• " gök, zemin ve dağın tahammülünden (yüklenmekten) çekindiği ve korktuğu emânetin müteaddit vücûhundan bir ferdi, bir vechi, "ene".

    evet ene, zaman-ı âdem'den şimdiye kadar ki âlem-i insâniyetin etrafına dal, budak salan nûranî bir şecere-i tûbâ ile müthiş bir şecere-i zakkumun çekirdeğidir. ( ... )

    âlemin miftâhı insanın elindedir ve nefsine takılmıştır. kâinat kapıları zâhiren açık, hakikaten kapalıdır. cenâb-ı hakk, emânet cihetiyle insana "ene" nâmında öyle bir miftâh vermiş ki, bütün âlemin kapılarını açar ve öyle bir tılsımlı enâniyet vermiş ki, hallâk-ı kâînat'ın künûzmahfiyesini / gizli hazinelerini onun ile keşfeder.

    fakat enenin kendisi de gayet muğlak bir muammâ ve açılması zor bir tılsımdır. eğer onun hakiki mâhiyeti ve sırr-ı hilkati bilinse, kendisi açıldığı gibi kâinat dahi açılır."

    ( sözler, 30. söz, 216-217 )
  • arapça, "ben".

    iki kişi, birbirine benzermiş gibi görünen iki cümle kurdular.

    firavun: enâ rabbukumu-l-a’lâ (ben sizin en yüce rabbinizim)
    hallac-ı mansur: ene'l-hakk (ben hakk'ım)

    fakat birisi kafirliğin önderi, diğeri ise allah dostu. cümlelerden biri allah'a şirk koşmanın, diğeri de allah'a kulluğun ifadesi.

    demek ki bu cümleler birbirine zıt. içyüzü çok farklı. farkların üzerinde çalışmak lazım. bunlardan biri "ene"ye yükledikleri anlam.
  • arapçada ben demektir. birçok bulmacada sorulur
  • ssg nin şirin haywan sevme nidası.
  • (bkz: muamma)
  • kırgız türkçesinde "ana" anlamına gelir.
  • bir orduyla başa çıkıp da bir kendisiyle başa çıkamadığımız. çenemiz bir enemiz iki. yani başbakana bakıyorsunuz bakan bilmemkim demiyor bakan(ım) diyor. allah kuranda biz diyor başbakan bakanım diyor. ister iman noktasından alın ister uslup noktasından adap noktasından bizde obez bir ego sorunu var.

    bir resmi yere gireyim diyorsunuz eline biraz yetki verilen güvenlik görevlisi sizi tartaklıyor, sokakta teftiş görevi verdiğiniz zabıta adam dövüyor, polis yol vermiyorsun diye adam öldürüyor, nöbette uyudu diye cezan ölüm oluyor. bir kimlik mücadelesidir milliyet diye insan insan olma kimliğini unutuyor vesselam. başınızdaki bir adam kendini kral zannediyor, evdeki erkek kadın dövünce daha erkek oluyor.

    kısır bir döngü. benlik okşandıkça büyüyor büyüdükçe daha çok istiyor. adamlar onu nasıl küçültürüz diye yaşamış bizler de nasıl semirtiriz onun peşindeyiz. nerde ene-l hak nerde bizim hakkımız. biz onu teleffuz edince assalar yeridir çünkü yalan. herşeyimiz yalan ve ne yazık ki riya. egoyla iman nasıl yanyana durur ki? kendini imanla tanımlamayanlar bunu ahlak diye de alabilir ya da nasıl tanımlarlarsa. bizde duruyor helal olsun. yani biz öyle zannediyoruz.
  • ajan olduğuna inanılan dokuzuncu nesil yazar. hayatı fazla ciddiye almayan, fikirlerini insancıklarla paylaşmayı sevmeyen, kodumu oturtan suser. ne yazıkki abim olmakta kendileri.
  • tanrının varlığını anlamada insana bahşedilmiş en önemli araç. enenin mahiyeti filozoflar tarafından farklı değerlendirilmiştir. kimisi eneyi insanın bir nevi tanrılaşmasında bir araç olarak görür. bazıları ise bir varlığı zıttıyla bilmek bağlamında, enenin nihayetsiz acizliği,cahilliği, hayvani tarafı, muhtaçlığına karşılık tanrının nihayetsiz kudreti, ilmi ve iradesini anlamak için bir yol olarak kabul etmişlerdir. şahsi olarak birinci tez beni heyecanlandırsa da, ikinci tez her zaman daha mantıklı gelmiştir. sonsuz bir ışık ancak farazi bir karanlıkla anlaşılabilir.
hesabın var mı? giriş yap