerini okur da birazcık da olsa aydınlanır. beyitlerin ve dörtlüklerin ona ait olduğuna inanmazsanız alın safahat'ı okuyun bir zahmet. orada göreceksiniz.
  • "benden selam olsun bolu beyi’ne,
    çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır.
    at kişnemesinden, kalkan sesinden;
    dağlar seda verip seslenmelidir.

    düşman geldi tabur tabur dizildi,
    alnımıza kara yazı yazıldı,
    tüfek icat oldu, mertlik bozuldu,
    eğri kılıç kında paslanmalıdır."

    (bkz: köroğlu)

    babasının gözlerine bolu beyi tarafından mil çektirildiği için bu isimle anılan şair zulme karşı gelerek yukarıdaki dörtlükleri yazmıştır.
  • dön kardaşım böyle assa gidilmez
    bakkala kasaba kimse giremez
    bu memleket bu arıyla düzelmez
    demedim mi bu arıda bal yapmaz
    yapmaz yapmaz bal yapmaz
    bu memleket bu arıyla düzelmez
    demedim mi bu arıda bal yapmaz
    yapmaz yapmaz bal yapmaz

    ahmedin başında mehmedin fesi
    kimse çıkıp demez bu neyin nesi
    arı zehirledi bütün herkesi
    bu arı sizlere vallah bal yapmaz
    yapmaz yapmaz bal yapmaz
    arı zehirledi bütün herkesi
    bu arı bizlere kardaş bal yapmaz
    yapmaz yapmaz bal yapmaz

    bu arının çeşit çeşit oyunu var
    avrupadan gelmiş taze beyni var
    ne kovanda ne petekde beli var
    bu arı sizlere bal yapmaz
    yapmaz yapmaz bal yapmaz
    ne kovanda ne petekde beli var
    demedim mi bu arıda bal yapmaz
    yapmaz yapmaz bal yapmaz

    bal yerine zam taşıdı kovana
    rengi aldı şu dardaki çobana
    köylüyü döndürdü kara sabana
    demedim mi bu arıda bal yapmaz
    yapmaz yapmaz bal yapmaz
    köylüyü döndürdü kara sabana
    bu arıda bizlere bal yapmaz
    yapmaz yapmaz bal yapmaz

    papur gerçek sakın üzülme
    bal arısı ayrı buna güvenme
    gelin dostlar bir olalım dağılma
    bu arı bizlere vallah bal yapmaz
    yapmaz yapmaz bal yapmaz
    gelin dostlar bir olalım dağılma
    bu arı sizlere vallah bal yapmaz
    yapmaz yapmaz bal yapmaz

    tanım: abdullah papur un anavatan partisi'ni eleştirmek adına yazmış olduğu türkü.
    kaynak
    buyrun
  • baskı mı yapmak istersin
    türk'e katil amerika
    türk'ü tarihlerden ara
    be hey faşist amerika
    be hey katil amerika

    abdullah papur buyrun
  • ilk aklıma gelen nazım hikmet vatan hainliğine devam ediyor hala.
    vatan çiftliklerinizse,
    kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
    vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
    vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
    fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
    vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
    vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
    ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
    vatan, amerikan üsleri, amerikan bombası, amerikan donanması topuysa,
    vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
    ben vatan hainiyim.
    yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
    nâzım hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
hesabın var mı? giriş yap