• gözler ele verir. bir anlık bile dalmazlar, hep hazırda, hep gözlemle meşgul. bir taraftan da konuşur, yorum yapar, kendi yorumuna tezat üretir. temposunu yakalamak bile yorar, dikkatini başka bir yere veremezsin, onu takip etmeye çalışırsın, kaçırdın mı kaybolacaktır sanki kalabalık içinde.

    bazen histeriktir, anlam veremez, empati bile yapamazsın. ama en çok bu adamın sakinkenki halini merak edersin, tatilde ne yapar, nasıl dinlenir bu bünye, nasıl kıpırdamadan olayları akışına bırakır?

    gün bitip ondan ayrıldığında mental olarak yorgun hissedersin. şimdi de geriye kalan, gün içinde düşünemediğin soru işaretleriyle uğraşırsın.
  • düzenli içici olabilir.

    (bkz: ot)
  • “hakkında insanların i-na-nıl-maz bir enerjisi var” diye bahsettikleri kişi.
    genelde yayık ağızlı insanların ağzından düşmez bu betimleme.
    “onunlayken enerjimiz çok yüksek. enerjimizi yükseltiyor. enerjilerimiz çok uyuşuyor” gibi versiyonları da vardır. hay çakralarınızı sikeyim, enerjinizin de aq.
  • sıkça aldığım iltifatlardan biridir. fakat her daim insan o modda kalamıyor.

    olumlu tarafı; sesinize, yüzünüze yansıyor ve kolay kolay bu kadın yaşlanmaz imajı çiziyorsunuz. etrafınızda her daim birileri olabiliyor. dikkat çekmek gibi bir derdiniz olmasa da auro denen o şey ile sarıp sarmalıyorsunuz ister istemez.

    olumsuz tarafı ise; etrafınızda sizin enerjinizden beslenen birileri var ise siktiniz perdeyi viran eylediniz demektir. onlar sizinle şarj olurken, siz bitkin düşüp kaygı ve melankolinin dibine vurabilirsiniz.
  • doğustan gelen bir ozellige sahip insandır. nitekim sonradan insanın enerji seviyesi yükseltilemez.
  • eğer biraz görmüş geçirmişse o yüksek enerjisini değmeyecek kişiler için boşuna kullanmak yerine artık nasıl, nerelerde ve kimler için ortaya çıkaracağının farkında olan, ortaya çıkarmadığı zamanlarda pusuya yatmış aslan gibi tarzını belli etmeden enerjisini saklayarak büyük ve sakin bir kediye dönüşen, ama eğer ortamını bulur ve havası da yerindeyse bulunduğu mekandakileri yüksek enerjisi ve buna bağlı davranışlarıyla muhakkak etkileyen, çoğu kişinin yapmaya dahi üşendiği ya da korktuğu birçok işi bu enerjinin verdiği mücadele hırsı ile bir şekilde halledebilen, bu yüzden seveni ve takdir edeni olduğu kadar sevmeyeni ve çekemeyeni de epey fazla olan insan tipi.
  • her duygusu yüksek insandır.
    üzüntüsü, sevinci, kederi, aşkı ve daha bir sürü şey.
    bi bakarsınız etrafına neşe saçar, en ufacık bir şeyden dahi mutlu olur ama sonra çoğu zaman ortada bir şey yokken birden düşer, canı sıkılır hatta öyle ki çevresine dahi hayatı zehir eder.
    başta belki farketmezsiniz ama zaman içerisinde değişken olan bu duygu durumunun sizi ne kadar yorduğunu anlarsınız. ayak uydurmak işkence gibidir.
    velhasıl kelam her şey kararında iyi.
  • tutunacak bir dalı ve kendi kendine aktifleme yeteği olup bu kabiliyetini geliştirerek sinaptik alandaki seratonin ve norepinefrini baki kılmayı becererek sürekli ve hızlı hareketiyle zamanı bile göreceli olarak kısaltan aktif kişi.
  • kendimden biliyorum bazen yorabiliyor ama çoğunlukla keyifli insanlardır. hayatı spontane yaşamayı severler.
  • bu benmişim. yani çevremden hep bu tepkiyi aldım. daha doğrusu farklı bir auramın olduğu, insanı farklı türde çeken bir enerjimin olduğu söylendi. sürekli kendim, çevrem, olaylar üzerinde farklı tespitler, çıkarımlar yapmaya bayılırım. bu nedenle bana her farklı bir enerjim olduğu söylendiğinde insanların bende neyi sevdiğini, neyi ilgi çekici bulduğunu tespit etmek zor olmadı. tespit ettiklerimi kullanıyorum kesinlikle, kullanmıyorum desem yalan olur. ama şunu fark ettim, insanlara bu enerjinin ve öz farkındalığın sadece pembe kısmını gösteriyorum çoğu zaman. ya da ilk zamanlar diyeyim. bu öz farkındalığın getirdiği bir sorun var o da kendin hakkında, kusurların, eksik yanların, en aciz zayıflıklıkların, istediklerin, istemediklerin, beğendiklerin, asla beğenemeyeceklerin hakkında sonsuz ve aralıksız bir düşünce deviniminde olman gerçeği. bütün aciz yanlarımın, korktuklarımın, yapamadıklarımın hepsini en derin parçasına kadar biliyorum. çünkü çok düşündüm. benim için meşguliyet bulup düşünmeyeyim gibi bir seçenek yok, o düşünce yuttuğum bir iplik parçası gibi, derinden günyüzüne çıkarana kadar asla beni rahat bırakmaz. ben bütün bu beynimdeki tilkileri karşı tarafa görünmez kılmak için enerjimi bir önyüz gibi kullanıyorum. beni iki defa gören kişi gayet tatlı, eğlenceli, aurası farklı biri olduğumu düşünür. ama ne zaman bu kişiye karşı olan filtreyi kaldırmaya başlarım, o zaman iki seçenek var sanırım; birinci seçenek kişinin bu enerjimin bir ekran filtresi olduğunu düşünmesi , bunu kaldırınca karşılaştığı şeyin inanılmaz yorucu olduğunu fark etmesi . çünkü enerjisi yüksek insan her zaman herkes için en mükemmel seçenek değildir. kimisi için o seviyeye ulaşmak zor olabilir, bunu tercih etmek istemeyebilir, veya o seviyeye ulaşmaya çalışmak kişiyi yetersiz hissettirebilir. birinci seçenekteki kişi için sanırım yolun sonu burası diyebiliriz. çünkü bu kişi enerjisi daima yüksek bana bunu söylediği anda geri dönüşsüz bir yol başlıyor . kişi ne kadar çabalayacağını, bu bağın bu çabaya değeceğini söylese de varoluşumun doğal sonuçları ile günlük hayatımda en çok paylaştığım kişiyi yormak asla tercih etmeyeceğim bir şey olurdu. gelelim ikinci seçeneğe. ikinci seçenek kişinin bu enerjimin arkasında bekleyen bütün içsel problemlemlerimi, zayıflıklarımı, buhranlarımı enerjimle bir bütün olarak görmesi demek. yani bu seçenekte ben partnerimi sadece kendim olmuş olarak yormuyorum, çünkü o beni, özelliklerimi veya enerjilerimi "damla 'nın farklı ve insanı kendine çekebilen aurası /enerjisi" ve "damla' nın sonu gelmeyen iç buhranlarının yansıması olan enerjisi" olarak ikiye ayırmıyor. ikinci seçenekte bir damla olarak görünebiliyorum. hem saçma sapan esprileri ile , bitmez kahkaları ile, bıcır bıcır konuşan kişiyim. aynı zamanda durduk yere ağlamaktan altına işeyebilen, yer yer insanı kendisine yetersiz hissettirebilen, içgüdüsel hareketleri nedeniyle ne yapacağı çoğu zaman öngörülemeyen kişiyim . ama ikinci seçenekte olduğum gibi kabul edilebiliyorum. karşımdakini yorduğumu düşünmeden, cennet de cehennem de olabilirim. birinci seçenekte uyum sağlamak için kalıba girmem gerektiğini hissedeceğime eminim. ne yazık ki ikinci seçeneği elde etmek dünyanın en zor şeylerinden biri. çünkü insanlar benim gibi yuttukları iplikleri günyüzüne çıkarana kadar içlerini kazımak istemiyorlar. çünkü insanlar mutsuz oluyorlar ve mutsuz oldukları şeyi tam tespit etmeden elde edilen başka bir başarıyla bunu örtebileceklerini düşünüyorlar. başarılı da oluyorlar aslında. olayın anahtarı "fazla kurcalamamak". ve şundan eminim ki "fazla kurcalayan" biri ile"fazla kurcalamayan" birinin uzun vadede sağlıklı derin bir bağ kurması mümkün değil. çünkü kurcalayan yine görevini yapıp iki ilmek bile olsa örülebilmiş bağın altını üstüne getirmesini iyi bilecektir.
hesabın var mı? giriş yap