• şoför çocuğu geldi, siper alın yazıyorum; biraz uzun olacak...

    tam olarak katılmadığın önermedir. yani kısmen evet, ancak tam olarak değil... "...arabasında çay bile içilir" diye bir deyim vardır, bilen bilir. bir şoför çocuğu olarak benim babamdan edindiğim en iyi şoför tanımlaması da, arabasında çay bile içebileceğin şofördür. ne hızlı kullanan, ne yavaş kullanan, ne çok frene basan ne de az frene basan; hiçbiri değil. yumuşak bir sürüş yaptıktan sonra ne kadar frene basmış ne kadar gaza basmış hiçbir önemi yoktur.

    burada mevzu, şoförün frene az ya da çok basması değil, nasıl bastığıdır. sadece fren de değil, gaz da burada bir etkendir. iyi sürücü ya da ticari anlamda şoför, aracın içerisindeki yolcuları sürüşüyle hırpalamayan, onları yormayan ve en önemlisi de tedirgin etmeyen şofördür. aynen deyimdeki gibi "arabasında çay bile içilebilecek" şofördür işte. o kadar damadı vardı ancak merhum anneannem babamın arabasından başkasına binmezdi. sebebi ne diye sorduğunuzda da "ismail*'in kullanışı beni hiç yormuyor, diğerlerinde yoruluyorum." derdi. yaşlı insan tabi, haşin sürüşe gelemez, kendini hırpalanmış gibi hisseder. babam da o arabadayken hep ona göre kullanırdı. zaten yumuşaktır babamın direksiyonu ancak, arabada bir yaşlı varsa daha bir yumuşak gider. bakın yavaş ya da hızlı demiyorum, "yumuşak"... her zaman gitmesi gerektiği hızda gider ama "yumuşak" gider; yumuşakça hızlanır, yumuşakça yavaşlar, yumuşakça döner. yani hızlanma, yavaşlama, kavrama, dönme v.b; bütün bunları mesafeye yayarak, sakince yapar. yumuşak sürüşün hızla bir alakası yoktur. hızlıyken de yavaşken de yapılabilir.

    işte olay da budur zaten: örneğin bir viraja ya da kasise yaklaşırken sürücü/şoför yolcusuna adeta telepati yoluyla "panik yapmayın virajın farkındayım, ayağım frende, yavaşlayacağım" demelidir. daha viraja girmeden yolcusuna bunu hissettirmelidir; daha kasise henüz yaklaşmakta iken, kasisin farkında olduğunu ve yavaşlayacağını hissettirmelidir. bunu kavramayla da yapabileceği gibi frene basarak da pekala yapabilir. önemli olan kavramayla ya da frenle yavaşlamış olmak değil, önemli olan, frenajı mesafeye yayarak oluşabilecek eylemsizliği eritmektir ve minimum seviyeye çekmektir. frenajı araçtakilere hissettirmemek ve onları tedirgin etmemektir.

    ama siz virajın ya da kasisin dibine kadar hız kesmeyip, dibinde yüksek ivmeli bir frenaj yaparsanız, isterseniz 50 yıllık şoför olun, isterseniz wrc'de ralli pilot olun; yolcu tedirgin olur... sanki duramayacakmışsınız hissiyatına kapılır, siz istediğiniz kadar "ben ne yaptığımı biliyorum" deyin, hiçbir ehemmiyeti yoktur.

    uzun lafın kısası, yolcuyu kasmadan, sağa - sola; öne - arkaya yatırmadan, zıplatmadan ve "fren yapacak mı acaba?"; "virajı/kasisi gördü mü ki?" diye endişelere sokmadan gerçekleştirilen smooth bir sürüş, şoförü iyi şoför yapar.

    edit 1: imla hataları düzeltildi.
    edit 2: saruman nickname'li yazarımıza teşekkürler, telekinezi değil telepati; düzeltildi...
  • en iyi şoför; dikkatli şofördür. az frene basmak en iyi olduğunuz anlamına gelmez. ama freni az kullanmak, kaliteli ve iyi bir şoför olduğunuzun göstergesidir.

    önünüzde kırmızı ışık yandı ayağınızı çekersiniz gazdan araç yavaşlar, kasis var aynı şekilde ayağınızı çekin gazdan araç yavaşlasın ya da viraja girerken de yine aynı şekilde. göz göre göre kasisi ve ışıkları görüp gaza basarsanız freni de daha fazla kullanmak zorunda kalırsınız. işte ayrım burada başlıyor. sadece önünüze bakmayın daha önünüze bakın.
  • benden önce birisi aynını düşünüp açmış dediğim motto. doğruluğuna inancımı şöyle anlatayım. yıllar önce uzun yol gidiyoruz, arabada ben, birader ve biraderin kız arkadaşı var. yolun ilk yarısını birader kullanıyor: hızlı, dinamik, heyecanlı. ben de ön koltukta onunla beraber her virajda zihnimdeki direksiyonu çevirip önümdeki sanal frene basıyorum, herifçioğlunun iyi şoför olduğunu bilsem de elimde değil gerilmemek. ikinci yarı sıra bende, amacım mümkün olduğunca az frene basmak, ileride hız keseceğim yerleri önceden kestirip boşuna hızlanmamak, fren yerine ayağımı gazdan keserek yavaşlamak. o yüzden de ortalamada biraderden bir tık daha yavaşım, fakat arabanın içindekiler kat kat daha rahat. yolun sonunda yingaanım biradere dönüp casus senden daha iyi araba kullanıyor dediğinde tam bir hollywood anı yaşıyorum. işte adamın söylüyor olm, yıllar yılı aramızda tek rekabet konusu olan mevzuda sana kodum. bu da böyle biline, nesilden nesile aktarıla.
  • doğru önerme.

    mantığı basit: önünde akan trafiğe göre öngörülü bir sürüş yaparsanız, gereksiz hızlanmalar ve dolayısıyla gereksiz frenlemeler yapmazsınız, yüz metre sonra trafik durmuşken ayağını gazdan çekmeyip yirmi metre kala frene asılacağına yüz metre önce çek ayağını gazdan sakin sakin yavaşlasın araban.
  • doğrudur fakat bu tespitin türkçe meali, "ayağını gazdan çekmez" değil "gereksiz yere gaza basmaz o yüzden sık frene gerek duymaz" şeklindedir.
  • burada az frene basmak ya da az fren kullanmak; önündeki yolu ve akışı iyi izleyerek, adeta satranç oynarcasına karşısındakinin olası hamlelerini önceden tahmin ederek hızını, manevrasını ona göre ayarlayan, gereksiz ani çıkışlar, hızlanmalar yapmayan ve dolayısıyla gereksiz frenlemeler yapmayan dikkatli sürücü anlamındadır. bir nevi karlı yolda sürme dikkati gibi.

    ama buradaki, beyni aldığı oksijeni işlemeye anca yeten bir kaç andaval bunu hiç fren kullanmayan, frene basmayan, mülayim giden şöför gibi algılayıp kendilerince yorumlar, komiklikler yapmışlar.

    (bkz: süper bir yeni nesil geliyor)
  • 34 yasindayim.

    18 yaşindayken anet newste otomobil grubuna "araba az frenle kullanilir" demiştim. linç yemiştim. simdi bakiyorum da harbiden mantikli adamim lan ben.

    yillardir iddia ederim; turkiyede en iyi araba kullanan 1000-2000 kişiden biriyimdir diye.

    soforlugun en temel kurali araci öne, yana yikmamaktir.

    iyi sofor aracin hakimiyetini asla kaybetmez. araç hakimiyetten ciktiktan sonra toparlamaya calismak soforluk degildir.

    iyi sofor viraja araci yatiracak kadar hizli girmez. iyi sofor onundeki araca yaklasacak kadar hizlanmaz. vs vs

    sonuc itibariyle evet ne kadar az fren o kadar iyi sofor demektir.

    soforlugu hiz yapmak, slalom yapmak olarak algilayanlar gaflet içindedir. hizi araba kendi yapar. gaz pedalina basinca her araba imkan dahilinde hizlaniyor zaten. marifet degil.

    makas, slalom kralini yaparim. universitede sıkışık yeşildere trafiginde durmaksizin ilerleyerek 15 dakikada gecip giderdim. marifet mi?? asla degil.

    marifet araci yatirmamaktir. bugun ehliyeti dun almiş acemi sofor bile 180-200 km/saat hiz yapabilir, makas atabilir.
  • hızlı kullanmakla değil kesintisiz kullanmakla ilgili bir ifade.

    diyelim ki kırmızı ışıkta en önde duruyorsun. yeşil yandı ve yürüdün, 200 metre ilerde de bir ışık daha var, ışıkta bekleyen 2 araba var.

    a) yol boş diye vitesi artıra artıra gidersin, ikinci ışığa vardığında yeşil henüz yanmamış olduğu için iki arabanın arkasında durup 1'e takarsın, onlar yürür sonra sen de yürürsün.

    b) ilk ışıktan geçtiğinde gaza gelip 4. vitese kadar hızlanıp sonra beklemek yerine düşük hızla gidersin, sen ikinci ışığa varana kadar orada da yeşil yanmış ve bekleyen arabalar yürümüş olur, sen de kesintisiz yoluna devam edersin.

    mantıklı ve iki üç adım sonrasını düşünerek araba kullanmak b durumundaki olaydır işte. ve bunu yapan hızlı kullananla aynı sürede varır gideceği yere. öndekiler ne zaman duracak, ne kadar sürede yürüyecek, yandan çıkan çıkarken diğerleri frene basacak mı, öndeki araba sağa dönmek için ne kadar yavaşlayacak, öndeki arabanın önünde köpek var, demek ki frene basacak gibi öngörülerle kullanmayı öğrenirseniz kaymak gibi hem de seri ve kesintisiz kullanırsınız.

    diycem ama takip mesafesi kavramına aşina olmayıp insanın götünün dibine girip bi de fren yapınca "niye frene basıyon arkadan çarpıyodum" diye üste çıkan bıçkın gerizekalıların norm olduğu bir trafikte boş laflar bunlar.
  • bu sözü yanlış yerinden anlayan bazı eşşekler, fren basmamak adına kırmızıda geçer, salak saçma makaslar atar, öndekine selektör yaparak gereksiz yere taciz eder, servis yoluna çıkar...
  • bir anektod:

    bundan yaklaşık 1 yıl önce 8 saatlik yolculuk yaptığım otobüsü kullanan şoförün lafıdır. yolun yarısını birlikte katettik.

    şoförün söylediklerine göre yolcu otobüsü şoförü denilebilecek kesim tükenmeye yüz tutmuş.

    birçoğu kamyon şoförüymüş. (kamyonculuktan emekli olan kesim kısaca)

    fren kullanmazmış. (gerçekten kullanmıyor lan bu lafı ettikten sonra özellikle dikkat ettim adam frensiz bitirdi yolu)

    3500 tl kazanıyormuş aylık, kamyonculara 2 veriyorlarmış.

    100 km'de 4 lt az yakarmış kamyonculardan aslında aynı paraya çıkıyoruz diyor.

    otobüslerdeki araç arkası kamerasını geri gidişlerde otobüs şoförleri değil kamyoncular kullanırmış.
hesabın var mı? giriş yap